Kübra (@_kubra.g)

Ne diyeceğimi bilemiyorum. O kadar öfkeliyim ki. Bu ülkeye, adalet diye önümüze sunulana, dilsiz şeytanlara, mazlumu susturanlara..Bir çok sahne de duraklatıp söylenenleri,anlatılanları, yüzümüze vurulanları yutkunmak zorunda kaldım. Bir yerlerde bunları yaşayan insanlar yok, hepimiz yaşıyoruz. Hepimizin başına geliyor. En azından…devamıNe diyeceğimi bilemiyorum. O kadar öfkeliyim ki. Bu ülkeye, adalet diye önümüze sunulana, dilsiz şeytanlara, mazlumu susturanlara..Bir çok sahne de duraklatıp söylenenleri,anlatılanları, yüzümüze vurulanları yutkunmak zorunda kaldım. Bir yerlerde bunları yaşayan insanlar yok, hepimiz yaşıyoruz. Hepimizin başına geliyor. En azından öyle olmalı, öyle olmalıydı. Tecavüze uğrayan çocuklar onun bunun çocuğu değil bizim çocuğumuz olmalıydı. Boktan haber bültenlerinin bir kaç saniyeyi reva gördüğü çocuk olmamalıydı. Öldürülenler birilerinin karısı değil bizim annemiz olmalıydı. Kravat taktığı için ödüllendirilen katillerin namus davası olmamalıydı. Depremde ölenler onun bunun ailesi değil bizim ailemiz olmalıydı. Kader deyip işin içinden çıkılan 'doğal afet' olmamalıydı. Ne ara unuttuk hakkımızı aramayı Ne ara korkar olduk sesimizi çıkarmaya Ne ara umudu kestik bu ülkenin polisinden, savcısından Ne ara güvenimizi kaybettik adalete, hukuka Ne ara körelttik empati duygumuzu *Sus dedi sus dedi geçene kadar Köprüyü geçtim göçene kadar sustum* ###Final Bölümüne ithafen :### Nаsıl bir yаngın ki bu Alevlerin bile cаnı yаnıyor Nаsıl bir yаlаn ki bu Kelimeler kаçаcаk yer аrıyor "Gel bunlаrı olmаmış Sаyаlım" desem de boş Hiç inаnmа "Gel güneşi doğmаmış Sаyаlım" desem de boş Artık sen bаnа kаnmа Yüreğim аğır yаrаlı derinden Yаnmаz аrtık istesem de yeniden Çok yаrаlаr sаrdı kаlbim аmа Bu yаrа kаpаnır mı bilemem ++++Cansu Dere'nin oyunculuğunu beğendim. Bence Nevra karakterini olması gerektiği gibi yansıttı. Özellikle ilk bölümlerdeki pasif agresif hallerinden çok etkilendim. Diğer oyunculuklardan bahsetmeye gerek yok sanırım. Sadce Deva allah sana uyuz versinde tırnak vermesin inşallah. Renkler, geçişler, müzikler dizinin havasına çok uygundu bence. Bu kadar yeter. # Bir karesinde @katilhalit profilimdekinin Agah Beyoğlu olup olmadığını sordu. Kendimi çok sahtekar hissettim çünkü diziyi izlememiştim. Ne alaka demeyin. Bende bilmiyorum. Sonra Katil Bey bu diziyi mümkün olan en kısa sürede izlemem gerektiğini düşündüren şeyler yazdı. Sağolsun, varolsun. Allah bilir asla izleyemediğim zibilyonluk listemde bu diziye sıra gelir miydi onu bile bilmiyorum (Şanslı hisseden emoji) Hakan Günday okumaya başlamak istiyordum ama bir türlü cesaret edemiyordum. Bana en acilinden başlangıç için kitap önerisi LÜTFENNNN ----Sanırım uzun cümlelerin bol olduğu, karmakarışık bir gönderi oldu ama sıcağı sıcağına içimi döktüğüm bir yazı olduğu için sorun edemiyorum. Siz sorun edebilirsiniz. Bu da böyle bir gönderi olsun. Yapacak bir şey yok.

