In omnibus requiem quaesivi, et nusquam inveni nisi in angulo cum libro. (Her şeyde erinç aradım, ama hiçbir yerde bulamadım; bir kitapla çekildiğim köşeden başka.)
YA HERRÜ, YA MERRÜ DEME VAKTİ Ay açılın açılın pasımı atacağım, gönderi yazacağım. İzlediğim sitede filmde tekrar tekrar kullanılan replik böyle çevrilmişti ben de böyle başladım SELAMLAAAR. Dün akşam izlediğim dizide zombili bir bölüm vardı. Anlık bi 'yav zombi temalı…devamıYA HERRÜ, YA MERRÜ DEME VAKTİ
Ay açılın açılın pasımı atacağım, gönderi yazacağım. İzlediğim sitede filmde tekrar tekrar kullanılan replik böyle çevrilmişti ben de böyle başladım SELAMLAAAR.
Dün akşam izlediğim dizide zombili bir bölüm vardı. Anlık bi 'yav zombi temalı bir şeyler izlemeyeli çok oldu' düşüncesi geldi. Bugün sahurdan önce izlemek de çok güzel bir zamanlama olurdu ama aklıma gelen bir zombi filmi yoktu. Arkadaş grubumuzdan öneri istedim ve sonra @bernard_shaw ile beraber izleme kararı aldık. Karar verme konusunda dünyanın değil evrenin en sıkıntılı insanı olduğum için kararı ona bıraktım ve bunu izledik. Film az önce bitti ve kendisine hiçbir şey demeden gönderi yazacağımı söyledim öncelikle bu filmi seçtiği için ona teşekkür edeyim sonra da film hakkındaki düşüncelerime geçeyim. Teşekkür ediyorum Bernard bundan sonra bütün filmleri sana seçtireceğim 🫡
Benim bu akşam izlemek istediğim zombi temalı film tam da böyle bir filmdi. Bir buçuk saat, kafa dağıtmalık. Ciddiye alınarak ve beklentiyle izlenirse asla beğenilmez arkasından sövülebilir bile ama kafa dağıtsın diye izlenirse çok büyük keyif verir. VALLA AŞIRI KEYİFLENDİM İYİ Kİ İZLEDİK HE. Aşırı başarılı bi film miydi? Yo. Almak istediğiniz şey başarılı olması, ciddi bir iş olması ise uzak durmanızı tavsiye ederim. He yok öyle zaman geçsin ciddi şeyler izlemekten bunaldım diyorsanız ve zombili işler sizi çekiyorsa şans vermenizi isterim.
Bir sonuca bağlanan zombi filmlerinden de değil bu arada. Bir sonuca bağlansın istiyorsanız World War Z ya da I Am Legend izleyin yani (neden hep böyle bilinmeyen filmler söylüyorlar??)
Ben film dizi izlerken edebiyat ya da sinema, televizyon göndermeleri yapılınca (ve özellikle de bunu anlayınca) mutlu oluyorum. Bu filmde de vardıı. Spoiler olmasın diye detay vermeyeceğim ama Bil Murray sahnesinde harbiden güldüm.
Filmi izlerken bazı alıntılar aldım onları da şöyle bırakayım:
°Cüzdanında fotoğraf taşıyan tek sen değilsin.
°Diğer insanlar olmadan bizim de zombiden bir farkımız kalmaz.
°Annem bana hep söylerdi: Bir gün senin de iyi yaptığın bir şey olacak. O şeyin zombi öldürmek olacağını tahmin edemezdi herhalde.
°Bu yüzden insanlarla yakınlaşmıyorum. Sadece zarar görüyorsun.
Son bi not: O arkadaş grubunu çok seviyorum. İyi ki varlar.
