İlknur☘️ (@heyou_)

Zamana, mekana ve değişen koşullara direnen yasak ve tutkulu bir aşkın hikayesi. Yıllar sonra buluşan iki sevgili aralarındaki belirsizliği aşabilecek mi? Sonu koca bir hüsran... Bir soru ile bitirilen kitapların anlam belirsizliği beni yoruyor. Çok içine çekmedi bu kitap beni.…devamı

heyou_ 3 years ago

Mecburiyet

Stefan Zweig

126 Gönderi

Görev duygusu, savaş karşıtı düşünceleri ve karısına duyduğu sevgi arasında sıkışıp kalan Ferdinand'ın psikolojik yolculuğu tabii ki de onun istediği yerde son buluyor ama o yere gelmesi hiç de kolay olmuyor. -Ve ben istemiyorum. Ben özgürlüğümden başka bir şey istemiyorum.…devamı

heyou_ 3 years ago

Eşekarıları, Kadınlar Savaşı

Aristophanes

1 Gönderi

Spoiler içeriyor Atina'da iki komedya türü doğmuş ve gelişmiştir: Eski Komedya ve Yeni Komedya. Aristophanes, eski komedya yazarıdır. Eski komedya, tarihte tektir, bir daha canlanamaz. Menander ise yeni komedya yazarıdır. Yeni komedyanın izleri zamanımızın komedisinde bile görülebilir. Kitap, 5 tane komedi oyunundan…devamıAtina'da iki komedya türü doğmuş ve gelişmiştir: Eski Komedya ve Yeni Komedya. Aristophanes, eski komedya yazarıdır. Eski komedya, tarihte tektir, bir daha canlanamaz. Menander ise yeni komedya yazarıdır. Yeni komedyanın izleri zamanımızın komedisinde bile görülebilir. Kitap, 5 tane komedi oyunundan oluşur. Bu oyunların hepsinin temelinde "Barış" yatar. Çünkü Atina ile Sparta arasında yıllardır süregelen bir savaş vardır. Barışı sağlamak, vatandaşlarını barışa yöneltmek için Aristophanes kadar uğraşan, didinen bir şair daha yoktur. Ama ne yaparsa yapsın bütün çabaları boşa çıkar. İnsanlar kendi bildiğini yapmaya devam eder. 1- Eşekarıları: Atina'da halk, yargıç olmak için ne gerekiyorsa yapar. Yargıçlık onlar için paha biçilemez bir meslektir. Ama yargıçlık meslekten gelme bir eğilim değildir. Bütün yargıçlar kura ile seçilir. Yargıçlık paralı olunca da işsiz, güçsüz kim varsa yargıçlığı son çare olarak görür, böylece yargıçlık avamın ve demagogların eline düşer. Yargıçlar halkı arı gibi soktukları için şair onları eşekarılarına benzetmiştir. 2- Kuşlar: Bu oyun bir fantazya, bir ütopyadır. Mahkemenin, yargıçların olmadığı ideal devlet arayışını anlatır. 3- Kömürcüler: Şair, barışa kavuşan bir vatandaşın yiyip içip gönül eğlendirmesini sahneye koymakla, Atina halkını imrendirerek barışa kandırmak ister. 4- Barış: Şair, barışın savunmasını bir daha dener. 5- Kadınlar Savaşı: Şairin en iyi kurulmuş, en insanca komedyası budur. Şair yurttaşlarını bir daha barışa çağırır, ama sözcüleri bu kez artık laf anlamayan erkekler değil, barışı gerçekten özleyen kadınlardır. Kahramanımız Lysistrata gerçektir, barış için savaşında şairin kendisini temsil eder. Kadınlığını da unutmamıştır. En sevimli kişisini kadın olarak seçmesi Aristophanes'in kadınlardan bir şeyler beklediğini gösterir.

