iamblue (@iamblue)

Spoiler içeriyor Şu filme 1 puan bile vermek istemiyorum. Yazılacak ve söylenecek çok şey var gerçekten. Uzun zamandır bu kadar pedofili öven bi yapım izlememiştim. Öncelikle yapım Fruit Basket animesindeki kız karakter Honda Tohru'nun ailesiyle alakalıymış. Bunu bilmiyordum o yüzden direkt filmi…devamıŞu filme 1 puan bile vermek istemiyorum. Yazılacak ve söylenecek çok şey var gerçekten. Uzun zamandır bu kadar pedofili öven bi yapım izlememiştim. Öncelikle yapım Fruit Basket animesindeki kız karakter Honda Tohru'nun ailesiyle alakalıymış. Bunu bilmiyordum o yüzden direkt filmi izlemiştim. Filmin başlarında bu animenin baş karakterleriyle alakalı kısımlar var. Ve onlarla alakalı küçük kısmı gördüğümden dolayı Fruit Basket animesinde böyle bir problem olmadığını söyleyebilirim. Sanırım... Filmin konusuna gelince: Kyoko çocukluğundan ailesi tarafından görmezden gelinerek büyümüş bir çocuk. Büyüdükçe bu yalnızlık hissi kendisini aşırı hırçınlaştırmış ve çetelere katılmak gibi bir çok yanlış yollara sokmuş. Kyoko uzun zaman sonra okula gittiğinde orada müdür ve öğretmenlerle kavga ettikten sonra yeni stajer öğretmenle karşılaşır. Aşık olurlar. Konusunu şuanlık bu kadarla özetleyebilirim sanırım. Bu arada Kyoko ortaokul son sınıf bunu altını çize çize söylüyorum. 14 yaşında unutmayın :) Anlaşıldığı üzere Kyoko sık sık okula gitmez. İnsanların ona bakışlarından ve hep bir problem gözüyle bakmalarından hoşlanmaz. Ailesiylede arası iyi değildir çünkü kendisini sadece sorun olarak görürler. Yaşıtlarıylada arası iyi değil. Stajyer öğretmenle karşılaştıktan ve konuştuktan sonra kendisini anlayan birini bulmaktan hoşlanır. Okula daha sık uğramaya başlar ama derslere giremez ve her seferinde öğretmenle öğle arası molasında okulun çatısında konuşur ve bundan zevk almaya başlar. Zamanlada stajyer öğretmenden hoşlanır. Öğretmenin stajyerliği biter ve lise sınavlarına hazırlanmasına yardım etmeye başlar. Daha sonra Kyoko'nun önceden içinde olduğu çete kendilerinden ayrılmak istediği için döver ve zamanını hastanede geçirdiği için sınavı kaçırır. Eve gittiğindeyse ailesinden pek hoş bir karşılama almaz. Kyoko evden kovulurken öğretmen araya girer ailesiyle konuşur derken asıl olaylar buradan sonra başlıyor. (Katsuya babası gibi öğretmen olmak istemez babası istiyor diye stajyerlik yaparak deniyor kendisini bu arada. 22 yaşında.) Burdan sonrasını tamamen pedofili olarak gördüğüm konuşmaları yazarak devam edeceğim. Bu öğretmenimiz Katsuya aileye çocuğunuzu nasıl dışarı atarsınız minvalinde had bildirdikten sonra tam olarak der ki: -"Evlenmek istediğim kızın ebeveynlerisiniz yine de." Aileye onay belgesi için gideceğini söylüyor ve aile tamam diyor? Babası bi de emin misin falan minvalinde bir şeyler vızıldanıyor :))) Kyoko ile evden çıktıktan sonra: "Bu acayip evlilik teklifi için özür dilerim" "Sana aşık oldum." "Aslında daha ortaokul öğrencisi olduğundan dikkatli olmam gerekiyordu