Spoiler içeriyor
Spoiler vermemeye çalışarak bir kaç satır yazmak istedim. Cengiz Aytmatov'un kalemini okumayı yıllardır düşünürdüm kısmet bugüneymiş. Bu kitapla başladım. Genelde ilk kitap yazarı tanıdığımız hakkında fikir edindiğimiz kitap olur. Yazarla tanıştıran eserin bıraktığı izlenim diğer eserlerine bakış açımız için önem…devamıSpoiler vermemeye çalışarak bir kaç satır yazmak istedim. Cengiz Aytmatov'un kalemini okumayı yıllardır düşünürdüm kısmet bugüneymiş. Bu kitapla başladım. Genelde ilk kitap yazarı tanıdığımız hakkında fikir edindiğimiz kitap olur. Yazarla tanıştıran eserin bıraktığı izlenim diğer eserlerine bakış açımız için önem taşır. Yer yer öfkelenip üzülsem de karakterlerin birebir aynısına topraklarımızda denk gelmek fazla olası olduğu için garipseyemedim ne yazık ki. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde Orozkul gibi gaddar, Mü'min dede gibi gariban, nene gibi anaerkil ve kul olma içgüdüsü ile karakterize olmuş ikinci eş, Bekey Teyze gibi onca eziyete rağmen "kocamdır dövse de gönlünü hoş edeyim gidecek kapım yok" ezberi altında solup giden kadınlar ve daha nicelerini bulmak zor olmasa gerek. Kitap hakkında ön bilgisiz başladım okumaya ve gerek Seydaahmet gibi alışılmış isimlerden gerek Anadolu'yu yansıtan cümle ve kalıplaşmış sözlerden hikayenin Sovyet Rusya kültürünü yansıttığını ilk başlarda anlamadım. Rusya, Türkiye karışımı bir dile veyahut kültüre sahip olduğunu düşünüyorum. Kitap akıcıydı bazı yerler can sıkıcıydı bazı satırlar tebessüm ettirdi. Spoiler vermeden yazacaktım ama yazmadan edemeyeceğim. Kitapta ucu açık bırakılmış yerler hakkında konuşmalıyım. Benim gibi düşünen ve benimle aynı boşluğu aynı tahminlerle dolduran başka okurlar da vardır eminim. Boynuzlu Maral Ana, her ne kadar masalsı efsanenin baş kahramanı olsa da Mü'min dedenin duası, Maral Ana'nın ölmesi Bekey'in ziyafet günü olumlu yönde değişimi mutluluktan uçar havası gebe olduğunu düşündürdü. Mü'min, benim canımı al kızıma bir evlat ver Maral Ana diye dua etmişti. Mü'min'in üzüntüden ve yaşlılıktan öldüğünü az çok anladık hepimiz. Bekey'in sevinci de boşa olmasa gerek. Kitap devam etseydi eğer kim bilir çocuğun kayıp oluşunu dedenin ölümünü bi süre kimse fark etmeyecekti. İkisinin o kadar görünmez o kadar sessiz varlığı güzel işlenmiş ki devamını kendi hayal dünyamda tamamlamam kolay oldu.
Spoiler içeriyor
Hepiniz gibi ben de filme başlamadan önce salgın bir hastalık teması üzerine kurgulanmış zannettim. Popülerliğinden dolayı izlemeyi erteledim uzun bi süre. Filmin ilk yarım saatinde nasıl bi hikayeye bağlayacak sayın yönetmen, diye merak sardı. Finalde beklentimi karşıladı doğrusu. Bay Kim'in…devamıHepiniz gibi ben de filme başlamadan önce salgın bir hastalık teması üzerine kurgulanmış zannettim. Popülerliğinden dolayı izlemeyi erteledim uzun bi süre. Filmin ilk yarım saatinde nasıl bi hikayeye bağlayacak sayın yönetmen, diye merak sardı. Finalde beklentimi karşıladı doğrusu. Bay Kim'in kayıpları karıştığı sırada yerini tahmin etmeyen yoktur sanırım. Olaylar gayet sakin ve realist işlenmiş. Finalinde, esas oğlanın zengin olduğunu o evi satın aldığını düşündüm, tam da mutlu son demişken, mektubun son cümlesiyle ve son sahnesiyle gerçeklere geri döndüm. Gelelim filmin ana konusuna ya da çıkarmamız gereken derslere:
1) Yakın dostun da olsa güvenme.
2) Zengin ol ama saf olma
3) Yakınına alacağın insanları tavsiye üzerine değil de sağlam referans kontrolü ile seç.
4) Plansız olmak kadar hayatı belli bir plan çerçevesinde de yaşamak da zararlıdır. ( Kendiliğinden olan şeyler kusursuz olabiliyor.)
5) İçinizdeki parazitlerden kurtulmak için yükselip tekrar çakılmanız gerektiğini unutmayın. Vs vs... Bu liste uzar da gider.
Aldığı övgüyü hak eden bi Kore yapımı. 8/10
Bihruz Bey'in tüm fikirlerini, düşüncelerini, yaşamını Periveş Hanım'la tesadüf ettiği 2-3 dakika üzerine şekillendirmesi, zihninde yarattığı tertemiz aşkına bu denli bağlılık duyup boş yere kendini yıpratması üzdü doğrusu. Gerçek hayatta da öyle değil mi? Gerçeği görmek istemiyoruz, kafamızda en temiz…devamıBihruz Bey'in tüm fikirlerini, düşüncelerini, yaşamını Periveş Hanım'la tesadüf ettiği 2-3 dakika üzerine şekillendirmesi, zihninde yarattığı tertemiz aşkına bu denli bağlılık duyup boş yere kendini yıpratması üzdü doğrusu. Gerçek hayatta da öyle değil mi? Gerçeği görmek istemiyoruz, kafamızda en temiz en saf haliyle kurup bu yönlerine hayranlık duyuyoruz. Ne büyük bir aldatmaca ne büyük bir boşluğa düşmektir bu. (En azından mektubu okusaydın Periveş Hanım)
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar. Yıllar önce ülkede akım gibi herkesin okuduğu eseri az önce okuyup kapağını kapatmış…devamıİnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
Yıllar önce ülkede akım gibi herkesin okuduğu eseri az önce okuyup kapağını kapatmış bulunmaktayım. Popüler olduğu dönemde çoğunluğa karışmaktansa gündemden düşmüş, zihinlerden silinmiş anlarda yeni tanışıp farkında olarak ağır ağır okumayı tercih ediyorum.
Her ne kadar yazılmış bir hikâye olsa da Sabahattin Ali'nin hayatında böyle bir anının en azından Maria Puder'in varlığına inanıyorum. Yaptığım küçük bir araştırma sonucu Ali'nin kızının da bunu destekler nitelikte röportaj verdiğini gördüm. İçimde bir boşluk var Raif kadar hüzünlü hissediyorum şuan. Maria'nın kendinden emin ve güçlü kişiliği beni etkiledi tabii. Raif'i anlamak isteyenler kitabı okumalılar bu sebeple buna değinmeden geçeceğim.