İntihar Tek yıldız kalmayacak gecede. Gece kalmayacak. Ben ölürken dayanılmaz evren de tüm varlığıyla ölecek benimle, Sileceğim piramitleri, madalyaları, Kıtaları ve yüzleri. Sileceğim geçmişin birikimini. Toz edeceğim tarihi, tozu toz. Son günbatımını seyrediyorum şimdi. Son kuşu dinliyorum. Kimseye hiçbir şey…devamıİntihar
Tek yıldız kalmayacak gecede.
Gece kalmayacak.
Ben ölürken dayanılmaz evren de
tüm varlığıyla ölecek benimle,
Sileceğim piramitleri, madalyaları,
Kıtaları ve yüzleri.
Sileceğim geçmişin birikimini.
Toz edeceğim tarihi, tozu toz.
Son günbatımını seyrediyorum şimdi.
Son kuşu dinliyorum.
Kimseye hiçbir şey bırakmıyorum.
TANIMAYA BAŞLIYORUM KENDİMİ. BEN YOKUM Tanımaya başlıyorum kendimi. Ben yokum. Olmak istediğimle başkalarının gözündeki ben arasındaki boşluğum ben. Ya da o boşluğun yarısı, çünkü orada da hayat var... Sonunda ben oyum işte... Işığı söndür, kapıyı kapa, son ver koridorda terliklerini…devamıTANIMAYA BAŞLIYORUM KENDİMİ.
BEN YOKUM
Tanımaya başlıyorum kendimi.
Ben yokum.
Olmak istediğimle başkalarının gözündeki ben arasındaki boşluğum ben.
Ya da o boşluğun yarısı, çünkü orada da hayat var...
Sonunda ben oyum işte...
Işığı söndür, kapıyı kapa, son ver koridorda terliklerini sürüklemeye.
Rahat bırak beni odamda tek başıma.
Aşağılık bir yer bu dünya.
|76
TEK DİLEĞİM TANRILARDAN BENİ UNUTMALARI
Tek dileğim tanrılardan beni unutmaları.
Ne üzgün, ne de hoşnut, özgür olmak,
Bir hiç olan havaya can veren
Rüzgâr gibi özgür.
Sevgi de, nefret de arar bulur bizi.
İkisi de baskıyla, her biri ayrı ayrı.
Tanrıların hiçbir şey
Bağışlamadıkları kişi özgür olabilir ancak.
|92
Düşünmek de tedirgin edicidir yağmurda yürümek gibi.
Tutkum ve isteklerim yok benim.
|20
Herhangi bir şeye bir özlem -
Şaşkın bir yakınlık, kim bilir hangi belirsiz yurda?
Hangi kıyıya? Hangi gemiye? Hangi Rıhtım’a?
|41
Deli değilse hem, nedir ki insan,
Midesine düşkün bir hayvan,
Yarı canlı ve doğurgan bir cesetten başka?
|111
• "Ben bu krallığın kralıyım ve krallıktaki tüm tekneler bana aittir, Bu gidişle onlar sana değil sen onlara ait olacaksın, Ne demek istiyorsun, diye sormuş kral huzursuzca, Tekneler olmasa sen bir hiçsin, oysa tekneler sen olmasan da rahatlıkla denize açılabilirler,..."…devamı• "Ben bu krallığın kralıyım ve krallıktaki tüm tekneler bana aittir, Bu gidişle onlar sana değil sen onlara ait olacaksın, Ne demek istiyorsun, diye sormuş kral huzursuzca, Tekneler olmasa sen bir hiçsin, oysa tekneler sen olmasan da rahatlıkla denize açılabilirler,..."
|17
• "...işte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikâye, diye homurdanıp dururuz. ...işte kader hep böyle davranır bizlere, hemen arkamızdadır, omzumuza dokunmak için elini çoktan ileri doğru uzatmıştır, bizlerse hâlâ, Geçti gitti, gösteri bitti, yine aynı hikâye, diye homurdanıp dururuz."
|25
• "Kim olduğunu bilmiyorsan kendin olabilmen mümkün değildir.Kim olduğunu bilmiyorsan kendin olabilmen mümkün değildir."
|26
• "Beğenmek, sahip olmanın en iyi şekli, sahip olmaksa beğenmenin en kötü şekli olsa gerek.Beğenmek, sahip olmanın en iyi şekli, sahip olmaksa beğenmenin en kötü şekli olsa gerek."
|29
• "Adayı görmek için adadan dışarı çıkmak gerektiğini, kendimizden çıkmadıkça kendimizi görmemizin mümkün olmadığını düşünüyorum, Benliğimizden çıkmadıkça, demek istiyorsun herhalde, Hayır, aynı şey değil."