Ve eğer buraya kadar okuduysanız çokça teşekkürlerimi sunuyorum 🌼
ELİF İÇİN VEDA VAKTİ 🥹🥹 12 sezon ve 280 bölümcük.... 'Vedaları hiç sevmem. Hem sevdiğim hem de alıştığım bir şeyle vedalaşmam gerektiğini farkındaysam bu vedalaşmadan kaçabildiğim kadar kaçarım. Bu dizi ile vedalaşmaktan uzun zamandır kaçınmam gibi...' Bundan tam 10 ay…devamıELİF İÇİN VEDA VAKTİ 🥹🥹
12 sezon ve 280 bölümcük.... 'Vedaları hiç sevmem. Hem sevdiğim hem de alıştığım bir şeyle vedalaşmam gerektiğini farkındaysam bu vedalaşmadan kaçabildiğim kadar kaçarım. Bu dizi ile vedalaşmaktan uzun zamandır kaçınmam gibi...' Bundan tam 10 ay önce Seinfeld ile vedalaşırken yazmışım bu cümleleri. Aradaki 10 ayda vazgeçemem sandığım o kadar şeyden vazgeçtim ki. Onlar benim karakter gelişimimle alakalı bir durumdu. Şimdi istenmeyen bir veda söz konusu. Yine hem sürekli bitirmekten kaçındığım hem de bilerek öyle denk getirdiğim için tam 1 senede izlediğim bir dizi. Çok mutsuz günlerim oldu. Çok mutlu günlerim oldu. Bazı günler çok boşvermişken bazı günler çok takıntılı. Bazen dinç bazense yorgun. Uzun dizilerle kurduğum bağ en çok da buraya dayanıyor sanırım. Durum komedilerini bu anların hepsinde(neredeyse) açabiliyorum çünkü.
İlk başta alışma sürecim hızlı ve garip oldu. Ama bir yıl boyunca diziyi izlediğim anlar çok hoştu. Durum komedilerini mizahı için izleseydim muhtemelen beni sarmazdı. Ama ben durum komedilerini karakterler arasındaki bağı ya da dizinin atmosferini sevdiysem izleyebiliyorum. Bilim ve sanat hakkında yapılan esprilerin hepsini anlamadım maalesef ama anladıkladım beni çok keyiflendirdi.
Konusunu zaten her yerden bulabilirsiniz ama adettendir kendi cümlelerim ile bir şeyler diyeyim. Sosyal becerileri gerçekten epey düşük olan bir bilim insanımız var. Sheldon. Sheldon herkese biraz(?) yüksekten bakan ve birçok konuda kendi kuralları olan biri. Sheldon, ev arkadaşı Leonard ve iş yerinden tanıştıkları Howard ile Raj ile tanışıyoruz direkt olarak. 4 zeki insan. 4 bilim insanı. Farklı sebepler ile dışlanarak büyümüşler. İlk bölümde Sheldon ile Leonard'ın karşı dairesine Penny taşınıyor. Zamanla kalabalıklaşan bu grubu izliyoruz dizide. Karakterler hakkında bir şeyler karalayacağım ama büyük bir kısmı spoiler içerecek.
Sheldon: Garip olabilir ama ilk bölümden ısındım kendisine. Bildiğim kadarıyla izleyicilerin çoğu başta Sheldon'a gıcık olmuşlar. Bölümler ilerledikçe kendisini sevmişler. Gıcıklığına itiraz edemem tabii ama ben en baştan sevmiştim. Değişimi ve karakter gelişimi zamana yayılmıştı ve bu yüzden diğer karakterlere kıyasla daha az dikkat çeker o nedenle. Final bölümünde, nobel konuşması sahnesinde gözlerimi doldurdu konuşması..
Leonard: Seneler boyunca Sheldon ile yaşamak her yiğidin harcı değildir. Kimse tarafından yeterince kıymeti bilinmedi Leonard'ın ama gerçekten bir evlat, bir arkadaş, sevgili ve eş olarak kıymetli biriydi. Leonard annesine rağmen süper bir insandı, annesi daha destekleyici biri olsaydı neler olurdu...
Raj: Somut olarak bakınca değişimi, gelişimi en bariz görünen karakter sanırım. İlk sezonlarda alkol almadan herhangi bir kadınla tek kelime bile konuşamıyordu ve tabii günlük hayatını bile fazlasıyla etkileyen bir durumdu. Bir Raj'ın mürüvvetini göremedik dizide. Ki bu şaşırtıcı çünkü karakterler arasında buna en yatkın kişi o. Her tanıştığı kızla ilk buluşması güzel geçer geçmez evleneceğini sanışı...
Howard: Başta çok itici geliyordu. Astronot Howard hem çok komik hem de tatlı. İlk sezonda izlediğimiz Howard'ın evlenip sadık bir eş olacağını, korksa bile başarılı bir astronot olacağını, iki çocuk babası olacağını ben tahmin edemezdim mesela. Annesinin kaybında üzülmüştüm.
