Cadı 8/10 Seyir zevki yüksek bir filmdi (Ladies and gentleman her.. Anya Taylor Joy..) Sinematografi, kostüm, oyunculuklar mükemmeldi. Korku ögeleri taşıdığından dolayı çok hassas insanların izlemesini önermiyorum. (Bazı sahnelerde gözlerimi kapatmak zorunda kaldım ama o kadar ilgi çekiciydi ki filmi…devamıCadı 8/10
Seyir zevki yüksek bir filmdi (Ladies and gentleman her.. Anya Taylor Joy..) Sinematografi, kostüm, oyunculuklar mükemmeldi.
Korku ögeleri taşıdığından dolayı çok hassas insanların izlemesini önermiyorum. (Bazı sahnelerde gözlerimi kapatmak zorunda kaldım ama o kadar ilgi çekiciydi ki filmi yarım bırakamadım).
Mesajı gözümüze sokarak değil bizi düşündürerek vermesi de çok incelikli ve ustacaydı.
Dönemi yansıtmada çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Nitekim Püriten bir aileye odaklanması ile 17.yüzyılda insanların (özellikle filmde odaklandığımız kesimin) din ve dinî ögeler karşısında resmen nasıl 'eridiklerini' görüyoruz. Püriten kesim dini hayatının istisnasız her saniyesine uyguladığından onlar için hayatlarındaki her saniye Tanrı tarafından yargılanır. 'Bu yüzden daima tetikte olmalı ve günahlardan kaçınmalıyız.'
Başına kötü bir şey mi geldi? Tanrı senin yersiz kibrini kırmak ve sana kim olduğunu hatırlatmak için bir uyarıda bulundu. Davranışlarını düzelt.
Bu algıda yaşayan bir ailenin günahları simgelemelerini ve sonuçlarını izlemek oldukça ilgi çekiciydi.
Örneğin William karakterinin(dindar baba figürü) film boyunca bencillikten uzak durulması gerektiğinden ve Tanrı'nın emirlerine uyulması gerektiğinden bahsetmesi ancak 'yapmayın' dediği her şeyi bizzat kendisinin yapması. Ve filmin sonunda günahlarını kabul edip ölümünü kabullenmesi çok güzel bir detaydı.
Sonuç olarak aşırı hassas olmayan kişilere şiddetle öneriyorum.
Not: Eğer Püriten ailenin düşünceleri hakkında yanlış değindiğim bir kısım varsa ve bu konuda daha bilgili olduğunuza eminseniz yorumlarda doğrusunu belirtmekten çekinmeyin.
Sana Gül Bahçesi Vadetmedim 9/10 "İyi olmam gerekir. İyi olmak için bütün gücümle uğraşmak zorunda kaldım." Akıl hastası olan Deborah, içinde yaşadığı topluma uyum sağlayamadığı için bir yere ait olma içgüdüsüyle kendine hayalî bir dünya yaratır. Başlarda pek sorun yaratmasa…devamıSana Gül Bahçesi Vadetmedim 9/10
"İyi olmam gerekir. İyi olmak için bütün gücümle uğraşmak zorunda kaldım."
Akıl hastası olan Deborah, içinde yaşadığı topluma uyum sağlayamadığı için bir yere ait olma içgüdüsüyle kendine hayalî bir dünya yaratır. Başlarda pek sorun yaratmasa da ilerleyen zamanlarda Yr dünyası (Deborah'ın kafasındaki yaşam) ve gerçek dünya birbiriyle çatışmaya başlar. Bu da Deborah'ın gerek fiziksel gerekse zihinsel çöküşüne neden olur.
Kitap özyaşamöyküsel ögeler içerdiği için teknik açıdan bir roman sayılmayacağı yönünde eleştiriler almış olsa da çoğu eleştirmen, yazarın "akıl hastasının kafasında dönen düşünceleri" açıklaması ve betimlemesini oldukça başarılı bulmuş.
Benim de özellikle sevdiğim taraflar; kullandığı dil,okuyucunun empati duygusunu daima dürten o içten anlatım ve betimlemelerin ustalığı oldu.