|36
"Herkesin kendi ölümünü ölmesi, ağırbaşlıca kabullenilen bir tesellidir. Ne de olsa ölüm, ilhamını yalnızca yaşantıdan alır. Kimyasında, dirimden esinlenerek kotarılmış ağrılar, kopmalar, kanamalar vardır. Ya da başka birinin parmağı, başka birinin tesiri..." |13 "Telefona baktı. Bir sigara yakacaktı, yakmadı. Saçlarını…devamı"Herkesin kendi ölümünü ölmesi, ağırbaşlıca kabullenilen bir tesellidir. Ne de olsa ölüm, ilhamını yalnızca yaşantıdan alır. Kimyasında, dirimden esinlenerek kotarılmış ağrılar, kopmalar, kanamalar vardır. Ya da başka birinin parmağı, başka birinin tesiri..."
|13
"Telefona baktı. Bir sigara yakacaktı, yakmadı. Saçlarını tarayacaktı, taramadı. Küçük not defterini aldı eline, ince uzun karanlık bir kadın karaladı, küçücük. Önce güzel güzel, ince ince cümlecikler yazdı, sonra hızlandı eli, harfler büyüdü, yana yattı, sayfa kenarlarına taştı. Her şey kötü bir elyazısıydı zaten. Düşünürken hep yazardı böyle, yazmadan doğru düşünemezdi, elini oynatmadan aklını çalıştıramayanlardandı."
|33
"Zaten gün gelir, bir bitki gibi durmak gerekebilir, hayatın olanaklarını daha iyi fark edebilmek için. Yülerzikle karşılaşmanın sırrı, işte bu durmak ile gitmek arasındaki uzaklıktır. Sen gitmek üzeresin, yülerzik ise duruyor, seni beklemiyor, bunu sakın unutma..."
|59
"Bir şey söylemeden veya bir şey yapmadan önce, ödemen gereken bedeli bilmen gerekir." |31 "İnsanı büyücü yapan kılığı mıdır?" diye cevap verdi asık bir yüzle. "Hayır," dedi büyük oğlan. "Ama duyduğuma göre insanı insan yapan davranışlarıymış." |44 "Bir mum yakan…devamı"Bir şey söylemeden veya bir şey yapmadan önce, ödemen gereken bedeli bilmen gerekir." |31
"İnsanı büyücü yapan kılığı mıdır?" diye cevap verdi asık bir yüzle. "Hayır," dedi büyük oğlan. "Ama duyduğuma göre insanı insan yapan davranışlarıymış." |44
"Bir mum yakan bir gölge yaratır..." |50
"Fakat gerçek şu ki, insanın gerçek gücü, büyüyüp bilgisi arttıkça izleyebileceği yol, iyice daralıyor. Ta ki, en sonunda sadece ve sadece mutlaka gerekenden başka yapacak şeyi kalmayıncaya kadar..." |78
"İnsanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar." |123
"Dünyanın ne kadar aydınlık olduğunu, sen bana gösterinceye kadar unutmuştum." |157
Burada genelde sonradan dönüp bakmak için okuduğum kitapların alıntılarını paylaşıyorum ama dönüp baktığımda bu kitabı okuduğumda ne düşündüğümü de hatırlamak istedim. Erlend Loe’nin okuduğum ilk kitabı. Rastgele, araştırmadan satın almıştım ama okurken aynı zamanda yazarın da ilk kitabı olduğunu öğrendim.…devamıBurada genelde sonradan dönüp bakmak için okuduğum kitapların alıntılarını paylaşıyorum ama dönüp baktığımda bu kitabı okuduğumda ne düşündüğümü de hatırlamak istedim. Erlend Loe’nin okuduğum ilk kitabı. Rastgele, araştırmadan satın almıştım ama okurken aynı zamanda yazarın da ilk kitabı olduğunu öğrendim. Bir yazarı okumaya karar verdiysem, kitaplarını yazıldığı sırayla okumayı seviyorum. Tesadüfen yazarla tanışma kitabım ilk kitabı olduğu için de mutluyum, bu kitaptan sonra Erlend Loe’nun diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Kitabı yaklaşık 2 yıl önce almama rağmen bir türlü elim gitmemişti okumak için. Bazı kitapları okurken, sanki o kitabı okumak için en doğru zamanı seçmişim gibi geliyor ve bu çok nadiren oluyor. Kadının Fendi de o kitaplardan biri oldu benim için. 2 yıl önce bu kitabı okusaydım muhtemelen benim için pek anlam ifade etmezdi, geçen yıl okusaydım muhtemelen bu kitabı hiç sevmezdim, yeni okudum ve iyi ki okumuşum diyorum.
