Filme 0 umutla başlamıştım ama gerilim ve korku unsuru neredeyse yerlerde olan bir film olmuş. Cinsellikle insanları ekranda tutmaya çalışan vasıfsız filmlerden bir tanesi.
BU BİR KARA KULE İNCELEMESİDİR!
2013 yılında kitap fuarında gezerken stantın üstünde Kubbe'nin Altında görmüştüm. O zamanlar dizisini izliyordum ve kitabını görünce okumak için heveslenmiştim. Yazarı hakkında çok bir şey bilmiyordum fakat okumaya başladığımda ilk 100 sayfada bile hayran olmuştum.…devamıBU BİR KARA KULE İNCELEMESİDİR!
2013 yılında kitap fuarında gezerken stantın üstünde Kubbe'nin Altında görmüştüm. O zamanlar dizisini izliyordum ve kitabını görünce okumak için heveslenmiştim. Yazarı hakkında çok bir şey bilmiyordum fakat okumaya başladığımda ilk 100 sayfada bile hayran olmuştum. Aradan 10 yıl geçti ve kendisi hakkında birçok şey öğrendim, kitaplarını okudum ve her defasında daha da fazla hayranlık besledim. Sonrasında ise Kara Kule’nin namını duymaya başladım. Birbirleriyle normal şartlarda bağlantısı olmayan kitapların bir seride birleşme fikri bana çok cazip gelmişti. Seriyi okumak için fazlasıyla heyecanlıydım ve okumam gereken kitapları okumadan önce başlamak istemiyordum. Maalesef ki bugün bu 4245 sayfalık serüvenin sonuna gelmiş bulunmaktayım ve tarifsiz duygular içerisindeyim. Neredeyse 1 yıla yayarak okuduğum için bir tık pişmanım, daha fazla yayabilirdim fakat kitap sonlarını her seferinde bir dönüm noktasında bitirince devam kitabına başlamadan duramadım.
Buraya kadar geldiyseniz Kara Kule hakkında yeterince bilgi sahibisinizdir fakat kısaca bazı şeyleri özet geçmek istiyorum. Kara Kule serisi, Stephen King tarafından kaleme alınmış, yazım süreci 30 yılı aşkın bir süreye yayılmış bir seridir. Başta J.R.R. Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi serisi ve İyi, Kötü ve Çirkin filmi olmak üzere birçok eserden esinlenmiş veya göndermeler yapmıştır. Fakat kitabın ana teması Robert Browning'in Childe Roland to the Dark Tower Came (Şövalye Roland Kara Kule'ye Geldi) adlı uzun şiirinden ortaya çıktı. Sonrasında ise şiirin bir tasvirini 1859’ da Thomas Moran’ın aynı isimli tablosunda görüyoruz. (scc.li/uakj6) Tabloya baktığımızda ise bize serinin son kitabını fazlasıyla betimliyor. Roland yedinci kitapta da bu tabloya denk geliyor.
Bu zamana kadar okuduğum King kitapları arasında King’in ilham kaynağı yazarlarını en fazla hissettirdiği seriydi benim için. Kurgulanan evrenin kuralları bana Lovecraft hikayelerini anımsatırken Roland’ın Kara Kule’yi arama hikayesi Frodo’nun yüzüğü ulaştırma hikayesini anımsatıyordu. Aynı şekilde karakter motivasyonları da buna bir örnektir: Bir tarafta yaradılış amacının peşinden giden ve felaketleri önlemeye sebep olan bir silahşör, diğer yanda ise yüzük görevini yerine getirmeye çalışan bir hobbit.
BURADAN SONRA BİRAZ SPOİLER BULUNMAKTADIR!!
.
.
.
.
