Ahu (@ahu1441)

Spoiler içeriyor "Çiçekleri seviyorsunuz değil mi? Bahçenizde yetistirdiğiniz çiceklerden bahsediyodunuz arasına duyuyordum. Eğer paranız yoksa ne kadar uğraşıranız uğraşın topraktan istediginiz kokuda istediginiz renkte çicek alamazsınız emin olun. Babasınız beş tane çocuğunuz var degil mi? Hele bir parasiz kalın bakalım, kalın o…devamı"Çiçekleri seviyorsunuz değil mi? Bahçenizde yetistirdiğiniz çiceklerden bahsediyodunuz arasına duyuyordum. Eğer paranız yoksa ne kadar uğraşıranız uğraşın topraktan istediginiz kokuda istediginiz renkte çicek alamazsınız emin olun. Babasınız beş tane çocuğunuz var degil mi? Hele bir parasiz kalın bakalım, kalın o ihtiyaçlar karşılanmasın da görelim işte o zaman ömrünüzün sonuna kadar sadece yaprak dökümü manzarası seyredersiniz. -Oğuz" (Yazım yanlışlarına takılmayın bir zahmet) Türk tarihine adını altın harflerle yazdırmış, çok değerli bir dizidir. İstediğiniz kadar izleyin asla bıkmazsınız. İlk 100 bölümün çoğu sadece köşkte ve salonda aile ortamında geçiyor. Ama öyle ki tek mekan gördüğünü fark bile etmiyor insan. İzlemeden önce abartıldığını düşündüm, dedim en fazla ne kadar güzel olabilir. Gerçekten başlayınca bitirmeden duramıyor insan. Kadrosu tabiki tanınmış bilindik oyuncular. Hepsinin en iyi performansının bu olduğuna inanıyorum. Gerçekten çok usta hepsi. Konusundan biraz bahsedeyim; Ali Rıza bey 30-40 yıl şehir şehir dolaşıp kaymakamlık yapmıştır. Eşi Hayriye hanımdır, beş tane Allahın cezası çocukları vardır. Ali Rızanın (Aliş diyeceğim yoruldum) son görev yeri olan Trabzondalardır. En büyük çocukları Fikret annesine yardımcı olmak için okulunu yarıda bırakmıştır. Büyük ihtimalle en akıllıları ve kişilik olarak en Alişe benzeyen Fikrettir. Ondan sonra Şevket dünyaya gelmiştir, Şevket Allahın belasıdır. Herseyse tamam travmamı unutarak devam ediyorum. Gelelim ortanca Oğuz sevdalılarına; Leyla, Necladan bir yaş büyüktür. Kızlar birbirlerine çok yakın büyümüşlerdir. Ardından en küçükleri Ayşe. Ayşe bu hikayede yanan sayılı suçsuz insanlardandır. Ve işte bizim mükemmel, sütten çıkmış ak kaşık Tekin ailesi. Neyse şimdi bu Alişin emekliliğine az kalmış, bunlar Trabzondalar. Fikretin o zamanlar bir nişanlısı var bu nişanlısının babası da sanırım Aliş gibi belediye işlerinde. Pardon pardon pardon Alişi övmeyi unuttum, biraz Fikret olayım; Ali Rıza bey hayatı boyunca yolsuzluğa bulaşmamış ahlak abidesi, oturmasını kalkmasını iyi bilen, iyi bir aileden gelmiş, ve çocuklarına bırakacağı en büyük mirasın lekesiz namuslu bir soyadı olduğunu düşünen bir insandır. Ve şimdi bu Fikretin nişanlısının adı o zamanlar bir yolsuzluğa karışıyor. Ali Rıza yine başkalarının adına utanıyor ve kınıyor tabi. Fikret ise babasının, kayınbiraderlerinin adının yolsuzluğa karıştığını duyar duymaz nişanı atıyor. Aliş ise kaymakamlıktan emekli oluyor. Paranoyaklık seviyesine bakar mısınız? Tabi bu daha uzayda pirinç tanesi. Neyse ardından bunkar kös kös oturup ne yapacağız diye düşünürken Necla üniversite kazandığını söylüyor hemde İstanbulda. Hepsi seviniyor sözde. Aliş diyor zaten orada benim babadan kalma tarihi köşküm var gidelim oraya Leyla da orada dershaneye gider, Ayşe orada okula gider, Şevket de askerden gelince direk yanımıza gelir iş bulur. Hayriye cadısı buna pek sevinmese de bunlar İstanbula yola çıkıyorlar. Bu arada bu daha 1. bölümün yarısı falan öyle düşünün. İstanbula, Tekin ailesinin dağılacağı ve izinin bile kalmayacağı o köşke