Ya siz?" diye sordu Oblomov. "Siz, âşık değilsiniz..." "Aşık değilim, hayır... O kelimeyi sevmiyorum. Sizi seviyorum!" deyip uzun uzun Oblomov'a baktı, sanki kendisinin de gerçekten sevip sevmediğini kontrol etmek istermiş gibi. "Sevi... yorum!" diye heceledi Oblomov. "İyi de anneyi, babayı,…devamıYa siz?" diye sordu Oblomov. "Siz, âşık değilsiniz..."
"Aşık değilim, hayır... O kelimeyi sevmiyorum. Sizi seviyorum!" deyip uzun uzun Oblomov'a baktı, sanki kendisinin de gerçekten sevip sevmediğini kontrol etmek istermiş gibi. "Sevi... yorum!" diye heceledi Oblomov. "İyi de anneyi, babayı, dadıyı, hatta bir köpeği bile sevebilirsiniz. Bütün bunlar kapsayıcı ve ortak bir "seviyorum" sözcüğüyle anlatılabilir. Tıpkı sevdiğiniz gibi eski bir..."
Spoiler içeriyor
"Ne kadar insanca bir duygu! Çocukken hepimiz arkamızda duran güçlü anne babalar isteriz" ..... "İdam sehpasına giden bir mahkûm kadar umutsuz ve çaresiz bakıyor gözleri. Dünyaya gözlerini açtığı günden itibaren hiç sevilmemek, hiç kabul görmemek, bir de üstelik suçlanmak zor…devamı"Ne kadar insanca bir duygu! Çocukken hepimiz arkamızda duran güçlü anne babalar isteriz"
.....
"İdam sehpasına giden bir mahkûm kadar umutsuz ve çaresiz bakıyor gözleri. Dünyaya gözlerini açtığı günden itibaren hiç sevilmemek, hiç kabul görmemek, bir de üstelik suçlanmak zor iş. Nietzsche'nin o ünlü sözü geliyor aklıma: "Kaderimizi sevmeliyiz." İçinde bolca acı da olsa kaderimizi sevmekten başka çaremiz yok ki...Tüm acılarımız için Freud bize anne babalarımızı, Marx ise toplumdaki üst sınıfları suçlamamız gerektiğini söylüyor. Hindistan karma düşüncesine göre ise hayatımız kendi ektiklerimizin bir meyvesidir ve kendimizden başka kimseyi suçlayamayız.
Aslında sorun kimi suçlayacağımız değil, hayatla, sorunlarımızla, acılarımızla nasıl başa çıkacağımız."
....
"- Sevmek için tanımak lazım...
Tanımak için de karşılıklı konuşmak gerekiyor. Tanımadığımız birilerini sevmek de mümkün değil, nefret etmek de. Ama bugün bütün dünya tanımadığı birtakım insanlardan nefret etme, onları yargılama peşinde. Sence de bu yanlış değil mi?"
"Deli misiniz siz?" diye sordu delikanlı biraz uzaklaşınca. "Onu neden böyle yanıtladınız?" "Sana hayatın çok basit bir yasasını göstermek için: Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları. Peki, neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar." .... Bir hain…devamı"Deli misiniz siz?" diye sordu delikanlı biraz uzaklaşınca. "Onu neden böyle yanıtladınız?"
"Sana hayatın çok basit bir yasasını göstermek için: Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları. Peki, neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar."
....
Bir hain olsa da mı?"
"İhanet, senin beklemediğin bir darbedir. Ama sen yüreğini tanıyacak olursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır. Çünkü onun düşlerini ve arzularını tanıyacaksın ve onları hesaba katacaksın. Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek. Böylece, kendisinden beklemediğin bir darbe indirmeyecektir kesinlikle sana."
..
"Yüreğimizi neden dinlemeliyiz?" diye sordu, mola verdikleri akşam.
"Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır."
"Yüreğim sıkıntılı, çalkantılı," dedi delikanlı. "Düşler görüyor, heyecanlanıyor ve bir çöl kızına âşık. Bana bir yığın şey soruyor, çöl kızını düşündüğüm zaman, geceler ve gündüzler boyu beni uykusuz bırakıyor."
...
"Seni seviyorum, çünkü bütün Evren sana ulaşmam için işbirliği yaptı."
...
Ama şimdi önemli bir şeyi anlıyordu: Bir şeye karar vermek, başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.
