Güzel bir cumartesi sabahından herkese merhaba, Dün Deniz Arslan'ın "Afrika'da Bir Deniz" kitabını inceledim. Profilimdeki linkten ulaşabilirsiniz. Kitabı Raf uygulamasında bir kullanıcının önerisiyle okuma listeme ekledim, buradan o hanımefendiye de teşekkürlerimi sunuyorum. Sizler için zevkli bir okuma olmasını dilerim. Mevcut…devamıGüzel bir cumartesi sabahından herkese merhaba,
Dün Deniz Arslan'ın "Afrika'da Bir Deniz" kitabını inceledim. Profilimdeki linkten ulaşabilirsiniz.
Kitabı Raf uygulamasında bir kullanıcının önerisiyle okuma listeme ekledim, buradan o hanımefendiye de teşekkürlerimi sunuyorum. Sizler için zevkli bir okuma olmasını dilerim.
Mevcut dünya düzeninde varlığımıza dair bildiğimiz iki olgu mevcut: Var olduğumuz ve bir gün yok olacağımız. İkisi ile ilgili detayların doğruluğu her daim tartışılacak olsa da yaşamımızla ilgili asıl önemli kısmı Oğuz Atay şöyle özetliyor: "Hayatımın başı ve sonu belliydi, hiç olmazsa ortasını kaçırmamalıydım." Keşke nasıl kaçırmayacağımız da söylense değil mi sevgili okur? Lakin söylense ve belli kalıplar olsa yine de özgün olabilir miydik? Bence evet. İçimizdeki özgünlük perileri kanat çırpma hızında yusufçuklarla yarışırken nasıl aynı olabiliriz ki zaten? Bu kitapta da farklı bir yolculuğa tanık oluyoruz: Doktor Deniz Arslan'ın yolculuğuna. Otobiyografik özellik taşıyan kitabımızı hazırsanız yakından tanıyalım.
Yazarımızın mutsuz olduğu bir dönemde, Afrika'ya gönüllü doktor olarak başvurmasıyla başlayan serüveni; başvurusunun kabul edilip Somali'ye gitmesiyle devam ediyor. Yazar, kitabın sonraki sayfalarında oradaki anılarını oldukça samimi bir dille okura sunuyor. Kitapta Somali'yle ilgili bilmediğim birçok bilgi ve anekdot yer alıyor ve bunlar didaktik bir şekilde değil sanki yazarla sohbet ederken konusu açılmış gibi anlatılıyor. Bu doğal ve akıcı dil, kitabı daha da güzel yapıyor benim gözümde.
Kitapta unutamadığım bazı kısımları sizlere de aktarmak isterim. Birçok zorlukla mücadele eden Somalililerin hala mutlu kalabilmelerinin ve bunun sebebinin Allah'a sonsuz teslimleri olması beni ziyadesiyle etkiledi. Ayrıca balığın orada pek tercih edilmeyen, alt tabaka bir yiyecek olarak görülmesinin sebebinin Somali sahillerine başka ülkeler tarafından bırakılan atıkların balıkları zehirleyip insanların balıktan uzaklaşması olduğunu okuyunca da oldukça şaşırdım. Somalilerin pek kağıt para kullanmadıkları, yazarın karşılaştığı dilencinin telefonunu işaret edip onlardan sanal para istemesi de unutamadığım ilginç kısımlardan biri. Diğer ilginç kısımları merak ediyorsanız siz iyisi mi kitabı okuyun sevgili okur. Pişman olacağınızı sanmıyorum.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Merhaba Raf ailesi! Sinemadan edebiyata, sanattan tarihe kadar kategorileri ele aldığımız Haftalıkmag+'e davetlisiniz! Web sitemizde inceleme ve keşif yazılarımız mevcut. Bunun yanı sıra yakında yeni yazar alımları yapacağız. Hatta belirtmek isterim ki, yakında sizden gelenler başlığı altında sorduğumuz filmlere yaptığınız…devamıMerhaba Raf ailesi!