ama başından beri seni bırakmaya niyetim yoktu." Öyle bir romantize ediliyorki bu olay izlerken çıldırdım. Sana olan sevgime güven minvalinde bir şeyler de diyor bu aralarda. Peki sonra kızımız ne diyor :) -"Katsuya sen, lolitacı mısın ?" -"Nereden öğrendin bu kelimeyi?" -"Bu kadar geç dünyaya gelmek senin suçun." - *ÖPÜŞÜRLER* -"Sahiden de öğretmen olmaya uygun değilmişsin." -"Teşekkür ederim." -"İltifat etmiyordum." Öyle bir işlenmiş ki bu kısımlar alay edilircesine romantikleştirmişler. Bildiğin şu konuşmalar olurken sarılıyorlar lan gel de çıldırma... Birisi bana desin ki bu kısımlar çok normal sen abartmışsın Blue :D Başta filmi izlerken sakin ve üzücü bir şekilde ilerlediğini düşünmüştüm. Gerçekten izlemeye devam ettikçe üzülmekte haklı olduğumu tekrar fark ettim yani bu nasıl bi anime ben ne izliyorum ulan diye... Evleniyorlar tabii ve Katsuya'nın aile bu evliliğe karşı geliyor babası dışında. Ve baba bildiğin en sevdiğimiz kişiyle yaşarsak mutlu oluruz birbirinize iyi bakın ailelerde zamanla sizin sevginizi görüp destekler diyor. Kız liseye geçmesi gereken yaşta lan 15 yaşında 15... Hamile olup çocuk yaptığı kısımlara hiç girmeyeceğim dahada uzamasın diye... Beni en çok Katsuya'nın büyüklerinin evlenmeye izin vermeme sebeplerinin iyi bir ev kadını olmayacaklarına olan inançları olması üzdü... adam öldüğünde bile kızı suçladılar. Şahsen anime benim için baştan sona trajedi içeriyor. İki tarafında çocuklarıyla mutlu olarak göstedikleri sahnelerde de gram mutlu olmadım. Benim anne, babam arasında da 6-7 yaş vardır herhalde ama evlendiklerinde annem ortaokullu değildi... ki şu devirde bu yaş farkınıda normal bulmuyorum. Katsuya kötü biri değil gibi gösterilmeye çalışılsada. Kesinlikle öyleydi diyorum ben. Yakışıklı surat koyarsak umursamazlar mı dediler acaba merak ediyorum. Hele lolita kısımlarında Kyoko öğretmenlik sana göre değil dediğinde ve Katsuya bunu kabul ettiğinde. Lolita konusunu ve diğer öğrencilerden herhangi birine bu konuda bir şeyler hissedebileceğinide kabul etmiş oldu benim için. En büyük soru işareti mesela. Kyoko'nun başka yollarla önünü açabilirdi. Okumasına katkı sağlamaya çalışabilirdi. Devlet yardımı gibi bir çok şey almayı deneyebilirdi. Kyoko'nun sevgisiz büyümesi ve azıcık bir ilgiye bile bu kadar genç yaşta kapılmasını anormal görmüyorum. Katsuya 23 yaşında bir yetişkindi bunları düşünecek kadar da kapasitesi var olduğunu düşünüyorum. Şimdi anime bu fazla abartmıyor musun diye düşünebilirsiniz. Baş karakter 15 yaşında evlenmeseydi ve bu çok normal ve romantik bir şeymiş gibi lanse edilmeseydi bende öyle diyebilirdim. Aşırı rahatsız edici bir animeydi. Tranime sitesinde gördüğüm beğeni dolu 2 yorumsa midemi baya bir kaldırdı. Hele birisi izlediği en iyi ilk 10 animeye girebileceğini yazmış. Şaka gibi evet 🤡 Pedofili romantizmi yapan bir animasyon filmi izlemek istiyorsanız beğenebileceğinizi düşünüyorum. Keşke 0 puan verebilme hakkımız olsaymış...