Düşündürücü tarafı baskındı. Deborah'ın gerçek dünyaya dönmek için verdiği mücadele ilham vericiydi.
Veronika Ölmek İstiyor 7/10 "Nasıl olduğumu zaten biliyorum. Ve gövdemde sizin gördüğünüz değişiklerle hiç ilgisi yok olanların. Olan her şey ruhumda oluyor." Öncelikle kitabı çok beğendim. Paulo Coelho'nun okuduğum ikinci kitabı (birincisi Simyacı'ydı) ve eserlerinde kullandığı düşündürücü ancak yalın dili…devamıVeronika Ölmek İstiyor 7/10
"Nasıl olduğumu zaten biliyorum. Ve gövdemde sizin gördüğünüz değişiklerle hiç ilgisi yok olanların. Olan her şey ruhumda oluyor."
Öncelikle kitabı çok beğendim.
Paulo Coelho'nun okuduğum ikinci kitabı (birincisi Simyacı'ydı) ve eserlerinde kullandığı düşündürücü ancak yalın dili çok seviyorum. Kitapta en sevdiğim şey buydu. İki gün içerisinde bitirdim.
Veronika Ölmek İstiyor -adından da anlaşılacağı üzere- renkli ve refah dolu bir yaşam süren Veronica'nın hayatında bir şeylerin eksikliğini hissettiğinden intihar girişimine bulunması,devamında da bir akıl hastanesine yatırılmasıyla başlıyor.
Her istediğine sahipmiş gibi duran bu kadının neden intihar etmeye çalıştığını başta anlamlandırmadım ancak;
♪"İnsanlar ancak koşullar buna el verdiğinde delirme lüksüne sahiptirler." değil mi?
Akıl hastanesine yattıktan bir süre sonra kısa bir ömrü kaldığını öğrenen Veronica'nın önceleri kendini tekrar yaşama isteği duymasın diye zorladığı kısımlar benim için çok etkileyiciydi.
♪"Var olmayan bir geleceğe umutla bakmaktan vazgeçecekti.Düşünceleri hep geçmişe dönük kalmalıydı ki yaşama dönmek gibi isteklere kapılmasın."
Ayrıca -kitaptaki ana mekan akıl hastanesi olduğundan- deliler ve delilik üzerine oldukça düşündürücü sayfalar da okuyoruz. Sadece Veronica'nın değil diğer bazı hastaların hikayelerine de değiniliyor.
♪"Kendi dünyasında yaşayan herkes delidir. Şizofrenler, psikopatlar, manyaklar. Yani başkalarından farklı olanlar."
Son olarak kitabın sizi yaşam konusunda demoralize edeceğine ilişkin önyargılarınız varsa -ki başta benim vardı- önyargılarınızı kırın ve bir şans verin. Çünkü hayat ve hayatın anlamı üzerine size güzel mesajlar veriyor.
♪"Peki ya biraz daha savaşsaydı?"
Tavsiye ediyorum ve bu kitabı okumam için ödünç verip bu alıntıları almama izin veren iclal'ime teşekkürlerimi sunuyorum:)💘
4/10 Neden bu kadar çok sattığını anlayamadığım,bana sorarsanız edebi değeri sıfır olan bir kitap. O kadar para verip aldığım bir kitaptan siz ne beklersiniz bilmem ama ben beni düşündürmesini, en azindan bir şeyler hissettirmesini beklerim ama bu kitapta kendimi zorlamama…devamı4/10
Neden bu kadar çok sattığını anlayamadığım,bana sorarsanız edebi değeri sıfır olan bir kitap.
O kadar para verip aldığım bir kitaptan siz ne beklersiniz bilmem ama ben beni düşündürmesini, en azindan bir şeyler hissettirmesini beklerim ama bu kitapta kendimi zorlamama rağmen ne düşündürdü ne de duygulandırdı.
Öyle ki normalde kitaplarına çok değer veren bir insan olarak garip bir şekilde,bunu kitaplığımda saklama gereği dahi görmeden ikinci el kitap alan bir yere sattım. Hiç de üzülmedim.