Sinemadan edebiyata, sanattan tarihe kadar kategorileri ele aldığımız Haftalıkmag+'e davetlisiniz! Web sitemizde inceleme ve keşif yazılarımız mevcut. Bunun yanı sıra yakında yeni yazar alımları yapacağız. Hatta belirtmek isterim ki, yakında sizden gelenler başlığı altında sorduğumuz filmlere yaptığınız incelemeleri raf kullanıcı adınız görüncek şekilde web sitemiz ve telegram kanalımızda paylaşmayı düşünüyoruz
Telegramda da film, dizi ve kitaplar üzerine sohbetler yapıyor ve birbirimize bildiklerimizi anlatmayı hedefliyoruz. Belirtmek gerekirse katılımcıların çoğunu raf kullanıcıları oluşturuyor. Katılmak isteyenler için adreslerimiz:
Telegram kanalımız
https://t.me/haftalikmag
Telegram sohbet grubumuz
https://t.me/haftalikmaggrup
Web sitemiz
www.haftalikmag.blogspot.com
Uzun zamandır izlemeyi düşündüğüm bir filmdi. Zengin bir ailenin veliahtı olan Barnabas Collins'e olan aşkı karşılık bulmayan bir cadının hayal kırıklığı ve intikamı sonucu cadının Barnabas'ın hayatına etkileriyle ve en sonunda onun vampire dönüşüp çelik bir tabuta kilitlenmesine sebep olmasıyla…devamıUzun zamandır izlemeyi düşündüğüm bir filmdi. Zengin bir ailenin veliahtı olan Barnabas Collins'e olan aşkı karşılık bulmayan bir cadının hayal kırıklığı ve intikamı sonucu cadının Barnabas'ın hayatına etkileriyle ve en sonunda onun vampire dönüşüp çelik bir tabuta kilitlenmesine sebep olmasıyla başlayan film, Barnabas'ın 200 yıl sonra şans eseri tabuttan çıkıp bir yandan şatosunda yaşayan akrabalarına ve yeni dünyaya alışmaya çalışmasıyla bir yandan da artık yenilmek istemediği rakibini alt etmeye çalışmasıyla devam ediyor. En sonunda çamlak çömleğin patladığı absürt komedi olan bu filmi sevdim açıkçası . Johnny Depp için izlediğimi itiraf etmeliyim ama Eva ablamiz da izletti kendini. Şato efsane güzeldi. Konuyu birinden duysam ah yazık kadına ya falan derdim ama hiç de öyle değil. Barnabas açık şekilde seni sevmiyorum diyor zaten kayış ondan sonra kopuyor gene de kızla birliktelik olup ona ümit vermesi doğru değil madem sevmiyorsun neden yapıyorsun bunu? Beni Angel hakkında tek etkileyen şey her daim Barnabas'ı kabul etmesi hatta "bana aşık olsan seni bırakırdım" tarzı bir şeyler diyor yani aşk konusunu başka yerden işlemiş sanırım. Neyse aşk hakkında büyük konuşup sonra ağlayarak bu lafları yemek istemediğim için geri kalan yorumu sizlerin hayal gücüne bırakıyorum.
Her şeyin en mantıklı şekilde yerine oturduğu ters köşe filmlere bayıldığım için bazı şeylerin piticik fiticik şekilde birden olması beni tam tatmin etmedi ama absürt komedi ve gotik gerilim üstüne bir de mindf*ck beklemek de pastanın kremasının üstündeki çileğin üstünde damla çikolata olsun demek sanırım. Puanım 8/10
BUNDAN SONRASI SPOİLER İÇERİR
izlemediysen bakma
Kız bakma diyom
Neyse sen bilirsin
Ya Janotte'nin bana yardım et demesinin manasını çözemedim ya da doktorun ölüp son dakika dirilmesindeki mantığı da cozemedim ins 2.film gelir. En azından Barnabas 2.kez mezara girince doktor gelip kurtarsaydi ya. Küçücük David nasil kurtardi o koca zincirlerden. Angel'in o kadar atlayip ziplamaya ölmeyip hayalet bir kadının çığlığına ölmesini de pek çözemedim. En sondaki sahne de bana pek dramatik gelmedi. Yok kalbi verdi sonra öldü bilmem ne. Ha bir de Barnabas'ın hipnoz hariç hiç gücü yoktu ya resmen Angel daydi tüm güçler. Victoria'yla sonlarının daha net olmasını isterdim ne bileyim evlilik çocuk falan. sanırım ikinci filmi düşündükleri için bazı şeylerin ucunu açık bırakmışlar. Ayyy gelir inss
Çok da irdelemezsek lan güzel filmdi dediğim filmdi.
Spoiler içeriyor
Hırslar, zaaflar ve duygusallık... İnsanı bazen bitiren bazen yeniden başlatan bazen hiçbir etki yapmayan bazense saydığım bu saçma kalıplara uymadan bazı durumlar oluşturan yani olaya göre değişkenlik gösteren bana göre birtakım zayıflıklar... King Kong delikanlı bir abimizdi, güzel severdi, korurdu…devamıHırslar, zaaflar ve duygusallık...
İnsanı bazen bitiren bazen yeniden başlatan bazen hiçbir etki yapmayan bazense saydığım bu saçma kalıplara uymadan bazı durumlar oluşturan yani olaya göre değişkenlik gösteren bana göre birtakım zayıflıklar...
