"Kendimi suçlamak, bir başkasına fırsat vermeden kendimle savaşmak gibi bir şeydi ve her savaşımın galibiyetini ya da mağlubiyetini ben üstlendiğim için kimseye kazanma fırsatı vermiyordum."
Hissediyorum. Avuçlarımda hatırlamadığım geçmişimin silik lekeleri, şimdinin acılı izleri, geleceğimde ölümün emareleri var; ellerimde tuttuğum…devamı"Kendimi suçlamak, bir başkasına fırsat vermeden kendimle savaşmak gibi bir şeydi ve her savaşımın galibiyetini ya da mağlubiyetini ben üstlendiğim için kimseye kazanma fırsatı vermiyordum."
Hissediyorum. Avuçlarımda hatırlamadığım geçmişimin silik lekeleri, şimdinin acılı izleri, geleceğimde ölümün emareleri var; ellerimde tuttuğum papatyaların dallarında avuçlarımdaki yetimler idam ediliyor.
Görüyorum. Karşımda sonbaharı anımsatan kurumuş yaprak sarısı gözlerle bir adam bana bakıyor, omuzlarındaki kuklası olduğu ipler kesilmiş fakat hemen yanındaki çocukluğunun ipleri parmaklarında duruyor. Yapraklar kalbimin üzerinde daha fazla soluyor, onun kalbinin atışları benim papatyalarımı canlandırıyor.
Duyuyorum. İnsanlar ölüm çığlıkları atıyor, tam ileriden korkutucu bir çellonun sesi yükseliyor; ses, neşter gibi bileklerimdeki sarmaşıklara saplanıyor ve dudaklarıma yasladığım mızıkadan zehir akıyor. Gökyüzünden birkaç damla düşüyor.
Korkuyorum. Gökyüzünde ailem var, ailemin gözyaşları yeryüzüne düşerken su değil, kan akıyor. Mezarları, avuçlarımın içine doluyor.
Boğuluyorum. Bir el bana uzanıyor, avuçlarının içinde kader çizgileri olmadığını görüyorum ama o eli sımsıkı tuttuğumda sonbaharı anımsatan gözler geçmişimde silik bir anı oluyor, zihnimin içinde artık yaşayamıyorum.
Hissedemiyorum, göremiyorum ama duyuyorum; o elin sahibi bana sessizce fısıldıyor: Çocukluğumuz tohumumuzdur, tohumumuza kim su verdiyse o şekilde büyür ve yetişiriz.
Sana ne kadar da unuttursalar, ne kadar da kaçsan geçmiş emareleriyle gelir. Minel, geçmişinden koparılan bir genç kızdır. Amcası ile yaşamaktadır. Psikiyatrik problemleri dolayısıyla Anekdot merkezine gitmektedir. Sağlık sorununun tam olarak ne olduğunu bilemez. Zihni karman çormandır. Sorunları ile genel mücadelesi ise kaçmaktır. Sadece kaçmak. Bir gün merkeze yeni biri gelir. Daha önceden orada olan birisi. Korel Erezli. O adam geçmişten emareler ile gelir. Minel; nasıl ve ne şekilde olduğunu bilmese de Korel Erezli ona bir çok seyi çağrıştırır.
Emare; birçok açıdan psikiyatrik sorunlarla mücadele eden ve bu sorunları ile yaşayan insanlardan oluşan bir kitap olmasından dolayı hoşuma gitti. Bununla birlikte yalnızca iki karakterin birbiri ile ilişkisini okumuyor olmamıza da çok sevindim. Merak uyandırıcı yönleri vardı. Ancak genel olarak okuması zorlayıcı ve insanı etkileyici bir kitaptı. Bence herkesin okuyabileceği türden değildi. İçeriğinde zorlayıcı konular işliyordu. Ve betimlemelerin yoğunluğu bazen beni çok yordu. Hem konunun ağırlığı hem de bu kadar fazla betimleme olunca kitabı okumak bir hayli zor oldu.
Ben de tıpkı kitaptaki karakterler gibi çoğu zaman neyin gerçek neyin gerçek olmadığını anlayamadım. Okurken zorlandım ve çokça etkilendim. Ancak özellikle gizem kısımları ile beni kitabı okumaya devam ettirdi. Prometheus kim?, Geçmişte yaşananlar neler? Minel'in ve Koreli'in geçmişlerinde neler oldu? derken kitap bir anda biriyor. Bitmesi ile de birçok soru daha ortaya çıkıyor.
Yazarın daha önceden kitaplarını okumuştum. Kalemini seviyorum. Ancak bana göre konusu ile ağır bir kitaptı. Buna dikkat ederek okumaya başlamalısınız.