👥Polisiye tarzda okuduğum kitaplar arasında en ilginç ve bir o kadarda sürükleyici kitap olabilir kendileri. Kurgu hem fantastik efsanelerden besleniyor hem de sırlar ve cinayetlerle gelişiyor. 🕌🪦Kimya adındaki kızımız babasına mesneviliğe ve tasavvufa gönül vererek bu uğurda annesini ve kendini…devamı👥Polisiye tarzda okuduğum kitaplar arasında en ilginç ve bir o kadarda sürükleyici kitap olabilir kendileri. Kurgu hem fantastik efsanelerden besleniyor hem de sırlar ve cinayetlerle gelişiyor.
🕌🪦Kimya adındaki kızımız babasına mesneviliğe ve tasavvufa gönül vererek bu uğurda annesini ve kendini terk ettiği için çok kızgındır. Yıllarca babasına ve onun inandığı herşeye mesafeli yaklaşmıştır.
Otuzlu yaşlarında bir gün işi sebebiyle yanan bir otelde şüpheli bir durumu araştırmak için gelir ve böylece babasının memleketine de ayak basmak zorunda kalır. Geldiği andan itibaren kendisi oldukça tuhaf olaylara şahit olur ve bizler bu olayları yaşarken bazen onu gözünden bazense geçmişe dönüp hikayeleri şemsin gözünden izlemekteyiz. Kitabın son cümlesine kadar yaşananların gerçekmi yoksa rüyamı olduğunu ayırt edememiz de cabası.🦳☀️
Okuduğum ilk ahmet ümit romanıydı ve bugüne kadar okumadığım için oldukça pişmanım. Ayrıca kitaptan sonra hikayelerin geçtiği konya gibi bir şehirde yaşamama rağmen hem mesneviliğe hemde mevlananın hikayesine dair hiçbir şey bilmediğimi farkettim. Zaten bu tarz hikayelerle benim gibi efsanelere bayılan birisini içine çekememesi oldukca zordu.
Sadece kitaptan sonra ufak çaplı bir araştırma yapınca bazı yerlerin uyuşmadığını gördüm ki buda kurgu bir kitap için çok normal. (Mesela mevlananin küçük oğlu ile kimya hatunun hikayesi çok ilgimi çekse de hiçbir kaynak bulamadım.) Yakında bu konuda bir filmde çıkacakmış onuda izlemeyi düşünüyorum umarım kafamda eksik kalan bir iki yeri doldurmaya yardımı olur. Kısacası bu kitabı polisiye + Mistik okuyan, seven çoğu kişinin seveceğinden şüphem yok şans verin.🕵🏻♀️🕵🏻♂️
Kimseye zarar vermedim. Kimse de bana zarar vermedi . Hiç kimse bana yardım etmez ama. Aslına bakarsanız, Bir grup hiçkimse Hiç de fena olmazdı. Hiçkimselerle birlikte - neden olmasın? - bir geziye çıkmak isterdim. Tabii dağlara doğru, Başka nereye olacaktı…devamıKimseye zarar vermedim.
Kimse de bana zarar vermedi .
Hiç kimse bana yardım etmez ama.
Aslına bakarsanız,
Bir grup hiçkimse
Hiç de fena olmazdı.
Hiçkimselerle birlikte
- neden olmasın? -
bir geziye çıkmak isterdim.
Tabii dağlara doğru,
Başka nereye olacaktı ki?
Tüm bu hiçkimseler nasıl da itişirler,
Kol kola girerken ve
Sayısız ayakları birbirine
Böyle yakın basarken?
Öyle keyifle gezeriz ki!
Rüzgâr aramızda uğuldar
ve aramızda boşluklardan
öylece akıp geçer
Boğazımız şişer
ve dağlarda
özgürdür kuşlar gibi!
Birden şarkılara
Başlamamamız
Bir mucize adeta.
