Yaşamın Ucuna Yolculuk okuduğum ilk Tezer Özlü kitabı oldu.
1982 yılında "Auf dem Spureines Selbsmords" (bir intiharın izinde) adıyla almanca dilinde yayımlanan ve 1983 Marburg Edebiyat ödülünü kazanan kitap, daha sonra 1984 yılında "Yaşamın Ucuna Yolculuk" adıyla dilimizde yayınladı.
Bilinç…devamıYaşamın Ucuna Yolculuk okuduğum ilk Tezer Özlü kitabı oldu.
1982 yılında "Auf dem Spureines Selbsmords" (bir intiharın izinde) adıyla almanca dilinde yayımlanan ve 1983 Marburg Edebiyat ödülünü kazanan kitap, daha sonra 1984 yılında "Yaşamın Ucuna Yolculuk" adıyla dilimizde yayınladı.
Bilinç akışı tekniği ile yazıldığını öğrendiğim kitapta; sevdiği yazarlar Kafka, Svevo ve bir otel odasından intihar ederek ölen Pavese'nin izini sürerek, yer yer kendine yönelerek "sen" anlatıcısına geçerek biraz karışık bir anlatım dili mevcut. Avrupa'nın çeşitli şehirlerine Özlü ile yaptığımız yolculuklar ile kitap, bizi yaşamın özüne götürmektedir. Çoğu trenle yapılmış gezi ve anı yazısı gibidir. Bazen felsefik bir metin okuyormuş gibi hissettiğiniz ancak alışılmıştan öte bir üslupla yazılmıştır. Esas amacı sevdiği büyük yazarların yaşadığı, hatta intihar ettiği mekanları görmek ve o anı yaşamak olan Tezer Özlü ; parklarda, kahvelerde rastladığı yabancılarla olan sohbetini, trendeki ve otel odalarındaki yalnızlığından tutun da çektiği diş ağrısını, dağları, tepeleri, şehirleri ve içindeki tüm duygularını biraz dağınık ama tüm içtenliği ve yalınlığı ile anlatmaktadır. Ancak bu içten ve yalın anlatım beklenilenin aksine akıcı değildir. Ama yine de aşağıda yaptığım kaç alıntıda okuyacağınız gibi, kitaptaki bir çok cümlede kendinizle benzerlik bulduğunuz için okuyucuyu 'farkettirmeksizin' içine çekiveriyor. Bir bakmışsınız bir tren camında Tezer Özlü' yü anlamaya, yaşamaya çalışıyorsunuz.
Tezer Özlü rastladığı her insanda bir anlam aramış, yaşamı belirli kalıplardan çıkarmaya çalışmış, genellikle de 'hüzne' yakın olmuş bir kadın yazar.
Kitabında herkesi ve her şeyi anlamanın yanı sıra 'kendisine' verdiği önemi de hissediyoruz cümlelerinden...
Ve bana geceler yetmiyor. Günler yetmiyor. İnsan olmak yetmiyor. Sözcükler, diller yetmiyor. Sf: 9
Yaşlandıkça insanlarla aramdaki uçurum büyüyor. Arabalardaki, uçaklardaki, resmî dairelerdeki, otobüslerdeki , dükkânlardaki , caddelerdeki insanlarla aramdaki uçurum. Sf: 9
Doyum içinde ayrılacağımı sandığım bu yaşamdan, zaman zaman algılıyorsun ki, hiç de doyumla ayrılamayacaksın. Hiç yaşanmamış gibi. Doymak mümkün mü? Sf: 12
Sınırlar kadar hiçbir kısıtlamadan sıkılmadım ve kendi sınırlarım içinde sınırsızlığımı kurdum. Hiç değilse bana özgü bir sınırsızlık, kendi suskum, kendi çığlığımın sınırsızlığı. Sf: 50
Gelişigüzel geçip gidilecek bir varoluş değil insan varoluşu. Biçimlendirilecek, değiştirilecek, sınırsızlaştırılacak bir HER ŞEY. Kalıplardan kaçmak için gidiyorum. Gitmekten yılmayacağım. Kentlere gitmek, kocalara gitmek, geri dönmek, ülkelere gitmek, tımarhaneye gitmek, gene gitmek, gene gelmek, hiçbir şey yıldırmayacak beni. Yaşamı, GİTMEK olarak algılıyorum. Sf:52
Her an, bu dünyanın her anı ne denli yoğun. Bakmasını bilince. Sf: 72
(Acılar olmadan yazılabilir mi. Edebiyat, yaşam ve ölümün sınırlarının artık acıları tutamadığı, tutmaya yeterli olmadığı yerde başlamıyor mu.) Sf: 83
Sınırlarını aşmaya çalışan; kalıplarından çıkan, kendini çok iyi tanıyan ve anlatan; özgür ruhlu ve tüm bunları muhteşem cümleleri ile anlatan güzel bir kadın yazar Tezer Özlü.
Diğer kitaplarında da buluşmak dileğiyle...