Hasan Sabbah, Nizâr-i İsmaili devletinin ve aynı zamanda Haşhaşi tarikatının kurucusu ve ilk lideridir. Hasan Sabbah Alamut (kartal yuvası) kalesinde fedaileri ile birlikte güçlü bir örgüt meydana getirmişti fedaileri liderlerine körü körüne bağlıydı onun için canlarını bile gözlerini kırpmadan feda…devamıHasan Sabbah, Nizâr-i İsmaili devletinin ve aynı zamanda Haşhaşi tarikatının kurucusu ve ilk lideridir. Hasan Sabbah Alamut (kartal yuvası) kalesinde fedaileri ile birlikte güçlü bir örgüt meydana getirmişti fedaileri liderlerine körü körüne bağlıydı onun için canlarını bile gözlerini kırpmadan feda ediyorlardı. Hasan Sabbah bir katiller ordusu kurmuştu öyle ki o dönemde başta Selçuklular olmak üzere Bizans ve hatta Avrupa'ya kadar suikastçıların korkusu ulaşmıştı. Tabii bu korkununda sonu vardı.
Hasan Sabbah kurduğu tarikatla bazı amaçlarına ulaşmıştı Nizamü'l-Mülk'ü şehit etmişlerdi, haçlılarla ittifak kurup Selahaddin Eyyubi'nin karşısına bile çıkmışlardı fakat Hasan Sabbah'ın ölümünden sonra gelen liderlerin zayıflığı sonun başlangıcını hızlandırmıştı öldürücü son darbeyi dünyanın başına bela olan Hülâgû Han liderliğindeki Moğollar tarafından Alamut kalesi başlarına çökmüştü kısacası bir bela bir belayı yok etmişti. Hasan Sabbah ve fedaileri hakkında bilgi edinmek isteyenler için faydalı bir kitap olduğunu söylemeliyim.
Nizmü'l-Mülk, Hasan Sabbah ve Ömer Hayyam tarihte yer edinmiş bu üç kişi, aynı dönemde yaşayıp aynı medresede aynı hocadan eğitim almışlardı ve iyi arkadaşlardı. İlki devlet yöneticisiydi, ikincisi katiller ordusunun başıydı, üçüncüsü ise filozof ve şairdi. Sanırım kader dedikleri ince çizgi bu olsa gerek.
Kitabı okuduğunuz andan itibaren yazar Ferenc Molnár'ın kaleminden dökülen satırlarında en içten ve en samimi duygularını hissedeceksiniz. Küçük, büyük herkesin bu eserde kendinden bir parça bulacağına eminim çocukken bir çoğumuz sokaklarda toz, toprak, çamur için de oynadık ve o günlerdeki…devamıKitabı okuduğunuz andan itibaren yazar Ferenc Molnár'ın kaleminden dökülen satırlarında en içten ve en samimi duygularını hissedeceksiniz. Küçük, büyük herkesin bu eserde kendinden bir parça bulacağına eminim çocukken bir çoğumuz sokaklarda toz, toprak, çamur için de oynadık ve o günlerdeki saflık ve masumiyetin değerini insan büyüdükçe daha iyi anlıyor. Evet yeni nesil daha çok kapalı mekanlara kapanıp bilgisayar, tablet ve telefonla vakit geçirdikleri için bazı önemli değerlerden yoksun kaldıklarını düşünüyorum. Burada biz büyüklere düşen görev arkadaşlık, dayanışma ve fedakarlık gibi değerlerin önemini onlara anlatıp farkında olmalarını sağlamalıyız.
Son olarak Kitabın şu son satırlarını paylaşmayı gerekli görüyorum.
"Şu hayat denen şey ne biçim şeydi? Kimi zaman sevinçler veren, kimi zaman içimizi acılarla dolduran, kölesi olduğumuz şu hayat neyin nesiydi böyle?
Yazar Krıtovulos fetih döneminde yaşamış bir Bizanslıdır. kuşatmanın başladığı zaman İstanbul da değildi fakat kuşatmanın ilerleyen safhalarına yakından tanık olmuştur. İstanbul'un fethinin öncesi sonrası sebep ve sonuçları ayrıca Balkanlar, Adalar, Mora, Sinop ve Trabzon'un kuşatılmaları ve fetihleri hakkında o dönemde…devamıYazar Krıtovulos fetih döneminde yaşamış bir Bizanslıdır. kuşatmanın başladığı zaman İstanbul da değildi fakat kuşatmanın ilerleyen safhalarına yakından tanık olmuştur. İstanbul'un fethinin öncesi sonrası sebep ve sonuçları ayrıca Balkanlar, Adalar, Mora, Sinop ve Trabzon'un kuşatılmaları ve fetihleri hakkında o dönemde ki siyasi faliyetleri de okuyacaksınız. Kitabın son bölümünde dip notlara yer verilmiştir. Kutlu fetihle ilgili okunması gereken bir kitap.
