Kitabı bitirdim arkadaşlar. Deniz kabuğu artık benim elimde…🐚Yani konuşma sırası ben de…😂 Kitap bir uçak kazası sonucunda ıssız bir adaya düşen, yaşları 6 ile 12 arasında değişen çocukların hayatta kalma mücadelesi, liderlik hırsları, içgüdüleri ve korkuları üzerine kurgulanmış alegorik anlatıma…devamıKitabı bitirdim arkadaşlar. Deniz kabuğu artık benim elimde…🐚Yani konuşma sırası ben de…😂
Kitap bir uçak kazası sonucunda ıssız bir adaya düşen, yaşları 6 ile 12 arasında değişen çocukların hayatta kalma mücadelesi, liderlik hırsları, içgüdüleri ve korkuları üzerine kurgulanmış alegorik anlatıma sahip bir kitaptır. Medeniyetin olmadığı bir yerde ortaya çıkan sorunların nasıl çözüldüğünü gözler önüne serer. Oldukça gerçekçi bir anlatıma sahiptir. Okurken bazı sahnelerde tüyleriniz diken diken olacak.
Kitapta uçak kazasının hemen ardından çocuklar özgür oldukları bir yere geldikleri için mutlu olsalar da çok geçmeden hayatın gerçekleri ile yüzleşirler. Kalacak yerleri, barınakları, yiyecek hiçbir şeyleri yoktur. En önemlisi de sonsuza kadar burada kalamayacakları ve kurtarılmaları gerektiği gerçeğidir. Kitapta benim de en sevdiğim karakterlerden biri olan Domuzcuk (Ki asla gerçek ismini öğrenemeyiz.) bütün her şeyin farkındadır ve olanca gücüyle diğer herkesi uyarmaya başlar. Akıllı ve zeki bir çocuktur Domuzcuk. Hemen toplanıp kaç kişi olduklarını saymaları gerektiğini söyler. Onları bulmaları için bir işaret gerektiğini, barınaklar yapmaları gerektiğini vurgular hep. Toplantılar yapıp kurallar koymalarını, en önemlisi de bir lider seçmeleri gerektiğini söyler. Akıllı ve zeki olmasına, her şeyi bilmesine karşın liderlik vasfı yoktur onda. Fakat hiçkimse ciddiye almaz en başta kendisini, küçük görürler. Çünkü Domuzcuk şişko, gözlüklü ve tabir yerindeyse konuşma tarzı ile varoşlardan geldiği açıkça belli biridir. Bu yüzden onun aklını ve sağduyusunu kabul etmek istemezler. Aslında gerçekte de böyle değil midir?
Çok geçmeden gerçeklerle yüzleşen Ralph Domuzcuk’un haklı olduğunu anlar. Ralph liderlik vasıflarına sahip olmasına karşın yine de akıllı ve düşünme becerisine sahip bir çocuk değildir. Liderliği üstlenir üstlenmesine ama ne yapması gerektiğini de tam anlamıyla bilemez. Çeşitli yanlışlar yapmasına rağmen yine de iyi bir lider olma yolundadır. Çok geçmeden Domuzcuk’un aklının farkına varan Ralph artık onu bir danışman olarak kullanmaya başlar. Domuzcuk onun için üst akıl vazifesi görür.
Kitapta ilk sahneye çıktığı andan itibaren sorun çıkartacağı belli olan bir diğer karakter ise Jack’tir. Jack yönetilmekten pek hoşlanmaz. Kafasına göre davranan ve kuralları çiğneyen bir çocuktur. Sorumsuzca davranışları her seferinde daha kötü şeylere sebep olur. Liderlik vasfı yüksek biridir. En başından demokratik bir yolla seçilmiş Ralph’nin liderliğini her ne kadar kabul ediyormuş gibi yapsa da aslında bunu içine sindiremez. Seçim tekrarlandığında Ralph tekrar lider seçilmesine karşın buna itiraz edip kendi grubunu kurmak için gruptan ayrılır. Benim liderliğimi isteyen benim peşimden gelsin diyerek çıkıp gider. Ve birçok kişi de onun peşine takılır. Onun peşinden gitmelerinin sebebi onu sevmeleri ya da liderliğini benimsemiş olmaları değildir. O esnada adada bir canavarın olduğu söylentisi bütün çocuklar arasında yayılmış durumdadır. Korkuya kapılan çocuklar ne yapacaklarını bilemezler ve içgüdüleriyle hareket edip daha güçlü ve korkusuz buldukları Jack’in peşine takılırlar.