Penny: Dizi zaten kendisinin yukarıdaki grubun hayatına dahil olması ile başlıyor. Her birinin hayatındaki büyük değişimlerde Penny'nin payı da çok büyük. O grupta en farklı kişi gibi ama her biri gibi o da vazgeçilmez.
Bernadette: En kısa tabiri ile öfkeli civciv dehşet saçtı cümlesini kullanabiliriz. Minyon, ince sesli ve çok baskın bir karakter. Son sezonda insanlara nasıl istediği bir şeyi yaptırdığını ve insanların o şeyi yaparken kendileri isteyerek yaptıklarını sandıklarını çok güzel gördük. Biraz ürkütücü.
Amy: Ana karakterler arasında diziye son dahil olan karakterimiz. Başarılı bir bilim insanı. Bazı bölümlerde geçmişteki ve devam eden dışlanma hissini fazlasıyla gördük. Kimse aksini iddia edemez ki zamanla o da herkes tarafından vazgeçilmez bir karakter oldu. Fizik dalında Nobel kazanmış bir nörobilim araştırmacısı.
Ve diğerleri: Barry çok gıcık geliyo bana ıdksmspdödpd. Stuart da çok dramatik bir karakter. Baverly'den (Leonard'ın annesi) nefret ediyorum.
Emin değilim ama sanırım yazdığım en uzun yazı oldu bu. Diziyi biliyordum ama muhtemelen öncelik vermezdim. Diziye öncelik vermemde büyük katkısı olan @bernard_shaw a büyük saygı ve teşekkürlerimi sunuyorum 🫡
'Kötü insanlar sırf kendileri mutsuz diye etrafındakileri de üzerler.' Merhabalar öncelikle. Bu yazıda biraz kendi fikirlerimi paylaşırken biraz da beraber izlediğim arkadaşımın fikirlerine yorum yapacağım. Onun gönderisinin altına yorum yapmak da bir seçenekti ama ben bir arada olsunlar istedim. Keyifli…devamı'Kötü insanlar sırf kendileri mutsuz diye etrafındakileri de üzerler.'
Merhabalar öncelikle. Bu yazıda biraz kendi fikirlerimi paylaşırken biraz da beraber izlediğim arkadaşımın fikirlerine yorum yapacağım. Onun gönderisinin altına yorum yapmak da bir seçenekti ama ben bir arada olsunlar istedim. Keyifli okumalarr
Birçok filmde toplum ya da aile dayatmalarından kaçan insan/insanlar görüyoruz. Bu fikre kitaplarda da filmlerde de aşinayız bence. Bu filmde bunu yapan kişiler büyüme çağındalar. (ergen desem diyemedim genç desem o da değiller) Kendi adıma konuşacak olursam ilk defa bu yaş aralığını izledim bu temada. Karakterlerimizden biri (Joe) babasından ve tavırlarından uzaklaşmak istediği bir dönemde bir yerden geçerken orayı sakin ve güzel buluyor, aklına oraya ev yapma fikri geliyor. Ardından arkadaşı Patrick ile konuşup onu da bu planına dahil ediyor. Ve detaysız bir şekilde çok tatlı 3. arkadaşımız Biaggio da onlara eşlik ediyor. Filmin çoğunda bu ev yapıldıktan sonra yaşananları izliyoruz.
İzlerken gerçekten çok keyifli vakit geçirdim. Gençlik filmlerine pek hakim değilim ama benlik olmadıklarını düşünürdüm. Bu filmin düşüncesi diğerleri gibi sıkmadı beni ve bunu izlemeye karar verdik. Atmosferi hoşuma gitti ve beni hızlı bir şekilde içine aldı açıkçası. Mecburi bir şekilde bölerek izlememe rağmen sonrasında da direkt filmin içinde buldum kendimi. Bu benim için pek de olağan bir durum olmadığından dikkatimi çekti. Film gerçekten de akıcı ve keyifli idi. İzlerken kafa dağıtmak için de baya bir zemin hazırlıyor aslında.