Fatih'in torunlarına tavsiyesi:
Fatih, İstanbul'a girip alayla Ayasofya önüne geldiği zaman derinden derine bir inilti işitti. Sesin geldiği yöne bir adam gönderdi. Sakalları büyümüş, perişan durumda bir keşiş bulup getirdiler. Huzura çıkardılar. Korktu, teskin ettiler.
Neden zindana atıldığını... sordular.
Keşiş, fala da baktığını ve Türklerin kuşatma hazırlıkları sırasında Konstantin'in kendisini çağırıp İstanbul'u Türklerin alıp alamayacağını bildirmek için remil (Fal. Özellikle kum falı) atmasını söylediğini, remilde; İstanbul'un Osmanlıların eline geçeceğini bildirmesi üzerine, Konstantin'in kızarak onu zindana attırdığını anlattı ve:
– Demek falım doğru imiş... diye ekledi.
Bunun üzerine Fatih İstanbul'un kendi elinden çıkıp çıkmayacağına dair remil atmasını ve doğruyu söylerse armağanlar vereceğini bildirdi. Keşiş yeniden, bu defa Fatih için remil açtı.
– İstanbul Türklerin elinden savaş ile çıkmayacak. Lâkin öyle bir zaman gelecek ki ellerindeki emlâk ve toprak azalacak, bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak.
Bu falın bildirdiği sonuçtan ileri derecede müteessir olan Fatih, ellerini gökyüzüne kaldırarak:
– İstanbul'da edindiği yerleri yabancılara satanlar Tanrı'nın gazabına uğrasınlar... diye beddua etti.
Zıt kutuplar birbirlerini gerçekten çeker mi ? Önemli bir soru, özelliklede kadın ve erkek ilişkilerinde sağlıklı bir birliktelik sürülmesini zorlaştırır diye düşünüyorum fakat aşkın gücünüde hafife almıyorum. Eğer iki tarafta yapıcı ve yumuşak duygularla birbirlerine yaklaşırlarsa aşk zaten her şeyi…devamıZıt kutuplar birbirlerini gerçekten çeker mi ? Önemli bir soru, özelliklede kadın ve erkek ilişkilerinde sağlıklı bir birliktelik sürülmesini zorlaştırır diye düşünüyorum fakat aşkın gücünüde hafife almıyorum. Eğer iki tarafta yapıcı ve yumuşak duygularla birbirlerine yaklaşırlarsa aşk zaten her şeyi halleder. Bay Darcy ve bayan Elizabeth'in hikâyesi ilk karşılaşmalarında gurur, kibir ve nefret dolu duygularla başlamıştır. Nerede olursanız olun ilk izlenim (görünüm) çok önemlidir sonrasında ise konuşma bu ikisi ile karşı tarafa verdiklerimiz bize saygı, sevgi ve onur olarak geri döner. Ön yargılı olmak hiç bir zaman iyi değildir düşünmeden, tartmadan karşı taraf için karar vermek ne büyük bir yanılmadır ön yargılı bir insanın kör bir insandan farkı yoktur.
Yazar ikili arasındaki gurur, kibir ve nefret duygularını çok güzel yansıtmış. Kesinlikle okunması gereken bir kitap ve de son olarak "Her ne kadar aşkta gurur olmaz denirse de gurur da aşkın altına serilen paspas olmamalıdır." "Aşkta önemli olan matematik, fizik değildir önemli olan kimyadır."
Dört yoldaş, amazon ormanlarının derinliklerinde gizli kalmış jura çağına ait canlılar hakkında bilimsel kanıtlar toplamak için bir keşif yolculuğuna çıkarlar. Bu gizli dünya onlar için zorlu ve tehlikeli bir maceraya dönüşecektir daha önce hiç görmedikleri canlılar ve yerli halkla karşılaşıp…devamıDört yoldaş, amazon ormanlarının derinliklerinde gizli kalmış jura çağına ait canlılar hakkında bilimsel kanıtlar toplamak için bir keşif yolculuğuna çıkarlar. Bu gizli dünya onlar için zorlu ve tehlikeli bir maceraya dönüşecektir daha önce hiç görmedikleri canlılar ve yerli halkla karşılaşıp hayretler içinde kalacaklardır. Bataklıklar, nehirler ve mağralar bu yolculukta onlara eşlik edeceklerdir. Elbette tek amaçları vardı jura çağına ait delilleri bulup modern dünyaya sunmaktı bu sayede adları bilim alanında sonsuza dek yaşayacaktı. Ayrıca şahsi düşünceme göre eğer dinazorlar yaşasaydı büyük ihtimalle insanoğlu üstün ırk olamayacaktı.
Sır Arthur Conan Doyle'un, Sherlock Holmes serisi haricindeki okuduğum ilk eseriydi. Kitabın giriş ve sonuç bölümleri fena değildi fakat gelişme bölümü biraz daha heyecanlı olabilirdi.