_kubra.g 1 week ago

Kapışma

Guy Ritchie

42 Gönderi

Bir hocamız var, arada derste "uff sıkıldım." deyip ortaya bir şey atıyor ve onun hakkında konuşmaya başlıyor. Sonra da "neyse 5 dakika ara verdik, siz de dinlendiniz." deyip derse devam ediyor(Bu yüzden özellikle ara vermesini istediğimizde yapıyor ). Hayata olan…devamıBir hocamız var, arada derste "uff sıkıldım." deyip ortaya bir şey atıyor ve onun hakkında konuşmaya başlıyor. Sonra da "neyse 5 dakika ara verdik, siz de dinlendiniz." deyip derse devam ediyor(Bu yüzden özellikle ara vermesini istediğimizde yapıyor ). Hayata olan tahammülsüzlüğü o kadar tanıdık ki... Son derste de bu filmden bahsetmişti. "İzlemeyen varsa izlesin, çok keyifli bir film." dedi. Adamı kendime bazen o kadar çok benzetiyorum ki "keyif aldıysa vardır bir bildiği" deyip kayıtsız kalamadım,izledim. Gerçekten bir bildiği varmış, çok keyifli bir filmdi. Ben türk komedisine bile pek gülmeyen bir insanınm. Keyif almaya alıyorum ama kahkahalarla filme eşlik etmek yok bende. Bu filmin bir kaç yerine kahkahalarla eşlik ettim. Ya film gerçekten başarılı bir komediye sahip, ya da benim mizah anlayışıma uygun. Filmin başında kafam çok karıştı. Çok fazla karakter var ve birbirinden bağımsız olayların içindeler. Ama tüm o hengameyi ve yeraltı dünyasının karanlık,karmaşık işlerini komediyle öyle güzel harmanlayıp, birbirine o kadar güzel ve ustalıkla bağlamışlar ki hayran kaldım. Geçişler çok hızlıydı, olaylar peş peşe aktı ve film su gibi gitti. Sonu da devamı gelecek gibi bitti ama devam filmi çekilmemiş . Eğer olsa bu gönderiyi yazmak yerine onu izliyor olurdum. Sanırım final böyle tasarlanmış ve aşırı hoşuma gitti. ________________________________________________________ Film üzerine bir teori okudum. Baya ilgimi çekti ama güvenilir br kaynak bulamadığım için doğruluğundan emin değilim. Baya mantık çerçevesine oturtup anlatmaya çalışacağım, ne kadar olursa artık... Teoriye göre film 2.dünya savaşına atıfta buunyor. Franky'nin geçmişi filmde çok detaylı anlatılmıyor ama elmasları Belçika’nın Antwerp şehrinde çalıp Londra’ya getiriyor. (Not: Antwerp, I. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından işgal edilmişti.) Antwerp, aynı zamanda Yahudi elmas tüccarlarının merkezi olarak bilinir. Bu açıdan bakıldığında, Franky’nin Yahudileri soyduğu yönünde sembolik bir anlam çıkarılabilir. Teorik olarak “Dört Parmak” lakabı da Yahudi tarihi veya savaşlara bir gönderme olarak yorumlanabilir; ancak filmde bu konuda net bir bilgi bulunmuyor. Franky, Rus karakter Boris tarafından aldatılır ve silahlarla dolandırılır. Boris, elmasın peşine düşer ve olaylar bu noktadan itibaren iyice karışır. Franky, çaldığı elmasla birlikte adeta belayı da üzerine çeker. Teoriye göre bu durum, tarihsel olarak Avrupa’da Yahudilerin hem fırsat arayanlar hem de tehdit oluşturanlar tarafından sıkıştırılmasına dair bir metafor olabilir. Franky ortalardan kaybolunca, New York'tan kuzeni Avi Franky'nin peşine düşüyor. Avi’nin New York’tan gelip olaya sadece “elmas nerede?” gözüyle bakması amerikan kapitalizmini sembolize ediyor. Ayrıca Amerika’nın bu tarz Avrupa temelli kaoslara dışarıdan ama baskın biçimde müdahale etmesini temsil ediyor olabilir.Geldiği andan itibaren herkese emirler verir, serttir, ama Londra’nın karmakarışık yeraltı yapısına uyum sağlayamaz. Tüm bu kaosun ortasında, hikâyeyi bir arada tutan kişi ise Turkish isimli karakter . Kendisi doğrudan çatışmaya girmez ama herkesle temas kurar: Brick Top gibi acımasız mafya babalarıyla da, Roman kampından Mickey gibi asi karakterlerle de. Teoride, Turkish “arabulucu” kimliğinde bir figürdür. Elmasın peşinde değildir, silahla bir işi yoktur, ama olayların içinde hep vardır. Bu haliyle bir diplomatı, ya da tarih boyunca savaşan taraflar arasında kalan ve hayatta kalmaya çalışan, köprü görevi gören, her şeyin içindeki ama hiçbir şeye sahip olmayan "sessiz tanık"tır. Bu konuyu ChatGpt ile tartışmaya karar verdim ve şöyle bir sonuca vardık(bana tam olarak aşağıdaki cevabı verdi, emoji kullanmayı da biliyor kerata) :: 🧠 Peki tüm bu teori ne kadar mantıklı? Bu teori, filmi politik alegori gibi okumaya çalışanların yaptığı bir çıkarım. Ancak filmin tonu, içeriği ve yönetmenin tarzı düşünüldüğünde, bu tür yorumlar bilinçli yapılmış göndermelerden çok, sonradan yapılan anlamlandırmalardır. Yani: Teori çok yaratıcı✔️ Filmle birebir örtüşüyor mu? Hayır ❌ Yönetmen böyle bir niyetle mi yazdı? Muhtemelen hayır ❌ Ama istersek bu açıdan okumak eğlenceli mi? Kesinlikle evet 😄