yerleşiyorlar. Öncelikle ilk bomba Alişindir. Yazının en üstüne bıraktığım diyalog Oğuzun yani namı değer Sansarın Alişe yaptığı nasihattir. Bunlar aynı şirkette çalışıyor ve Sansar ile Aliş kavga ediyor şimdi anlatacağım şirkette; Aliş iş bulamıyor ve eski öğrencilerinden biri onunla karşılaşıp onu işe alıyor, sanırım Altın yaprak şirketiydi. Aliş burada çalışırken eski tanıdıklarından birinin kızı ile karşılaşıyor bir gün, kız büyümüş babası ölmüş annesi hasta falan ise iş bulamıyorum diyor Aliş'e Aliş ise kızı kendi çalıştığı Altın Yaprak şirketinde işe aldırıyor. Kız burada parton ile ilişkiye giriyor ve hamile kalıyor. Aliş ise patrona diyor ki kız ile evlenmeyecek misin? Patron da senin oğlun olsam böyle bir kız ile evlenmemi ister miydin. Aliş de diyor ki oğlum böyle bir şey yapsa onu reddederdim, seni de bir oğlum olarak gördüğüm için işi bırakıyorum. Şimdi daha üstünden anlatacağım olayları. Herşey Şevket ile başlıyor da olabilir. Bu arada bir konuya değinmek istiyorum çünkü gerçekten akıl sağlını bozuyor insanın... O YENI SEVKET DE NE ÖYLE ya yapımcı, yönetmen falan biri demedi mi bu adamda mimik yok keloglandaki uzun bundan iyi rol yapar diye? Hayatım boyunca görüp görebileceğim en kötü oyuncu değişimiydi. Kesinlikle dünya üzerinde daha berbat bir oyuncu değişikliği göremeyiz bu imkansız. Caner Kurtaran eski Şevket. Kendisi bildiğim kadarı ile dizi çekimleri sırasında madde bağımlısı oluyor. Sette huzursuzluk yaratıyor falan işte her neyse. Kesinlikle Şevketi oynamak için doğmuş kişi kendisidir. Çok da iyi bir oyuncudur, Neclanın Oğuz ile havalimanından kaçarken bi sahnesi var Şevket onu durdurmaya geliyor fakat güvenlik zorla onu çıkarıyor. Giderken ağlayarak "Kardeşim ya o benim" demişti sesi hala kulaklarımda gerçekten usta oyuncuydu. Kesinlikle Harika bir şevketti zaten dizinin çoğunda o var yanlış hatırlamıyorsam 96. bölümde mi ne gidiyor. Korkulu rüyamdı yenisinin gelmesi gerçekten rezalet bir oyunculuk sergilemiş. Bu kadar usta oyuncunun arasında o hödük çok kötü durmuş.Ve şöyle de birşey var, Caner Kurtaran oynarken Sevket karakteri daha iyi, cömert, fedakar, ailesine yardımcı olan. Yeni Şevket ise Ailesinin elinde ne var ne yok alıp iş kurucam diyor ve asla başaramıyor, battıkça batıyor anlayacağınız. Neyse şimdi bunlar Istanbula yerleşmis hemen ardından Şevket geliyor. Askerden yeni dönmüş işe girecek. Ve bizim bomba Ferhunda diziye orada giriyor. Ferhunde ile Şevket ikiside bankacı işte iş vesilesiyle tanışıyorlar. Ferhunde bu sırada evli ama bunu şevkete biraz geç söylüyor. Şevket ile ikişkileri başladıktan sonra yani. Şevket ise mecburen kocandan boşan evleniriz durumuna düşüyor. Tabi Ferhunde yılanının aklında ki tek şey Şevket ile evlenip apartman köşelerinden köşke, kaymakam evine geçiş yapmak. Daha kimsenin birşeyden haberi yok tabi. Şevket babasına çok yalvarıyor Ferhunde ile evlenmek için. Babası kadının evli olduğunu duyunca işte o gün küsen Ali Rıza ayıcığı olmaya başladı. Babasını bir şekilde ikna ediyor ve Ferhundeyı hayatlarına sokuyorlar, Ferhunde boşanıp Şevket ile evleniyor. Ardından şimdi biraz da bizim kızlardan bahsedeyim. Leyla dershaneye gidiyor tabi. Yine bildiğimiz gibi;) Neyse bu Leyla daha o zamanlardan enişteci olacağını belli ediyor. Bunu herkes hatırlamaz ama şöyle bir olay var; Leylanın dershaneden bir kız arkadaşı var. Bunun sevgilisine iş atıyor alttan alttan çocuk da Leylayı beğeniyor. Bunlar tam birşeyler yaşayacaklarken