King Kong delikanlı bir abimizdi, güzel severdi, korurdu kollardi icabinda dinozorlarlan gurese tutusurdu sonra içindeki cazgır ortaya çıkar hanim hanim der dinozorun agzini yirtardi ama bir kusuru vardı: insanlara fazla guveniyordu özellikle sarı saçlı mavi gözlü beyaz tenli baya güzel olan bir kadına:)
Carl hırslarına yenildi ve benim sevmediğim bir karakter oldu, çok sinirlendim keşke sarı peruk taksaydi da Kong onu da savursaydi bir kenara. Ama tamam hikayenin kötüsü oydu da Ann ablamiz Kong NY'a gelince sürekli dolu dolu güzel mavi gözleriyle uzaklara bakıp ağladı mi yani? Sanırım evet. Ormanda Survivor parkurundaymis gibi koşan, kong'a kırk yıllık arkadasiymis gibi saklabanlik yapan kız habitatina gelince sulu gözleriyle uzaklara bakmaya devam etmiş anlaşılan. Kaptana ve yardımcı çocuğa ne oldu onu da gösterseler bence güzel olurdu. Bu arada bir ayrıntı: Filmin başında senaryoyu yazarken 2.kaptan ölür diyor ve 2.kaptan cidden ölüyor.
Hikayedeki en suçsuz kişi King Kong. İnsanlıktan çıkmış kabileyi saymazsak insanlardan, medeniyetten (!) uzakta emekli amcalar gibi kafa dinleyip arada bir böğürüp artistlik yaparken gelen birkaç manyağın yüzünden yerinden yurdundan ve en son canından oldu resmen ya. Hem de medeniyete geldi bakın bir kez daha altını çiziyorum. Bir kez daha nefret ettim bu insanlık ve medeniyet denilen bu kavramlardan.
Oyunculara gelecek olursam Jack Driscoll'a aşık oldum sanırım ah ballı kekim. Naomi Watts acayiipp derecede güzel bir kadın ve açılarla bu arşa çıkartılmış.
Sondaki ikonik ve duygusal sahne ile bitirilmesi de çok zekice bence. Ne tam macera filmi ne de dram filmi. Ben çok beğendim. Bazı uyumsuzluklar yakaladım ama 2005 yapımı olduğunu düşünürsek göz ardı edilebilir elbette.
9.9/10
Yapamazsın dediler, hayatta olmaz unut sen dediler, inanmadılar, basaramayacagima emindiler AMA BEN BAŞARDIM... Kitapseçten 11 gün önce yaptığım kargoyu -tedarik edilemeyen ürünlerim olsa da- az önce teslim aldım. Bu gurur hepimizin. Kadehimi daha hızlı kargolara kaldırıyorum.
"Window swap" isimli pandemi sürecinde oluşturulmuş bir web sitesi var. Sitede dünyanın farklı yerlerinden insanların yüklediği onar dakikalık pencereden çekilmiş videolarını izleyebiliyorsunuz. Bir anda Kanada'daki kuş sesleriyle Çekya'da pencere önünde uyumakta olan bir kediyle Almanya'da yoldan geçen arabalarla İngiltere'de kaldırımda…devamı"Window swap" isimli pandemi sürecinde oluşturulmuş bir web sitesi var. Sitede dünyanın farklı yerlerinden insanların yüklediği onar dakikalık pencereden çekilmiş videolarını izleyebiliyorsunuz. Bir anda Kanada'daki kuş sesleriyle Çekya'da pencere önünde uyumakta olan bir kediyle Almanya'da yoldan geçen arabalarla İngiltere'de kaldırımda yürüyen bir çocukla Güney Kore'deki ağaçlarla sanki soyutlaniyorsunuz olduğunuz yerden. Dilerseniz siz de video ekleyebiliyorsunuz.
Ben o kadar beğendim bu fikri ve bazı pencereleri ki gözlerimden kalpler fışkırdı resmen. Umarım bu web sitesi de bilgilerimizi falan çalmaz, üzülürüm, bak düşüncesi bile üzdü şu an.
Böyle orijinal fikirlere bayılıyorum varsa bildiğiniz site, uygulama falan bildirimlerimi kırmızılarsanız hiç fena olmaz.
Yabancı kitapların çevirisini çok iyi yapan birkaç yayınevi var. Mesela İş Bankası yayınları, Hasan Ali Yücel klasikleri. Sizin de önerileriniz var mı çünkü kitap alırken bazen bu ikisine denk gelemiyorum ve işin aslı kitabı mahvedecek çevirilerle karşılaşmak da istemiyorum. Sizin…devamıYabancı kitapların çevirisini çok iyi yapan birkaç yayınevi var. Mesela İş Bankası yayınları, Hasan Ali Yücel klasikleri. Sizin de önerileriniz var mı çünkü kitap alırken bazen bu ikisine denk gelemiyorum ve işin aslı kitabı mahvedecek çevirilerle karşılaşmak da istemiyorum.
Sizin önerdiğiniz çevirisi güzel yayınevleri?
