Cennette buluşan Atâ ve Şefika, umarım size yapılan haksızlıklara rağmen çok mutlusunuzdur. Kimseye kızmayın veya kinlenmeyin, yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu...
Spoiler içeriyor
Sinematik olarak güzeldi fakat senaryo olarak fazlasıyla eksiklikleri vardı. Hiçbir şey bulamıyorsanız izlenir. İntikam teması işlenmiş ama iki kişi boş yere ölüyor.
Bir insanın kendisini geliştirmiş olması neden önemlidir sorusuna en iyi cevaplardan birisidir bana göre. Julie, bahtsız kaderine rağmen mücadelesini veriyor. Sonunu pek anlamlandıramasam da güzel bir eser. Gerek yanlış batılılaşma eleştirilmiş gerek kendini geliştiremeyen insanlar eleştirilmiş, adeta bizden bir eser.
Akhilleus ve Patroklos daha iyisini haketse de, en azından artık ruhları mutlu. :) Bu büyük aşkı okuyup da keşfedebildiğim için çok mutluyum. Kitabın son bölümlerini büyük bir duygusallıkla ve bitmesini istemeyerek okudum. Patroklos haklı mıydı bilemeyiz ama o çok sevdi.…devamıAkhilleus ve Patroklos daha iyisini haketse de, en azından artık ruhları mutlu. :) Bu büyük aşkı okuyup da keşfedebildiğim için çok mutluyum.
Kitabın son bölümlerini büyük bir duygusallıkla ve bitmesini istemeyerek okudum. Patroklos haklı mıydı bilemeyiz ama o çok sevdi.
"Böyle bir güzellik karşısında mağlup olmaktan kim utanırdı ki? Akhilleus'un kazanmasını seyretmek, kumları döven ayak tabanlarını veya tuzlu suda inip çıkan omuzlarını görmek yeterliydi."
Kendisi, izlediğim en iyi Türk dizilerinde ilk üçten biri olmayı başardı. Son derece keyifli, öğretici ve komikti. Tarihî iğnelemeler (Kazıklı Voyvoda) çok yaratıcıydı. Herkese keyifli izlemeler.
Mahpeyker gibi bir kadının, sadece işi ile anılması ve duygusuz olarak gösterilmesi saçma geldi. Dilâşub gibi bir karakterin de mükemmel derecede iyi olması anlaşılabilir değil.
Kitabın başı ve sonu güzeldi fakat ortalarında beni fazla çekemedi. Genel hatlarıyla sıkıcıydı, tabiî bu benim düşüncem. Kitabın sonunda Dilber'in yaptığı son derece güçlü bir davranıştı. Konusu son derece güzel ve anlamlıydı ama hayrete düşüren bir kitap değildi.
"1919 senesi Mayıs’ının 19. günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye:Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umumi’de mağlup olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır bir mütarekename imzalanmış. Büyük Harp’in uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde.…devamı"1919 senesi Mayıs’ının 19. günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umumiye:Osmanlı Devleti’nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umumi’de mağlup olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır bir mütarekename imzalanmış. Büyük Harp’in uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harb-i Umumi’ye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek memleketten firar etmişler. Saltanat ve hilafet mevkisini işgal eden Vahdettin, mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği deni tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine; âciz, haysiyetsiz, cebin, yalnız padişahın iradesine tâbi ve onunla beraber şahıslarını vikaye edebilecek herhangi bir vaziyete razı…"
Bu roman bazen yeri geldiğinde konu itibariyle tekrara düşmüştür fakat aşk konularını okuyucuyu da içine alarak işlemiştir. Bir okur olarak Rakım ile Canan konuştuğunda kendimi tam olarak orada hissediyorum, sırf onun için bile okunur.