bir motor kazası yapıyorlar. İşte koskoca Ali Rıza beyin evine ilk kez o zaman polis geliyor, ilk kez o zaman gazeteye çıkıyorlar. Aliş bir şekilde Leylayı affediyor. Fakat bu sırada bir olay daha var; Bunların komşuları Neyyir hanım var, yalan yok cefakar bir insan. Neyyir hanım ve kızı tek başlarına yaşıyorlar, sözde kendi hallerinde insanlar. Kızının adı Sedef, biraz sevketi beğenmiş hatta o dönem. Neyse bu Sedef bir gün yolda yürürken yanında bir araba duruyor, arabanin içinde bizim Sansar yani Oğuzu görüyor. Oğuz onu gideceği yere kadar bırakmayı teklif ediyor bizim küçücük yürekli Sedef de atlıyor arabaya işte. Yolda oğuz Sedefin ismini numarasını istiyor, Sedefcik de benim adım Necla diyerek bizim kızın numarasını veriyor. Sonra bunu Neclaya söyleyince Necla Oğuzu arıyor ve görüşmeye başlıyorlar. Bunları Leylaya da anlatıyor tabi cok yakışıklı, zengin, karizmatik falan diye. Ardından Necla ile Oğuz sevgili oluyor ve ayrılıyorlar bi şekikde. Fakat kader onları Şevket ile Ferhundenin düğününde karşılaştırıyor. Oğuz, Ferhundenin işlerini yaptığı Yaman beyin yanında yolsuzluklara karışmıştır. Bu düğünde Leyla Oğuza göz koyuyor işte hemde Neclanın eski sevgilisi olduğunu bile bile. Çok yanlış bilinen bir gerçek ki asıl enişteci Necla değil Leyladır. Tam 3 kere eniştecilik yaptı gelicez onlara sonrada. Neyse çok detaya girdim hızlanmam lazım. Leyla, Oğuzla buluşmaya falan başlıyor ve Oguz Leylaya tecavüz falan ediyor yani Necladan Leylaya geçiyor. Sonra Leylayı evlendiriyorlar Oğuzla. Oğuz aynı zamanda ortağı Yaman beyin karısını da hamile bırakıyor. (çok uzamış şimdi kelime sayısı fazla falan der diye hızlı bitirmek zorundayım tırstım) Sonra Leyla ile evliyken Neclayı tekrar istiyor ve onunla kaçıyorlar. Bu sırada işte o bahsettigim "kardeşim o benim ya kardeşim" sahnesi var hatta. Sonra bunlar yurtdışına kaçacakken Oğuzu polisler götürüyor ve iş iptal oluyor. Oğuz zenginken fakir oluyor. Bu sırada Yaman bey Ceydayı boşuyor bebeğin kendisinden değil ortağı Oğuzdan olduğunu öğrenip. Ceyda bebeği ile ortada kalıyor da diyebiliriz biraz. Bu sırada yanlış hatırlamıyorsam Şevket, Yaman bey ile kumar batağında yani Yaman bey degil Şevket onun sayesinde kumara battı. En sonunda borçları o kadar arttı ki kapatmak için de (kendisi bankacı) müşeterisinin hesabından habersiz para alıyor, ve müşterisi de Yaman bey. Sonra tabi bu büyük sorun yaratıyor bankaya müfettişler gelince bu öğreniliyor. Ve bizim mazlum Şevket müfettişler evlerine gelince arka kapıdan kaçıyor... Bir süre ses seda kesiliyor Şevketten. Aliş tabi gurur abidesi diyor ki biz ödeyeceğiz borcu. Bu sırada da Leyla delirmiş çoktan hatta bir ara akıl hastanesine yatmıştı. En sonunda terapiye falan gidiyor ve Yaman beyin yanında çalışıyor. Ama rahat durmuyor bizim enişteci ela gözlü çöl delisi. Gidiyor psikologunun kocası ile biraz münasebete giriyor... Bu arada Fikret cadısını unutmuşum o daha Leyla tecavüzcüsü ile evlendiğinde babasına trip olsun diye Neyyir hanımların büyük halası Cevriye nin oğlu Tahsin ile görücü usulü gibisinden gizlice evleniyor. Tahsinin karısı geçen sene ölmüştü ve biri Fikreti ona yakıştırınca Hayriye "Benim kızımın dul üç çocuklu adamla işi ne?" demişti ve kınamıştı. Yine büyük konuşmuştu işte... Neyse Fiko bununla evleniyor sonra babasına evlilik cüzdanını gösterir ve evden ayrılır. ŞEYYY 5000 karakter sınırı aştığım için devamını sonra yazıp profilime sabitleyeceğim şimdilik bu kadar

