HAYDİ HEP BERABER RİCKY GERVAİS’İ KINAYALIM! Niye mi? Çünkü; kan emici patronların, henüz 10’lu yaşlarında bir iki dolara “çocuk işçileri” çalıştırması durumuna alıştık (ya da artık dert sayılmayacak kadar normal), Ricky’nin bu rezilliği-utancı ofansif bir şekilde kulaklarımıza çarpması hiç hoş…devamıHAYDİ HEP BERABER RİCKY GERVAİS’İ KINAYALIM! Niye mi?
Çünkü; kan emici patronların, henüz 10’lu yaşlarında bir iki dolara “çocuk işçileri” çalıştırması durumuna alıştık (ya da artık dert sayılmayacak kadar normal), Ricky’nin bu rezilliği-utancı ofansif bir şekilde kulaklarımıza çarpması hiç hoş ve etik bir şey değil. Neme lâzım sırf bu yüzden kendimizden utanabiliriz.
(Devam edeyim mi? Sanırım bir iki örnek daha verilmekte zarar yok. -daha çok kınamak için-)
Çünkü; insanlar “zor” tarafından tehdit altında yaşamaya çalışırken, açlıktan ölürken, yoksulluktan intahar ederken, özgürlük adına ne farsa elinden alınmışken, dilini-düşüncesini-rengini dâhil beyan etmekte kaygılanırken ve dünya-doğa-kadın-çocuk-işçiler bunca despotluğun boyunduruğu altında ezilirken, liyakatten yoksun insanların bir birine sunduğu imtiyazlar ve konforlar ile gününde gün ediyorken; Ve bir bütün olarak insanların genelinin yaptığı en büyük “etik-entellektüel” duruş klavye başında “duyar” kasması iken; Ricky’in bu duyarlarımızı samimiyetsiz-iki yüzlü bulması ve bu duruma ofansif mizahla dalga geçmesini hep beraber şiddetle kınayalım.
Öylesine iki yüzlü bir çağdayız ki, hatta iki yüzlü kelimesini sadece kalıplaştı diye yazıyorum onlarca yüzümüz ve o da yetmiyormuş gibi her bir yüze bir maskemiz var artık.
Ben bi maske-yüzümle Şükrü Erbaş’ın “Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz” şiiriyle tanışmıştım. Şiirin adını ilk duyduğumda, “bu ne şimdi, yazık değil mi, hakaret eder gibi?” Diye kendi kendime serzenişte bulunmuştum. Çünkü; pop-kültürün yarattığı duyar gereği; köylüler, her zaman mutlu, doğa-doğal, minimal yaşam, emekçi insanlardı. Ta ki, şiiri okuyunca beynime indiğini hissettiğim gerçekliğin darbelerine kadar. Köylülüğün şahsında neleri öldürmemiz gerektiğini Ricky’in gösterisinde ki gibi hissetmiştim.
Hep beraber Ricky Gervaisi kınayalım. Çünkü; BİZ KEDİYİ KUCAKTA DANAYI TAVADA seviyorduk-ağaçları kesip kağıt yapıyorduk ve o kağıtlara, “AĞAÇLAR KESİLMESİN!” diye duyarlarımızı yazıyorduk. Ricky tüm sırrımız bozdu.
Böyle bunun gibi, sabaha kadar çünküleri sıralayabiliriz. Ancak, mesele bu değil. Gerçekten aşırı gergin bir çağda yaşıyoruz. Mantıklı değil miyiz, olmayalım sorun bu değil. Ya da sorun, ağaçların kesilmesine yol açan kağıtlara “ağaçları kesmeyin” diye duyar kasmamış da değil. Kağıt mı lazım, keselim yine de o ağacı. Sonra bir daha, “ağaçlar kesilmesin” diye duyar sağlayalım. Kağıda yazı yazmanın ufkumuz açtığı gerçeği kadar, ağaçlara aşırı yüklenmenin zararı da gerçek. Biri diğerinden önemli-önemsiz değil. Ancak, biri çıkıp içinde bulunduğumuz bu kaotik-abzürdlüğü ofansif mizah yoluyla eleştiriyorsa ona da tepkilenip ortamı germeyelim. Tüm bunlarla insanız zaten. Fazla gerilmeye gerek yok, hiç birimiz sadece iyi yada kötü, güzel veya çirkin, bilgili yada cahil değiliz. Hem hepsiyiz hem hiç biriyiz. Bizi düşünebilen varlık yapanın da bu olduğunu düşünüyorum. Kümülatif birikimin ürünüyüz. O yüzden kaşlarımıza çatık olma durumundan bazen (çoğu zaman) çıkmaları gerektiğini hatırlatmalı, Ricky Gervais gibi ofansif mizahı en üst perdeden yapabilen birini izlerken farkında olup keyif almaya bakmalı..
Ricky Gervais denince benim için en çok ifade bulan şey; düşünceyi derinleştirme kabiliyetinden yoksun olanlar için bir kolaylık yapıp, kendisini hedef tahtası-günah keçisi durumunda tutması.
Ek olarak: Sanırım Arşimet’in bir sözüydü, “bir daireyi kusursuz bir şekilde hayal edebiliriz. Ancak, o kusursuz hayali kağıda döktüğünde her zaman kusurlu bir daire çizmiş oluruz.”
Ricky Gervais’te kusursuz düşüncelerimizin,-iyi niyetlerimiz, duyarlı tavırlarımız, hümanist takılmalarımız- yani bir bütün olarak insan kusurlarının deşifresi gibi. Değişkenliğe, iki yüzlülüğe,niteliksiz olana entellektüel saldırı.Ve..
Neyse iyi geceler.