Asla alma dediğiniz yayınevleri?
Ren yayınları çevirisi nasıl mesela?
Tony karakteri Ricky Gervais'in üzerine öyle bir oturmuş ki iki sezon boyunca her Tony sahnesinde senaryo falan değil de doğaçlama yapıyor hissiyatı oluşturdu bende. İlk sezon aşırı güzeldi, büyük bir zevkle izledim. Tony'nin hisleri hele...Birini bu kadar çok sevebilir miyim,…devamıTony karakteri Ricky Gervais'in üzerine öyle bir oturmuş ki iki sezon boyunca her Tony sahnesinde senaryo falan değil de doğaçlama yapıyor hissiyatı oluşturdu bende. İlk sezon aşırı güzeldi, büyük bir zevkle izledim. Tony'nin hisleri hele...Birini bu kadar çok sevebilir miyim, ben de böyle mi olurum diye azıcık korkuttu beni, azıcık:) Son bölüme gelince ikinci sezonluk bir şey kalmamış ki diye düşündüm. İkinci sezon için 'ay tuttu bu bir sezon daha gider' demişler sanki ama inanın o bile sıkmadı ki zaten genel anlamda dizilerin ikinci sezonu bu bağlamda belirlendiği için normal karşılıyorum. Ayriyeten 2.sezonu izleyince 1.sezonun tamamlayıcısı niteliğinde olduğunu da anlıyorsunuz zaten. Yani iki sezonu da çokça beğendim. Verdiği mesajlar çok nahifti, geçen bazı cümleleri defterime not ettim. 3.sezon olsa da izlerim. Ek olarak bölümlerin yaklaşık otuz dakika olması da baya güzel bir durumdu, sıkmadan ilerledi. Crash landing on you bir buçuk saatti bir bölümü ve ne kadar severek izlesem de sıkıyordu bir yerden sonra. Benim bu diziden aldığım şey birini kendinden daha çok sevsen de ona hayatını bağlama, hayatında başka şeyler de olsun. Tony kariyer yapmayı düşünmedim, işten gelip ona gitmek isterdim tarzı bir cümle kurmuştu. Ona o kadar bağlanmış ki intiharı düşünmesi beni şaşırtmadı hatta gerçekleştirmemesi şaşırttı ki bununla alakalı yemeği çıktığı bir kadın çok güzel şeyler söylüyor. Onu da ben söylemeyeyim artık mimiksiz kaslı zengin erkek ve saf salak fakir kız dizilerinin 2 bölümünü izlemek yerine bu dizinin iki sezonunu bitirin ki öneririm. Okuduğunuz için teşekkürler. Puanım:8,7/10
Harikaydı. Hemen hemen her bölümü keskin ters köşelerle doluydu ve bunu öyle ince yapmışlar ki ben açıkçası bayıldım. Komedi açısından da oldukça güzeldi. Romantizmde de keza öyle. Birkaç eleştirisini okudum, klişelere başvurduğunu söylemişler ama benim izlediğim ilk Kore dizisi olduğu…devamıHarikaydı. Hemen hemen her bölümü keskin ters köşelerle doluydu ve bunu öyle ince yapmışlar ki ben açıkçası bayıldım. Komedi açısından da oldukça güzeldi. Romantizmde de keza öyle. Birkaç eleştirisini okudum, klişelere başvurduğunu söylemişler ama benim izlediğim ilk Kore dizisi olduğu için
fark ettiğimi söyleyemem. Evet, biraz fazla "tesadüf" vardı ama tamamlayınca çok da gözüme batmadı. Son zamanlarda izlediğim en güzel diziydi. Bunun üstüne çok iyi diyerek bir tane daha Kore dizisi izleyebileceğimi sanmıyorum.
SPOİLER*
Yalnızca son bölümü çok doyurmadı beni. Yani 15 bölüm aşırı zekice ilerlerken son bölümün böyle bitmesi biraz tuhaf ve affedersiniz ama saçma geldi açıkçası. İsimlerini hatırlayamıyorum ama dolandırıcı minnoşun ölmesine de üzüldüm, sevdiği kızla mutlu olsalar güzel olurdu. Keşke ölmemiş olsa da uzaklara gitti derken bu gerçek anlamda olsa... Gelelim Se-ri ve Jung Hyuk'a. Yani yılda sadece iki hafta mi görüştüler ama ne zamana kadar mesela? Evlendiler mi? Nasıl oldu bu olay ve 52 haftadan nasıl sadece 2 hafta görüştüler ya? Çok üzücü bir yandan da ölmedikleri için sevindirici. İkinci sezon olmayacak galiba keşke olsa. Yetkililer lütfen 2-3 sezon daha yapın ya ben bayıldım buna. Okuduğunuz için teşekkürler.
Puanım: 9,9