- "Hayatı olduğu gibi kabul et. Ne alabilirsen al ve mutlu olmaya bak." - "Bu ihtiyarlar eski adetlerle ne zamana kadar biz gençlerin yolunu kesecekler böyle!"
~ Kadın ve erkek, genellikle aynı sevgi dilini konuşmazlar. ~Gerçek şu ki genellikle umulmadık insanlara ve umulmadık zamanlarda aşık oluruz. ~ Her çocuğun içinde, sevgiyle doldurulması gereken bir duygu deposu vardır. ~ Bir üniversite öğrencisinin delicesine aşık olup olmadığını, notlarına…devamı~ Kadın ve erkek, genellikle aynı sevgi dilini konuşmazlar.
~Gerçek şu ki genellikle umulmadık insanlara ve umulmadık zamanlarda aşık oluruz.
~ Her çocuğun içinde, sevgiyle doldurulması gereken bir duygu deposu vardır.
~ Bir üniversite öğrencisinin delicesine aşık olup olmadığını, notlarına bakarak anlayabilirsiniz, çünkü aşık olduğunda ders çalışmakta zorlanır.
** Ne yaparsan yap, sen sensindir ve o ten içinde yaşarsın. ** Bazen insan elinde olmadan, hiç istemediği durumlara sürüklenebiliyor. Daha önce aklından bile geçirmediği hadiselerin tam ortasında buluyor kendini. **
Kendin Olmak İstersen; Ya Deli Olursun Ya da ZORBA Hayatta bazen büyük yanlışların basit çözümleri olduğunu görürsün. Düzeltmek istersin. Anlatınca anlaşılacağını sanırsın ve durmadan anlatırsın. Yazarsın, çizersin, dijital içerikler üretirsin. Tüm enerjini, vaktini harcarsın. **Çünkü çözüm çok basittir**. Yüzyıllar boyunca…devamıKendin Olmak İstersen;
Ya Deli Olursun Ya da ZORBA
Hayatta bazen büyük yanlışların basit çözümleri olduğunu görürsün. Düzeltmek istersin. Anlatınca anlaşılacağını sanırsın ve durmadan anlatırsın. Yazarsın, çizersin, dijital içerikler üretirsin. Tüm enerjini, vaktini harcarsın. **Çünkü çözüm çok basittir**.
Yüzyıllar boyunca gören gözler konuşan ağızlar yazan eller durmak bilmeden anlattı... Sonuç insanoğlu yine anlamadı. Çünkü insanoğlu en tehlikeli ve vahşi bir yaratıktır. (İstisnalar var tabi)
Büyük mideler uyuyan insanları uyandırmana asla izin vermez. Hayatı sana zehir eder. Susmassan sonunda nefesini keser.
Birileri de görür ve ötesinde anlatacaklarınnı anlamayacaklarını da görür. Bu defa hayatı boyunca anlatmak yerine yani başkalarını kurtarmak ,yol göstermek yerine kendi hayatını yaşamaya başlar. Daha doğrusu isyan eder. Tüm beşeri sistemlere ve dinlere. Kendi doğrularını oluşturur ve özgür bir biçimde yaşamaya başlar. Kitabımızım kahramanı Zorba da öyle bir insan. Anlatmak yerine yaşayan. Hayatı boyunca insanlığın en çirkin yönlerini gördüğünden tüm sistemlere ve düzenlere başkaldırmış bir isyan şeklinde hayatını özgürce yaşamaya karar vermiş biri. Gündüz Vassaf' ın Cehenneme Övgü'sünün teorikten pratik hayatta yansıyan şekli gibi. Anlatan değil yaşayan biri Zorba.
Zorba'nın deyimiyle; "Dünya, kâğıt farelerinin ellerine kaldı; sırları yaşayanların vakti yok; vakti olanlar ise sırları yaşamıyorlar." Hayatta "kendiniz" olma, kendinizi bulma ve hayatı kendiniz olarak yaşama dileğiyle...
