A.C.A (@filmrehberi)

ATV'de Kim Milyoneri izliyordum. John Steinbeck'in klasik eseri olan Fareler ve İnsanlar ile ilgili soru sonrası filmi takibe aldım, iki gün sonra da izledim. "Being John Malkovich" filmi ile ünlenen "John Malkovich" ve Yeşil Yol -The Green Mile- filminden anımsayacağınız…devamı

filmrehberi 5 days ago

Bir İhtimal Daha Var

Deniz Akcay Katiksiz

28 Gönderi

Dizi, kara komedi tarzında işlenmiş eğlenceli bir anlatımla, iki farklı dünyada sıkışıp kalmış iki ruhun sıra dışı yolculuğunu ekranlara taşıyor. Beklenmedik olaylar, sürprizlerle dolu sahneler ve gizemli bir cinayet hikâyesiyle Bir İhtimal Daha Var, izleyicilere farklı bir deneyim sunmayı amaçlıyor.…devamıDizi, kara komedi tarzında işlenmiş eğlenceli bir anlatımla, iki farklı dünyada sıkışıp kalmış iki ruhun sıra dışı yolculuğunu ekranlara taşıyor. Beklenmedik olaylar, sürprizlerle dolu sahneler ve gizemli bir cinayet hikâyesiyle Bir İhtimal Daha Var, izleyicilere farklı bir deneyim sunmayı amaçlıyor. Dizinin konusu kısaca şöyle: İsa (Ata Demirer), birkaç yıl önce ermiş kabul edilen babasının ölümünden sonra iddia-bet sitelerinde tahminlerde bulunan bir gazetecidir. Son zamanlarda hiçbir tahmini tutmaz. Haliyle hem sosyal medyada çokça takipçi kaybeder hem de tefeciye borçlanmıştır. Ünlü iş insanı Refik Saygun (Uğur Yücel), memleketi Urla’da şüpheli bir şekilde hayatını kaybeder. Ancak ölümüyle birlikte arafta sıkışıp kalır. Kendi cinayetinin gizemini çözebilmek için, geçmişinde derin yaralar taşıyan ve borç batağında olan İsa’dan yardım istemek zorunda kalır. İsa, başta bir hayalet gördüğüne inanmasa da babasının ermiş olmasından dolayı kendisine de böyle bir yetenek bahşedildiğine dair kuvvetli bir inanç geliştirir. Birlikte Urla’ya doğru yola çıkarlar. Urla’ya geldiklerinde Refik’in, babasına küs ve ona öfkeli olan kızı Seda ile karşılaşırlar. Seda ve İsa’nın çatışması hemen kurulur. Seda zengin ve güzel, İsa ise parasız ve sıradan biri olarak tanıtılır. Seda’nın yanında, kötü karakter olarak tasarlanan şirket CEO’su Erkan (Ümit Kantarcılar), o kadar klişe bir kötü görünüm çizer ki cinayet şüphelisi olarak onu kodlamamız istenir. Oysa polisiye türünde temel bir kural vardır: İlk şüphelendiğin kişi asla gerçek katil çıkmaz. Hatta ikinci şüpheli de genellikle katil değildir. Bir olayda en sessiz ya da en çok ses çıkaran kişi genelde suçludur. Haliyle, senaristin ve yönetmenin ters köşe yaratma çabası pek de başarılı olamıyor. Dizide tematik olarak baba-evlat sorunları temel alınmış. Diyaloglarda İsa ve Seda’nın babalarına olan kırgınlıkları, ikisinin de babaları öldüğünde küs olmaları, karakterlerin romantik bir yakınlaşmaya itilmesine zemin hazırlıyor. Bütün bunlar, klişeden sıkıcılığa doğru ilerleyen bir ritme sebebiyet veriyor. Karakter tasarımlarında kötünün çok kötü, iyinin ise çok iyi çizilmesi, izleyicinin karakterlerle empati kurmasını engelliyor ve gerçekçilikten uzaklaştırıyor. Bu noktada bir tek Refik karakterinin ilgi çekici olduğunu söyleyebilirim. Uğur Yücel’in oyunculuk performansı oldukça başarılıydı, zaten aksini beklemiyoruz. Özellikle bazı “hayalet” şakaları iyi yazılmış ve doğru anlarda araya serpiştirilmiş. Ancak bazı anlar haricinde senaryo, kendini bir türlü merak ettirmiyor. Nuri’nin, bir baba arketipi olarak ermiş olması ve oğlu İsa’nın günümüz toplumu tarafından linç edilmesi, adeta Tanrı ve Tanrı’nın oğlu miti alt metniyle işlenmeye çalışılmış. Ancak bu, çok da başarılı olamıyor çünkü baba, yalnızca İsa’nın rüyalarında ve geri dönüş sahnelerinde varlık gösteriyor. Üstelik bu anlarda, ermişliğiyle değil, herhangi bir babaya kızgın bir oğulun gözünden yansıtılıyor. Cinayetin çözümü ise yine bir klişeyle gerçekleşiyor: “Her şey başından beri gözümün önündeydi.” Katil, elbette şaşırtıcı biri çıkmıyor. Spoiler vermemek adına ismini söylemeyeceğim, ancak katilin yaptığı konuşmalar ve cinayetin sebepleri, açıklamalar ve geri dönüşlerle açığa çıktığında sıradan bir anlatıma boğuluyoruz. Son sahne ise “Bir ihtimal daha var, o da ikinci sezon mu dersin?” diyerek bitiyor. Sanırım beni şaşırtan tek kısım burası oldu çünkü tek sezonluk bir hikâye izlediğimizi düşünmüştüm. Genel olarak pek beğenmediğim ve hikâyesini sıradan bulduğum bir diziydi. Yine de vakit geçirmek, Uğur Yücel ve Ata Demirer’i izlemek için şans verebilirsiniz. Bir İhtimal Daha Var: Baba Bana Balığı Ver Artık! İzlediğim 162.Dizi Bitirme Tarihim: 14 Nisan 2025