Toplumsal normların bireyin üstünde oluşturduğu baskılardan, cinsiyet tabularından vs bahsediyordu ancak zaten bunların bilincinde olan ve bu konular hakkında daha kaliteli yazılar okumuş olan birisi için tatmin edici nitelikte değildi.
İlla bireyi anlamak isterseniz daha iyi kitaplara yönelebilirsiniz şahsımca.
7/10 Muhtemelen çoğunuzun daha önce izlediği bir dizi olduğu için direkt bana hissettirdiklerinden bahsetmek istiyorum. Çünkü önerir miyim önermez miyim sorusunun cevabı bende bulunmuyor :) Çok alakasız akşam akşam aklıma geldi bu dizi. İzlediğim zamanlar -ki yaşım gerçekten çok küçüktü-…devamı7/10
Muhtemelen çoğunuzun daha önce izlediği bir dizi olduğu için direkt bana hissettirdiklerinden bahsetmek istiyorum. Çünkü önerir miyim önermez miyim sorusunun cevabı bende bulunmuyor :)
Çok alakasız akşam akşam aklıma geldi bu dizi. İzlediğim zamanlar -ki yaşım gerçekten çok küçüktü- ilk bölümlerini izler izler bırakırdım. Sonra tekrar ilk bölümlerini izlerdim. (Kısaltılmış bir kitabı da vardı elimde ve onu da aynı şekilde okurdum.)Bir türlü ilerlesin istemezdim çünkü eskisi kadar toz pembe olmadığını hissediyordum ileriki bölümlerin.
İlk bölümlerde Feride'nin okul maceraları.. Gözleri daha parlak olsun diye gözüne limon sıkmaları, dudağına biber sürmeleri (yanlış hatırlamıyorsam) ve benim bunlara özenip yapmaya yeltenişlerim..
Çok eğlenceli çok güzel bir dizi bana göre. Ama tekrar açıp izlesem beğenir miyim bilemiyorum. Muhtemelen zaman kaybı olarak görürüm.
Ancak dönemin havasını ve toplumun tutumunu gerek müzikler gerekse kostümler aracılığıyla gayet güzel hissettiriyor. Kitabını da okumanızı ve zamanında tüm ülkeyi etkileyen bu eserden sizin de ne kadar etkilendiğinizi paylaşmanızı tavsiye ediyorum.
İyi okumalar ve keyifli seyirler!💘
📺Frequency 9/10 Çok sık film izlemiyor olmama rağmen bayıla bayıla birkaç defa izlediğim o sürükleyici film. Şans eseri TRT2'de görüp, "burada yayımlanıyorsa kalitelidir herhalde yaa" diyip izlemeye başlamıştım. Başlarda kafam karışsa da ilerleyen dakikalarda hipnotize olmuşçasına izlemiştim. Heyecan,merak,gerilim -hatta belki…devamı📺Frequency 9/10
Çok sık film izlemiyor olmama rağmen bayıla bayıla birkaç defa izlediğim o sürükleyici film.
Şans eseri TRT2'de görüp, "burada yayımlanıyorsa kalitelidir herhalde yaa" diyip izlemeye başlamıştım. Başlarda kafam karışsa da ilerleyen dakikalarda hipnotize olmuşçasına izlemiştim.
Heyecan,merak,gerilim -hatta belki biraz dram- içeren muhteşem bir film. Keşke vaktim olsa da tekrar izleyebilsem.
Muhtemelen 'Kafasını fırına sokarak intih@r eden kadın şair' diye tanıdığınız Sylvia Plath'ın tek romanı "Sırça Fanus"tan ve bana hissettirdiklerinden bahsetmek istiyorum. Plath'ın "Amerikan Edebiyatının melankolik prensesi" olarak anılmasının nedenini bize gösteren bir kitap. Yarı otobiyografik olan bu eseri okurken sürekli…devamıMuhtemelen 'Kafasını fırına sokarak intih@r eden kadın şair' diye tanıdığınız Sylvia Plath'ın tek romanı "Sırça Fanus"tan ve bana hissettirdiklerinden bahsetmek istiyorum.