"Sözde kızlar" gerçek olamamış kızlar. Kendi benliğini hep başkalarının gölgesi yapmaya çalışan insanlar. Maddi olarak servet sahibi olanların popüler olma özentileri doğal olarak tiksindirici olabilir. Peki maddi yetersizlik içerisinde olup da züppe veya "sözde" olan insanlara ne demeli... Özenti, başkasında…devamı"Sözde kızlar" gerçek olamamış kızlar. Kendi benliğini hep başkalarının gölgesi yapmaya çalışan insanlar. Maddi olarak servet sahibi olanların popüler olma özentileri doğal olarak tiksindirici olabilir. Peki maddi yetersizlik içerisinde olup da züppe veya "sözde" olan insanlara ne demeli...
Özenti, başkasında kendini görme, kıskançlık, gösteriş vb her zamanda olduğu gibi bu gün de toplumumuzun kangren olmuş vakalarından.
Peki hayatta olayları tarafsız ve akılcı bir gözlem ile değerlendirip yol yordam gösteren kaç kişi var?
Kaç kişinin hayatında böyle güvenebileceği bir dostu veya akıl hocası var?
Çok az.
Nadirattan.
Peyami Safa neredeyse tüm romanlarında olduğu gibi bu romanında "Nadir Bey" karakteriyle, bizlere böyle bir arkadaşı tanıtıyor. Bu karakterleri okuyunca gerçekten arkadaşlığın ve dostluğun önemi bir kez daha hatırlıyorum. Bu karakterler her ne kadar yardımcı oyuncu konumunda olsalar bile ben bu tip karakterleri romanın en değerli madeni olarak görüyorum. Benim öyle bir dostum var:) umarım heppinizin de öyle bir dostu olur. Böyle birini bulmak çok çok zor. Dediğim gibi nadirattan bir durum. Ama olmayanlar da çok üzülmesin en azından artık ChatCPT var. Yapay zekaya sorunlarınlarınızı anlatın gayet makul çözümler buluyor sizler için :D
Durumu çok kritik bir hastanız var. Acilden giriş yaptınız ve hastanız yoğun bakıma alındı. Görevli personel prosedür işlemleri için sizi hasta yatış-çıkış birimine yönlendirerek gerekli işlemleri yapmanızı rica etti. Gittiniz ve uzun bir kuyruk gördünüz. Sırada bekleyen herkes kendi hastası…devamıDurumu çok kritik bir hastanız var. Acilden giriş yaptınız ve hastanız yoğun bakıma alındı. Görevli personel prosedür işlemleri için sizi hasta yatış-çıkış birimine yönlendirerek gerekli işlemleri yapmanızı rica etti. Gittiniz ve uzun bir kuyruk gördünüz. Sırada bekleyen herkes kendi hastası için işlem yapmak için bekliyor. Gerginsiniz, bir yandan hastanızı düşünürken bir yandanda uzun kuyrukta bekliyorsunuz. Birden üstü başı perişan bir adam sırayı yara yara herkesi geçip kendi işlemini yapıtırıyor. Yoğun bakım ünitesine gidip beklerken yine aynı adam gelip önünüzden geçip yoğun bakıma giriyor. Operasyon bitmiş doktor odasına çekilmiş. Doktorla görüşmek istiyorsunuz tabi yine sıra var, bekliyorsunuz. Yine aynı adam sıraya girmeden doktorun odasına giriyor işlemini yapıyor... Galiba artık yeter deyip adama haddini bildirirsiniz değil mi? Bu kadarda da olmaz. Böyle terbiyesizlik olur mu vs. der hak ettiği tepkiyi verirsiniz.
Ee bu ne şimdi? Bu sinir bozucu hikayeyi ne diye anlattın? Diye aklınıza gelmiştir. Hikayeyi burda bitirse tepkinizde gayet haklısınız. Zamanınızı boşa almış olurdum. Ve çok saçma, gereksiz birşey anlatmış olurdum.
Peki devamında size desem ki: Şu sırayı yarıp herkesin önüne geçen adam var ya. 3 gün önce trafik kazası geçirdi 2 çocuğu ve eşi bu hastanede yoğun bakıma alındı. Adam yatış işlemlerini yapıtıktan sonra istenilen evrakları doktora verirken doktordan 2 çocuğunun ve eşinin hayatını kaybettiğini öğrendi. O günden beri hergün gelip yatış-işlem-evrak uğraşıp duruyor. Hala çocuklarının ve eşinin yoğunbakımda olduğunu sanıyor. Hastane personeli durumu bildiğinden adama anlayış gösteriyor...