iamblue 2 years ago

Gençlik Kural Tanımaz

David Raynr

3 Gönderi

6/10 Klasik gençlik filmi. Ryan ve Maggie yakın arkadaşlar. Chris okulun popüler çocuğu uzun zamandır çıkma teklifi ettiği ve her seferinde reddedildiği Maggie'den hoşlanır. Ryan ise okulun popüler herkesin hoşlandığı kız Ashley'den hoşlanıyor. (Şaşırdık mı?) Chris ve Ryan birbiriyle anlaşır…devamı

iamblue 2 years ago

The Way of the Househusband

Kousuke Oono

13 Gönderi

8/10 An itibariyle bitirdiğim anime. Üniversite sınavından sonra direkt izlediğim ve moralimi düzelten tek şey olarak tarihe geçmiş bulunmaktadır kendisi... keyfiniz yoksa izleyebileceğiniz kurgusal olarak sizi yormayan eğlenceli bir anime. Mizaha odaklanırsanız çizimlerinin sizi çokta irite edeceğini düşünmüyorum. Şahsen mangasını…devamı

iamblue 3 years ago

Komi Can't Communicate

Tomohito Oda

15 Gönderi

8/10 Anime, kaygı bozukluğu olan Komi'nin çevresinde dönüyor. Genel anlamda kaygı bozukluğuna sahip kişiler arkadaş edinmek istemiyor gibi görünür ama göründüğünün tam tersidir aslında. Komi'de de durum böyle ama kendisine bir hedef koyuyor ve 100 tane arkadaş edinmek istiyor. Bu…devamı8/10 Anime, kaygı bozukluğu olan Komi'nin çevresinde dönüyor. Genel anlamda kaygı bozukluğuna sahip kişiler arkadaş edinmek istemiyor gibi görünür ama göründüğünün tam tersidir aslında. Komi'de de durum böyle ama kendisine bir hedef koyuyor ve 100 tane arkadaş edinmek istiyor. Bu yolda da ona yardım etmeye çalışan 2 tane tatlı arkadaş ediniyor. Başta Komi'nin annesini gördükten sonra sadece Komi ile alakalı bir durum olduğunu sanmıştım ama durum pek öyle değildi. Şahsen Komi kadar olmasamda kaygı bozukluğundan muzdarip biri olarak izlerken ayrı bir keyif aldım. Ne kadar söyledim artık bilmiyorum ama (😋)çizimlerde çok ayrı tatlıydı. En çok karakterlerin jest ve mimiklerinin çizimi hoşuma gitti herhalde. Birde arkadaşları arasında defterine yazarak kurduğu cümleleri eve gidince defalarca düşünüp 'Rezil mi oldum acaba?' 'Çok mu saçma bir şey söyledim?' diye düşünüp kendi kendini strese soktuğu sahneleri görünce yalnız olmadığımı daha net hissettim. Animede hoşuma gitmeyen en büyük şey sanırım gerçekleri suratıma çarpmasıydı. Aslında anime herhangi bir şeyi suratınıza çarpacak cinsten değil ama gerçek hayatta kaygı bozukluğu çeken insanların bu şekilde karşılanmaması. Hele de dış görünüşünüz ekstra olarak genel güzellik algısına uymuyorsa. (Ki uysa da ayrı sıkıntı bence...) İnsanlardan aldığınız tepkiler o kadar da güzel olmuyor. Zaten çoğuda kaygı bozukluğuna sahip olduğunuzu bile bilmez veya anlamaz sadece içe dönük, asosyal gözüyle bakılır. Aslında Komi'de aynı şeyden müzdarip ama arkadaşlarının bunu fark etmemesi veya etsede aşırı hoş tepkiler vermeleri izlerken insanı ayrı bir mutlu ediyor. Genel anlamda izlerken aslında bunları hissetmedim ama anime bittikten sonra şöyle bir düşününce hafif rahatsız etti. Tabii bu şahsi bir şey... 2. Sezon nisan ayında geliyormuş bu arada. Şahsen üniversite sınavı daha da yaklaşacağı (😭) için hemen izleyebileceğimi sanmıyorum ama bir gün kesinlikle devam edeceğim. Boş zamanınızda veya kendinizi kötü hissettiğiniz zamanlarda izlemenizi tavsiye ederim insanın suratında tebessüm oluşturan bir anime.

iamblue 3 years ago

Pera Palas'ta Gece Yarısı

Emre Şahin

190 Gönderi

8/10 Okuldan geldikten sonra yemek yerken izlemek için açtığım dizi bağımlılık yaptı... Ne yalan söyleyeyim izleyip bitirdiğim için pişmanda değilim. Sonra çalışılır dersler :p Genel anlamda hoşuma gitmeyen şeylerden biri Esra'nın arada bana aşırı saçma gelen ama dizi gidişatı için…devamı

iamblue 3 years ago

Glow Up: Britain's Next Make-Up Star

Dominic C. Skinner

5 Gönderi

8/10 Programın ana fikri makyaj sanatçılarının yeteneklerini gösterdikleri bir yarışma. Her bölüm farklı görevler var ve baştan söylüyorum kesinlikle sıkıcı değil. Televizyon ve sinema sektöründe insanların makyajlarına bu şekilde bakıldığını hiç bilmiyordum hele de bilimkurgu, fantastik, polisiye (dövüş, savaş sahneleri)…devamı