ahu1441 3 months ago

Ölüm Kararı

Alfred Hitchcock

18 Gönderi

Spoiler içeriyor "- Korku anlamsız bir duydu. Bizi sıradan insanlardan ayıran bu. Herkes kusursuz cinayetten söz eder ama kimse cinayet işleyemez” "- Buzdolabına bir şişe koymuştum - Ne zaman - David gelmeden hemen önce - Geleceğinden emindin demek - Elbette. Kusursuz hiçbir…devamı"- Korku anlamsız bir duydu. Bizi sıradan insanlardan ayıran bu. Herkes kusursuz cinayetten söz eder ama kimse cinayet işleyemez” "- Buzdolabına bir şişe koymuştum - Ne zaman - David gelmeden hemen önce - Geleceğinden emindin demek - Elbette. Kusursuz hiçbir şeyi yapmam ben. Daima sanatsal yeteneklerim olsun istemişimdir. Cinayet de bir sanat olabilir. Bir insanı öldürebilme gücü, yaratabilme gücü kadar tatmin etneli. Bunu gerçekten yaptığımızın farkında mısın? Hem de tam planladığımız gibi. En küçük bir aksilik bile çıkmadı. - Kusursuz bir cinayet Brandon- Evet” “- Brendon neler hissettin? - Ne zaman? - Öldürürken - Tam olarak hatırlamıyorum. Birden gövdesi ağırlaştı. İşte o zaman bittiğini anladım. - Ya sonra? - Güçlü hissettim.Ya sen?” “- Pekala sen kusursuzsun - Öyle olmalıyız ikimizin de işleyebileceği tek bir suç olduğu konusunda hemfikirdik. O da hata yapma suçuydu. Ve zayıflık göstermek hatadır, Phillip - İnsan olmak da mı hatadır? - Sıradan olmak hatadır” “- Cinayet işleme ayrıcalığı olanlar - Peki, bunlar kim olabilir? - Mesela ben, Phillip… herhalde Rupert - Gücenme Kenneth ama, seni saymadı - Aslında hepimiz bay Kently. Bu ayrıcalık zihinsel yönden üstün olduğu için geleneksel ahlak kavramını aşmış kişilerin olmalı. Doğru ve yanlış sıradan insanlar için icat edilmiş kavramlardır. Çünkü bunlara ihtiyacı vardır. - Galiba Nietzsche'nin Üstün İnsan Teorisini okumuşsun - Evet, okumuştum - Hitler de okumuştu - Ama Hitler tam bir paranoyaktı. Üstün insanı yaratacağım derken bir sürü beyaz katil yarattı.Ben olsam onların hepsini asarım. Onları aptal oldukları için asarım. Bu dünayadaki bütün aptal ce yeteneksizleri asarım. - O halde beni de asacaksınız. Çünkü o kadar aptalım ki ciddi olup olmadığınızı bile anlamıyorum. Ve münkünse insanlığa karşı olan yargılarınızı daha fazla dinlemek istemiyorum. Uygar bir dünyada yaşadığımıza inanmak istiyorum. - Uygar mı?” "- Şu ana kadar bütün dünya ve içindeki insanlar benim için anlaşılmaz ve karanlıktı. Bu yüzden ben de yolumu mantık ve üstün zekayla aydınlatmaya çalışıyordum ve şimdi sen benim sözlerimi bir tokat gibi yüzüme vuruyorsun. Haklısın da. Şerefli bir adam sözünü hep savunur. Ama sen bu sözlerime hayal bile etmediğim kadar anlam yüklemişsin. Ve şimdi onları çirkin cinayetine mantıklı bir açıklama getirmek için kullanıyorsun. Sözlerimin anlamı bu değildi. En başından beri, doğduğun günden beri, senin beyninin derinkiklerinde bu cinayeti işlemeni münkün kılan bir şey olmalı. Çünkü benim beynimin derinliklerinde buna izin vermeyen bir şey var. O şey buna ortak olmamı engelliyor. - Ne demek istiyorsun? - Şunu demek istiyorum. Bu gece üstün insanlar ve sıradan insanlarla ilgili düsündüklerimden utanç duymama neden oldun. Bu utanç için sana teşekkür ederim. Çünkü her birimizin ayrı ayrı bireyler olduğumuzu biliyorum artık. Hepimiz yaşama ve bir takım fikirler üretme hakkımız var. Ama içinde yaşadığımız topluma karşı da sorumluyuz. Sen hangi cüretle ve hangi hakla az sayıdaki üstün insanlara dahil olduğunu iddia edebilirsin ki? Sen hangi hakla şu sandıkta yatan adamın hayatının sıradan olduğuna ve öldürülebileceğine karar verebilirsin?Sen kandini tanrı mı zannediyorsun, Brendon?” (taslaktan cikardim ama iyidir) Aslında koca film neredeyse şu son diyalog ile özetleniyor. Üstün insan ve sıradan insan kavramı. Filmin felsefi tarafı da budur zaten. Brendon kendini üstün insan olarak tanımladı ve sıradan olarak gördügü bir insanı öldürdü. Fakat bakınca aslında herkes kendini üstün/özel/seçilmiş/farklı olarak tanımlamaz mı? Ve herkes kendini üstün insan olarak görürse; üstün insan artık sıradanlaşmaz mı? Günümüz yüzyılında bile böyle değil mi zaten? 10. sınıf felsefe dersinde kendisine ödev hazırladığım bir başyapıt. Tekrar izler miyim bilmiyorum ama kesinlikle klasik zaten yöneten belli beklenti düşmez.