Sanırım ilk defa bir filmi izlerken başrole sempati duyabilmek için kendimi bu kadar zorladım. Filmi izlerken sahneler çok sakin olmasına rağmen konuşmalar ve tempoyla gerildiğimi hissettim ve bence bu filmi iyi yapan temel şey yönetmenin başarısı. Filmin 2 saatlik süresiyse…devamıSanırım ilk defa bir filmi izlerken başrole sempati duyabilmek için kendimi bu kadar zorladım. Filmi izlerken sahneler çok sakin olmasına rağmen konuşmalar ve tempoyla gerildiğimi hissettim ve bence bu filmi iyi yapan temel şey yönetmenin başarısı. Filmin 2 saatlik süresiyse bana çok fazla geldi. Mahkeme sahnelerindeki geriye dönüşler iki davanın ayrı ayrı ama aynı anda işlenmesi çok hoşuma gitti. Oyunculuklarda gayet başarılıydı özellikle Jesse eisenberg rolün altından başarılı bir şekilde kalkmış onun haricinde Andrew garfield'a da rol inanılmaz yakışmış. Filmi izledikten sonra ilgimi çeken bişey de filmin Mark Zuckerberg'i sevdirmek gibi bir çabası yoktu ki film sonrasındaki röportajların hiç birinde adam kendini savunmamış veya olanları reddetmemiş yani olayların gerçeği yansıttığını varsayarsak biraz üzücü. 7/10
~Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden.…devamı~Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
~Can Yucel
Spoiler içeriyor
Aynı kitabın anladığım kadarıyla sonradan bir satış stratejisi için ismi değiştirildiğinden çok fazla basımı var. Şuan yorum yaparken bile hangi kitaba yorum yapacağımı bilemesem de tercihimi orijinalinden yana kullanmaya karar verdim. Kitap bu güne kadar gözümü korkuttuğu için çok pişmanım…devamıAynı kitabın anladığım kadarıyla sonradan bir satış stratejisi için ismi değiştirildiğinden çok fazla basımı var. Şuan yorum yaparken bile hangi kitaba yorum yapacağımı bilemesem de tercihimi orijinalinden yana kullanmaya karar verdim.
Kitap bu güne kadar gözümü korkuttuğu için çok pişmanım iki günde çok rahat okudum. Orijinal dilinde de okuyabilmeyi çok istiyorum.
Dönemin şartları göz önüne alındığında -aşkını, kızgınlığını, arzularını ve isteklerini dahi sesli bir sekilde belirtemedigin bir dönemde- kadın olmak helede kadın bir yazar olmak ve yazılarında güçlü kadın karakterler bulundurmak kolay olmasa gerek. Bir yerde kendisinin hiç bir zaman istediği adamla evlenip çocuk sahibi olamadığını bu yüzden kendi istediği mutlu sona kavuşamadığını ve bunun için yazdığı tüm kitaplardaki kadın karakterlere mutlu son yazdığını okumuştum.
Baş rolümüz Elizabeth'in içinde yaşadığı dönemin şartlarına rağmen tâliplerini reddedebilecek duruşta olması, hayatı hakkında kararlar alırken kimseye boyun eğmemesi, aşka inansa da duygularının kontrolünü elinde tutması, mantığıyla hareket etmesi, onu çoğu zaman zor durumda bıraksalar da ailesine verdiği değeri saklama ihtiyacı duymaması, özellikle ablası ve yengesiyle olan ilişkisi, pratik zekası ve beraberinde gelen açık sözcülüğü... daha uzun süre sayabilirim. Hepsi okurken hayran olunası özellikler. Elizabeth dışında ablasının zarafeti, mr.darcy'nin sonlardaki tutumu, mr.bingley'nin kibarlığı ve mr.bennet'in alaycı dili gibi çok beğendiğim karakter ve tutumlar olduğu gibi kanser olduğum karakterlerde vardı Lydia'nın yüzsüzlügü, annesi ve kardeşlerinin görgüsüzlüğü, mrs.bingleyin kibri ve mr.colinsin tüm özellikleri oldukça aşağılıktı.
Tek eleştirim kitabın sonu benim için biraz kısa tutulmuş bir son gibiydi. 57 bölüm boyunca tanışmaları, birbirlerine karşı tutumları, kibir ve ön yargıları anlatılsa da gerçekten birbirlerini dinlemeye başlamaları 3 bölüm falan sürdü.
Bu arada Kitabın başlarında Elizabeth'i Lizzy veya Eliza gibi farklı isimlerle çağırdıkları için benim en başta kafam biraz karıştı lizzy'i farklı bir karakter bile zannettim. Okurken dikkat edilmesi gereken bir nokta.
