Peşinen söyleyeyim, bitince üzen kitaplarınızdan biri olacak... "Adaları Seven Adam" kitabındaki karaktere benzese de aslında bambaşka biri Knulp. Nebi ya da derviş diyebiliriz kendisine. Herkesten farklı bir yol seçmiş, rutinin dışında kalarak, yoğurdun hep kaymağını yiyip bırakmıştır. Öyle ki hayatına…devamıPeşinen söyleyeyim, bitince üzen kitaplarınızdan biri olacak...
"Adaları Seven Adam" kitabındaki karaktere benzese de aslında bambaşka biri Knulp. Nebi ya da derviş diyebiliriz kendisine. Herkesten farklı bir yol seçmiş, rutinin dışında kalarak, yoğurdun hep kaymağını yiyip bırakmıştır. Öyle ki hayatına giren kadınlara aşık olur fakat süreklilik takıntısından dolayı devam edemez. Kendince bu durumu da şöyle özetlemektedir;
"Onun için herhangi bir yerde gece vakti bir havai fişek atılmasından daha güzel bir şey düşleyemem. Onda mavi ve yeşil ışık kürecikleri vardır. Bunlar karanlıkta yukarı doğru yükselir ve tam en güzel anlarında küçük bir eğim yapıp söner. Ona durup bakıldığı zaman önce bir sevinç, aynı zamanda da hemen bitecek diye bir korku duyulur: Bu iki duygu da birbirine bağlıdır ve bunun bitmesi uzun sürmesinden daha güzeldir, öyle değil mi?"
Sonrasında hafif bir serzeniş gelecektir;
"...ama artık bir daha hiç kimsenin sözüne güvenemedim ve kendimi hiçbir söze bağlayamadım. Hiçbir zaman. Ben bana uyan yaşamı yaşadım. Bu yaşam benden özgürlüğü ve güzelliği esirgemedi; ama her zaman için yalnız kaldım."
Yaşlandığı dönemde bu durum elbette biraz canını sıkacaktır. Fakat böyle olması gerektiğine, aksi durumun kendisini daha mutsuz edeceğine olan inancı oldukça yüksektir.
Her yönüyle çok özel bir karakter Knulp. Keşke biraz daha uzun olsaydı hikayesi:)
Livaneli'nin dilini çok beğeniyorum. Bu kitap özelinde de gerek kurguladığı dünya gerek eleştirel politika bakımından George Orwell'a çok benzettim. Kendinizi ada halkından biri olarak hissedeceksiniz. "Yazar" karakterinin öngörüsü bile, insanların inanmak istediklerine karşı gerçeği kabul etmemelerine engel olamıyor. Güzel sosyolojik…devamıLivaneli'nin dilini çok beğeniyorum. Bu kitap özelinde de gerek kurguladığı dünya gerek eleştirel politika bakımından George Orwell'a çok benzettim. Kendinizi ada halkından biri olarak hissedeceksiniz. "Yazar" karakterinin öngörüsü bile, insanların inanmak istediklerine karşı gerçeği kabul etmemelerine engel olamıyor. Güzel sosyolojik tespitlere şahit olacaksınız.
Dönemin İran'ında bir dönem yasaklanan, zamanının ötesinde bir kitap. Pessoa, Camus ve Kafka gibi yazarların buhranlı dilini sevenler beğeneceklerdir. Yazarın kendisi de gerçekte tam bir tutunamayan. İnanışları ve sosyal ilişkileri varoluşçu bir anlayışla inceliyor. -SPOILER- "İçimde ilk görüşten kalma, âşina…devamıDönemin İran'ında bir dönem yasaklanan, zamanının ötesinde bir kitap. Pessoa, Camus ve Kafka gibi yazarların buhranlı dilini sevenler beğeneceklerdir. Yazarın kendisi de gerçekte tam bir tutunamayan. İnanışları ve sosyal ilişkileri varoluşçu bir anlayışla inceliyor.
-SPOILER-
"İçimde ilk görüşten kalma, âşina bir duygu: ben onu tanıyorum. İki sevdalı hep aynı hisse kapılmazlar mı, birbirlerine önceden rastladıkları, aralarında esrarlı bağlar olduğu duygusuna kapılmazlar mı?"
-SPOILER-
Amerika'ya göç eden İtalyan asıllı bir ailenin oğlu olan yazar John Fante'nin hayatı oldukça ilginç. Hayatının son döneminde yaşadığı körlük, şeker hastalığına bağlı bacaklarını kaybetmesi yazma tutkusundan alıkoyamamış olacak ki, son kitabını eşine yazdırmıştır. Bukowski'nin güzellemelerde bulunduğu ve etkilendiği bir…devamıAmerika'ya göç eden İtalyan asıllı bir ailenin oğlu olan yazar John Fante'nin hayatı oldukça ilginç. Hayatının son döneminde yaşadığı körlük, şeker hastalığına bağlı bacaklarını kaybetmesi yazma tutkusundan alıkoyamamış olacak ki, son kitabını eşine yazdırmıştır. Bukowski'nin güzellemelerde bulunduğu ve etkilendiği bir yazardır aynı zamanda.
Kitaba gelecek olursak, 5 bölümden oluşan kısa bir kitap. Yazarın kendi hayatından izler mevcut. Amerika'ya göç eden fakir bir ailenin idealist oğulları Dominic Molise'in beysbol tutkusu ve arkadaşlıkları etrafında şekilleniyor. "Çavdar Tarlasında Çocuklar" kitabını anımsatıyor bu anlamda. Arkadaşlıklar, evlilik, arada kalmışlık, fakirlik konularına da vurgu var. Kaldı ki o dönem düşünüldüğünde büyük buhran, savaşlar.. göz önüne alındığında kitap ismi seçimi oldukça yerinde.
Tüfek, Mikrop ve Çelik'ten sonra benzer alanda okuduğum en iyi kitaptı. Toplamda iki bölümden oluşuyor: ilk kısımda beynin evrim süreci, hangi canlılarda nasıl şekillendiği, farklı homininilerde ne gibi farklılıklar bulunduğu neden-sonuç ilişkisine dayandırılarak anlatılıyor. İkinci bölümde ise tanrı inancının kökeni,…devamıTüfek, Mikrop ve Çelik'ten sonra benzer alanda okuduğum en iyi kitaptı. Toplamda iki bölümden oluşuyor: ilk kısımda beynin evrim süreci, hangi canlılarda nasıl şekillendiği, farklı homininilerde ne gibi farklılıklar bulunduğu neden-sonuç ilişkisine dayandırılarak anlatılıyor. İkinci bölümde ise tanrı inancının kökeni, değişik kültürlerdeki ifadesi, benzerlikleri aktarılıyor. En sonda da ilkel kabilelerin inanç sistemlerine değindiği ufak bir bölüm var. Kesinlikle okumaya değer bir kitap. Harika anektodlar ve gözlemler var. Farklı disiplinlerin (nöroloji, paleontoloji, teoloji) sentezine ilişkin sağlam bir bilgi ağı mevcut.
En sevdiğim yanları, her bölüm sonunda özetlerin bulunması, her şeyi neden-sonuç ilişkisine dayandırması ve bunu yaparken de konuyla ilgili farklı görüşlere, hipotezlere yer vermesiydi. Bir fikir dayatımı değil de iki karşıt görüşü de değerlendirme imkanı sunuyor size.