Genç bir adamın gözünden ilişkisini okuyoruz kitapta, basit bir kurgu, basit bir konu gibi görünüyor. Adamına hayatına bir anda dahil oluyor Marianne ve aynı evi paylaşmaya başlıyorlar. Kesin ve net kararları, düşünceleri, arzuları olan Marianne’yle ilişkisinde, tam olarak ne yapmak istediğini bilmeyen ve aslında pek de bir şey yapmak istiyor gibi görünmeyen adamın sınırlarının nasıl gittikçe daraldığını görüyoruz. İlk defa bir erkek karakteri, kadın karakterden daha yakın buldum kendime.
Kitap 2007 yılında “Kadın Gibi Geçti” ismiyle beyazperdeye de aktarılmış.
"Öyle işte, hepimizin içinde boğuşmamız gereken bir karanlık vardır." |23
"Mesele içimizdeki güçler, anlıyor musun Bent? Enerjimizle çeşitli numaralar çekmiyoruz. Enerji orada öylece duruyor. Bunu kullanabiliriz ya da hayatımız boyunca görmezden gelebiliriz, ancak onu oyuncak etmenin bir manası yok." |23
"Aşk ne kadar çok şey olabilirdi, bunu anladım." |36
"Nesnelerin (örneğin giysilerin) hayatım üzerinde doğrudan bir etkisi olabileceği kafama dank etti ve uyumadan önce ( geceyarısı gibi) bu düşünceyi bir güzel idrak edip kabullendim." |40
"Aşık olduğunun en büyük ispatı, insanın aşık olduğunu pek bilememesidir." |43
"İlle de bir yerlere ulaşmak zorunda olmanın stresten başka bir şey olmadığını söylüyor Marianne. ‘Önemli olan, şimdi ve burası’ diyor. Her anın tadı çıkarılacak." |50
"’Çok düşünüyorsun’ diyor Marianne, ‘Bunun bir dezavantaj olduğunu düşündün mü hiç?’ ‘Tersine, bunun benim için bir artı olduğunu düşünüyorum’ diyorum. Düşünmek benim için bir yolculuk." |58
"Ortak yaşam, sonu gelmez bir tavizler dizisinden ibaret." |62
"Büyük şehir hastalıklı bir fikir. İnsanların içgüdülerine karşı ve içimizdeki kötülüğü açığa çıkarıyor, diyoruz. Ve aniden kendimizi yalnız hissediyoruz." |63
"Ve insanın aslında mutlu değilken mutlu olduğuna inanması oldukça yaygın bir yanılgı, diyor." |65
"Hedef başkalarına bir şey anlatmayacakmışçasına yaşamak olmalı." |71
"…bazı şeyleri en çok tam ortasındayken sevdiğimi söylüyorum. Başlamak ya da bitirmek iyi olabilir ancak bir şeyleri yapıyor olmak daha da iyi." |71
"Her yer karanlık. İçerinin karanlık olması benim seçimim. Dışarıda sözüm geçmiyor." |88
"Hikayem esasen, başkalarından çok benimle ilgili olmalıymış." |96
"’Hayatta yalnızca bir kez yaşanabilecek durumlar var’ dedim, ‘Gelişime işaret eden olaylara ihtiyacımız var. Geleceği için sevindiğimiz, geldiğinde yaşadığımız ve sonradan hatırladığımız olaylar. Bu türden olaylar zamanın mevcudiyetini gösteriyor." |127
"Çok fazla düşünüyormuşum, düşüncelerim önümde engelmiş, sonra neler olacağıyla çok fazla meşgulmüşüm ve insanların hatıra biriktirmekten başka şeylerle de uğraşabileceğini kabul etmem gerekiyormuş." |127
"Bir şeylerle arama hem mesafe koyup hem de bu mesafeyi anında kapanabilecek kadar tutmanın mümkün olmadığını öğrenmeliymişim artık. Bu ödleklikmiş." |128
"Hayatımı yaşayacak olanın yalnızca ben olduğum düşüncesiyle dumura uğradım." |132
"Tepeye tırmandığımı zannederken aslında bayır aşağı koşmak. Tam böyleydi durum. İnsanların gözünde giderek yükselirken, aynı anda hayat da benden o kadar eksiliyor, ayaklarımın altından çekilip gidiyordu. Madem öyle, ölmeye hazır ol! Ne bu şimdi? Ne için bütün bunlar? Olacak şey…devamı"Tepeye tırmandığımı zannederken aslında bayır aşağı koşmak. Tam böyleydi durum. İnsanların gözünde giderek yükselirken, aynı anda hayat da benden o kadar eksiliyor, ayaklarımın altından çekilip gidiyordu. Madem öyle, ölmeye hazır ol!
Ne bu şimdi? Ne için bütün bunlar? Olacak şey mi! Böylesine anlamsız ve iğrenç olabilir mi hayat? Hayat bu kadar anlamsız ve iğrençse, o zaman niye ölünüyor; hem de acılar çekerek?.." |71
Hayat gitgide artan acılar demek; artan bir hızla en dibe, en korkunç acılara doğru uçmak demekti. "İşte ben de uçuyorum." |75