Plath'ın "Amerikan Edebiyatının melankolik prensesi" olarak anılmasının nedenini bize gösteren bir kitap. Yarı otobiyografik olan bu eseri okurken sürekli yazarın trajik yaşam öyküsü aklıma gelip durdu. Doğrusu okuduklarımın gerçek olduğunu bilmek,çoğu zaman tüylerimi ürpertti.
Kitapta modern dünyada bireyin yaşadığı yalnızlaşma ve yabancılaşma Esther karakteri üzerinden anlatılıyor. Karakterin bakış açısından hikâyeyi okumamız, dilin oldukça duru ve içten olması, kurgunun sağlamlığı ile yüksek bir puanı sonuna kadar hak eden bir kitap.
Okuduklarından çok etkilenen bir insansanız bu kitabı hassas olduğunuz zamanlarda okumanızı önermem zira yazan her bir satır benim kalbimi kırdı, bunalmış ve kafası karışık bir karakteri okutmak beni de öyle yaptı.
"..Çünkü nerede olursam olayım-bir gemi güvertesinde, Paris'te bir sokak kafesinde ya da Bangkok'ta- hep aynı sırça fanusun içinde kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım.."
O kasvetli havasına sizi de sokmayı başarıyor. Eğlenmek için güle oynaya gittiğim bir falcının daha ben anlamadan etrafımı büyüsüyle sarmalaması gibi hissettirdi. Bilmiyorum anlatabiliyor muyum. Sylvia olsaydı muazzam betimlemeleri ve benzetmeleri ile harikalar yaratırdı diye düşünmedim değil..
Beni düşündüren ve içimdeki duyguları harekete geçiren, kasvetli bir kitaptı. Yazımda bahsetmiş olduğum kişiler hariç herkese öneriyor ve yazımı bana çok 'tanıdık' hissettiren şu satırlarla bitirmek istiyorum.
"Yer inanılmaz derecede güvenilir gelmişti.
Zaten düştüğüm ve daha fazla düşemeyeceğimi bildiğim için rahattım."
📺The Shining:10/10 "Hiçbir şey hiçlik kadar baskı yapamaz insan ruhunda." HA- Rİ- KA İzlemeyen bir ben kalmıştım herhalde,ben de izledim. Eksik kalır mıyım hiç? Sanki tüm sinemaseverler benim film yorumumu bekliyormuş gibi bitirir bitirmez bu satırları yazıyorum efenim. Hayatımda ilk…devamı📺The Shining:10/10
"Hiçbir şey hiçlik kadar baskı yapamaz insan ruhunda."
HA- Rİ- KA
İzlemeyen bir ben kalmıştım herhalde,ben de izledim. Eksik kalır mıyım hiç? Sanki tüm sinemaseverler benim film yorumumu bekliyormuş gibi bitirir bitirmez bu satırları yazıyorum efenim.
Hayatımda ilk defa bir psikolojik gerilim filmi izledim. (Ya da psikolojik gerilim filmi olduğunu cidden hissettirebilecek kapasitede mi demeliyim?) Ve izlediğim için çok mutluyum.
"Tamam anladık ceren sevdin sevdin de neresini sevdin onu anlat" dediğinizi duyar gibiyim.
Oyunculukların harika ötesi oluşu karakterlere daha özel bir ilgi duymamı sağladı. Normalde odaklanma problemi yaşıyorum ama bu filmde karakterin her bir hareketinden bir mana,subliminal bir mesaj olduğunu düşündüğümden pür dikkat izledim.
Örneğin araştırırken gördüğüm bir inceleme yazısında bir kullanıcı aslında filmin Kızılderili soykırımına gönderme olduğunu söylüyordu.Otelin iç dizaynında Kızılderili motiflerinin kullanılması,Jack'in "beyaz adam"ı simgelemesi,Overlook(görmezden gelme manasına gelir ki bu da soykırıma gönderme olabilir) otelinin Kızılderili mezarlığının üstüne inşa edilmiş olması ve Kızılderili lanetinin Jack'e yani "beyaz adam"a yapışmış olması ihtimalidir bize bunu düşündüren.