ahu1441 8 months ago

Alkatraz Kuşçusu

Thomas E. Gaddis

1 Gönderi

Spoiler içeriyor "Alcatraz Hapisanesindeki 594 numaralı mahkûmun hayatı; On dokuz yaşında iken, Robert Stroud metresini feci şekilde döven bir adamı tabanca ile öldürdü. Öldürme suçundan on iki senelik mahkümiyetini çektiği sırada, kendisine kızıp vurmak isteyen bir gardiyanı da öldürdü. İdama mahküm oldu.…devamı"Alcatraz Hapisanesindeki 594 numaralı mahkûmun hayatı; On dokuz yaşında iken, Robert Stroud metresini feci şekilde döven bir adamı tabanca ile öldürdü. Öldürme suçundan on iki senelik mahkümiyetini çektiği sırada, kendisine kızıp vurmak isteyen bir gardiyanı da öldürdü. İdama mahküm oldu. Hapishane avlusunda darağcının dikilmesini hücresinden seyretti. Aynı darağacının yerinden kaldırıldığını da gördü. İşlediği iki suçtan dolayı, Stroud 1909 senesinden beri hapistedir. Şimdiye kadar hiç bir kimsenin kalmadığı uzun müddet tek başına hücre hapishanesinde kalmıştır. Müebbed hücre hapsine mahküm olan bu adam, ilk okulu tahsili yapılmadığı halde hapiste bulunduğu yıllar matematik, lisan, müzik, resim ve hukuk öğrendi. Fakat bütün bunlardan daha önemlisi kuşlar hakkında çok derin bir bilgi kazandı. Leavenworth hapishanesinde bir gün Stroud avluda yaralı bir serçe buldu. Serçeyi gizlice hücresine getirdi ve iyileşinceye kadar tedavi etti. Bu hadiseden sonra kuş bakımina merak sardı ve hapishane idaresinden kanarya yetiştirmek için izin istedi. Bu izin kendisine verildi. En basit tahta ve maden parçalarından istifade ederek hücresini bir laboratuvar haline getirdi. Bu laboratuvarda sabahleyin uyandığı zaman ilk işi kuşlarını beslemek ve onlara bakmaktı. Kuşlara dair makaleler yayınladı ve kuş meraklılarıyla hayvanat bahçeleri idareleri tarafından hala muteber addedilen KUŞ HASTALIKLARI RİSALESİ isimli eseri yazdı. 15 Aralık 1942 de Stroudun kuşları alındı ve kendisi de Leavenworth hapishanesinden meşur Alkatraz hapishanesine nakledildi. İşte bunlar şimdiye kadar Amerikaya ait beşeri hikayelerin en inanılmazlarından birinin esas unsurlarıdır. Bu gaddarlıkla tahamülüm, şevkatle kuvvetin ve bir insanı hapishane duvarları gerisinde kendine yeni bir hayat kurmaya sevkeden insan üstü bir iradenin hikayesidir" Çok büyük potansiyele sahip olan biri fakat kendisine yeterince fırsat verilmiyor. 1963 yılında 73 yaşında ölürken kendi hakkında olan Burt Lancasterin oynadığı film çıkmış bile. İki cinayet ki biri nefsi müdafaa, bu adamın çektiği cezaya değer miydi? Kitap 1955 yılında çıkmış, Stroud o zaman Alcatraz hapishanesinde Stroud. Film çıktığı zaman yani 1963 yılında iste kendisini canlandıracak olan Burt Lancaster ile tanışmış fakat tabiki filmini hiç izleyememiş. Stroudun eşcinsel olup olmadığına dair; "Stroud'un eşcinselliğiyle ilgili söylentiler Alcatraz'da kaydedildi. Babası Alcatraz'da gardiyan olan Donald Hurley'e göre, "Stroud etrafta birileri olduğunda, ki bu nadiren olurdu, çok yakından izlenirdi çünkü hapishane yetkilileri onun açık eşcinsel eğilimlerinin çok farkındaydı." Hurley ile kitabı için yapılan bir röportajda, eski bir mahkum Stroud'un her zaman 'köpek bloğunda' (hücre hapsinde) veya daha sonra hastanede olduğunu duydu çünkü o kötü huylu bir 'kurt'tu (saldırgan eşcinsel). " Şubat 1963'te Stroud, kendisini Alcatraz Kuşçusu'nda canlandıran aktör Burt Lancaster ile tanıştı ve konuştu . Stroud, filmi hiç izlemedi veya dayandığı kitabı okumadı ancak şartlı tahliyeyi engelleyen sorunlardan birini, "kabul edilmiş bir eşcinsel" olması sorununu paylaştı. Lancaster, Stroud'un "Kabul edelim, 73 yaşındayım. Bu, tehlikeli bir eşcinsel olup olmadığımla ilgili sorunuza cevap veriyor mu?" dediğini aktardı." Basbayağı adamın hayatı boşu boşuna gitmiş. Kitabı okumadan bir iki önce filmini izlemiştim, araştırmıştım epey, zaten biliyordum sonunu fakat okurken kendi kendime yetmedi mi deyip durdum. Şimdi şöyle ki iki cinayet işlemiş müebbet yemesi normal diyebilirsiniz fakat olay şu ki, adam ile aynı suçu işlemiş insanlar dışarı çıkıyor, salınıyor. Adam 54 yıl, ölene kadar hapiste kalıyor. Ve basit bir adam değil Hemde kesinlikle değil. Hangimiz onun yerinde olsak ilk okul mezunu bir şekilde kuş kanserine/hastalıklarına çare buluruz? İçerdeyken 2 kitap yazmış bir adam, elinden kim bilir kaç bin kuş geçmiş. Tehlikleli olup olmadığı muamma. Kendisi haksızlığa gelemiyor. İlk cinayetinin sebebi metresi olsa da ikincisi düşündürüyor. Olayı anlatayım; Kardeşini uzun zamandır görmemiş ve haftaya bir görüş günü var o zaman kardeşi ile görüşebilecek. Bundan bir hafta önce işte yemekhanede otururken bir soruya kısaca yanıt veriyor fakat o zaman yemekhanede konuşmak yasak. Strouda takmış ve en ufak bir yanlışını bekleyen gardiyan Turner var o zaman. Bunun o kısa konuşmasını görüyor ve arkadan yaklaşıp Strouda numarasını soruyor. Stroud o an ne kadar kötü bir şey yaptığını fark ediyor ama nafile. Ardından o pazar günü öğleden sonra mavi ceketli 1100 mahkümun önünde Stroud elini kaldırıyor ve Turner a bakıyor. Başı ile onaylayınca gardiyan onun yanına gidiyor. Ona geçen gün ki kural ihlalini bildirip bildirmeyeceğini soruyor. Turner ise isterse bildirmeyeceğinu fakat bildireceğini söylüyor. Ardından ikisinin arasında geçen konuşma sonrası Turner elini copuna götürüyor ve olan oluyor Turner ölüyor. İşte hayatının hatasını burada yapıyor. Çünkü bunu bildirip rapor etse bile en fazla bir süre kardeşi ile görüşemezdi. Fakat bu haksızlığa gelememesi yüzünden hayatının sonuna kadar hapiste kalıyor Kitabın elime geçmesinde biraz zorlandım fakat 1965 basımı 2. cildini bulabildim (Okurken döküldü) . Çok fazla yazım hatası olması tek kusuru denebilir. Alcatraza takık değilseniz pek ilginizi çekmeyebilir. Fakat gerçekten çok güzel

