Spoiler içeriyor
gaspar'ın cümle alemin görebileceği şekilde saçmaladığı film. öncelikle bu herifin sinemasını sevmiyorum. sürekli olarak teknik yollardan izleyiciyi rahatsız etme çabası bir yana tecavüz, ensest ve lsd üzerinden kurmaya çalıştığı rahatsız edici hissi komik buluyorum. bu filmin de yirmi yıldır aynı…devamıgaspar'ın cümle alemin görebileceği şekilde saçmaladığı film. öncelikle bu herifin sinemasını sevmiyorum. sürekli olarak teknik yollardan izleyiciyi rahatsız etme çabası bir yana tecavüz, ensest ve lsd üzerinden kurmaya çalıştığı rahatsız edici hissi komik buluyorum. bu filmin de yirmi yıldır aynı damardan giderek yakaladığı kitleye sunduğu bir film olduğunu düşünüyorum. son on dakikaya kadar fena olmayan bir çabası var gibiydi ama tabii ki duramamış. bir ergenin eline kamerayı alması gibi saçmalamış. fütursuzca ucuz aykırılığını kusmuş ve izleyicide ne göz ne de kafa bırakmış.
özet:
🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦🟩🟥🟦
tam anlamıyla sanat filmi(ayarım bu tabire de), deneysel bir iş olmuş. kemal sunal'ı şaban dışındaki rollerde görmeyi seviyorum ve bana kalırsa kemal sunal'ın en kemal sunal olduğu film bu film. hoşuma gitti çünkü alttan alttan verilen politik-toplumsal mesajlar yok, net…devamıtam anlamıyla sanat filmi(ayarım bu tabire de), deneysel bir iş olmuş. kemal sunal'ı şaban dışındaki rollerde görmeyi seviyorum ve bana kalırsa kemal sunal'ın en kemal sunal olduğu film bu film. hoşuma gitti çünkü alttan alttan verilen politik-toplumsal mesajlar yok, net bir şekilde eleştiri var. durağan, moral bozucu, abuk sabuk bir film olduğunu da eklemeliyim.(büyüksün erkin koray)
Spoiler içeriyor
açılış sahnesi godardvari olmuş fakat film ilerleyen sahnelerde klasik linear bir akışla devam ediyor. iki karakter üzerinden kimlik ve aidiyet meselesi tartışılıyor. soylu bir sınıftan gelip her şeyini kaybeden haşmet'in kaderi adeta ülkenin cumhuriyet öncesi ve sonrasının kaderi gibi yansıtılıyor…devamıaçılış sahnesi godardvari olmuş fakat film ilerleyen sahnelerde klasik linear bir akışla devam ediyor. iki karakter üzerinden kimlik ve aidiyet meselesi tartışılıyor. soylu bir sınıftan gelip her şeyini kaybeden haşmet'in kaderi adeta ülkenin cumhuriyet öncesi ve sonrasının kaderi gibi yansıtılıyor ama karakterimiz ve onun bakışından görünen çelişkiler, tarihin gerisinde. altmışlar istanbul'unda ana dinamik hızlı işçileşme ve göçken, haşmet bir osmanlı çelişkisiyle gerçek olmayan bir istanbul hikayesi anlatıyor. doğu-batı, taşra-kent çelişkileri masada ama güncel hâliyle değil, tarih öncesi. bin dokuz yüz altmış istanbul'unda bin sekiz yüz altmış istanbul'u bir karakter ve onun gözünden eski çelişkilerin yeni okumasını izliyoruz. hızla dönüşüme uğrarken kimlik sorunu yaşayan toplum eleştirisi yapılmak istenmiş fakat bu eleştiri tabii ki bir erkek gözüyle yapıldığı için kadının temsilinde de ciddi sorunlar var.
sadri alışık, müzikler ve eski istanbul görüntüleri hatırına izlenebilir. yoksa yeşilçam’ın fakirlik öven üstüne bir de cinsiyetçi, ahlakçı filmlerinden çok farkı yok. batı eleştirisi dokundurmaları güzel ancak çatışmanın temelinde ünlü olmak isteyenin kadın olması yatıyor. köyden gelip ünlü olmak isteyen erkek olsaydı masumluğunu saflığını yitirme tiratları atılır mıydı, sanmıyorum. devlerin aşkı, sevemedim karagözlüm gibi bir sürü başka film var böyle. kadın ünlü olmak, hayallerinin peşinden gitmek istiyor ancak “gururlu” erkek o kadını “saflığını yitirdiği” gerekçesiyle sevmekten vazgeçiyor. finalde kadın adama dönüyor, kuru ekmek soğana talim olarak mutlu yaşıyorlar güya. evet döneme göre normal bi düşünce tarzı, o zamanlar bu satıyordu. ancak benim günümüzde ah ne kadar romantik diyerek izlemem mümkün değil. üstelik ayla algan’ın oyunculuğu da dublajı da o kadar kötü ki bari birinden biri iyi olsaydı.