Stephen King’in romanları içerisinde birbirlerine göndermeler bulunmaktadır. Kitapların bütününe baktığımız zaman bir “King Evreni”nden söz etmek çok da yanlış değildir. Kara Kule serisi göndermelerin değil, bittiğini düşündüğümüz hikayelerin de devamıdır ayrıca. Hikayenin bir kısmında Peder Callahan’ın kendisinin başka bir dünyada bir kitap karakteri olduğunu öğrenme şokunu görüyoruz. Aslında serinin yazarının Stephen King isminde bir yazar olduğunu ve bir nevi anahtar görevi gördüğünü öğreniyoruz. Bu aşamadan sonra kitap benim için sadece bir fantastik roman olmaktan çıkıyor. Artık beşinci kitaptan sonra karakterler Descartes’ın rüya argümanı ile ilişkilendi benim zihnimde . Rüya argümanını şöyle özetleyebiliriz: Eğer biz bir rüyadaysak ve bu rüya fazlasıyla bize gerçek gözüküyorsa, aslında yaşadığımız onca deneyimleri, düşünceleri rüyalarımız içinde yapıyorsak ve farkında değilsek. Eğer ki biz böyle bir ihtimalin içindeysek bile bunun farkında olmayabiliriz. Farklı evrenlerden birisi bunu gelip söylemese kimsenin bir kitap karakteri olduğundan ve hayatlarının bir kitapta anlatıldığından haberi olmayacaktı. Peki ya biz de bir kitap karakteriysek?
Evet, genel anlamda Türk korku film sektörü belli bir düzeyin altında kalır. Çok da kaliteli değildir. Fakat bu film ayrı bir kötü. Çekimler berbat, oyunculuklar yeri öpüyor, efektler ve jumpscarelar Allah'a emanet... Camide göz kapağını ters çevirip bizi korkutmaya çalışanlar…devamıEvet, genel anlamda Türk korku film sektörü belli bir düzeyin altında kalır. Çok da kaliteli değildir. Fakat bu film ayrı bir kötü. Çekimler berbat, oyunculuklar yeri öpüyor, efektler ve jumpscarelar Allah'a emanet... Camide göz kapağını ters çevirip bizi korkutmaya çalışanlar bile çok daha başarılıydı cin tasviri konusunda.
Bir Korku Yazarının Hayatı: Alan Wake
Alan Wake ; Stephen King romanlarından esinlenerek yapılmış ve ilk kez 2010 yılında yayımlanmış bir psikolojik gerilim-aksiyon oyunudur.
Oyunun konusu, çok satan gerilim romanı yazarı Alan Wake'in eşi Alice ile birlikte Bright Falls, Washington'da…devamıBir Korku Yazarının Hayatı: Alan Wake
Alan Wake ; Stephen King romanlarından esinlenerek yapılmış ve ilk kez 2010 yılında yayımlanmış bir psikolojik gerilim-aksiyon oyunudur.
Oyunun konusu, çok satan gerilim romanı yazarı Alan Wake'in eşi Alice ile birlikte Bright Falls, Washington'da geçirdikleri tatil sırasında eşinin kayboluşunu ve onun ardındaki gizemi çözmesini ve Alan'ın bu sırada yazdığını hatırlamadığı bir romanındaki karakterlerin canlanması ve bu karakterlerin halüsinasyonlarını görmesini içermektedir.
HAİNLİ(EKUMAN) DÖNGÜSÜ OKUMA SIRASI
Yakın bir zamanda Ursula K. Le Guin okumaya başladım ve özellikle dilinin akıcılığı ile beni büyülemeyi başardı. Rocannon'un Dünyası okurken aslında diğer romanları ile ufak tefek bağlantıları olduğunu duydum ve üzerine biraz araştırma yaptım. Ben burada…devamıHAİNLİ(EKUMAN) DÖNGÜSÜ OKUMA SIRASI
Yakın bir zamanda Ursula K. Le Guin okumaya başladım ve özellikle dilinin akıcılığı ile beni büyülemeyi başardı. Rocannon'un Dünyası okurken aslında diğer romanları ile ufak tefek bağlantıları olduğunu duydum ve üzerine biraz araştırma yaptım. Ben burada romanlarının tavsiye edilen sırasını yazacağım fakat bu romanlar dışında bağlantılı birçok kısa hikayesi de bulunmakta. Yine de bu kitaplara bir seri denemez çünkü ne kadar da net bağlantılar da olsa birçok tutarsızlık da bulunabilir. Yine de buraya romanlarının tavsiye edilen okuma sırasını hem kendime not olması için hem de merak eden ve bir şeyler eklemek isteyen olursa diye bırakmak istiyorum.