ahu1441 9 months ago

Adını Feriha Koydum

Fatih Aksoy

19 Gönderi

Spoiler içeriyor (Zombi gönderi. Taslaktan çıkardım rahat iki yılı var. finalden gelip koşarak yazmışım) Çatlayıp patlatan bir dizi gerçekten. Ya hani adına bak sonuna bak Allahım ne alaka Emirin yolu ne ya? Lanet olsun çok ayrı bi yeri var bende kötüleyemiyorum ama…devamı(Zombi gönderi. Taslaktan çıkardım rahat iki yılı var. finalden gelip koşarak yazmışım) Çatlayıp patlatan bir dizi gerçekten. Ya hani adına bak sonuna bak Allahım ne alaka Emirin yolu ne ya? Lanet olsun çok ayrı bi yeri var bende kötüleyemiyorum ama böyle bir saçmalık yok. Diziyi ilk izlediğimde bu kadar sinirlenmemiştim ama ikincide çok daha ciddi izledim ve beynimden vuruldum resmen. Bak söylüyorum gerçekten katlanılacak biri degilsin Feriha. Çok ciddiyim değilsin bu kadar katlanılmayacak biri daha olamaz hatta. Emir ise o kadar mükemmel ki... O KADAR MÜKEMMEL Kİ Adam baştan sona hayal ürünü abi böyle bi kişilik olabilir mi? Kızın peşinden koştuğu kadar başka bir şeye efor sarf etseydi her sey çok başkaydı. Hayal ürününü de geçtim resmen istek parçasın Emir. Ama senarist o kadar kötü ki hem senin gibi bir meleği yaratmış hemde seni koparıp atmış. Emir ♡ Feriha olay budur arkadaş. Sen gelip de Hazal Kaya hamile diye neden Ferihamı öldürüyorsun?! Sezon finali yerine final yapsaydın o zaman??? Hayır bi de öldüğu sezon finali bölümünde evlendikten hemen sonra düğünde vuruluyor ve saniyesinde dizi sezon finaline giriyor. E onun yerine beş dakika uzatsaydın da Emir ile Feriha uçağa binip İtalyaya vesaire gitseydi döndüğünde ise hamle veya bebekle dönseydi işte. YA BİN TANE FARKLI SON OLABİLİR. AMA neden başrolü öldürüp adı "Adını Feriha Koydum" olan bir diziye saçma sapan bir oyuncu ekleyip "Adını Feriha Koydum: Emirin Yolu" diye devam ettirirsin ki? Ya Emir ne alaka şimdi hayal ürünü bir adam o. Feriha bizdendi dibine kadar buram buram gerçek bir insandı. Ailesi de gerçekti ve Feriha ile ilgili herşey gerçekti. Ya kızın zorla evlendirildiğindeki saçında bile görüyorsunuz o dönemi. Bir de Emire bakalım. Kız istemiyorum dese "sen isteyene kadar ben beklerim" diyor adam. NEREDE BU ADAM? Yok öyle şey O kız o soyadı mezarında hak etmemişti. Senaryoyu yazanda hata

