Orta Doğu ülkelerinin dram sinemasındaki ustalığı bir coğrafya ekonomik veya siyasi olarak ne kadar çok baskılanırsa sanatsal açıdan da o kadar yoğun ve yaratıcı işler ortaya çıkardığının en önemli örneklerindendir.Orta Doğu ülkerinden biri olan Lübnan'dan bu yolculuğa başlayan Nadin Labaki'nin…devamıOrta Doğu ülkelerinin dram sinemasındaki ustalığı bir coğrafya ekonomik veya siyasi olarak ne kadar çok baskılanırsa sanatsal açıdan da o kadar yoğun ve yaratıcı işler ortaya çıkardığının en önemli örneklerindendir.Orta Doğu ülkerinden biri olan Lübnan'dan bu yolculuğa başlayan Nadin Labaki'nin 2018 yapımı Capernaum eseri coğrafyasındaki yoksulluk gerçekliğini sinemaya taşıyor.Odağına bir çocuğu alarak coğrafyasının sorunlarını beyazperdeye taşıyan Capernaum,sinemasal gerçekliğin üstünde bir gerçeklikle dramatik hikayesini suratımıza çarpıyor.Orta Doğu esintilerini ayağımıza kadar getiren senaryosu diyaloglarıyla coğrafik sorunlarının gerçekliğiyle izleyiciyi baş başa bırakıyor.Zain'in mahkeme kortundaki sözleri ve ailesine karşı takındığı tavır ülkesindeki yüksek doğum oranına ve erken yaşta evlendirilme geleneğine eleştiriler sunuyor.Labaki bizlere Orta Doğu manzaraları izlettirerek ve Zain'in yıpranmışlığını hissettirerek dokunaklı diyalogların yarattığı etkileyiciliği koruyor.Dakikalar ilerledikçe daha da zorlaşan hayat koşulları karşısında mahkemenin sonucu konusunda duyduğumuz merak üst seviyelere taşınarak dramatik sonu için başarılı bir altyapı oluşturulmuş.Senaryosunun yanı sıra hikaye içerisine serpiştirilen flashbackler ile dün ve bugün arasında bağlantı kurularak sağlanan dinamizm durağan temponun izleyiciyi sıkmasını önlüyor.Riskli olarak değerlendirilebilecek bu seçimin yükünün altından kalkmayı başardığı için kurgu konusunda da oldukça başarılı bir film izlediğimizi söyleyebiliriz.Labaki'nin durağan tempo seçimiyse bizlere yabancı gelmeyen dram şöleninin tadını uzun süre iliklerimizde hissetmemizi sağlamış.Hiçbir oyunculuk tecrübesi olmayan Suriye göçmeni Zain'i filmin başrolüne koyup hikayeyi onun üstünden vermesi ve ikinci başrolü 2 yaşındaki Younas'ın oynaması filmin altından kalktığı başka bir yük olarak karşımıza çıkıyor.Gerçek dramın farkındalığı ile büyüyen Zain bu gerçekliği bizlere yansıtmayı başararak küçücük yaşıyla abilerine ablalarına taş çıkartacak bir oyunculuk performansı sergiliyor.Zain karakterinin hayat karşısında gösterdiği dik duruşunu mimikleriyle ses tonuyla kısacası kusursuz sayılabilecek bir bütünlükle bizlere yansıtmış.Oyuncuların hayat hikayesinin yanında Labaki'nin de film çekimlerinden önce hapishaneleri dolaşarak izlenim edinmesi filmin gerçekçiliğini farklı bir seviyeye çıkarmış.Hikaye,oyunculuklar,kurgu kalplerimizi kazansa da görüntü yönetmenliğinde birtakım eksiklikler gözlerden kaçmıyor.Kameranın kendini dinamizme fazla kaptırarak yer yer kontrolü kaybetmesi ve sahnelerin fazla cut'lanması yapbozun bir parçasının eksik kalmasına sebep oluyor.Yine de filmin genel başarasına bakıldığında kamera kullanımı göz ardı edilebilir duruyor.Labaki'mizin gönlüne kurban olacağımız bu yapım,yaşanmışlığın oyunculuk kurallarını yerle bir edebileceğini kanıtlayan dokunaklı bir hayat hikayesi...