Kitapta ilk bölüm aşırı rahatsız edici. Ben ne okuyorum hissi gayet normal. Daha sonraki bölümlerde bilimin ve politikanın en karanlık yüzüne muhatap olan esas karakterin hikayesini okuyorsunuz.
Guguk Kuşu filmi ile aynı ana temada. Filmin hikayesini bilmeyenler, izledikten sonra ben ne izledim der. Ama filmin esas mesajını bilenler hayranlıklarını gizleyemez. (Çok kısa bir spoi)Deli diye akıl hastanesinde yatan Patrick'i zararsız hale getirmek için beynindeki prefrontal korteksi devre dışı bırakarak iradesine ket vurması. Bilim ve insanlık adına yapılan bu korkunç "tedavi" bugün yasaklanmış ve insanlık dışı olarak tarihte yerini almış. Otomotik Portakal aynı temada farklı bir hikaye. Sosyo-psikoljik kitaplar okumayı seviyorsanız bir şans verin derim:) ki
Bir itirafla başlamak istiyorum. (Yargılamayın ama) Herkes ilk gördüğü insan hakkında çok kısa sürede hemen bir izlenim edinir. Bunu neye göre yapar peki? Altıncı his mi? Duyular mı? Kalp mi? Bana göre hiç biri. Gözlemlerim sonucunda şu net bir şekilde…devamıBir itirafla başlamak istiyorum. (Yargılamayın ama)
Herkes ilk gördüğü insan hakkında çok kısa sürede hemen bir izlenim edinir. Bunu neye göre yapar peki? Altıncı his mi? Duyular mı? Kalp mi? Bana göre hiç biri. Gözlemlerim sonucunda şu net bir şekilde diyebilirim: İnsanlar hakkında ilk izlenimi kimisi gözlerden kimisi alından kimisi dudaklardan kimisi çeneden kimisi parmaklardan vb. uzuvları gözlemleyerek bir fikir sahibi olur. (Bunun farkında olan çok çok az insan var.) Neyseki bende bu durum biraz fazla olduğu ve iyi bir gözlemci olduğum için avantajlı olduğumu düşünüyorum:))
Yazarın şu sözünü de eklemekte fayda var:
"Dişi beyin yüz okuma ve ses analizi konusunda tek kelime ile mükemmeldir."
Ben de ilk izlenimi insanların **burunlarına** bakarak elde ederim. Şu ana kadar binlerce insan hakkında istisna denilecek kadar az yanıldım. (İnsanların iyi kötü olarak sınıflandırılması değil bu. Düz düşünmeyin. İyi kötü iki sınıf yok benim dünyamda. Yüzlerce kategori var. %80 oranla en kalabalık sınıf tabiki **mal** kategorisi)
Not: Estetik burun ameliyatı yapanlar hiç kaçmaz gözümden:)
(Kitapla ne ilgisi var diye düşünme anlattığım beyin ve yazarla ilgili)
Kitaba gelecek olursam. Yazarı ilk gördüğümde mesafeli durdum. Benim bu hissimin, her yazar ve kitap için uygulanmayacağını da gördüm. Yazar beni fazlasıyla şaşırttı. Pia Mater'i de severek okudum. Ve kendi alanında çok başarılı bir eser. Bu kitapta öyle. İlk sayfadan itibaren eğlenceli bir uslupla kadın ve erkek beyninin farklılıklarını bilimin taşlarıyla tarihsel sürecini harika bir şekilde işlemiş. ( Kitanı baştan sona sırıtarak okudum diye bilirim:D)
Erkek ve kadın arasında ki kadim anlaşmazlıkların bilimsel açıklamısını çok akıcı bir şekilde ifade etmiş. Bolca Latince terimler -bakın ben ne kadar da bilgiliyim aşağlık kompleksi olmadan- kullanıp boş boğazlık etmeden güzel ve akıcı bir anlatımla sıkılmadan zevkle okunacak bir kitap. Bunu da demeden edemiyecem. Yazarın empati duygusu müthiş. Kitabı okurken sanki karşınızda oturup sizi gözlemliyor gibi. Spoi olmasın diye ayrıntısına girmiyorum:)
Tüm dişi ve erkek beyinler okumalı. Tekrar okuyacağım kitap sayısı şuana kadar bir elin parmakları kadar ancak var. Bu kitapta tekrar okunacak listeme girdi diyebilirim.