Spoiler içeriyor
İnsanın kalbini anlamak olanaksız bir şey! O kadar sevdiğim, o kadar bağlı olduğum senden uzaklaşıyorum ve bundan mutluluk duyuyorum! ... Kalbime küçük ve hasta bir çocuğa bakar gibi bakıyorum. ... Sana geçen gün resim sanatı ile ilgili olarak söylediğim şeyler…devamıİnsanın kalbini anlamak olanaksız bir şey! O kadar sevdiğim, o kadar bağlı olduğum senden uzaklaşıyorum ve bundan mutluluk duyuyorum!
...
Kalbime küçük ve hasta bir çocuğa bakar gibi bakıyorum.
...
Sana geçen gün resim sanatı ile ilgili olarak söylediğim şeyler elbette edebiyat için de geçerli, ama mükemmeli görmek ve onu ifade etme cesaretini göstermek şartıyla, elbette bu da az sözle çok şey söyleyerek oluyor.
...
Dünyada en çok çocukları kendime yakın buluyorum. Onları seyrederken, en ufak şeyde bile, gün gelip de çok ihtiyaç duyacakları tüm erdemlerin, tüm güçlerin mayasını görünce, inatçılıklarında gelecekteki tutarlılığa ve karakter sağlamlığına, yaramazlıklarında dünyanın tehlikelerine teğet geçen mizah ve umursamazlığa bakınca, her şey öylesine bozulmamış, öylesine bütünlük içinde ki!
...
Bu dünyada birinin diğerini anlaması o kadar kolay bir şey değil.
...
Ararsanız, aşkınıza karşılık verecek değerli birini bulursunuz
Spoiler içeriyor
Her şey önceden belirlenmiş mi diyorsun ? Hiç söz hakkımız yok mu ? O kadar kötü bir şey mi ? Benim dünyamda seçim hakkı var . İstediklerimi yapabiliyorum. Bir örnek ver Bir erkek bir kadına yemek yapıyor. Kadin yemeyi kabul…devamıHer şey önceden belirlenmiş mi diyorsun ?
Hiç söz hakkımız yok mu ?
O kadar kötü bir şey mi ?
Benim dünyamda seçim hakkı var . İstediklerimi yapabiliyorum.
Bir örnek ver
Bir erkek bir kadına yemek yapıyor. Kadin yemeyi kabul ediyor .Adam içki koyuyor .Kadın içmeyi kabul ediyor Kadehler birbirini takip ediyor .Ve kadin Fransiz şarabını çok sevdiğini fark ediyor
İkinci şarabi kendi özgür iradesiyle açıyor
Hayir .
Aşçılığına çok güveniyorsun galiba .
Hayir daha once seni etkileyen ama farkinda olmadığın bir sürü faktör var
Birini söyle .
Peki.
Alkolle olan ilişkin.Ailenin alkolle ilişkisi.Dilindeki tat tomurcuklarının genetiği, bu şarabin şu an sana muhteşem gelmesini sağlayan bir yapıda olmaları .Odanın sıcaklığı içinde bulunduğun ruh hali birlikte içtiğin kişi .
Demek istediğim özgür irade diye bir şey yok. Bir yanılsama ama hoş bir yanılsama .
Spoiler içeriyor
"Kendinizden şüphe etmeye başladığınız zaman," dedi yeniden seyirciye dönerek, "korktuğunuz zaman şunu hatırlayın. Değişimin temeli cesarettir ve bizim kimyasal tasarımımızda değişmek var. Bu yüzden yarın uyandığınızda kendinize söz verin. Kendinizi tutmak yok. Neyi başarıp başaramayacağınız konusunda başkalarının fikirlerine tabi olmak…devamı"Kendinizden şüphe etmeye başladığınız zaman," dedi yeniden seyirciye dönerek, "korktuğunuz zaman şunu hatırlayın. Değişimin temeli cesarettir ve bizim kimyasal tasarımımızda değişmek var. Bu yüzden yarın uyandığınızda kendinize söz verin. Kendinizi tutmak yok. Neyi başarıp başaramayacağınız konusunda başkalarının fikirlerine tabi olmak yok. Ve artık hiç kimsenin sizi cinsiyet, ırk, ekonomik durum ve din gibi işe yaramaz kategorilere sıkıştırmasına izin vermek yok. Yeteneklerinizin kış uykusuna yatmasına izin vermeyin, hanımlar. Kendi geleceğinizi tasarlayın. Bugün eve gittiğinizde ben neyi değiştireceğim diye sorun kendinize. Sonra da işe koyulun."
...