iamblue 3 years ago

İntibah

Namık Kemal

48 Gönderi

8/10 "İnsan bir garip hayvandır, her şeye alışır, her alışmadığı şeyden korkar. Hatta bazen o kadar korkar ki, ölümü örneğin dünyada en çok fanilikle bilinen ikbalden ayrılamaya bile tercih eder." Kitabın konusu iyi yetişmiş Ali Bey'in, uygunsuz bir kadın olan…devamı8/10 "İnsan bir garip hayvandır, her şeye alışır, her alışmadığı şeyden korkar. Hatta bazen o kadar korkar ki, ölümü örneğin dünyada en çok fanilikle bilinen ikbalden ayrılamaya bile tercih eder." Kitabın konusu iyi yetişmiş Ali Bey'in, uygunsuz bir kadın olan Mahpeyker'e aşık olması ve bu aşkın Ali Bey'e maddi ve manevi olarak yıkım şeklinde sonuçlanması anlatılır. Çoğu kişi gibi bende kitabı Türk edebiyatı tarihindeki ilk edebi roman olarak bildiğim için okudum. İntibah tam bir dönem romanı. Kitabı okuyunca dönemin insan, aile ilişkileri hakkında kafanızda az da olsa bir şeyler oturuyor. Kitap başlarda sıkıcı gibi dursada ilerledikçe açılıyor. Yani okumayı düşünürseniz çokta sıkılacağınızı düşünmüyorum zaten kitapta ince. Kitapta en sevdiğim yan betimlemelerdi. Tam yerindeydi bence hatta bazı kısımları tekrar tekrar okumaktan zevk aldığımıda söylemeden edemeyeceğim. Bir kadının ufak bir söylentiyle bile düşebileceği durum beni en çok sinirlendiren şeydi. O dönemlerin kadınlar için ne kadar beter olduğunu tekrar tekrar görmüş oldum. Tabii ki okurken sinirlenmeden edemediğim için bi süre okumayı bıraktığımda doğrudur... İnsanların iyi eğitimliliğininde bir yere kadar olduğunu kitabı okurken görüyoruz. Ali'nin ailesi (ve yazar tabii kendisi önceden öyle olduğunu ne kadar dile getirsede aynı şeyi düşünmüyorum) tarafından ne kadar zeki olarak adlandırılsada aslında ne kadar aptal ve her şeye körü körüne inan birisi olduğunu görüyoruz. Bence herkesin tamamen kötü olamayacağı gibi iyi olamayacağıda bir gerçektir aslında. Ama kitapta bu hiç öyle değildi, kitapta en hoşuma gitmeyen şeylerden biride buydu. Gri olan bir tane bile karakter yoktu... Kitabın genelinde aşkın insana neler yaptırabileceklerini anlatmaya çalışılmış. Karakterler sanki tamamen duygudan oluşmuş, kitabın başından (hele de Ali karakteri...) beri mantık denen şey devre dışı bırakılmış gibi davranılması bir diğer hoşuma gitmeyen şeydi. Minik spoiler: En çokta Ali'in yaptıklarının bedelinin başkalarının ödemesi hoşuma gitmedi. Kendisi ne kadar fark etse ve pişman olsada. Sonuçta "Meşhurdur, son pişmanlık fayda vermez."