filmrehberi 2 weeks ago

Holland

Mimi Cave

5 Gönderi

Amazon Prime'da izlenecek birşeyler ararken gördük. Başrolde Nicole Kidman'ı olunca bir şans verelim dedik ama beklentimizin altında kaldı. Nicole Kidman, kocasının (Matthew Macfadyen) bir seri katil olduğunu öğrendiğinde hayatı altüst olan bir kadını canlandırıyor. Film, psikolojik bir gerilim vaat ediyor.…devamı

filmrehberi 3 weeks ago

Ölümlü Dünya 2

Ali Atay

98 Gönderi

İlk film ne kadar mükemmelse ikincisi bir o kadar vasat olmuş dediğim film. Saçma sapan ve mantık dışı bir olay örgüsü üzerine kurulmuş. Saçmalama konusunda ayar fazlasıyla kaçmış. Havalimanında katliam yapıp el kol sallanarak dışarı çıkılıyor. Otobüslerine kurşun yağıyor bir…devamı

filmrehberi 3 weeks ago

İki dil bir bavul

Orhan Eskikoy

33 Gönderi

Yoksulluk ve eğitimsizlik ile karşı karşıya kalan doğulu çocukların dramını anlatıyor film. Konusu şöyle, öğretmenlik mesleğine yeni atanmış Emre Aydın isimli Türk öğretmenin ilk görev yeri Şanlıurfa Siverek’de bir köy okuludur.. Bu okulda öğrencilerin çoğu Türkçe bilmiyor, bildikleri tek dil…devamı

filmrehberi 3 weeks ago

One Life

James Hawes

4 Gönderi

İzlediğim en etkileyici filmlerden biri olan “One Life”, insanlık, fedakârlık ve vicdan üzerine unutulmaz bir hikâye sunuyor. Sir Nicholas Winton’ın gerçek yaşam öyküsünü anlatan bu film, 1938’de Nazi tehlikesi altındaki 669 çocuğun kurtarılışına odaklanıyor ve bunu son derece duygusal, ama…devamı