_kubra.g 1 week ago

Ötediyar

Tahereh Mafi

2 Gönderi

🌈İçimi kıpır kıpır kıpır yapan, rengarenk bir çocuk kitabıydı Ötediyar. Uzun zaman sonra fantastik okuma isteğiyle sarıldım bu kitaba. Bilmiyordum çocuk kitabı olduğunu ama iyi ki okumuşum. Çok çok zevkliydi. Çünkü öğrenilecek, hatırlanacak çok şey vardı bu kitapta. Kendini sevmek,…devamı🌈İçimi kıpır kıpır kıpır yapan, rengarenk bir çocuk kitabıydı Ötediyar. Uzun zaman sonra fantastik okuma isteğiyle sarıldım bu kitaba. Bilmiyordum çocuk kitabı olduğunu ama iyi ki okumuşum. Çok çok zevkliydi. Çünkü öğrenilecek, hatırlanacak çok şey vardı bu kitapta. Kendini sevmek, farklı olmayı kabullenmek ve benimsemek yetişkinler için bile çok zorken etrafındaki herkesden farklı olan, farklı olduğu hissettirilen 12 yaşındaki çocuk ne kadar başa çıkabilir ki bu durumla? Alicein zamanla farklılığını kabullendindiğini, bir amacın olduğunda nasıl göründüğünün pek de önemli olmadığını , bizi biz yapanın farklılıklarımız olduğunu anlaması ince ince çok güzel işlenmişti. Çok sevdim, çok anladım Alicei 🥺🤧🫶🏻 🧞‍♀️Sevgi onu korkusuz kılıyordu ve bu tuhaf değil miydi? Kişinin kendisi için savaşmasındansa başkası için savaşması çok daha kolaydı. 🧞‍♀️Alice, cesur olacağını, korkularından daha güçlü olacağını ummuştu ama içten içe yaralıydı; dahası öfkesi onu ayakta tutmasına rağmen, dengesini sağlamasına yetmiyordu ve Alice zaman zaman kayıyordu. 🧞‍♀️"Gerçekten bilmiyorum," dedi, kısık sesle. "Ancak bilebilecek zihinlerimiz olduğu sürece, bilmemek sadece geçicidir. Bir yolunu bulacağız." 🧞‍♀️Hayatın uzun bir yolculuk olduğuna uzun zaman önce karar vermişti. Bazen güçlü, bazen zayıf olacaktı ve ikisi de normaldi. 🧞‍♀️Farklı olmanın daima zor olacağını biliyordu; insanların o dar görüşlülüğünü veya hayattaki eşitsizlikleri aşmasını sağlayacak bir sihrin bulunmadığını biliyordu. Ancak hayatın asla mutlak olmadığını da anlamaya başlıyordu. İnsanlar onu kâh sevecek kâh itecekti; hem nezaketle hem önyargıyla yaklaşacaklardı. Gerçek şuydu ki Alice daima farklı olacaktı ama farklı olmak sıradışı olmak demekti ve sıradışı olmak da macera anlamına geliyordu. Dünyanın onu nasıl gördüğünün artık hiçbir önemi yoktu; önemli olan Alice'in kendini nasıl gördüğüydü. Alice farklı ve sıradışı haliyle kendini daima sevmeyi seçecekti. 🧞‍♀️Görünüşe bakılırsa sevgi hem yıkabiliyor hem de iyileştirebiliyordu. Tuhaftı.

