darling, dearest, dead, inceleme yazıp yazmamak konusunda çok kararsızdım, 13 kitap sonuçta ama kısa bir şekilde fikirlerimi yazayım dedim. dizisini bir-iki sene önce izlemiştim, ve o zamanlar arasam da kitapları bulamamıştım, lemony snicket'in dizi için bir uydurma olduğunu sanmıştım sanırım.…devamıdarling, dearest, dead,
inceleme yazıp yazmamak konusunda çok kararsızdım, 13 kitap sonuçta ama kısa bir şekilde fikirlerimi yazayım dedim.
dizisini bir-iki sene önce izlemiştim, ve o zamanlar arasam da kitapları bulamamıştım, lemony snicket'in dizi için bir uydurma olduğunu sanmıştım sanırım. (nasıl kitapları bulamadım bilmiyorum). olayı da hayal meyal hatırlıyorum gerçi. her neyse.
geçenlerde karşıma çıkan bir instagram reels'i üzerinden bunu gördüm, ve çocuklar için yazılmış gibi görünen ancak karanlık olan kitaplara zaafım olduğundan hemen seriye başlamalıyım dedim.
hikayemiz, violet, klaus ve sunny'nin, yani baudelaire çocuklarının ailesinin yangında ölmesiyle başlıyor. çocuklar yetim kalmıştır ve ailelelerinin vasiyeti, onların bir aile/akraba üyesinin yanında kalmasını gerektirmektedir. aileleri aynı zamanda violet'e, yani büyük çocuğa reşit olduğu zaman kullanabileceği bir servet bırakmıştır. nereden çıktığı belli olmayan, baudelairelerin (çok) uzaktan akrabası olduğunu iddia eden kont olaf isimli bir adamın da hikayeye gelişiyle baudelaire çocukları onun himayesine verilir. ancak kont olaf kötü niyetlidir, amacı çocuklara iyi bir yuva sağlamak değil, servetlerini ele geçirmektir.
lemony snicket'in de bizi başta uyardığı gibi, bu hikaye, mutlu bir sonu olan hikaye değil. ne zaman çocuklar bir şey başardı desek, hep bir terslik çıkıyor ve işler aleyhlerine dönüyor.
bu daha çok çocuklara hitap eden bir seri olduğu için tabii ki kitaplarda bir tık saçma bulduğum bir-iki noktaya değinmeyeceğim. (çocuk kitabında bile beğenmeyecek bir şey buldum ya, kendime şaşırıyorum bazen. gerçi ne kadar çocuklara hitap ettiği tartışılır sanırım??) ama genel hatlarıyla çok beğendim. kasvetli hikayelerin insanı olarak, baudelairelerin hikayesinin de iyi yazılmış olduğunu düşünüyorum.
ben kitabı ingilizce okudum. zaman zaman bazı kelimeler çıktı karşıma, ki bunlar pek hedef kitlenin/çocukların bildiği türden kelimeler değil. yazar bu kelimelerin açıklamasını hikayenin içine çok güzel bir şekilde katmış, karşı tarafa çok güzel aktarmıştı bence. kitabın ithaf kısmından editöre teşekkürler kısmına kadar her şeyini çok beğendim. her tarafından gizem ve kasvet yağıyor sanki, inanılmaz hoş. ve anlattığı bazı olayları gerçek hayatta zaman zaman veya sık sık başımıza gelen şeylerle bağdaştırması da çok iyi ve yerinde yapılmıştı.
hikaye zaten kısacık, eğer ki gothic temalı, kasvetli, karanlık hikayelere merakınız varsa bir şans vermelisiniz. bir de belirtmeden geçmeyeyim, bence kitap (daha bir tanesini okumuş olsam da) dizisinden çok daha iyi. bunu da yazarın kalemine borçluyuz. o yüzden izlediyseniz bile okumanızı öneririm. okunabilirlik açısından çocuklara uygun tabii ki, ancak çocuk karamsarlık içeren, "garibanın yüzü güler mi" temalı şeyler okumasın istiyorsanız, bu seriyi es geçebilirsiniz. ancak bu serinin tam mevsimi, çocuklar es geçse de siz es geçmeyin. kitapla kalın.
not: başlığın incelemeyle bir alakası yok. bu kelimeler yazarın kitabı ithaf ettiği kişi için yazdığı sözler. çok hoşuma gittiğinden başlık olarak kullanmak istedim.