Tavsiye ederim puanım 10 üzerinden 10:)
1) " Eşinle boğazda bir yemek yedin mi? Tiyatroya gittin mi? Kitap okuyor musun? " 2) " Genç insanları gelecek endişesinden kurtarmak için istihdam sorunu kalıcı olarak çözmemiz gerekir." 3) "Mozart dinliyorum ama Türkiye’ye gelirse konserine mutlaka giderim." 4) "…devamı1) " Eşinle boğazda bir yemek yedin mi? Tiyatroya gittin mi? Kitap okuyor musun? "
2) " Genç insanları gelecek endişesinden kurtarmak için istihdam sorunu kalıcı olarak çözmemiz gerekir."
3) "Mozart dinliyorum ama Türkiye’ye gelirse konserine mutlaka giderim."
4) " Halkımızın bilinçlenmesi için kitaplardan olabildiğince uzak tutmalıyız."
Sözlerin kimlere ait olduğunu yazmadım. İlk 2 söz ilkokul mezunu açlık sınırının altındaki vatandaşımıza ait. Bu sözleri söylerlerken tepki ve hakarete uğradılar.
3- 4 numaralı sözler ise ultra zengin insanlara ait ve bu sözler takdirle karşılık gördü "muhataplarınca".
Bilgilinin başı, paralının önünde eğilir.
**Bilgilinin başı, paralının önünde eğilir**.
(Atinalı Timon)
**Her yerde** İnsan gibi bir muamele görmek istiyorsanız okuyun, araştırın, üretin...
Şaka şaka sakın bunları yapmayın.Gidin para kazanın, paranız olursa hepsi kendiliğinden gelir. Tek satır kitap okumadan, araştırmadan **herşey hakkında** söz söyleme yetkiniz olur.
Değeriniz sadece paranız kadardır...
Kadim bilgi: "Paran kadar konuş." Bu öğüdü iyi tutun.
Atinalı Timon'u okuyarak daha geniş bir şekilde bilgi sahibi olabilirsiniz:)
"Ene everyone mahluk u beşer hâzar sala sort similaire hayır evolution. Kulu same hayat u destiny..." ( **2323 Türkiye Türkçesi anlamaman normal** ) Batı ile doğu arasında sıkışmış hiç bir zaman ne doğuya ne batıya ait olmuş arada ne idüğü…devamı"Ene everyone mahluk u beşer hâzar sala sort similaire hayır evolution. Kulu same hayat u destiny..."
( **2323 Türkiye Türkçesi anlamaman normal** )
Batı ile doğu arasında sıkışmış hiç bir zaman ne doğuya ne batıya ait olmuş arada ne idüğü belirsiz sistemimiz. Abartı olarak görmeyin açın 300 yıl öncesine ait bir eseri okuyun benim yazdığımla kıyaslayın, benim yazımdan daha çok şey anlarsınız...
Konu bu topraklarda sorunlar hep aynı olması, problemlerin değişmediği. Kadın çarşafı giyince de çarşafa müdahale ediliyor (dar, renki, gösterişli vs vs) giyinmese de. Yani bugün kadınların kılık kıyafet meselesi asla açık giyinme meselesi değil. Hastalıklı bir zihniyetin, yobaz bir cesaretle sürekli var olması, desteklenmesi ve pohpohlanması meselesi aslında. Binlerce yıl var olagelmiş bir anlayış. Uzatmak istemiyorum. İbni Haldunun "Coğrafya kaderdir." sözünü ' e ne yapayım bu da benim kaderim, elimde değilki Finlandiya da doğmak' şeklinde kendini merkeze alarak değilde toplumsal olarak yaşınılan olayrın sürekli tekrarına muhatap olduğun için başını kaldırıp o kaderi değiştirmen için sana altın bir anahtar verdiğini düşün. Kaderci yaklaşıp herşeyi salıp teslim olmak yerine olumsuzlukları ortadan kaldırmaya çabala. İşte o zaman belki iç açıcı yeni yeni Genç Kız Kalbi eserleri yazılır. En azından bizden sonrakiler aynı şeyi düşünmesin. Bişeyler değişmiş ve değişiyor desin...