_kubra.g 5 months ago

Prestij

Christopher Nolan

335 Gönderi

Bir favorimden daha vazgeçtim bu film için.

_kubra.g 6 months ago

Soul

Pete Docter

284 Gönderi

🌫️Normalde bu kadar fazla gönderisi olan içeriklere bir şey yazmak istemem. Yazılmış olan her şey zaten yazılabilecek şeylerin toplamıdır herhalde diye düşünürüm. Ama bu filmin her saniyesinde yüzümde tebessüm oluşmuşken bir şeyler yazmadan geçemedim. Kalktım bilgisayarımı dahi açtım bu yazıyı…devamı🌫️Normalde bu kadar fazla gönderisi olan içeriklere bir şey yazmak istemem. Yazılmış olan her şey zaten yazılabilecek şeylerin toplamıdır herhalde diye düşünürüm. Ama bu filmin her saniyesinde yüzümde tebessüm oluşmuşken bir şeyler yazmadan geçemedim. Kalktım bilgisayarımı dahi açtım bu yazıyı yazmak için( o kadar havaya girdim yani). 🌫️Bir şeylere tutku duyan , bir alana bir şeye ilgisi yeteneği olan, sayesinde öne çıktıkları özellikleri olan insanlara hep imrenmişimdir. Çünkü açıkçası benim bir tutkum veya yaşam amacım yok. Ne bileyim şu konuya çok ilgiliyim ya da şu konuda gerçekten iyiyim dediğim bir şey de yok. Kendimi sıradan bile değil eksik hissettirir bu durum bana. Ne bileyim bu hayatı öylesine, vakit geçirircesine yaşıyormuşum gibi. ☄️“Bir balık hakkında şu hikâyeyi duymuştum. Genç balık yaşlı balığa gider ve der ki: “O okyanus denilen yeri bulmaya çalışıyorum.” “Okyanus mu?” der yaşlı balık; “Şu an bulunduğun yerdir.” ''Burası”, der genç balık, “ama burası su. Benim istediğim okyanus.” 🌫️Sanırım benim - ya da bizim - okyanusun içinde olduğumuzun farkında olmamız gerekiyor. Belki de birçok problemimiz bunun farkında olmadığımız için öylece çözülmeyi bekleyen ,çözülmeden atlanmaya çalışılmış problemler olarak kalıyor. 🌫️Şimdi bu kadar yazınca da şu sosyal medyadaki 'hayatı romantize edelim' akımına bağlamış gibi hissettim. Hayat romantize edilmeden nasıl yaşanır ki, diye soruyordu gördüğüm birkaç yerde. Biraz kendini kandırmak ya da halının altına süpürmek gibi geliyor bu düşünce bana. Ama hayatı daha yaşanılabilir kılıyor ve kolaylaştırıyorsa biraz daha iyi hissetmek için kendimizi inandırdığımız beyaz yalanların zararsız olduğuna inanıyorum. ☄️"Her zaman belki de bende bir sorun vardır diye endişelendim. Belki yaşamak için yeterince iyi değilimdir diye. Sonra sen bana amacı ve tutkuyu gösterdin. Belki de gökyüzünü izlemek benim parıltımdır. Ya da yürümek. Yürümekte gerçekten iyiyim.” “Bunlar amaç değil 22. Bunlar sadece sıradan, bildiğin yaşam.” 🌫️Hayatın parıltısının bu sıradan şeylerde olduğunu daha sık hatırlarım umarım bundan sonra. ***************** İhtiyar Delikanlı ( Oldboy) izledikten sonra psikolojim ve midem bir süre sadece animasyon kaldırabilir gibi geliyor. (Yine karmakarışık ve gereksiz uzun cümleler kurdum gibi hissediyorum ama başka türlüsü de benden çıkmıyor sanırım.)