@bernard_shaw deyişi ile 'kafa dağıtmak için birebir yumulun' kendisine hem katılıyorum hem de katılamıyorum çünkü filmin havası ve konusu gerçekten tam kafa dağıtmalık. Sanırım sorun benim tam zamanlı bir overthinker olmamda. Film kafamı gündelik olaylar açısından dağıtırken farklı açılardan meşgul etti. Hem Joe'nun babasının hem de Patrick'in ailesinin yaptıklarına kafa yordum. Filmin sonlarında ise Biaggio beni düşündürdü. (başladı overthink mesaisi diyecektim ama hiç bitmedi ki...
Öylesine not: Film hakkında konuşmaya heveslenip notları açtım. Yazdım ve gönderi atacağım ama asla aşırı sinmedi. Buradan tekrar Bernard'a teşekkür etmek ve bölerek izlediğim için mahcubiyetimi dile getirmek istiyorum.
Sağlıcakla kalın ve kötü insanların sırf kendileri mutsuz diye sizi üzmelerine izin vermeyin 🌼
Gone Girl filminden Amy Dunne kalk büyüğün geldi... Bazı kısımlarını gerçekten dehşet içinde izledim sanırım. Hepimiz illa ki çocukluğumuzda, ergenliğimizde birilerinin ilgisini çekmek için bir şeyler yapmışızdır. Belki aile büyüklerimizin belki de öğretmenlerimizin dikkatini çekmek için. Kaç yaşında olursak olalım…devamıGone Girl filminden Amy Dunne kalk büyüğün geldi...
Bazı kısımlarını gerçekten dehşet içinde izledim sanırım. Hepimiz illa ki çocukluğumuzda, ergenliğimizde birilerinin ilgisini çekmek için bir şeyler yapmışızdır. Belki aile büyüklerimizin belki de öğretmenlerimizin dikkatini çekmek için. Kaç yaşında olursak olalım etrafımızda böyle çocuklar, ergenler ve yetişkinler de görürüz. Belki bizler de onlardan biri olabiliriz tabii. Bu seçenek ve durumların üstünde durmayıp film hakkında yazacağım.
Yukarıda da söylediğim gibi herkes farkında olarak ya da olmadan mutlaka yapmıştır bunu. Bu filmdeki ablamız Signe bu davranışların ve hislerin hapsinde. Yaptıkça hoşuna gidiyor, gördüğü ilginin daha fazlasını istiyor ve dahası için yapabileceği her şeyi (cidden her şeyi) yapıyor. Filmin konusunu biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum...
Söylenecek çok şey, incelenecek çok sahne var ama ben şuan burada bitirmek istiyorum. Neredeyse iki aydır rafa giremiyorum. Atılan gönderileri de okuyamadım haliyle. Bu bir toparlanma çabasıdır. Bu gönderiyi yazmadan önce de film hakkındaki bazı yorumları okudum. Psikoloji öğrencisi ve mezunu kişilerin kesinlikle izlemesi gerekiyor bence. Bir de ilerlerse bizim okumamız için inceleme yazarlarsa işimize gelir :)) Hep belirli tür filmler izleyen bir izleyici değilseniz mutlaka bu filme de bir bakın. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Hoşçakalın.
Geçmiş. Süreç çok farklıdır. Her türlü yola girebilir. Ancak sonuç buradadır, bu anda. Bazen de orada, gelecekte tabii. Şimdi. Şimdi şimdidir. Yeni aydınlanmış gökyüzü, kulaklıkta sevilen parçalar, kucakta bir defter ve elde kalem. İşte şimdi. Gelecek. Belirsizlik silsilesi. Her şey…devamıGeçmiş. Süreç çok farklıdır. Her türlü yola girebilir. Ancak sonuç buradadır, bu anda. Bazen de orada, gelecekte tabii.
Şimdi. Şimdi şimdidir. Yeni aydınlanmış gökyüzü, kulaklıkta sevilen parçalar, kucakta bir defter ve elde kalem. İşte şimdi.
Gelecek. Belirsizlik silsilesi. Her şey hesaba katılsa da, her ihtimal değerlendirilse de hesaba katılmayan bir sürü şey ile dolu.
Denge. Zor. Çok zor. İmkansız değil.