heyou_ 3 years ago

Simyacı

Paulo Coelho

298 Gönderi

En sevdiğim kitaplar sıralamasında 1. sırayı alan bu harika kitabı okumama vesile olan @thebeyzz... Seni çok seviyorum. 💜 Bir kitap bu kadar mı işler bir insanın içine. Çok ama çok güzel bir eser. Okurken içinde kendimden de parçalar bulduğum bu…devamıEn sevdiğim kitaplar sıralamasında 1. sırayı alan bu harika kitabı okumama vesile olan @thebeyzz... Seni çok seviyorum. 💜 Bir kitap bu kadar mı işler bir insanın içine. Çok ama çok güzel bir eser. Okurken içinde kendimden de parçalar bulduğum bu kitap bir başucu kitabı olmayı hak ediyor. Altını çizdiğim o kadar çok satır var ki hangi birini buraya yazabilirim. O yüzden en etkilendiklerimi paylaşmak istedim. Umarım sizler de Kişisel Menkıbenize giden yolda doğru adımlar atıyorsunuzdur. :)) #hayat #mucize #macera #inanç #kendinibulmak #umut #sır #yolculuk #kişiselmenkıbe #yaşamak -Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır. Ne var ki, hiç kimse kendisinin kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğini kesinlikle bilmez. 👏 -Dünyanın Ruhu insanların mutluluğuyla beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzuyla, kıskançlıkla. Kendi Kişisel Menkıbesini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür. Her şey bir ve tektir. Ve bir şey istediğin zaman bütün evren arzunun gerçekleşmesi için işbirliği yapar. 💫 -Tanrı, herkesin izlemesi gereken yolu yeryüzüne çizmiştir, yazmıştır. Senin yapman gereken, senin için yazdıklarını okumak yalnızca. 😌 -Talih bizden yanayken bundan yararlanmalıyız; talihin bize yardımcı olması için biz de ona yardımcı olacak şekilde davranmalıyız, gereken ne varsa yapmalıyız. ✨ -Herkes kendi düşlerini aynı şekilde göremez; kendince görür. 🌓 -Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez. 🌬️ -İnsan, hayaline yaklaştıkça Kişisel Menkıbe daha çok gerçek yaşama nedeni oluyor. 🍀 -Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun. 🤗 -İnsan sevince nesneler daha çok anlamlaşıyor. -Cesaret, Evren'in Dili'ni arayan bir kimse için en büyük erdemdir. 💪 -İnsan sevdiği için sever. Aşk'ın hiçbir gerekçesi yoktur. 🤝 -Kendi yüreğini dinle. Yüreğin her şeyi bilir, çünkü Evren' in Ruhu 'ndan gelmektedir, ve bir gün oraya dönecektir. 🍃 -Kim ve ne olursa olsun yeryüzünde her insan her zaman dünya tarihinde başrolü oynar. Ve doğal olarak o bilmez bunu. 🌿 -Kendi Kişisel Menkıbesini yaşayan kimseye karşı hayat cömerttir. 😇

heyou_ 3 years ago

Harry Potter 20th Anniversary: Return to Hogwarts

Eran Creevy

25 Gönderi

Spoiler içeriyor Birçoğumuzun dört gözle beklediğine emin olduğum bir yapım... Ama üzülerek söylüyorum ki benim beklediğime değmedi. Tabii ki de çok duygulandım. Her birini o kadar benimsemişim(z) ki onların büyüdüğünü ve yaşlandığını görmek ve hâttâ bazılarının ölüm haberlerini almak gerçekten ama gerçekten…devamı