Bu diziye iki ayrı diziymiş gibi yorum yapmak istiyorum çünkü uygulama tuhaf birşey yapmış anlamadım: 1:-) 100 bölüm süren normal kanıt; Bence türkiyede açık ara en başarılı polisiye dizisiydi. Orhan komiser ve selim ikilisine bayılıyordum gerçekten. Ayrıca bölümler mantık çerçevesinden…devamıBu diziye iki ayrı diziymiş gibi yorum yapmak istiyorum çünkü uygulama tuhaf birşey yapmış anlamadım:
1:-) 100 bölüm süren normal kanıt;
Bence türkiyede açık ara en başarılı polisiye dizisiydi. Orhan komiser ve selim ikilisine bayılıyordum gerçekten. Ayrıca bölümler mantık çerçevesinden bakıldığında çok başarılıydı. Absürt veya çok saçma dediğim şeyler nadirdir.
Gelmeyelim finale, benim için çok yarım kalmış bir dizi 3.sezonda tam işler heyecanlanmışken yeni karakterler ve olaylar girmişken yani dizi çok daha iyi bir noktaya geleceği yerde aslında sezon finali verdi ama son bölümde benim anladığım kadarıyla biraz siyasi olaylara değindiği için 4.sezon çekimleri başladığı hatta fragmanı bile verildiği halde iptal edildi tabi bir yandan gerçek hayatta katil ve suçlulara yol gösteriyor gibi bir sebepten olduğu da söyleniyor ama bence saçma o zaman neden şimdi bahsedeceğim devamı çekildi anlamadım o da en az bur önceki kadar detaylıydı.
2:-) Adı kanıt ateş üstünde olan 8 bölümlük bir devam dizimiz.
Kanıttan ayrı bir dizi olarak düşünürsek ben bu diziyi de polisiye açısından cok başarılı buldum ama onunda sonu inanılmaz saçma bitti büyük ihtimalle reytingler düşük olduğu için bitirmek amacıyla hızla çekilmiş bir bölümdü. O yüzden çok fazla yorumum yok.
Sadece biraz daha uzun sürseydi olaylar daha geniş ve güzel işlenebilirdi.
Başroldeki kıza çok ısınamadım bir de ömermiydi bi tane kötü karakter vardı, gerçekçi bir karakter değildi kötü olduğunu belirtmeye çok ugraşılmıştı kimsenin o kadar tek yönlü ve keskin olduğuna inanmıyorum. Onun dışında konuk oyuncuların performansları kanıttan daha iyiydi mesela.
Kısaca iki dizininde finaliden dolayı yüzüm gülmese de çok başarılı ve izlemeye değer diziler kanıt 9/10 ateş üstünde 7/10
Aslında dizinin tamamı yayınlanmadan yorum yapmayacaktım ama sabredemedim. Yeşilçamı konu aldığını ilk duyduğumda beni aşırı heyecanlandırmıştı bu yüzden büyük bir beklentiyle izledim ama ne yazık ki benim için biraz hayal kırıklığı oldu:( En önemlisi ben diziden beklediğim kadar yesilçam havası…devamıAslında dizinin tamamı yayınlanmadan yorum yapmayacaktım ama sabredemedim.
Yeşilçamı konu aldığını ilk duyduğumda beni aşırı heyecanlandırmıştı bu yüzden büyük bir beklentiyle izledim ama ne yazık ki benim için biraz hayal kırıklığı oldu:(
En önemlisi ben diziden beklediğim kadar yesilçam havası alamadım yani yesilçam denilince akla gelen bi atmosfer, ayrı bir samimiyet vardır ama o ortam yoktu dizide. Tamamen sektör entrikaları ve insanlar ne kadar da kötü olduğu falan. Bunlar zaten her dizide olan şeyler ben daha samimi ve sıcak bi yapım beklemiştim galiba.
Zaten danslar, konuşmalar yesilçamdan ziyade hollywoodu anımsatıyor. Çok daha bizden birşey çıkabilirdi ortaya.
Özellikle 2.bölümün son sahnesi bana cok fazla geldi ve ilerleyen bölümlerde dahada abartılacak gibi geldi umarım cok uzatmazlar.
