"Bizi idare edenlerin dili de Akadcadır, birbirine hiç benzemeyen diller. (...) Üstelik halkın çoğunluğu da Sumerli. Bundan yüzlerce yıl önce Sargon adlı bir Akadlı çıkıp, her nasılsa Sumer Krallığı'nı ele alarak bütün ülkemizi, hatta birçok komşu ülkeyi idare etmeye başlamış.…devamı"Bizi idare edenlerin dili de Akadcadır, birbirine hiç benzemeyen diller. (...) Üstelik halkın çoğunluğu da Sumerli. Bundan yüzlerce yıl önce Sargon adlı bir Akadlı çıkıp, her nasılsa Sumer Krallığı'nı ele alarak bütün ülkemizi, hatta birçok komşu ülkeyi idare etmeye başlamış. O zamandan beri Akadlılar ülkemize gelip yayılıyorlar. Amaçları topraklara tamamıyla konup Sumerlileri yok etmek. Bunu da başarıyorlar. (...) Akadcayı öğrenmek pek zor gelmedi bana. Sumerceyi de benim kadar iyi bilen azdı aramızda. Buna neden, ailemize hiç Akadlı karışmamış olması, evimizde de yalnızca Sumerce konuşulması. Babam asla izin vermezdi Akadca konuşmaya, ama kendisi çok iyi bilirdi. Sumerceyi unutacağımızdan korkardı. Ben de öyle yapmaya çalışıyorum, ama ortam değişti. Gençlerimiz Akadlılarla arkadaşlık ediyor, onlarla evleniyorlar. Bunu önlemek olanaksız şimdi. Sumerliler kendi ülkelerinde gittikçe azınlık olmaya başladı. Ne korkunç bir durum ulusumuz için.". -Ludingirra
4.000 senelik bir kitap. 4.000 senelik bir insan topluluğu, aramızdaki fark; Tanrıların sayısı.
Kitabı okuyunca "ulan bunu 4.000 yıl önce mi yazmışlar?" diye düşünüyorsun. Yine bir başka topluluk diğer topluluğa girip mülteci olarak yaşayıp sonra ülkeyi işgal ediyor, yine milletin dili yok olmaya yüz tutuyor, yine okula başlarken baban, müdüre "Eti senin kemiği benim." diyor.
"Okul olmadığı zamanlar arkadaşlarla oraya gider, ağaçların gölgesinde serinlerken şundan bundan konuşurduk. Konuşmalarımızın baş konusu da kızlardı kuşkusuz. Herkes nasıl kızlardan hoşlandığını veya hoşlanabileceğini söyler, sevgilisi olanlar birlikteki maceralarını anlatırdı. Bazı arkadaşlar da bir şeyleri olmadığı halde övünmek için, varmış gibi öyküler uydururlardı. Bir kısmını bilerek, bir kısmını doğru zannederek dinlerdik anlatılanları."
"En zor gelen ise, özellikle ilk zamanlarda, matematik ve geometri idi nedense. Çarpım tablosunu ezberleyinceye kadar bir hayli sıkıntı çekmiştim. Çok büyük sayılarla çarpmalar, toplamalar, çıkarmalar, bölmeler yapıyorduk. Geometri, matematik problemlerini de çözmemiz gerekli idi. Evvela, bunlar bize ne lazım diye düşünüyordum."
Bu biz değil miyiz :D?
"Șimdi ülkemizde iki dil birden konuşuluyor. Akadlılar kendi aralarında Akadca; Sumerliler ise Sumerce yazışıyorlar. Babam Akadcayı, Sumerce kadar iyi biliyordu; fakat evde hiç Akadca konuşturmazdı; kendi dilimizi unutacağımızdan çok korkuyordu."
Bu bana bir şeyler hatırlatıyor. Neresiydi ya Dolu Ana falan mı?
"Okula ilk gittiğim günü ömrüm boyunca unutamadım, unutamayacağım da artık. Henüz altı yaşında idim. Babam elimden tutmuş, sokaklar da yürüyorduk. Ben küçücük aklımla büyük bir merak, sevinç ve heyecan içinde, "Neler olacak, nerede oturacağım, kimlerle beraber olacağım, beni dövecekler mi, sabahtan akşama kadar annemsiz nasıl duracağım orada?" diye düşünüyordum. Okulda benim gibi çocukların olduğunu duyuyordum. Acaba ben onları sevecek miyim, onlar beni sevecekler mi? diye bir yığın soru vardı kafamda. Bir taraftan da orada birçok bilgi edineceğimi düşünerek seviniyordum."
"Bizi karşılayan adam okulun başı imiş. Hâlâ hatırlıyorum, uzun boylu tıknazca biri idi. Onu görünce ne dense içime bir korku geliverdi. Babam ona, "İşte size söylediğim oğlum Ludingirra, onu size veriyorum; buradan her bilgiyi öğrenmeden çıkarmazsınız; eti sizin kemiği benim" dedi."
Buradan Orta Doğu dinini ve kültürünü Sümerlerin oluşturduğunu anlayabiliyoruz. Din ile ilgili 2 örnek daha var.
"İlk 8 kraldan sonra ülkemizde öyle bir tufan felaketi olmuş ki, her şe yi silip süpürmüş. Anlatıldığına göre, nedense Tanrılarımız yarattıkları insanları yeryüzünden yok etmeye karar vermişler. (...) Kral Ziusudra'ya bir duvar arkasından, bir tufan olacağını fısıldamış ve hemen verdiği ölçülere göre bir gemi yapıp içine alabildiği kadar insanı ve hayvanı sokmasını önermiş"
Allah allah hangi tufandı bu ya?
"Sargon kendisi hakkında şöyle yazdırtmış: O, fakir bir kadının oğlu imiş. Babası belli değil. Babasının kardeşi dağlarda yaşarmış. Annesi onu, Fırat nehrinin kıyısındaki bir şehirde, gizlice doğurmuş ve etrafı ziftle kaplanmış kamış bir sepete koyarak nehrin sularına bırakıvermiş. Onu, Akki adındaki bir bahçıvan bularak büyütmüş."
Sargon kesinlikle İslam'dan çalmıș. Başka nasıl olabilir yoksa.