_kubra.g 9 months ago

Dokunmadan

Nermin Yıldırım

9 Gönderi

Bu kitaba çok kez gönderi yazmaya çalıştım, çok başladım ama her başladığımı sildim. Başladıklarım, sildiklerim, bu kitap bana kalsın istedim. Bana hatırlattıkları, içimde filizlendirdikleri bana kalsın istedim. İyi ki Nermin Yıldırımla tanıştım. İyi ki Adaletle o yolculuğa çıktım. 🕳 Suçluluk…devamıBu kitaba çok kez gönderi yazmaya çalıştım, çok başladım ama her başladığımı sildim. Başladıklarım, sildiklerim, bu kitap bana kalsın istedim. Bana hatırlattıkları, içimde filizlendirdikleri bana kalsın istedim. İyi ki Nermin Yıldırımla tanıştım. İyi ki Adaletle o yolculuğa çıktım. 🕳 Suçluluk illeti, işlediğim suçlardan çok daha fazla zorlaştırdı hayatımı. Çünkü suç saklansa da suçluluk kalır. Yastığın üzerindeki uykusuzluk lekesi, kalpte kimliği meçhul ağrı, kursakta bekleyen taş gibi kalır. Bende de kaldı. 🕳 Senin o karanlık dediğin şeyden herkeste var canım. Alayı da karanlığıyla yaşayıp karanlığıyla ölüyor. Televizyonda söylüyorlardı geçen, karadelikler yakınlarındaki yıldızlardan kopan parçaları yutarak büyüyormuş. Tıpkı insanlar gibi. İnsanlar da içlerinin karanlığını, ruhunu emdikleri başka insanların aydınlığıyla besliyor. Anlasana, herkes birbirinin katili. Ama sorsan, herkes Çobanyıldızı, herkes incitildi, herkes aldatıldı. Peki o zaman inciten kim, kim kırdı bunca insanı? Şunu kafana sok artık, kötülük bu türün hamurunda var. 🕳 "Anlaşılmayacak bir şey yok. Sırlar kırılgandır. Çünkü taşıyan kırılgandır. Sırrın sahibi bazen canı pahasına taşır ve saklar sırrı. Ama sonra paylaştığı kişi aynı özeni göstermeyebilir. Bozuk para gibi harcayıp önüne gelene anlatabilir ya da daha bile kötüsü, unutabilir." "Unutması neden anlatmasından kötü olsun?" “Sırlar da aşklara benzer biraz. Paylaştığın kişi, ona senin verdiğin kıymeti vermeyebilir. Sen büyüttüğün bir çiçek gibi incitmekten çekinerek ihtimamla sunarsın, karşındaki ağzının kenarıyla teşekkür edip kenara koyar mesela. O zaman anlarsın ki, emanete biçtiğin değer, senin doğurup büyüttüğün, kendi ellerinle yüklediğin hislerin toplamıymış meğer. Taptığın tanrının aslında var olmadığını öğrenmek kadar acıklı bir şey bu. Yüzleşmek istemediğin için de başkasıyla paylaşmaya korkarsın." 🕳 Ben de zamanla yavaş yavaş bıraktım başkalarına sarılmayı. Çünkü siz tek birinin sıcaklığının peşindeyseniz, koca dünya sarıp sarmalasa ne fayda! Üşümekten kurtulamazsınız. 🕳️ Zaman geçirmek için mi tanışıyoruz,yoksa tanışmak için mi zaman geçiriyoruz? 🕳️ Görüyoruz ama görmediğimize inandırmaya çalışıyoruz kendimizi. Susmanın günahından böyle kurtulabilirmişiz gibi. Gözümüzde maraz yok. Maraz akılda,kalpte. Korkunç bir mikrop dolaşıyor içimizde. 🕳 Kimseden sevgi dilenme. Dilencilere kıymetli bir şeyini vermez hiç kimse. 🕳 Yazdıkları içinde kafamda en çok yer eden, o gece odama girerken düşündükleri oldu. Yabancıların birbirini kötü düşlerden uyandırabileceğinden bahsederken, “Bu kadarını yapabiliriz birbirimiz için, değil mi?” diye sormuştu. Evet, en azından bu kadarını yapabilmeliydik. Aynı dünyadan ve zamandan geçtiğimiz için, bu hususta kendimizi borçlu bile hissetmeliydik. Güzel düşlere yatıramasak da birbirimizi, hiç değilse kâbuslardan uyandırabilmeliydik. 🕳️ Bir hayatım daha olsa, korkmadan dokunmak için yaşardım onu. Bir keklik beslerdim ellerimle, varsın uçsun sonunda. Bir çiçek büyütürdüm, varsın solsun sonunda. Bir omuz ısıtırdım, varsın gitsin sonunda. Dokunurdum. Ben eriyene dek, o eriyene dek, biz hiçleşip karışıncaya dek bu derin boşluğa, dokunurdum. Ama yok bir hayatım daha. Bir hayat daha yok. Yok. 🎴Sezen Aksu - Masum Değiliz