filmrehberi 3 weeks ago

Adolescence

Stephen Graham

37 Gönderi

Adolescence dizisinde geçen "incel" muhabbeti, son yıllarda özellikle internet kültüründe sıkça tartışılan bir kavram. "Incel" kelimesi, "involuntary celibate" yani "zorunlu bekâr" ifadesinin kısaltmasıdır. Kendilerini romantik ve cinsel ilişkiden dışlanmış hisseden erkekler için kullanılan bir terimdir. Genellikle kadınları veya toplumun genelini…devamıAdolescence dizisinde geçen "incel" muhabbeti, son yıllarda özellikle internet kültüründe sıkça tartışılan bir kavram. "Incel" kelimesi, "involuntary celibate" yani "zorunlu bekâr" ifadesinin kısaltmasıdır. Kendilerini romantik ve cinsel ilişkiden dışlanmış hisseden erkekler için kullanılan bir terimdir. Genellikle kadınları veya toplumun genelini suçlayan bir bakış açısına sahiptirler. Çoğu, çekicilik veya sosyal beceri eksikliği nedeniyle ilişkiler kuramadıklarını düşünür. Bazıları, bu durumu kadınların "yalnızca alfa erkekleri tercih ettiği" iddiasına bağlar ve "red pill" (kırmızı hap) gibi toksik ideolojilerle ilişkilendirilir. Bazı "incel" toplulukları kadın düşmanlığı, nefret söylemi ve aşırı radikal düşünceler yaymaktadır. Küçük yaştaki çocuklar, özellikle sosyal medya ve forumlar aracılığıyla, yetişkinlerin tartıştığı bu tür radikal ideolojilere maruz kalabiliyor. 13 yaş, ergenliğin başı ve kimlik arayışının yoğun olduğu bir dönem. Dizide de 13 yaşındaki Jamie Miller'ın sınıf arkadaşı Katie'yi öldürmekle suçlanması ve bu olayın Miller ailesinin yaşamını nasıl altüst ettiğini konu alıyor. Jamie, yaşadığı reddedilme veya değersizlik duygusunu, "incel" zihniyetinden aldığı fikirlerle aşırı şiddetle ifade ediyor. Adolescence, günümüz toplumunda gençlerin karşılaştığı zorlukları, özellikle de çevrimiçi radikalleşme ve "incel" alt kültürünün etkilerini derinlemesine inceliyor. Dizi, Jamie'nin çevrimiçi platformlarda nasıl radikalleştiğini ve bu sürecin trajik sonuçlarını gözler önüne sererek, internetin gençler üzerindeki potansiyel tehlikelerine dikkat çekiyor. Dört bölümden oluşan dizi, her bir bölümü tek plan sekansıyla çekilerek izleyicilere benzersiz bir deneyim sunuyor. Bu teknik, olayların gerçek zamanlı akışını ve karakterlerin duygusal derinliğini daha etkili bir şekilde yansıtıyor. Adolescence, eleştirmenlerden ve izleyicilerden olumlu geri dönüşler almış, IMDb'de 7.9 puanla değerlendirilmiş. Dizi, gençlerin çevrimiçi dünyada karşılaştığı riskler ve ebeveynlerin bu konudaki farkındalığı üzerine önemli bir tartışma başlatmış. Sonuç olarak, Adolescence, gençlerin çevrimiçi etkileşimlerinin potansiyel tehlikelerini ve ailelerin bu süreçteki rollerini vurgulayan çarpıcı bir drama olarak öne çıkmaktadır. Diziyle alakalı ilginç bilgiler vereyim, 13 yaşındaki Jamie Miller 500 kişi arasından seçilmiş ve ilk oyunculuk denemesiymiş. Okulda geçen bölüm (2. bölüm) 13. tekrarda tamamlanabilmiş. Sadece o bölümde 370 figüran varmış. Konusuyla ve tek plan çekim tekniğiyle oldukça dikkat çekici bir dizi olmuş. Yönetmen kesintisiz çekim tekniğiyle iyi iş çıkarmış doğrusu. Görüntünün kesilmemesi adına devam ettirilme zorunluluğu sizi sahnede gibi hissettirse de bazen izleyiciyi sıkabiliyor.