ahu1441 9 months ago

Gel ve Gör

Elem Klimov

33 Gönderi

Spoiler içeriyor Ne demek gerilim, korku filmi değil? 1940'ların başında işgal altındaki Belarus'ta bir gencin partizanlara katılma öyküsünü anlatıyor. Ama öyle basit bir anlatım değil bu. Gerçekten izlediğim en gerçekçi savaş filmi olabilir. En iyi demiyorum farkındaysanız en gerçekçi diyorum sadece çünkü…devamı

ahu1441 9 months ago

İvan İlyiç'in Ölümü

Lev Nikolayeviç Tolstoy

69 Gönderi

"Ben yok olduğumda ne olacak? Hiçbir şey! Yok olduğumda nerede olacağım? Sakın ölüm dedikleri? Olmaz öyle şey istemiyorum!" "Belki de sürdürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir?" "Karşı koymak imkansız... Ama hiç değilse nedenini anlayabilsem... Sanırım bu da imkansız" Kitabın içinde…devamı

ahu1441 9 months ago

Casuslar Kampı

Billy Wilder

2 Gönderi

Spoiler içeriyor "Bu koğuşta iki kişi benim masum olduğumu biliyor. Ben ve bunu yapan adam." **(Güncelleyip tekrar attım) Gerçekten izlediğim en iyi savaş esiri kampı temali filmlerden biri olabilir. Sefton karakterini çok sevdim. Aslında bu tür bir film için belki çok farklı…devamı"Bu koğuşta iki kişi benim masum olduğumu biliyor. Ben ve bunu yapan adam." **(Güncelleyip tekrar attım) Gerçekten izlediğim en iyi savaş esiri kampı temali filmlerden biri olabilir. Sefton karakterini çok sevdim. Aslında bu tür bir film için belki çok farklı olmayabilir ama dönemine göre belki efsane denebilir. Bir an bile Seftonun ispiyoncu olduğunu düşünmedim. Zeki, kurnaz ama günün sonunda iyi bir karakter denebilir. Aslında filmin içinde onu çok güzel açıklamış bir kısım var "Galiba size Sefton hakkında birkaç şey söyleme zamanım geldi. Yazar olsaydım, 'Tanıştığım En Unutulmaz Karakterler' köşesine koyardım.Tam bir üçkağıtçıydı, her zaman hile yapar, aşırırdı. Mesela at yarışları. Her cumartesi pazar at yarışı oynatırdı. Stalag 17 Hergele kulübünün tek sahibi ve yöneticisiydi. O başkanlık eder, sorun çıkarır... oyunu başlatır, hakemlik yapar, tartışma başlatırdı. Tüm işini kendi görürdü, bense günde beş sigara içen kendi halinde biriydim..." Sefton donanımlı biriydi, zekiydi ve bunu olabildiğince kullanıyordu. Arkadaşlarının ondan şüphelenme sebebinin ölüm haberleri geldiğinde bile soğuk kanlı kalıp üstüne birde hayatlar üstüne bahis açması olabilir. Kısacası her fırsatı kullanıyor faydalanıyordu. Filmin başından itibaren çoğu zaman koğuştakilerin ona pek olumlu bakmadığı ortada. Daha ilk dakikalardan itibaren Duke ondan nefret ediyor gibi. Filmin süresi pek tatmin edici değil 2 saat yetmemişti. Seftonu daha çok görebilirdik. Veya Hayvan ve arkadaşı ile daha çok sahne olabilirdi, komiklerdi. William Holden çok iyi bir oyuncu. Kwai Köprüsündeki performansını beğendiğim için diğer filmlerine de bakmak istedim ve karşıma Stalag 17 çıktı. Hapisane filmi olsa izleme listeme eklerdim ama savaş esiri kampı filmi olduğunu görünce hemen izlemek istedim. The Great Escape gibi denebilir sanırım hatta Steven Mcqueen in oynadığı karakter ile William Holdenin oynadığı karakter çok olmasa da birbirlerini andırıyor. Bilirsiniz işte zeki, kurnaz ama iyi karakterler. Kesinlikle 8 puanı hatta daha fazlasını hak eden bir film