'Ben Darrel Standing'im. Yakında beni buradan alıp asacaklar. O zamana değin de diyeceklerimi diyecek ve başka zamanlarla başka yerleri bu sayfalara yazacağım.' ~sayfa 7 Öncelikle merhabalar. Yukarıdaki alıntının hiçbir spoiler içermediğini belirtmek isterim. Gönderi yazmak pek sık yaptığım bir şey…devamı'Ben Darrel Standing'im. Yakında beni buradan alıp asacaklar. O zamana değin de diyeceklerimi diyecek ve başka zamanlarla başka yerleri bu sayfalara yazacağım.' ~sayfa 7
Öncelikle merhabalar. Yukarıdaki alıntının hiçbir spoiler içermediğini belirtmek isterim. Gönderi yazmak pek sık yaptığım bir şey değil. Kitap gönderisi yazmak hiç değil. Bu eser bende cidden çok fazla düşünceyi hareketlendirdi ve yazmak istedim. Biraz kitap hakkında bilgiler vereceğim biraz fikirlerimi belirteceğim en son da alıntı ekleyeceğim bir yazı olacak. Umarım beğenirsinizz.
Önce kitap hakkında bilgiler. Henüz 4. sayfadan karakterimiz bize kendini tanıtıyor. Darrel Standing. Bir zamanlar California Üniversitesi'nin Ziraat fakültesinde tarım bilimi profesörüydü. Şuan ise asılacağı günü bekleyen, 5 yılı tecritte olmak üzere toplam 8 senedir hapishane mahkumu. Ama o sadece Darrel Standing değil. Sadece bir üniversite profesörü değil. Şuan öyle ama bir zamanlar çok şanlı bir Kont olarak yaşadı. Bir zamanlar uyuz bir keşiş, babası kabile lideri olan bir çocuk ve daha niceleri olarak yaşam sürdü. Şimdi bir mahkum olan Darrel pek çok hayat yaşadı. Kendisi de şöyle diyor: "Ben, Darrel Standing, pek çok etten kemikten kabuğun sakini."
Kitabın arkasında 'San Quentin Hapishane'ne düşen eski bir profesör, burada yaşam boyu hapis cezasını çekerken maruz kaldığı korkunç işkenceden kaçmak için zihinsel taktikler geliştirir. Acı çeken bedenini terk ederek, tarihin farklı dönemlerinde, farklı coğrafyalarda geçen önceki yaşamlarına geri döndüğü yolculuklara çıkar.' ve 'London bu en özgün yapıtında, astral seyahat ve yeniden doğuş çevrimi üzerine kafa yorar.' diyor. Bunları kitabın konusuyla beraber yazmayı daha doğru buldum, bu kısımda kişisel fikir belirtmemek için söyleyeceklerimi sona saklıyorum.
Kitabın hiçbir yerinde kelime olarak geçmiyor ancak reankarnasyon ile birçok hayat yaşamış bir adamı okuyoruz yani. Ben reankarnasyona inanmam. Çıkıp da bunun hakkında konuşmayacağım tabii ama belirtmek istedim. Kitabın buna inandırma çabası falan da yok. Yalnızca arka kapağında da yazdığı gibi senelerce hapishanede çok büyük eziyetlere maruz kalmış karakterimiz bu düşünceler ile acısından sıyrılmaya çalışıyor. Yer yer hapishane hayatını ve orada ne kadar zulüm olduğunu okuyoruz yer yer de karakterimiz ile daha önce yaşamış olduğu hayatlarına dair anılara gidiyoruz. Bu anıları da birden anımsamıyor. Deli gömleği denilen işkence yöntemine maruz kalırken günümüz lügatında 'astral seyahat' denilen duruma benzer bir yöntemi var. O sırada yaşadığı eski yaşamların anıları canlanıyor.
Ben Jack London severim. Seneler önce külliyatını bitirmek istediğim yazarlar hangileri diye düşünürken kendisini ilk sıralara almıştım. O zamanlar henüz 2 kitabını okumuş olmama rağmen. Arada başka kitaplarını da okuyup bitirdim. Çeşitli kişisel sebeplerden başlayıp da yarım bıraktığım kitapları da oldu. Hala da aynı fikirdeyim, benim için o listenin ilk sıralarında. Kendisinin bazı kitapları çok biliniyor, çok okunuyor, çok övülüyor. Hakkıdır tabiii. Ancak diğer kitapları bu kadar övülürken Yıldız Gezgini nasıl bu kadar geride kalabilmiş ona biraz şaşırdım. Konusu itibariyle birçok kişinin önyargılı yaklaşıp uzak duracağı bir kitap ama ele alış biçimini gerçekten özgün buldum ben. Gerçi bu tarz konuda başka kitap okumadım ama konu olarak benim de uzak durmak isteyeceğim bir konu olmasına rağmen anlatımı beni içine çekti ve bulduğum her fırsatta kitaba devam etmek istedim.