filmrehberi 1 month ago

Lunana: A Yak in the Classroom

Pawo Choyning Dorji

2 Gönderi

TRT2 film kuşağında bu gece denk geldi ve muhteşem manzaraları görünce izlemeye başladım ve bırakamadım, harika bir filmdi. İlk yorumun benden gelmesine üzüldüm umarım yorumum sonrası daha fazla izleme ve yorum alır. Lunana, genç bir öğretmenin kendini keşfetmesinin yanı sıra,…devamıTRT2 film kuşağında bu gece denk geldi ve muhteşem manzaraları görünce izlemeye başladım ve bırakamadım, harika bir filmdi. İlk yorumun benden gelmesine üzüldüm umarım yorumum sonrası daha fazla izleme ve yorum alır. Lunana, genç bir öğretmenin kendini keşfetmesinin yanı sıra, Thimphu'daki (Bhutan'ın başkenti) kentsel bir ortamdan ülkesinin kırsal kesimlerine yaptığı büyüleyici yolculuğu anlatan yürekten bir hikaye. Hikaye, yalnızca daha iyi bir insan olma yolculuğunu değil, aynı zamanda görevinin köylüler ve eğitim ve öğrenim hakları reddedilen yoksul ama hırslı öğrenciler için ne anlama geldiğini de sergilemeye çalışıyor. Film 2022 yılında en iyi uluslararası uzun metraj dalında Oscar adaylığı alan ilk Butan filmi olmuş. Hindistan ve Çin arasında Himalayalar'ın yamaçlarında çekilen filmde Lunana'daki tüm oyuncular dağlılardı ve birçoğu daha önce hiç dış dünyayı görmemişti. Daha önce hiç film izlememişlerdi ve daha önce hiç kamera görmemişlerdi. Ayrıca diş macunu kullandıkları ilk seferdi. Ne anlatıyor film peki; Modern Bhutan'da genç bir öğretmen olan Ugyen, şarkıcı olmak için Avustralya'ya gitmeyi planlarken görevlerinden kaçar. Üstleri onu azarlayarak, hizmetini tamamlaması için dünyanın en ücra okuluna, Lunana adlı buzul Himalaya köyüne gönderir. Oraya ulaşmak için zorlu 8 günlük bir yolculuğun ardından kendini Batılı konforlarından sürgün edilmiş halde bulur. Orada elektrik, ders kitabı, hatta bir kara tahta bile bulamaz. Fakir olmasına rağmen, köylüler yeni öğretmenlerine sıcak bir karşılama yaparlar, ancak hiçbir malzemesi olmadan köy çocuklarına ders verme gibi zorlu bir görevle karşı karşıyadır. İşini bırakıp eve gitmek ister, ancak öğrettiği güzel çocukların hayatlarındaki zorlukları öğrenmeye başlar ve köylülerin inanılmaz manevi gücüyle dönüşmeye başlar. Lunana'ya ulaşmadan önce Ugyen, kendisini ziyaret eden ileri gelen biri olarak selamlayan köyün 56 kişilik nüfusuyla karşılaşır. Kısa sürede onun tam olarak neyi temsil ettiği anlaşılır. Köy şefi Asha ( Kunzang Wangdi ), "Bu çocuklara yak çobanları ve cordyceps toplayıcılarından daha fazlası olmaları için ihtiyaç duydukları eğitimi vereceğinizi umuyorum," der. Ugyen'in öğrencileri aynı fikirdedir; Lunana'dan profesyonel olmayan parlak gözlü Pem Zam , grubun en coşkulu üyesini canlandırır ve öğretmenlerin "geleceğe dokunduğunu" ilan eder ve Ugyen'i bu gerçeğin farkına yavaş yavaş uyandırır.

filmrehberi 1 month ago

Kör Talihim

Marc Rothemund

5 Gönderi

Gerçek olaylara dayanan muazzam bir hikaye anlatıyor ve oyunculuklar gerçekten çok ikna ediciydi. Ana karakter Saliya Kahawatte'nin (Kostja Ullmann) yaşam öyküsünden uyarlanan 2017 yapımı 110 dakikalık bir Alman filmi. Filmin zaman zaman biraz abartıyor olsa da yine de bu adamın…devamı