Jack’in peşine takıldıktan sonra neredeyse medeniyeti unutan bu çocuklar vahşi bir kabileye dönüşür. Canavar yüzünden artan korkuları ile birlikte iyice kendilerini kaybetmeye başlarlar ve içlerindeki vahşi yan ortaya çıkmaya başlar. Sadece çocukların da değil Jack’in de aynı zamanda. Gözünü iktidar hırsı boyayan Jack artık tam bir diktatöre dönüşür. Kendine bir taht yapıp, yüzüne boyalar sürüp, sebepsiz yere çocukları dövüp onlara zorbalık yaparak iktidarını ve diktatörlüğünü kuvvetlendirir. Fakat bir yandan kendisi de korkuyordur. Korkusu onu ele geçirdikçe daha da fazla raydan çıkar. O kadar ileri gider ki Domuzcuk’un gözlüğünü çalarak Ralph ve grubunun ateş yakmasına engel olmak ister. Ellerinde bulunmaları için tek umutları olan ateşi onlardan çalar.
Ralph ve Jack ikisi de liderlik vasıflarına sahip olmalarına rağmen birbirinden oldukça farklıdırlar. Ralph korkuya kapılıp yanlışlar yapsa bile bunları düzeltmeye çalışıp gerektiğinde bir üst akıldan yardım alıp, sağduyulu bir şekilde davranıp iyi yanını beslerken; Jack korkuya kapıldıkça sürekli kötü yanını besler. Kendisi ile birlikte diğerlerini de uçuruma sürükler. İçindeki bütün vahşi ve çirkin duyguları domuz avlayarak ortaya çıkaran Jack geldiği son nokta da artık insan avlamaya başlar.
Simon kitapta İsa’yı temsilen bulunur. Diğer bir önemli karakterdir. Simon akıllı, mantıklı, yardımsever, iyi kalpli, başkalarının çıkarlarını kendi çıkarlarının önüne koyan bir çocuk. En başından beri bir canavarın olmadığını bilir. Eğer bir canavar varsa o da içimizdeki canavardır der. Fakat geçirdiği sara nöbetleri yüzünden ayılıp bayıldığı için bütün çocuklar onun deli olduğunu düşünür ve ona inanmazlar. Geçmişinde yaşadığı her şeyin bilincindedir. Şu an neler olduğunu da açıkça görebilmektedir. Ve gelecekte olabilecek şeyleri de tahmin edebilmesi zor değildir. Oradaki her insan, her çocuk için ayrı ayrı çırpınıp sonunda yine insanoğlunun gazabına uğrar.
Yazar her ne kadar gerçekliği yüksek bir kurgu yaratmış olsa da yine de onun karamsar olduğunu söylemek pek mümkün değil. İnsanlığa dair umudu hala var. Bakıldığı zaman kitabı okuduğunuzda küçücük çocukların bir adayı cehenneme çevirmeleri içler acısı olsa da aslında bunu birlikte yaşadıkları insanlardan ve toplumlardan öğrendiler. Sonlara geldiğinizde anlıyorsunuz ki her bebek dünyaya gelirken içinde hem iyilik hem de kötülükle geliyor. Önemli olan hangi tarafı büyütüp beslediğiniz. Savaşın ortasındaki bu çocuklar da tabii ki yok etmeyi öğrendiler. Çocukların çoğuna bakıldığı zaman gri karakterler olduğunu görürüz. Yani çoğunun içinde iyilik de mevcut kötülükte. Ralph ve Domuzcuk gibi karakterler iyi yönlerini beslerken Jack ve Roger gibiler kötü yanlarını besliyor sadece.
Adada sağ kalan bütün çocuklar artık normal hayatlarını unutmuş vahşi bir kabile hayatı sürmeye başlamıştı. Sanki hep orada yaşamış gibiydiler. Hepsi birinin peşine takılıp koyun sürüsü gibi otun peşine düşmüştü. Her şeyin farkında olan tek kişi Ralph’ydi. Artık onu aralarında istemeyi bırak ondan nefret ediyorlardı. Toplumun dışına itilmişti. Çünkü aklı başındaydı. Toplum mantıklı insanları ve doğruyu görebilen insanları sevmez arkadaşlar. Onu dışlar ve ötekileştirir.
William Golding’in Sineklerin Tanrısı kitabı basılmadan önce tam 20 yayınevinden red almış. Basıldığında ise yazara çok büyük bir ün kazandırmış. Sonunda kendisi Nobel ödüllü bir yazar olma unvanına sahip olmuş…📚