_kubra.g 9 months ago

Mutluluk Zamanı

Şenol Sönmez

23 Gönderi

Finalleri verip eve gelince yemeklerime eşlik edecek bir şey lazımdı, bu görevi kiralık aşk üstlendi . Her yaz dizisinde olduğu gibi bunu da ilişkilerinin başladığı bölüme kadar izledim, sonrası beni bayıyor. Yani bu içeriği de tükettikten sonra fazla arayışa gerek…devamı

_kubra.g 10 months ago

Uzun Hikaye

Mustafa Kutlu

46 Gönderi

🤚Evet efenim yaz geldiğine ve ben köyüme döndüğüme göre artık raf mahallesindeki kürkçü dükkanının kapısını aralamanın vakti gelmiştir. Sanırım bu geride bıraktığım okul dönemi en yoğun okul dönemiydi. Sosyal ,akademik ve özel hayatım açısından hiç olmadığım kadar yaşadığımı hissettiğim, iyisiyle…devamı🤚Evet efenim yaz geldiğine ve ben köyüme döndüğüme göre artık raf mahallesindeki kürkçü dükkanının kapısını aralamanın vakti gelmiştir. Sanırım bu geride bıraktığım okul dönemi en yoğun okul dönemiydi. Sosyal ,akademik ve özel hayatım açısından hiç olmadığım kadar yaşadığımı hissettiğim, iyisiyle kötüsüyle iyi ki yaşadım dediğim bir seneydi.(benim için yıllar yoktur, akademik dönemler vardır) O yüzden pek uğrayamadım buralara. Aslında yazmak istedim. Hatta okulun ilk dönemi bitirdiğim yalan dünya taslağı hala çaresizce bitirilmeyi bekliyor ama yapamadım. Bitirmenin bir yarısı başlamak bir yarısı inanmaksa eğer inancı bekliyoruz aylardır. ARKADAŞLAR şimdi şöyle bir şey var(umarım bir tek bende yoktur çünkü kendime çok kızdığım bir konu). Ben genelde hafta sonları derslerime bakarım o hafta ne işlediğimize. Derslere de düzenli gittiğimden vize-final dönemi harıl harıl ders çalışmam gerekmez o yüzden AMA ben o sınav dönemlerinde hiçbir şey yapamıyorum. Ders çalışsam çalışamıyorum, başka bir şey yapmak istesem rahat hissedip yapamıyorum, aşırı verimsiz geçiyor o zamanlar sanki. Var mı böyle olan arkadaşlar? KURTULACAĞIZ Dİ Mİ BU BATAKLIKTAN? 😭🤧 Ama bu final dönemi bu gidişata bir dur demeliyim dedim ve hem bu duruma olan kızgınlığımdan hem de girip de çıkamadığım reading slump batağından kurtulmak için kapattım kitabı defteri, aldım bu kitabı raftan, başladım okumaya. İşte bu kitaba da gönderi yazmamın sebebi de aylarca her başladığı kitabı bırakan bana kendini okutabilmesi ve dokunabilmesi. Benim için bir kitabın turnusolü yazarının daha fazla eserini merak edip etmemektir. Mustafa Kutlu tekrar okumak istediğim bir yazar oldu. Benim gibi reading slump batağından kurtulma çabasında olanlar için güzel, kısa bir adım olacaktır kitap. Tavsiyedir efendim. 🎬Kitabı bu kadar sevdikten sonra filmi izlememek olmazdı. Gayet başarılı buldum filmi. Uzun olmasına rağmen kendini rahat izlettirdi. Özellikle Kenan İmirzalıoğlu kitabı okurken tanıdığım Ali karakterini çok güzel taşımıştı. Sadece kitabın sonu filmde revize edilmiş, bundan pek hoşalanmadım. Kitapta okuduğum son açıkçası benim için daha gerçekçi bir sondu. Kitap da ağladığım sahne ile filmde ağladığım sahne aynıydı. Son olarak biraz da bu konargöçer yaşam tarzından bahsetmek istiyorum. Kitaptaki gibi olmasa da ben de bir ara konargöçer bir yaşam tarzının bana daha uygun olacağını düşünürdüm. Sanki yerleşik hayat sıkıcıydı ve pek benlik değildi. Ama böyle bir şey yokmuş arkadaşlar. Evet hala farklı yerler görmek ve deneyimlemek istiyorum ama işin sonunda anahtarı elimde olan ve varlığından emin olduğum bir yuvam olsun istiyorum. Döneceğim insanlar ve bir yer , bir amaç olsun istiyorum. O yüzden Mustafa karakterini çok içselleştirdim sanırım. /// Ama solunan hava, yüzülen su, oturup kalktığın insan, yürüdüğün yol seni değiştirir. /// Herkes yarasına derman arıyor Deva belli değil dert belli değil.