filmrehberi 1 month ago

En İyi Teklif

Giuseppe Tornatore

60 Gönderi

Geoffrey Rush için bir başka harika rol, muhtemelen bugüne kadarki en iyi oyunculuk performansı. Sadece "Kralın Konuşması'ndaki performansı oldukça etkileyici olduğu için buna "bir başka" demeye cesaret ediyorum... Film sadece Agatha'nın Christie romanlarına yakın, ilginç bir senaryo sunmakla kalmıyor, aynı…devamıGeoffrey Rush için bir başka harika rol, muhtemelen bugüne kadarki en iyi oyunculuk performansı. Sadece "Kralın Konuşması'ndaki performansı oldukça etkileyici olduğu için buna "bir başka" demeye cesaret ediyorum... Film sadece Agatha'nın Christie romanlarına yakın, ilginç bir senaryo sunmakla kalmıyor, aynı zamanda iyi görüntüler ve ilham verici bir müzik de sunuyor. İtalya'da geçen ancak İngilizce çekilen "The Best Offer", iki kayıp ve acı çeken ruhun anlam ve kurtuluş için birbirlerine ulaşmasını anlatan oldukça sıra dışı ve sıra dışı derecede ilginç bir hikaye. 60 yaşlarındaki Geoffrey Rush, sanat uzmanı ve müzayedeci Virgil Oldman olarak merkezi bir figür. Hatta çok saygı duyulan kendi müzayede şirketi bile var. Ancak yaşlı Virgil'in birkaç tuhaflığı ve büyük bir sırrı var. Tuhaflıkları arasında, halka açık yerlerde her zaman eldiven takması, hatta şık bir restoranda yemek yerken bile, konuşurken elinde mendille telefonu tutması var. Sırrı ise kadın resimlerine takıntılı olması ve bunları gizlice toplaması, Billy Whistler rolündeki Donald Sutherland'ın yardımını alarak onun adına teklif vermesi. Ve bazen gerçek bir tabloyu yüksek kaliteli sahte ilan edip, değerinin çok altında bir fiyata satın alabiliyor. Annesi ve babası birkaç hafta arayla ölmüş ve antika mobilya ve sanat eserlerinden oluşan mirasını elden çıkarması gereken gizemli bir kadından bir telefon aldığında hayatı değişiyor. Claire Ibbetson rolünde 27 yaşındaki Sylvia Hoeks tarafından canlandırılıyor ve o kadar kötü bir fobisi var ki, evde başkaları olduğunda kendini odasına kilitliyor. Oldman ile yüz yüze görüşmeyecek. Diğer önemli karakter ise tamirci ve enstrüman tamircisi Robert rolündeki Jim Sturgess. Oldman, eski evin zemininde eski bir makinenin parçalarını, dişlileri vb. buluyor ve Robert'tan bunu tanımlamasını ve belki de yeniden inşa etmesini istiyor. Bunun restore edildiğinde milyonlarca dolar kazandırabilecek eski bir alet olabileceğini düşünüyor. Hikaye ilerledikçe Oldman savunmasını düşürmeye başlıyor ve bu genç kadına değer veriyor, ancak kadın onun düşündüğü her şey mi? Gerçekten güzel bir film, sadece 2 saatin biraz üzerinde olmasına rağmen gayet iyi oynanmış. Bundan Sonrasi SPOILER içerir. Sadece filmi izleyenlerin okumasını öneririm . . . . . . . . . Oldman bu genç kadına olan sevgisine giderek daha fazla kapılır, bir olay onu yıllar sonra ilk kez gönüllü olarak dışarı çıkmaya zorlar. Kadın çekingenliğini yitirir, Oldman'ın yanına taşınır, birbirlerine olan aşklarını ilan ederler. Artık ona tamamen güvenen Oldman, ona değerli resimlerle dolu gizli odasını gösterir. Londra'dan son müzayedesine katılacağı yere döndüğünde, kadının gittiğini görür, yeni bir resim alır ve gizli galerisine getirdiğinde tüm resimlerinin gittiğini görür. Sonra, sokağın karşısındaki barda takılan tuhaf cücenin Claire adında olduğunu ve eski evin gerçek sahibi olduğunu öğrenir. Kadın bazen evi film ekiplerine kiralar, onlar da mobilyaları ve aksesuarları içeri taşır ve daha sonra bunları dışarı çıkarırlar. Oldman kandırılmıştır, Billy, Robert ve sahte Claire hepsi bu işin içindedir, milyonlarca dolar değerindeki resimlerini çalmak için yapılan ayrıntılı bir planın kurbanı olmuştur. Ama bunların çoğunu, belki de çoğunu, dürüst olmayan yollardan elde etmişti, bu yüzden belki de bu sadece adaletti!