ahu1441 9 months ago

Ben Bir Pranga Kaçağıyım

Mervyn LeRoy

1 Gönderi

Spoiler içeriyor "Bir suç işleyen ama bunu sadece silah zoruyla yapmak zorunda bırakılan bir insan. Bu onun ilk ve tek suçu" En iyi hapishaneden kaçış filmi olmadığı kesin ama dönemine göre kesinlikle çok üst bir film. İzlerken 32 yapımı izlemiş hissine kapılmadım.…devamı"Bir suç işleyen ama bunu sadece silah zoruyla yapmak zorunda bırakılan bir insan. Bu onun ilk ve tek suçu" En iyi hapishaneden kaçış filmi olmadığı kesin ama dönemine göre kesinlikle çok üst bir film. İzlerken 32 yapımı izlemiş hissine kapılmadım. Bir iki eleştiride çok ağır ilerlediğini ve boğucu geldiğini okudum bence tam aksine bir 30lar filmine göre fazlasıyla sürükleyici ve kendini izlettiren bir filmdi. Aksiyon yok denecek kadar hatta sadece bir kaçış sahnesinde 5 dakika anca var diyebiliriz. Hapishane sahnesi de pek yoktu hatta hapishane sahnesine kıyasla kaçtıktan sonrası daha çoktu. (Minik bir özet) Karakterimiz James Allen askerden döndükten sonra yeni bir başlangıç yapmak ve ailesinin ona sunduğu iş yerine inşaat sektörüne yönelmek ister. Başlarda olmasa da ailesininde onayını alıp iş aramak için yola koyulur. Daha işi bulamamışken beş parasız bir barda bir adam ile tanışır ve beleşe hamburger yemek için adamla hamburgerciye gider ama adam James abimizin haberi olmadan bir plan yapmıştır ve hamburgerciyi soyar, haberi olmamasına rağmen silah zoru ile Jamesi de işin içine katar ve ikisi de tutuklanır. Çaldıkları 5 dolar yüzünden James Allen 10 yıl ağır cezaya mahkum edilir ve bir süre sonra gayet güzel bir plan ile kaçar. Bir şekilde işleri yoluna koyar, bir işe girer ve git gide yükselmeye başlar. Fakat bi sırada sevgilisi(sanırım) şantaj ile Jamesi tehtit ederek evlenir. Kadın sadece kocasının parasını yer ve onu sayısız aldatır. Bu Jamesin pek umrunda olmasada bir süre içinde aşık olur ve karısından boşanmak ister. Kadın onun zamanla yükseleceğini bildiği için boşanmak istemez James diretince ise onun bir kaçak olduğunu polise söyler ve James tutuklanır. Kendisi ünlü ve topluma faydalı bir birey olduğu için (işinde yükselirken bir çok köprü vs. yapmıştır) bir teklif gelir ve 90 gün pranga kampında çalışırsa çıkmasına izin vereceği söylenir. Kabul eder ve gider ama devlet sözünü tutmaz hatta erteledikçe erteler cünkü James Allen tutuklandığı sırada pranga kamplarının ne kadar zalim ve acımasız olduğuna dair konuşmuş ve yüksek mevkilerin canını sıkmıştır. En sonunda James Allen tekrar kaçar ve kaçarken yaptıkları ile de tekrar gündem haline gelir. Eleştirecek olursam. Bir buçuk saat böyle bir film için bence kesinlikle ile az kalmıştı, çok fazla zaman atlama gibi kısımlar vardı ben hapishane filmlerinde ceza yıllarının 1 2 sahnesini verip atlanmasını pek sevmiyorum aslında The Great Escape gibi 3 saat veya 4 saat de olsa bu tür filmleri seven birine kesinlikle kendisini izletebilirdi ama dönemin şartları ile bir buçuk saat makul olabilir elbette. Bunun dışında fevkalade bir kaçış filmiydi on üzerinden 8.2 puanı epeyce hak ediyor diyebiliriz.

ahu1441 9 months ago

Spartaküs

Stanley Kubrick

7 Gönderi

"Rüzgar bir mağarada başlar. Kuzeyde, çok uzaklarda, o mağarada genç bir tanrı uyur. Düşünde genç bir kız görür ve içini çeker ve nefesi rüzgarı başlatır" Diyalogları, oyunculukları, görselliği... Her şeyi buram buram gel beni gece 3 de tek başına izle…devamı

ahu1441 9 months ago

Yedinci Mühür

Ingmar Bergman

106 Gönderi

Spoiler içeriyor "Kendimize inancımız yoksa başkasına nasıl inanç duyabiliriz? Benim gibi inanmak isteyen ama yapamayanlara ne olacak? Ya inanmayan, inanamayanlar? İçimdeki Tanrı'yı neden öldüremiyorum? Onu kalbimden atmak istememe rağmen... neden alçaltıcı ve acı verici şekilde içimde yaşamaya devam ediyor? Neden her şeye…devamı