1-Rocannon'un Dünyası
2-Sürgün Gezegeni
3-Yanılsamalar Kenti
4-Karanlığın Sol Eli
5-Mülksüzler
6-Dünyaya Orman Denir
7-Bağışlanmanın Dört Yolu
8-Anlatış
Düşünmenin Sözlüğü
Yazarın diğer kitaplarını okumadan önce bu kitap gözüme çarptı ve bu kitabı okunacaklar listemde daha önlere aldım. Arka kapağında da yazdığı gibi işlevsel bir başvuru olarak hazırlanan bu yapıt, eleştirel düşünme pratiğinin tüm belirleyici dinamiklerini toplu ve özlü…devamıDüşünmenin Sözlüğü
Yazarın diğer kitaplarını okumadan önce bu kitap gözüme çarptı ve bu kitabı okunacaklar listemde daha önlere aldım. Arka kapağında da yazdığı gibi işlevsel bir başvuru olarak hazırlanan bu yapıt, eleştirel düşünme pratiğinin tüm belirleyici dinamiklerini toplu ve özlü bir bakışla bir araya getiriyor.
Kitap isminden de anlaşılacağı üzere A' dan Z' ye eleştirel düşünme ile ilgili kavramları, , deyimleşmiş kalıpları, yanlış bildiğimiz bazı söylemlerin kendi içinde eleştirisini baz alıyor. Bu kalıpların alfabetik olarak dizilmesi de kitaba eleştirel düşünme sözlüğü niteliği kazandırmış. Her bir kavramın açıklaması yapıldıktan sonra günlük hayattaki örneklerini göstererek kavramların anlaşılırlığı pekiştirilmiş. Ayrıca giriş kısmında da bahsedildiği gibi kitap, baştan sona, bazı maddeler seçilerek veya üzerinde uzun süre düşünülerek okunabileceği gibi, ilk olarak ilgilendiğiniz bir madde ile başlayıp sonra da bu maddenin gönderme yaptığı diğer maddeleri okuyarak ilerlenebilir. İkinci yoldaki gibi okumanın daha verimli olduğunu düşünüyorum çünkü diğer maddelere geçiş yaparak okumak konular arasında daha rahat bağlantı kurmamı sağladı. Zaten bir maddede kendisiyle ilgili olan diğer maddeler parantez içinde belirtilmiş. Benim tavsiyem bu yönde.
Otizm insan olmanın farklı bir halidir.
Geçen sene girdiğim bir derste özellikle pedodonti kliniğinde otizmli birçok çocukla karşılaşılabildiğini ve onlara nasıl yaklaşılması gerektiğiyle alakalı üstünkörü bir konu işledik. Staj dönemimde bu duruma şahit oldum ve otizmle alakalı bilgimin teorik bilgiden…devamıOtizm insan olmanın farklı bir halidir.
Geçen sene girdiğim bir derste özellikle pedodonti kliniğinde otizmli birçok çocukla karşılaşılabildiğini ve onlara nasıl yaklaşılması gerektiğiyle alakalı üstünkörü bir konu işledik. Staj dönemimde bu duruma şahit oldum ve otizmle alakalı bilgimin teorik bilgiden ibaret olduğunu fark ettim. İncelemesini okuduğunuz bu kitap 40 yıla yakın bir deneyimi içeriyor ve otizmli bir bireye nasıl yaklaşılması gerektiği hakkında da gerekli bilgileri sunuyor.
Kitabın içeriğine bakacak olursak iki ana bölümden oluşuyor. İlk kısım daha çok otizmli bir bireyin davranışları ile ilgili. Fakat bunu anlatırken bu davranışların “otistik davranış” olduğundan değil, herhangi bir insanın davranışı olduğundan bahsediyor ve bunu vurguluyor. Yazar bu davranışların nedenleri ve sonuçlarına kendi çalışmalarından örnekler vererek bahsediyor ; böylece kitabın empatik yönünü arttırmayı başarmış. İkinci kısımda ise dışarıdan bakan bir birey olarak yapılan yanlışları, aslında neler yapmamız gerektiğini yine örneklerle pekiştirerek işlemiş.