Gönderi gerçekten uzun oldu ama yazmaya başlayınca devamı geldi, kırpmak istemedim. Ekleyeceğim alıntıları yorum kısmına ekleyeceğim. Okuduğunuz için teşekkür ederim ✨️
YAHU BİR FİLMDE NASIL EN MANTIKLI KARAKTER KEDİ OLABİLİR!?!?! Selam vermeden gönderiye başlamak olmaz. Öncelikle merhabalar. Bu tür filmlerden konu açıldığında 'aaaa izlemediysen Sessiz Bir Yer filmine de bak bence' diye adını geçirdiğim Sessiz Bir Yer filminin devam filmi için…devamıYAHU BİR FİLMDE NASIL EN MANTIKLI KARAKTER KEDİ OLABİLİR!?!?!
Selam vermeden gönderiye başlamak olmaz. Öncelikle merhabalar. Bu tür filmlerden konu açıldığında 'aaaa izlemediysen Sessiz Bir Yer filmine de bak bence' diye adını geçirdiğim Sessiz Bir Yer filminin devam filmi için klavye başındayım şuan. Bu tür derken neyi kast ettiğimi açıklayayım hemen. Aniden ve beklenmedik şekilde, bir sebeple insanlar ölüyor. Ve bir grup insanın hayatta kalma serüvenini izliyoruz. Bu tür konulu filmler ve mini diziler sahiden hoşuma gidiyor, bildiğiniz varsa önerin lütfenn. Şimdi önce film hakkında yazıp azıcık da filmden bağımsız bir şeyler yazacağım. Keyifli okumalar✨️
İlk filmi kendim beğendikten sonra da baya bir kişiye izlettim. Hatta bazılarına eşlik edip ben de tekrar izledim. 'Süper, mükemmel' demiyorum herkese de önermem ama kendini izleten bir film olduğunu düşünüyorum ve bana almak istediğimi veriyor açıkçası. İkinci filmi sadece bir kez izledim, uzun zaman olduğu için pek hatırlamıyorum. Beklentimi karşılamamamıştı ama. Bu filmi izlemeden önce arkadaşım 'Ben onun yarısını izledim ya çok kötüydü' demişti. İkinci filmden sonra benim zaten olumlu anlamda bir beklentim yoktu, meraktan izlemek istiyordum. Çok kötüydü diyemem, çok iyiydi de diyemem. İlk yarı ortalama ilerledi bence. (Sürekli salaklıklarına saydırmak hariç) İkinci yarı daha tempolu başladı ama son 20 dakika tökezledi gibi geldi bana. Filmin akışı hakkında genel olarak bunları düşünüyorum. Bazı filmlerde, özellikle gerilim filmlerinde dikkatsiz karakter vardır ya 'of bunu da mı düşünemiyosun, sen bunca zaman nasıl hayatta kaldın' dedirten. Ben bu filmi izlerken hepsine dedim ıdnsoxmspsms KEDİ HARİÇ
Buradan sonrası filmden bağımsız. Filmi arkadaşımla sinemada izledik. GERİLİM FİLMİ İZLERKEN DE GÜLME KRİZİNE GİRMEZSİN BE ELİF... Ama benim suçum değil. (Hemen başkasına suç atma evresi) Bir sahnede aniden canavar çıkınca korktum ve yerimden sıçradım. Arkadaşım gülünce ben de güldüm ve sonra duramadım... Sahneyi tekrar görsem işte bu sahnede yerimden sıçramıştım diyemem ama filmin anısı olarak kaldı gülmemi durduramamam...
İzlediğimiz günden önceki gün 'hala vizyonda olsaydı onu merak ediyorum aslında' dediğimde 'ben onun yarısını izledim ya çok kötüydü' dedi. Kendisi genelde izlediği filmleri tekrar izlemez. Bu yazıyı görmeyecek ama ben bu gönderiyi anı kalsın diye yazdım, paylaşıyorum. O cümleyi kurmasına rağmen 'olsun ya beraber izleyelim hadi' demesi beni çok mutlu etti.
-26.07.24