_kubra.g 1 year ago

Sofra Sırları

Ümit Ünal

73 Gönderi

Aslında filmi izlemek için aşırı yanlış bir zamanda ve mekandaydım. Ama iyi ki de öyleymişim. Yemekten sonra sızıp kalmışım, uyanmışım gecenin bir yarısı. Ruhumu acayip sıkan bir kabus görmüşüm. Hasta olan oda arkadaşım yüzünden odanın sıcaklığı sanki elle tutulabilir seviyede…devamı

_kubra.g 1 year ago

Dürüst Hırsız

Dostoyevski

12 Gönderi

Aslında gönderi paylaşmayı düşünmediğim ama neredeyse bir hafta önce okumama (dinlememe) rağmen hala durup durup aklıma gelen bir kitap Dürüst Hırsız. Yaklaşık bir hafta önce otobüs yolculuğunda yanıma kitap almayı unuttuğum için sıkıntıdan patlamak üzereydim. Daha fazla kendi iç sesime…devamıAslında gönderi paylaşmayı düşünmediğim ama neredeyse bir hafta önce okumama (dinlememe) rağmen hala durup durup aklıma gelen bir kitap Dürüst Hırsız. Yaklaşık bir hafta önce otobüs yolculuğunda yanıma kitap almayı unuttuğum için sıkıntıdan patlamak üzereydim. Daha fazla kendi iç sesime ve yavaş giden otobüse katlanamadığım için çok önyargılı olduğum bir şey denemek istedim. YouTubea girdim ve sadece 'sesli kitap' yazdım. Başlıkta yazan ' Dostoyevski', 'tek parça' gibi kelimeler ve videonun 37 dakika gibi kısa bir süre olması beni cezbetti, hemen tıkladım tabii. -Akın Altan- kanalından dinledim ve sesli kitaba dair bütün önyargılarımı yıkan harika ötesi bir deneyimdi. ⬆️ Bu kısım benim gibi sesli kitaba dair negatif ön yargıları olan insanlar için yazılmıştır. Kitapta bir hırsızlık olayı sonrası geçmişte yaşanan başka bir hırsızlık olayı anlatılıyor. Benim takıldığım nokta kitabın ismiydi çünkü karakterimiz dürüst bir hırsız olamayacağını ama dürüst bir hırsız tanıdığını söylüyor. O bahsettiği hırsız bana hiç de dürüst gelmeyince takıldım ben buna. Hatta haddinden fazla takıldım. ' Gurur ve Ön Yargı' kitabının ' Aşk ve Gurur' şeklinde çevrilmesi gibi acaba kitabın ismi dilimize farklı bir şekilde mi çevrildi diye düşündüm ve "Masum Hırsız" şeklinde de çeviriler olduğunu gördüm. Bence ilkine göre çok daha iyi bir seçenek. Kitabı okuyan varsa eğer buna takılan bir tek ben miyim? Bunları araştırırken bir yandan da yazarın daha önce sürgün edildiğini ve asıl tanınırlığını sürgünden sonra sürgün anılarını yazdığı "Ölü Evinden Anılar" kitabıyla yakaladığını öğrendim. Daha da bakayım derken karşıma baya ilginç bir adam çıktı. Hatta 'ekşi şeyler ' adlı bir sitede kendisiyle ilgili pek bilinmeyen bilgiler başlığıyla bir entry girilmişti. Baya ilginç buldum açıkçası. İsteyen olursa linki zarf atabilirim, malum burada yapamıyorum link paylaşımı. Uzun zaman sonra yazdığım için mi ne çok zorlandım gönderiyi yazarken. Normalde yazmaya başladığımda su gibi akıp giderdi. Neyse belki yeniden yazmaya heveslenmek için başlangıç olur bu gönderi.