Bu kitap sadece otizmle alakası ve ilgisi olan insanların değil, bütün herkesin okuyabileceği bir kitap. Ne kadar günlük hayatınızda otizmli birisi ile karşılaşmak her zaman mümkün olmasa da karşılaşıldığı zaman nasıl yaklaşılması gerektiği bilinmeli. Kitap daha çok ebeveynler üzerinden gitse de tanıştığınız herhangi biri , bir arkadaşınız hatta çocuğunuz bile otizmli olabilir ve bu durumda yeteri kadar bilgiye sahip olmak her birey için yararlı olacaktır. Eğer otizm hakkında hiç bilginiz yoksa daha farklı bir kaynak okunabilir. Fakat otizmi bilmek yetmez, onu anlamak da gerekir; eğer bu konuda eksik hissediyorsanız bu kitap eksiğinizi giderecektir.
Ana karakterimiz Japonya'nın Kurozucho kasabasında yaşayan Kirie Goshima'nın birtakım esrarengiz olaylara şahit olması ile başlıyor. Kasabadaki bazı insanlar garip bir şekilde spiral yapıda olan nesnelere özel bir ilgi duyuyorlar. Hikayenin başında Kirie'nin erkek arkadaşının babası bir salyangozun sarmal desenini adeta…devamıAna karakterimiz Japonya'nın Kurozucho kasabasında yaşayan Kirie Goshima'nın birtakım esrarengiz olaylara şahit olması ile başlıyor. Kasabadaki bazı insanlar garip bir şekilde spiral yapıda olan nesnelere özel bir ilgi duyuyorlar. Hikayenin başında Kirie'nin erkek arkadaşının babası bir salyangozun sarmal desenini adeta hipnoz olmuş bir şekilde incelemesi gibi. Bunun yanında nedeni bilinmeyen gizemli olaylar ve insanların giderek artan sapkın davranışları ile beraber lanetli bir kasabanın hikayesini okumaya başlıyoruz.
Korku hikayelerinin amacının sadece korkutmak olmadığını düşünüyorum. Önceki incelemelerimde de bahsettiğim gibi korkunun insanların kaçtığı şeylerle yüzleştirdiği açıkça ortadadır. Uzumaki ilk bakıldığında ne kadar sade bir korku hikayesi gibi gözükse de özünde sembolize ederek bize sunduğu şeyler var. Kasabadaki insanların sarmal yapıları adeta hipnoz olmuş bir şekilde incelemeleri ve onlara ilgi duymaları, bunun sonucunda saldırganlaşmaları, birbirlerine düşmeleri ve insansı olmayan davranışlar sergilemeleri bana insanların teknoloji bağımlılığını düşündürdü. Günümüz sosyal medyasında insanların nasıl bir hale gelebildiğini mangayı okumadan da görebiliriz fakat durumun korkunçluğunun yeterince farkında değiliz. Bu hikayelerin güzel yanı da bu. Aynı şekilde Little Nightmares 2 isimli video oyunu ile hikayeler benzemese de bu konu doğrultusunda fazlasıyla paralel gidiyorlar. Bir bakıma bu oyunun mangası diyebiliriz o yüzden. Hem bu oyunda hem de mangada da olaylar bununla sınırlı kalmıyor, okudukça aklınızda yeni bir detay canlanıyor. Ben sadece küçük bir örnek verdim, başka bir okur bunu farklı bir yönden yorumlayabilir veya farklı şeyler de görebilir.
Hikayemiz bir roman değil ,bir manga. O yüzden görsel detayları da fazlasıyla önemli. Mangakamız Junji İto'nun gerek karakter çizimleri gerek ise insanın içini ürperten kısımları büyük bir özen ve özveriyle çizdiği her sayfada belli oluyor. Basit bir sarmal gibi gözüken çizimlerde bile ilginç detaylar yakalıyorsunuz ve içiniz korku ile dolabiliyor. Bu da mangayı daha ilginç bir hale getirmiş.
Her korku eserinde olduğu gibi bu mangayı da basit bir hikaye olarak görmemek gerektiğini düşünüyorum. İnsanların ciddiye almadığı toplumsal sorunları insanları korkutacak şeylerle sembolize ederek anlatabilmek büyük bir başarı.
Evet manga bir kasabadaki insanların başına gelen paranormal bir lanet hikayesini anlatıyor ; peki vazgeçemediğimiz, onlar olmadan yapamadığımız bağımlılıklarımız da insanlığın laneti değil midir?