Dizinin tamamını izlemeden olumsuz eleştiri yapmak istemiyorum ama off ne diyebilirim ki bu oyuncularla bu ekiple bu yönetmenle çok ama çok daha iyi bir iş çıkabilirdi ortaya.
Şimdilik ilk bölüm 7/10 ikinci bölüm 6/10
Beni kore dizeleriyle tanıştıran ve izlediğim ilk kore yapımı olur kendileri. Artık konusu ilgimi çeksede 2.5 saat ve bilmem kaç sezon süren yerli dizileri izlemek bana işkence gibi geliyor bende çoğu dizinin orjinalini izlemeye karar verdim.Bunlarında çoğunun zaten kore uyarlaması…devamıBeni kore dizeleriyle tanıştıran ve izlediğim ilk kore yapımı olur kendileri.
Artık konusu ilgimi çeksede 2.5 saat ve bilmem kaç sezon süren yerli dizileri izlemek bana işkence gibi geliyor bende çoğu dizinin orjinalini izlemeye karar verdim.Bunlarında çoğunun zaten kore uyarlaması oldugunu biliyoruz adamlar hem daha kaliteli iş yapıyorlar hemde çok daha tadında bırakıyorlar.
Ve diziye gelicek olursam izlemesi oldukça keyifliydi çoğu kore dizisinin bir yönüde bu sanırsam izlerken insanı germiyor ve mutlu hissettiriyor. Bu dizide sizi gülümseticek biraz komedi biraz romantik ufacık dram birazda fantastik izlemesi eğlenceli bir yapım.
Başrol karaktere ve IU'nun kişisel oyunculuğuna hayranlığımı belirtmeme gerek yok zaten.
İzleyeli uzun zaman olsada aklıma geldikçe hala tekrar açıp izlesemmi diye düşünüyorum.
Çoğu kore dizisi bende bu etkiyi bırakıyor sanırım.😋 8/10
Sonunda izlediğime pişman etmeyen bir netflix yapımı. Aslında dizi daha ilk çıktığında filme gitmeden önce kanalının önerilerinde gördüğüm halde ancak dizi iyice kendinden bahsettirince izleme fırsatı bulabildim. Diziyi ve konusunu uzun uzun anlatmayacağım zaten eminim izlemeyenler bile ufak tefek konusundan…devamıSonunda izlediğime pişman etmeyen bir netflix yapımı. Aslında dizi daha ilk çıktığında filme gitmeden önce kanalının önerilerinde gördüğüm halde ancak dizi iyice kendinden bahsettirince izleme fırsatı bulabildim. Diziyi ve konusunu uzun uzun anlatmayacağım zaten eminim izlemeyenler bile ufak tefek konusundan haberdarlardır.
Satranç ne kadar bana büyüleyici bir oyun gibi gelip ilgimi cezbetse de -maalesef oynamakta da pek iyi olduğumu söyleyemem- benim gibi satrançla içli dışlı olmayan birisinin bile kolaylıkla anlayabileceği bir şekilde fazla terim kullanılmamasını sevdim.
Beth'in karakterine de tam anlamıyla aşık oldum. karakter ben bir INTJ'yım diye bağırıyor.
Tam olarak anlamadığım bir iki nokta da yok değil mesela beth'in annesi ve babasının geçmişiyle ilgili olan kısımlar bana biraz eksik kalmış gibi geldi diziye gizem katsın diye eklendiğine eminim ama bence biraz gereksizdi. Ayrıca şu gazeteci çocuğun olayını da tam anlamadım Beth neden ona kızdı fln(belkide izlerken benim boşluğuma geldi ondan anlamadım bilemiyorum). Anlamadığım bunlar gibi bir iki olay içinse kitabını aldım. Çoğu kişi diziyle aynı oldugunu söylesede umarım aklıma takılan şeyleri açıklığa kavuşturur...
O dönemdeki yetimhanelerin anlatılması, beth'in karakter gelişiminin bu kadar güzel işlenmesi, beth'in annesiyle ve arkadaşıyla olan ilişkisi, kostümler hepsi harika detaylardı hepsini geçtim son sahne bile izlemeniz için yeterli bir sebep benim aşırı hoşuma gitti... 9/10