İnsanın uyum sağlayamadığını hissetmesi korkunç bir şey," diye devam etti Elizabeth istifini bozmadan. "Insan doğası gereği ait olmak ister, biyolojimizin bir parçası bu. Fakat toplumumuz hiçbir zaman kendimizi ait olacak kadar yeterli hissedemememize sebep oluyor. Anlatabiliyor muyum, Phil? Çünkü kendimizi cinsiyet, ırk, din, siyaset, okullar gibi işe yaramaz ölçütler üzerin-den değerlendiriyoruz. Hatta boy ve kilo bile..."
...
Harriet'a göre erkeklerle kadınlar arasında dağlar kadar fark vardı. Onlar şımartılmak isterdi, egoları kırılgandı, kadınların zekâ ya da yeteneğinin kendilerininkinden üstün olmasına tahammül edemezlerdi. "Harriet, bu çok saçma," diye karşı çıktı Elizabeth. "Erkekler de kadınlar da insandır. Ve insanlar olarak hepimiz yetiştirilme tarzımızın ürünü, yavan eğitim sistemlerimizin kurbanı ve kendi davranışlarımızın sorumlusuyuz. Kısacası kadınların erkeklerden düşük görülmesi de erkeklerin kadınlardan üstün sayılması da biyolojik değil, kültürel. Ve tüm bunlar iki kelimeyle başlıyor: pembe ve mavi. Sonra da her şey çığ gibi büyüyerek kontrolden çıkıyor."
Spoiler içeriyor
-Üretim hatası mı ? -Defolu ürün yapmam ben. --Bu Tanrı'yı sen mi yaptın? -Elbette ! Kendi ellerimle . -Sen mi Tanrı'yı yaptın, o mu senin yaptı? -Hepimizi o yarattı. Ben sadece heykellerini yapıyorum . -Neden heykel yapıyorsun? -Ona ibadet etmek…devamı-Üretim hatası mı ?
-Defolu ürün yapmam ben.
--Bu Tanrı'yı sen mi yaptın?
-Elbette ! Kendi ellerimle .
-Sen mi Tanrı'yı yaptın, o mu senin yaptı?
-Hepimizi o yarattı. Ben sadece heykellerini yapıyorum .
-Neden heykel yapıyorsun?
-Ona ibadet etmek için. Dertlerimizi anlatmak için.
-İçinde telsizi var ? Bizi nasıl duyuyor ?
-Tanrının telsize ihtiyacı yoktur .Bizi doğrudan duyar.
-Doğrudan mi? O zaman heykel ne için?
-Tanrı'ya inanmanın insanın ümitlendirdiğine çilelere katlanma gücü verdiğine katılıyorum.
Ama sorum var .Hangi tanrıya inanayım?Tanrı tektir diyorsunuz.Ben değil diyorum .İki Tanrı var .Biri bizi yarattı. Diğerini siz yarattınız.Bizi yaratanTanrı'yı hiç bilmiyoruz .
Ama sizin uydurduğunuz Tanrı tıpkı sizin gibi . Dar kafalı . Rüşvet alıyor, yalan vaatlerde bulunuyor .Zenginleri kabul ediyor ,yoksulları bekletiyor. Pohpohlanmayı seviyor.Sizi korku içinde yaşatıyor. Benim doğru numaram basit. Bizi yaratan Tanrı 'ya inanın.
Spoiler içeriyor
Genellikle ,sıfır anlamı hiçliktir ama aslında muazzam bir gücü vardır . Herhangi bir sayıyı yok edebilir veya her şeyini alabilir. Parayı çok yapan şey başındaki rakam değil ,sonundaki sıfır sayısıdır. Kök içinde sıkışmış bir sayı sadece iki yolla çıkar .Karesi…devamıGenellikle ,sıfır anlamı hiçliktir ama aslında muazzam bir gücü vardır . Herhangi bir sayıyı yok edebilir veya her şeyini alabilir. Parayı çok yapan şey başındaki rakam değil ,sonundaki sıfır sayısıdır. Kök içinde sıkışmış bir sayı sadece iki yolla çıkar .Karesi alınırsa ya da sıfır gibi güçlü bir sayıyla karşılaşırsa .
Spoiler içeriyor
"Doktor Neuman herkesin bir maske taktığını mi söylüyorsunuz ?" " Bu doğru Wendy " " Benzetme yapmak gerekirse ,hepimiz maske takıyoruz. " " En karanlık arzularımızı kimliğimizde saklar toplumda kabul edilebilir bir görüntüye bürünürüz. "