Stephen Grabinski ismini ilk gördüğüm zaman yazar için "Polonya'nın Poe'su" ya da "Polonya'nın Lovecraft'ı" ifadeleri dikkatimi çekmişti. Günümüzde bu iki yazarın ismiyle anılması benim de en çok dikkatimi çeken şey oldu ve hiç düşünmeden kitabı aldım.
Kitap toplam 14 ayrı…devamıStephen Grabinski ismini ilk gördüğüm zaman yazar için "Polonya'nın Poe'su" ya da "Polonya'nın Lovecraft'ı" ifadeleri dikkatimi çekmişti. Günümüzde bu iki yazarın ismiyle anılması benim de en çok dikkatimi çeken şey oldu ve hiç düşünmeden kitabı aldım.
Kitap toplam 14 ayrı hikayeden oluşmakta. Her biri birbirinden ayrı hikayeler gibi gözükse de aslında birbirlerine o kadar da bağımsız değiller. Bir tren yolculuğundan sonra tanınmayacak hale gelen yolcular, bütün yolculardan nefret eden bir konduktör, hayalet trenlerin sadece söylentilerde değil de raylarda gezindiği, gelişi olup dönüşü olmayan kör yollar ve bu yollara girip bir daha geri dönemeyen trenlerin olduğu bir evren aslında Hareket İblisi. Bu konuda editörleri de tebrik etmek gerekir, hikaye sıralaması özenle yapıldığı o kadar belli ki ardı ardına okuduğum hikayeler bana hiç de bağımsız gibi hissettirmedi. Kitaptaki her karakter aynı trenin yolcusuydu.
Peki nedir bu kitabı, bu evreni bu kadar özel kılan? Lovecraft eserlerinde de görebildiğimiz gibi yazarın bu evren içerisinde kutsallaştırdığı şeyler var (çoğunlukla demiryolları). Aslında en temelinde bunun üzerine kurulu bir düzen var ve evrenin kuralları da buna göre gelişiyor; sonrasında ise hikaye kendini bilinmeyen sırlara, birden gelişen kaotik bir ortama, gerçekliği belli olmayan trenlere ve aklını yitiren insanlara bırakıyor. Büyük bir Poe hayranı olmasının da etkisiyle Poevari bir anlatımla psikolojiyi, metafiziği ve felsefeyi hikayelerinin içerisine yediriyor. Fakat iki yazara göre daha şiirsel bir anlatımının olması yanında(en azından bazı hikayelerde) üslubuyla özgün kalmayı başarıyor. Bu yüzden de yazarımız kendi hikayelerinin "psikofantazi" veya "metafantazi" olarak tanımlanmasını istiyor.
Son olarak hikayelerin işleyişine değinelim. Çevre betimlemesi ve karakter tasvirleri her anlamıyla çok güçlü kaleme alınmış. Bir insanın trenler hakkında bu kadar fazla şey yazabilmesi, birçok farklı bakış açısıyla bakabilmesi beni bazı kısımlarda şaşırtmadı değil. Bunları yaparken hikayelerinin akıcılığından taviz vermiyor. İlgiyi sürekli canlı tutuyor ve sonunu merak ederek okumaya devam ediyorsunuz. Fakat hikayelerin bazı kısımları şiirsel anlatımdan ötürü okumayı da yavaşlattığı için zaman zaman kitaptan koparabilir fakat bunlara rağmen kitap bitince neden bu kadar önemli bir eser olduğu daha net anlaşılıyor.
Gotik atmosferinin içine çektiği, her bölümde sizi daha da içine çeken ve merak uyandıran bir konuya sahip, buram buram Tim Burton kokan bir iş. Gotik sinemasının günümüz Amerikan lisesi dönemine uyarlanmış fakat klasik gotik edebiyat ögelerinden de vazgeçmemiş olması diziyi…devamıGotik atmosferinin içine çektiği, her bölümde sizi daha da içine çeken ve merak uyandıran bir konuya sahip, buram buram Tim Burton kokan bir iş. Gotik sinemasının günümüz Amerikan lisesi dönemine uyarlanmış fakat klasik gotik edebiyat ögelerinden de vazgeçmemiş olması diziyi daha kıymetli yapıyor. Özellikle gotik edebiyatın önemli bazı isimlerinin ve yaşamları ile ilgili olayları diziye sembolitik şekilde yerleştirmeleri beni en çok tatmin eden şeydi.