heyou_ 3 years ago

Mona Lisa Gülüşü

Mike Newell

44 Gönderi

Spoiler içeriyor 2003 yapımı bu film 1950'li yılların Amerika'sının kadınlara karşı duruşunun nasıl olduğunu gözler önüne sermektedir. UCLA mezunu 30 yaşındaki sanat tarihi öğretmeni Katherine Watson liberal bir feminist ve kendi benliğinin farkında olan bir kadın. Wellesley College'da eğitim vermeye başladığı andan…devamı2003 yapımı bu film 1950'li yılların Amerika'sının kadınlara karşı duruşunun nasıl olduğunu gözler önüne sermektedir. UCLA mezunu 30 yaşındaki sanat tarihi öğretmeni Katherine Watson liberal bir feminist ve kendi benliğinin farkında olan bir kadın. Wellesley College'da eğitim vermeye başladığı andan beri bir şeylerin ters gittiğini anlar. Ona göre bir kadın sadece evlenmek ve çocuk bakmak için bir kadın değildir. Bir kadın hem okuyabilir hem kocasına iyi bir eş olabilir hem de çocuğuna bakabilir. Bu fikrini okuldakilere yansıtmaktan asla çekinmez. Ama bu fikri aşılayana kadar öğrenciler ve meslektaşları tarafından dışlanır. Bu fikri doğru bulana kadar kimisi evlenir, kocasının onu aldattığını öğrenir ve boşanmaya karar verir. Kimisi evlenmenin eşiğinden döner. Kimisi de evlenir ama üniversiteye de gitme kararı verir. Filmin adı neden "Mona Lisa Gülüşü" peki? Mona Lisa'ya ilk baktığımızda onun güldüğünü zannederiz. Tekrar baktığımızda ise gülüşü solmuş olur. Bunun üzerine yapılan araştırmalar diyor ki: Mona Lisa %83 mutlu, %9 iğrenmiş, %6 korkmuş ve %2 öfkelidir. Yani anlıyoruz ki ne tamemen gülüyor ne de tamamen üzgün. Filmde ise şu söz geçmektedir: "Her şey göründüğü gibi değildir." Bu sözü Betty adında evli ve kocasının onu aldattığını öğrenen bir öğrenci, annesine söylemektedir. Annesi ona bu olayı görmezden gelmesini, erkeğin böyle işler yapabileceğini ama onun kocasının böyle işler yapmayacağını ve daha bunun gibi türlü saçmalıklar söyler. Hâlâ bazı insanlar(kadın-erkek fark etmiyor) bağnazlıklarına devam etse de o zamanlardan bu zamanlara epey bir yol kat ettik. Kadın bir obje gibi görülemez. Bizler de birer insanız ve bizim de kendimize göre yanlışımız-doğrumuz olabilir. Bu, erkekler için de geçerli. Onların da kendilerine göre yanlışları-doğruları olabilir. Buna da biz bir şey diyemeyiz. Ama bu yanlışları ve doğruları barış ortamı içinde çözmek, benimsemek hepimize katkı sağlar. Cinayetle, şunla, bunla kimse bir fikri benimsemez. Benimseyeceği varsa da o iş olmaz. -Başkalarını değiştirmek kendine yalan söylemektir. -Bir şeyin eski olması ilkel olduğunu göstermez. -Gezen herkes amaçsız değildir özellikle de gerçeği geleneklerin, tanımların ve görünüşün arkasında arayanlar.✨

heyou_ 3 years ago

Çavdar Tarlasında Çocuklar

J. D. Salinger

90 Gönderi

Spoiler içeriyor Seveni de sevmeyeni de çok olan bir eser... İlk çevirileri 'Gönülçelen' adı altında yapılan kitabımız daha sonra 'Çavdar Tarlasında Çocuklar' adı altında okuyuca sunulmuştur. Yani orijinal adı 'The Catcher in the Rye' olan bir kitabı neden bu adlar altında Türkçeye…devamıSeveni de sevmeyeni de çok olan bir eser... İlk çevirileri 'Gönülçelen' adı altında yapılan kitabımız daha sonra 'Çavdar Tarlasında Çocuklar' adı altında okuyuca sunulmuştur. Yani orijinal adı 'The Catcher in the Rye' olan bir kitabı neden bu adlar altında Türkçeye çevirirsin ki? Hem zaten kitabın asıl adı neden bu ki? Tamam, ana kahramanımızın hayalini yansıtmak istemiş yazar ama bana göre bir kitabın adına bakınca az çok ne anlattığını çözebilmemiz lazım. Ben bu adı okuyunca kitapta anlatılan gibi bir olay ya da durum canlandırmadım kafamda. Eğer bu ad olmasaydı, başka ne ad olabilirdi diye kendime sorduğumda da cevap veremiyorum. Değişik bir çıkmazdayım. Kitabımız 16 yaşındaki Holden Caulfield adlı bir gencin kendini anlamlandırma sürecini anlatıyor. (Biz bu sürecin sadece 3-4 gününe şahit olsak da.) Gittiği çoğu okuldan kovulan, öyle güzel arkadaşlıkları olmayan, ve kardeşini kaybettiği için yaralı olan bu gencin ruh sağlığı pek de iyi değil. Bir sürü kötü alışkanlığı var. Bu yüzden diyebiliriz ki bu genç bize bir 'antikahramanı' yansıtıyor hâttâ fazlasıyla. Antikahraman, kişiliği, amaçları ve idealleri diğer alışılagelmiş başkahramanlarınkinin tam zıddı olan kişidir. Amerikan Dünyası'nı ikiye bölen bu kitap (içerdiği argo sözlerden dolayı) bir 'Bildungsroman' yani 'Oluşum Romanı' türüdür. Başkahramanın, gençliğinden yetişkinliğine doğru ruhsal ve ahlaki olarak gelişimini-oluşumunu gösteren bir türdür. Belki sonu öyle bitmeseydi o gelişimi daha iyi görebilirdik. Sonu çok boş geldi bana. Ama bir yandan düşününce de derin bir anlamı var. Kitap boyunca mutlu olmayan karakterimiz kitabın sonunda mutlu, çünkü kardeşi Phoebe'yi atlı karıncaya binerken görüyor. Belki yazarımız Salinger kendi oluşumundan parçalar serpiştirdi bu kitaba. Kendisi üniversiteyi bıraktı, savaşa girdi ve ondan sonra ruhsal bir çöküntüye uğradı. Platonik aşkının Charlie Chaplin ile evlenmesi de tuzu biberi oldu. Holden da Jane'e olan aşkını bir türlü dile getirememiş, onu bir türlü arayamamıştı. Bu arada Holden ergenliğinin doruklarını yaşayan ruhsal çöküntü içinde olan birisi olmasına rağmen bazen aşırı ama aşırı doğru cümleler söylüyor. "Ayrılışlarım acıklı, hatta kötü olabilir, ama bir yerden artık ayrılıyorsam bunu anlamak istiyorum. Bunu anlamadığınız zaman kendinizi daha kötü hissediyorsunuz." 🍂 "Hayat, tabii ki bir oyundur, evladım. Hayat, kurallara göre oynanması gereken bir oyundur." 💫 "Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir." ✨ "Tanıştığıma hiç memnun olmadığım kimselere, durmadan, ''Tanıştığıma memnun oldum'' demek beni öldürüyor. Ama hayatta kalmak istiyorsanız, ille de bu zırvaları söylemek zorundasınız." 🍁 "Bazı şeyler olduğu gibi kalmalı. Elinizde olsa da, onları büyük cam vitrinlere koyup oldukları gibi kalmalarını sağlayabilseniz." 🍃 "Lanet bir atım olsa, daha iyi. Atlar en azından insana yakın." 🌼 "Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın,Tanrı aşkına;özellikle de,hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?" 🌹 "Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir." 🌿 "Yani, bir şeyi yapmadan önce, ne olacağını nereden bilebilirsiniz ki? Yanıtı belli bunun; bilemezsiniz." 🌾