iamblue 3 years ago

Büyü ve Kan

Kerri Maniscalco

1 Gönderi

6/10 "Umut, görünmez ama büyük bir güçtür. Onun gücünü küçümsemeyin." "Kafesten kaçmayı muhteşem bir gösteri olarak sunabilecekken bir kafesin içinde neden yaşayasın ki?" Serinin ve kitabın konusuna genel anlamda değinecek olursak. Audrey Rose asil bir İngiliz ailesine mensup 17 yaşındaki…devamı6/10 "Umut, görünmez ama büyük bir güçtür. Onun gücünü küçümsemeyin." "Kafesten kaçmayı muhteşem bir gösteri olarak sunabilecekken bir kafesin içinde neden yaşayasın ki?" Serinin ve kitabın konusuna genel anlamda değinecek olursak. Audrey Rose asil bir İngiliz ailesine mensup 17 yaşındaki ayrıcalıklı bir hayatı sürmektedir, ama toplumun beklentilerinin aksine gizli ve tekinsiz bir dünyası da vardır. Çünkü genç kız, amcasına adli tıp laboratuvarında otopsi konusunda yardım etmektedir. Seri 1888 yılında geçiyor. O zamanlar kadın hakları gibi bir çok şey olmadığı için Audrey Rose bu tip şeylerle bolca baş etmeye çalışırken aynı zamanda Thomas ve amcası ile de her kitapta ayrı işlenen cinayetlerin katillerini bulmaya çalışıyorlar. Bu arada cinayetler birinci kitapta olan Karındeşen Jack gibi gerçek hikayelerden uyarlama. Yazar sadece ufak tefek şeyleri olay örgüsüne eklemiş veya çıkarmış. Serinin 3'ncü kitabı yani Büyü ve Kan'ın konusu. Transatlantikte New York’a gemiyle yolculuk yapan Rose ve Thomas geçirecekleri bir hafta boyunca Ay Işığı Karnavalı’nın sergileyeceği sıradışı gösterilerin keyfini çıkaracaklardır. Sihirbazlar, cambazlar, falcılar, eşsiz bir kaçış ustası... Ancak soylu kızlar kaybolmaya ve vahşice sergilenen cesetler ortaya çıkmaya başladığında ihtişamlı yolculuğun büyüsü bozulacak. 2. Kitabı okumamdan çok zaman geçmedi ama yinede Thomas ve Audrey Rose'u özlemişim. Hele de Thomas... uzun zamandır bir karakteri bu kadar sevmemiştim sanırım. Zekası, cinsiyetçiliğe karşı duruşu, Rose'a karşı hassaslığı. Ah hele Rose'a karşı ayarında flörtöz tavırları... bakın bu seriyi okurken Thomas'ın kalp çalan en can alıcı kısmı kesinlikle budur. Bu serinin en sevdiğim kısımlarından biride Rose'un cesetleri incelerkenki o çıkarım gücü. 2. kitapta öğrendiği şeylerle bilgi darcığının genişlediğini ve ölü bir bedene bakarak nasıl öldüğünü veya öldürüldüğünü anlama konusunda daha da geliştiğini görebiliyoruz. Eminim ki amcası da bu konuda bana katılacaktır. Hatta bu konuda içten içe gururlu olduğuna da eminim. Rose'un bu konudaki yeteneğinden bahsetmişken, Thomas'a da bir uğramamak olmaz. Thomas'ın olay yerine gittiklerinde her seferinde kendini katilin veya kurbanın yerine koyması. Etraftaki eşyaların düzenlerinden, kullanış biçimlerine kadar incelerken cinayetin nasıl işlendiğini, o sırada odada neler olduğunu kafasında canlandırabilmesi. Her seferinde de hedefi tam ortadan vurması kesinlikle hayran olunacak bir özellik. E tabii ki de Rose ve Thomas'ın iki iyi ortak olmasının en büyük nedeni de bunlar. Birbirlerini tamamlayan özellikleri. Yazar ortaya insanları şok edecek bir şey ekleyeyim derken bazı yerlerde saçmalamış maalesef ki. Kitapta yazarın Rose'u 1889 zamanlarından bir kadın olarak özgürleştirmeye çalıştığını, karaktere o tek başıma bir şeyleri halledebilirim olayını vermeye çalıştığını çokça görüyoruz. Bunda hiçbir problem yok yanlış anlaşılmasın ama bu serinin diğer iki kitabında abartılmadan, ayarında konmuşken bu kitapta yazar ayarı bolca kaçırmış hissi verdi. Sanırım bu kitapta en sevmediğin kısımlardan biri Audrey Rose ve Thomes'ın ilişkisinin yazım şekliydi. Rose zeki bir kız hislerinin gidişatının bolca farkında olmalı. Tabii ki de bir katili ararken kafası çokça karışmış olmasında problem yok ama sırf bir şeyler olsun diye bu kısımda saçmalanmış ve klişeye bağlamış yazar. Aşırı sinir bozucuydu... 2'nci kitapta çitayı o kadar yükseltmişti ki şahsen bu kitap büyük bir hayal kırıklığı oldu benim için. Akıcı mı diye soracak olursanızda. Bence akıcıydı bazı yerlerde koptuğum ve yazarın gereksiz uzattığı yerler oldu ama okurken kendimi kaptırdığımda bir gerçek. Bu arada her kitapta ayrı bir cinayet ele alındığını söylemiştim. Diğer kitaba geçiş için yazar kitapta herhangi bir şeyi açıkta bırakmıyor. Yani kitap bittiğinde aklınız öyle soru işareti kalmıyor. Sadece son kısımda diğer kitaba geçişe çok ufak bir zemin hazırlanıyor. Seriyi tavsiye eder misin? Sorusuna evet derim. Yani en azından bu kitabı pek sevemesemde ilk iki kitap cidden güzeldi. Hele 2'nci kitap cidden olay örgüsü, konusu, karakterlerin davranışları ve ilerleyiş şekliyle çok iyiydi. Serinin son kitabını daha okumamama rağmen, serinin en az sevdiğim kitabının bu kitap olduğuna adım kadar eminim maalesef ki.