Film konusu itibariyle paranormal olaylar içermesine rağmen o kadar *gerçek* ki gerilimi hissetmemeniz imkansız. Zira ben filmi izlerken gerginlikten ellerim terliyordu.
Ve çenemi sıkmaktan başım ağırdı.(hâlâ devam ediyor 😭)
Jumpscare ve olağanüstü garip yaratıklar içermeyen kaliteli bir yapım olduğunu düşünüyorum. Bizi direkt "insan"la yani olduğumuz varlığın gerçekleri ve korkutucu tarafıyla yüzleştiriyor.
Konusuna çok girmeyeceğim çünkü spoiler muhabbetini hiç sevmem. Bu yüzden hiçbir yazı okumadan izlemeye başladım. Size de öyle yapmanızı öneriyorum.
🪷Udi: 7/10 "...Şimdi yalnız kendisi ağlıyordu. Udu, ağlamak isteyen bu zavallının gözyaşlarının akmasına yardım ediyordu. O maharetlere, o hazin parçalara ancak Bedia'nın ahının kıvılcımlarına eşlik eden udun bir sonraki iniltisi cevap veriyordu. Başka takdir, başka heveslendirme olmadığı gibi yanında başka…devamı🪷Udi: 7/10
"...Şimdi yalnız kendisi ağlıyordu. Udu, ağlamak isteyen bu zavallının gözyaşlarının akmasına yardım ediyordu. O maharetlere, o hazin parçalara ancak Bedia'nın ahının kıvılcımlarına eşlik eden udun bir sonraki iniltisi cevap veriyordu. Başka takdir, başka heveslendirme olmadığı gibi yanında başka bir ses ve seda da yoktu..."
Udi, müziğe yetenekli bir kız çocuğunun aldığı müzik eğitimi sayesinde yetişkinliğinde ayakta kalmasının serüvenini anlatır.
Kitabın konusunu, biçemini beğenmiş ve bir günde bitirmiş olmama rağmen bazı teknik kusurlar ve anlatıcının birden fazla kez kendisiyle çatışması nedeniyle ortalama bulduğum bir kitap.
Olaya dayalı olduğu için konudan ve karakterlerden daha fazla bahsetmeyeceğim. Ancak verilen mesajlar hakkında uzatmadan fikrimi belirtmek istiyorum.
Öncelikle kitapta oldukça baskın ve belirgin bir şekilde "iffet" vurgusu yapılıyor. Kitaptaki çatışma iffetli ve iffetsiz arasında ama bu sadece kadınlara indirgenerek yapılmış.
Örneğin geçimini "iffetsiz" yollarla sağlayan bir kadın olan Helula'dan söz ederken (daha kitabın ilk bölümünde) oldukça saldırgan ve subjektif yaklaşım sergilenmiş.
Teknik açıdan kusuruna da bu noktadan değinmek isterim:Anlatıcının olayın içine aşırı dahil olması..
Dürüst olmak gerekirse bir klasik olmasaydı böyle amatörce(?) bir kitabı okumazdım. Ancak dönemin eğlence, müzik kültürü ve kadınların giyim tarzı hakkında bilgi edinmemizi sağlıyor.
Ben Türk Edebiyatı Klasikleri okuyacakların mutlaka Fatma Aliye de okuması gerektiğini düşünüyorum. Fakat belki de "Refet" daha mantıklı bir seçim olur?
Tabii kitabın akıcılığına değinmeden de olmaz. Hiç sıkmadı ve sürükleyiciydi. Zamanı olmayanlar için Refet'e kıyasla daha makuldür
Bu yüzden bunu da öneririm.
Ayrıca kitapta oldukça ilginç ve kulağa hoş gelen isimler vardı ancak anlamlarını araştırmama rağmen çoğunu bulamadım.
Bedia: Beğenilen, değeri bilinen yeni şey
Helula: ?
Naume: ?
Mâil: ?