heyou_ 3 years ago

Muhteşem Gatsby

F. Scott Fitzgerald

31 Gönderi

Spoiler içeriyor Amerikan Rüyası'nın bir Amerikan Kâbusu'na dönüşmesi işten bile değildir. Amerikan Rüyası, çok çalışma ile başarı ve refahın elde edilebileceğini savunan bir düşünce biçimidir. İnsanlar her zaman oldukları gibi hırslarına kapılıp çabuk zengin olmanın yollarını aramaya başladıkları için de bu fikir…devamıAmerikan Rüyası'nın bir Amerikan Kâbusu'na dönüşmesi işten bile değildir. Amerikan Rüyası, çok çalışma ile başarı ve refahın elde edilebileceğini savunan bir düşünce biçimidir. İnsanlar her zaman oldukları gibi hırslarına kapılıp çabuk zengin olmanın yollarını aramaya başladıkları için de bu fikir zayıflamaya başlamıştır. Kitabımız 20. yüzyıl Amerikası''nın Caz Çağı'nda geçmektedir. Bu çağ, caz müziğinin ve dans tarzlarının ülke çapında hızla popülerleştiği 1920'li ve 1930'lu yılları kapsamaktadır. Kitaba da adını veren Jay Gatsby, yoksul bir ailenin çocuğudur, ve daha sonraları kendini baştan yaratarak, servet ve güç kazanarak milyoner haline gelir. Tek amacı ise ilk aşkı Daisy'ye kavuşmaktır. Bunu biraz da saplantı haline getirmiştir. Gizli kapaklı işlerin adamıdır. Ve kendisi bir Oggsford(!) mezunudur. Kitabı onun ağzından okuduğumuz Nick Carraway, kendi halinde bir adamdır, ve West Egg'de oturmaktadır. Bizim muhteşem(!) Gatsby'nin komşusu, Daisy'nin kuzenidir. Kitap boyunca kendini anlamlandırmaya çalışır ama bence bunu başaramaz. Başına ne gelirse gelsin Yarabbi Şükür diyecek bir tip izlenimi bıraktı bende. Gatsby zengin oldu demiştim. Zengin olmasının altında yatan tek sebep Daisy'nin aşkına nail olmaktır, ama bu aşkın onu çöküşe götürdüğünün hiçbir zaman farkına varamadı. Bir zamanlar Daisy onu fakir diye terk edip zengin Tom Buchanan ile evlenmişti. İşte bu Daisy bize Amerikan Rüyası'nın sembolünü anımsatmaktadır. Buradan anlıyoruz ki Amerikan Rüyası'na bütünüyle ulaşılamaz. Ona var gücüyle ulaşmak isteyenler, açgözlülüğünün kurbanı olmuştur. Gatsby, bu rüyadan uyanamadan derin bir uykuya daldı. O ölünce herkes onu unuttu. Bu durum da bize Amerikan Rüyası'nın yarattığı bencil ve çıkarcı insanların varlığını göstermektedir. *Birisini eleştirmeye kalktığında şu dünyada her insanın senin sahip olduğun ayrıcalıklara sahip olmadığını hiç aklından çıkarma. ✨ *Bir adamın hayaletimsi yüreğinde biriktireceği şeylerle hiçbir ateş ya da serinlik başa çıkamaz.🍃 *Bir kimseye dostluğumuzu sağken göstermeyi öğrenelim, ölünce değil.🍂