Yazar, Enrico adlı ilkokul çağındaki bir çocuğun çevresindeki gelişen olayları kaleme almaktadır. Öyle ki Enrico küçücük bedenine rağmen ne kadar büyük bir kalbi olduğunu biz okuyuculara hisettirmektedir. Aile, arkadaşlık, sevgi, saygı, vefa ve fedakârlık gibi hayatımızda önemli yer tutan bu…devamıYazar, Enrico adlı ilkokul çağındaki bir çocuğun çevresindeki gelişen olayları kaleme almaktadır. Öyle ki Enrico küçücük bedenine rağmen ne kadar büyük bir kalbi olduğunu biz okuyuculara hisettirmektedir. Aile, arkadaşlık, sevgi, saygı, vefa ve fedakârlık gibi hayatımızda önemli yer tutan bu kavramların hepsini bu kitapta bulacaksınız. Kitap adının hakkını fazlasıyla veriyor herkesin okuması gereken bir eser bilhassa ilkokul çağındaki çocukların mutlaka okuması gerektiğini belirtmeliyim.
"Tutkuyla yaşamak için çabalıyorum ve hayattan kopmak istemiyorum. Bunlar benim için önemli. Böyle yaşamalısınız. Aksi halde anlamı ne? Herkesi memnun etmek mümkün değil ve diğer insanların olmanız gerektiğinizi düşündükleri şey olmayı denemenin bir anlamı yok. Benim için kim olduğum önemli,…devamı"Tutkuyla yaşamak için çabalıyorum ve hayattan kopmak istemiyorum. Bunlar benim için önemli. Böyle yaşamalısınız. Aksi halde anlamı ne? Herkesi memnun etmek mümkün değil ve diğer insanların olmanız gerektiğinizi düşündükleri şey olmayı denemenin bir anlamı yok. Benim için kim olduğum önemli, sadece farklı olmak değil olabildiğimce gerçek olmak "
(Josep "Pep" Guardiola)
Guardiola yönetimindeki FC Barcelona dönemi benim için gelmiş, geçmiş ve gelebilecek en iyi ve en büyük futbol takımıdır. Tüm oyuncular buna kaleci de dahil ayağa pas yaparak tüm futbol severlere futbolun keyfini yaşattılar doksan dakika boyunca oyun felsefeleri hep aynıydı o dönem Barcelona'yı sadece tek bir şekilde mağlup edebilirdiniz o da takım da konsantrasyon eksikliği varsa. Muhteşem takımın ve muhteşem oyunun felsefesinin mimarı Johan Cruyff'dur A takımı ve alt yapıları tek bir oyun sistemi üzerine kurmuştur bu sayede Messi, İniesta, Xavi, Puyol, Piquè gibi yıldızlar aynı oyun felsefesi ile eğitilmişlerdi bunun üzerine Guardiola'da aynı temelden geldiği için bu birleşimden mucize bir takım çıktı. Kitapta o döneme ait yöneticiler ve futbolcuların hikâyelerini bulacaksınız.
Şahsi fikrim FC Barcelona oyun felsefesi ile futbol da "Orta çağı kapatıp yeni çağı" açmıştır.
Ortadoğu'ya geniş bir bakış açısıyla bakarsak hem dünyevi hem de manevi olarak ne derece önemli olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. Özellikle Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar bu üç dini temsil eden kavimler bölgede birbirlerine üstünlük kurmak için devamlı bir mücadele içinde olmuşlardır.…devamıOrtadoğu'ya geniş bir bakış açısıyla bakarsak hem dünyevi hem de manevi olarak ne derece önemli olduğunu daha iyi kavrayabiliriz. Özellikle Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar bu üç dini temsil eden kavimler bölgede birbirlerine üstünlük kurmak için devamlı bir mücadele içinde olmuşlardır. Eğer eski tarihe geri dönersek Ortadoğu için Batı da Roma İmparatorluğu ile Doğu da Pers İmparatorluğu arasında kalan bir yer diyebiliriz bu sebeple bir çok bilgi ve malın değişiklik göstererek diğer bölgelere de buradan yayıldığını söyleyebiliriz.
İlk zamanlar bu bölgedeki çatışmaların amacı dini, stratejik ve politik olmuştur fakat daha sonra petrol'ün keşfi ile tamamen ekonomik çıkarlar gözetilerek mücadeleler günümüze kadar sürmüştür. Filistin sorununa ise ayrı bir parantez açmamız gerektiğini düşünüyorum Yahudiler Batı dünyasınıda arkalarına alarak iki devletli çözüme yanaşmayarak zulümlerine devam etmektedirler ne yazık ki İsrail - Filistin sorunu kıyamete kadar sürecek gibi duruyor.
Bölgede kurulan devletlerin politik, ekonomik, din, hukuk, kültür ve sosyal yaşamları hakkında bilgiler içeren Moğollor'ın istilasından sonra bölgede ne gibi değişiklikler yaşandığını ve de Ortadoğu'nun modern çağa nasıl bir tepki verdiğini okuyacaksınız. Ortadoğu'ya merakı olanlar için faydalı bir kitap ayrıca tarih sevmeyenlerin bile sıkılmadan okuyacağından eminim.