(sigarayı bıraktım ve her lanet sahnede ama herrrr lanet sahnede sadri alışık'ın ağzında sigara vardı. objektif bir inceleme değildir.)
yavuz turgul'un yönettiği ilk film. yönetmenin filmografisindeki en güçlü kadın karakter fahriye ve tek kadın protagonist o. karakterin gelişimi sağlam. bazı karikatürize edilmiş sahneler hariç genel özellikleriyle yeşilçam melodramlarından ayrı bir yerde tutulması gerekiyor. "mustafa ben artık cinlerden, perilerden korkmuyorum.…devamıyavuz turgul'un yönettiği ilk film. yönetmenin filmografisindeki en güçlü kadın karakter fahriye ve tek kadın protagonist o. karakterin gelişimi sağlam. bazı karikatürize edilmiş sahneler hariç genel özellikleriyle yeşilçam melodramlarından ayrı bir yerde tutulması gerekiyor.
"mustafa ben artık cinlerden, perilerden korkmuyorum. çünkü inanmıyorum. büyülü ev bitti benim için. yıkıldı. seni de o eve gömdüm. ben hep seninle var olduğumu sanırdım. şimdi biliyorum. tek başıma varım. kimse olmadan tek başıma varım ben."
7/10
"seni affetmemin sebebi senin kusursuz olmaman. sen de kusurlusun, ben de... hiç kimse kusursuz değildir. hatta evimin önünde yerlere çöp atan adam bile. ben gençken, kendimden başka herkes olmak isterdim. dr. bernard hazelhof dedi ki, ancak ıssız bir adaya düşersem…devamı"seni affetmemin sebebi senin kusursuz olmaman. sen de kusurlusun, ben de... hiç kimse kusursuz değildir. hatta evimin önünde yerlere çöp atan adam bile. ben gençken, kendimden başka herkes olmak isterdim. dr. bernard hazelhof dedi ki, ancak ıssız bir adaya düşersem kendimle barışabilirmişim. yalnızca ben ve hindistan cevizleri. kendimi kusurlarımla kabul etmem gerektiğini söyledi ve kusurlarımızı biz seçemeyiz. onlar bizim bir parçamız ve onlarla yaşamak zorundayız. ama yine de, arkadaşlarımızı seçebiliyoruz ve ben seni seçtiğim için çok memnunum.
dr. bernard hazelhof ayrıca herkesin yaşamı uzun bir kaldırım gibidir dedi. bazılarının taşları iyi döşenmiştir. benim gibi diğerlerininkiler çatlaklar, muz kabukları ve izmaritlerle doludur. senin kaldırımın da benimki gibi ama muhtemelen benimki kadar çatlaklı değil. umarım bir gün kaldırımlarımız kesişir ve bir kutu koyulaştırılmış şekerli sütü paylaşabiliriz. sen benim en iyi arkadaşımsın. sen benim tek arkadaşımsın."
8/10
seksen dakika one shot. kırk sekiz yılı ve o zamana kadar uyarlanmış en iyi tiyatro oyunu. orijinal oyun nietzsche'nin üst-insan felsefesinden etkilenen leopold ve loeb adlı iki öğrencinin işlediği cinayetten esinlenilmiş. leopold ve loeb entelektüel kişilikleri ve sınıfsal konumlarından dolayı…devamıseksen dakika one shot. kırk sekiz yılı ve o zamana kadar uyarlanmış en iyi tiyatro oyunu.
orijinal oyun nietzsche'nin üst-insan felsefesinden etkilenen leopold ve loeb adlı iki öğrencinin işlediği cinayetten esinlenilmiş. leopold ve loeb entelektüel kişilikleri ve sınıfsal konumlarından dolayı "kusursuz cinayeti" işleyebileceklerini düşünüyorlar. yani manyak filozoflar en uçta olma telaşının peşinde birbirlerinin zekasına meydan okuyor. eşcinsellik ve cinayet arasında bağ kuran hitchcock. çağının ötesinde. 8/10
toksik ilişkiyi meşrulaştıran, makul kadınlığı koruyan film. bin kere aldatsa da affedin. el kaldırmışsa sevdiğindendir. yuvayı dişi kuş yapar. kadının en kutsal görevi anne olmaktır. hay ben sizin yapacağınız filmin. (bir daha şener şen bile oynasa romantik komedi izlemeyeceğim.)
iyi bir fikir, kötü ve temposuz işlenmiş ve maalesef mutlu sonla biten bir aşk hikayesi etrafında heba edilmiş. başyapıt olabilecekken sadece çerezlik hoş bir film olmakla yetinmesi hayal kırıklığı ama kesinlikle orijinal senaryosundan dolayı izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. 6/10