heyou_ 3 years ago

Poetika

Aristoteles

4 Gönderi

Tragedya'ya dair temel kavram ve ilkelerin tartışıldığı bu eser, tarihte sanat olayını araştıran ilk eser olma niteliğini taşımaktadır. Yapmak, yaratmak anlamına gelen 'poiein' fiili, ozan ve şair anlamındaki 'poiêtês'in köküdür. Poetika kavramı da buradan türetilmiştir. Taklitler aslını yaşatır diye boşuna…devamıTragedya'ya dair temel kavram ve ilkelerin tartışıldığı bu eser, tarihte sanat olayını araştıran ilk eser olma niteliğini taşımaktadır. Yapmak, yaratmak anlamına gelen 'poiein' fiili, ozan ve şair anlamındaki 'poiêtês'in köküdür. Poetika kavramı da buradan türetilmiştir. Taklitler aslını yaşatır diye boşuna demiyoruz. Destan, tragedya şiiri ve komedya ana hatlarıyla birer taklittir (mimesis). Bu taklitler farklı tarzlarda yapıldığı için her biri birbirinden ayrılır. Örneğin, Tragedya, günümüz insanlarından daha iyileri, komedya ise daha kötüleri taklit etmek ister. Taklit etme insanlarda çocukluktan itibaren doğal olarak ortaya çıkar, insanları diğer hayvanlardan ayıran şey taklit etmeye en yatkın hayvan olmaları ve ilk öğrendiklerini taklit yoluyla öğrenmeleridir. Komedya, daha bayağı insanların taklididir ama kötülüğün her türünü ele almaz, gülünç olanı, yani çirkinliğin belli bir kısmını ele alır. Çünkü gülünç olan, insana rahatsızlık ya da zarar vermeyen bir kusur ve çirkinliktir. Tragedya ise acıma ve korku yoluyla bazı duygulardan arınma sağlamak için, ağırlığı olan tamamlanmış belirli bir uzunluğa sahip bir eylemin her bölümünde ayrı ayrı biçimlerde çeşnilendirilmiş bir dil kullanarak, anlatı aracılığıyla değil, davranışlarda bulunan insanlar aracılığıyla taklit edilmesidir. Tragedya ile destan da benzerlikler gösterir, fakat tragedyada bulunan her şey destanda bulunmaz. Kral Oidipus hakkında bir post atmıştım. Mesela Aristo'ya göre o, iyi bir tragedyadır. Hem tanıma hem de baht dönüşü içerir. O eserde ana karakter durumu bilmez ama olayı gerçekleştirir, durumun sonradan farkına varır. Çünkü eylem gerçekleştirilecekse bilmeyerek gerçekleştirip sonradan durumu anlamak en başından beri her şeyi bilerek eylemi gerçekleştirmekten daha iyidir. Ayrıca içerdiği 'tanıma' sarsıcıdır, ve en iyi tanıma da budur. * Bazı insanlar akıl dışı bir önkabule sahiptir, o önkabulden sonuçlar çıkarıp bir karara varırlar ve kendi görüşleriyle çelişen bir şey varsa sanki ozan öyle demiş gibi ozanı eleştirirler. 🍂

heyou_ 3 years ago

Kral Oidipus

Sophokles

16 Gönderi

Spoiler içeriyor Yunan tragedyasının en kuvvetli, en olgun örneği... Kara bahtlı ve tanrıların nefret ettiği bir Oidipus... Oysaki bu hayatı o seçmedi. Ailesi olacak o insanlar Oidipus'u bu hayatı yaşamaya zorladı. Ailesinin günahını bir insan çekmiş bulundu, ama ne ceza... Yıllar sonra…devamı