Herkese Hayırlı Cumalar👋🏻 Bugünkü mottomuz “sevgi” olsun dostlar🫶🏻 Sizce sevgi nedir? Sizden yaratıcı ve enfes cevaplar bekliyorum😇 (Benim cevap yorumda)
1984, sadece geçmişe dair bir uyarı değil, aynı zamanda geleceğe dair de bir kehanet niteliği taşıyor. Orwell'in yarattığı distopik dünya, günümüzde bile birçok açıdan ürkütücü bir şekilde gerçekçi görünmektedir. Yazarın ele aldığı totaliter rejimlerin propaganda teknikleri, bilgi kontrolü ve bireysel…devamı1984, sadece geçmişe dair bir uyarı değil, aynı zamanda geleceğe dair de bir kehanet niteliği taşıyor. Orwell'in yarattığı distopik dünya, günümüzde bile birçok açıdan ürkütücü bir şekilde gerçekçi görünmektedir. Yazarın ele aldığı totaliter rejimlerin propaganda teknikleri, bilgi kontrolü ve bireysel özgürlükleri kısıtlama yöntemleri, günümüzde de farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır.
Roman, okuru totaliter rejimlere karşı uyanık olmamız gerektiği mesajını güçlü bir şekilde veriyor. 1984, her okurun zihninde derin izler bırakacak ve totaliter rejimlerin karanlığında kaybolma tehlikesine karşı bir uyarı niteliği taşıyacak bir eserdir.
Film gibi kitap. Murakami'nin kitaplarını okurken film izliyormuş gibi hissediyorum. Bu kitap da film tadındaydı ancak çok anlam verebildiğim bir kitap olduğunu söyleyemem. Bir anda baş karakterin hayatına girip bir anda çıktığımız bir romandı. Tek seferde bitirilebilecek çıtır bir kitap.
İlk sahnesinden son sahnesine kadar hayatın gerçekliği ve bizden olan tarafının dinginliğiyle geçen, izleyiciyi düşündürürken dahi rahatlatabilen bir film. Tam bir üst tabaka yahut entelektüel olmasalar da, içinde entelektüel bir yolculuk kırıntısı olan insanların yaşadığı yabancılaşma ve umutsuzlukla; kabullenme ve…devamıİlk sahnesinden son sahnesine kadar hayatın gerçekliği ve bizden olan tarafının dinginliğiyle geçen, izleyiciyi düşündürürken dahi rahatlatabilen bir film. Tam bir üst tabaka yahut entelektüel olmasalar da, içinde entelektüel bir yolculuk kırıntısı olan insanların yaşadığı yabancılaşma ve umutsuzlukla; kabullenme ve ait hissetmeye başlama, umut etme ikilemini farklı karakterleri üzerinden aktarıyor. İstemediği yerde sıkışanlar, kültürel geçmişinin ağlarından kurtulamayanlar ve bulundukları yerde yabancılaşma ya da aitlik hissetmeden yalnızca yaşamaya çalışanların bir bütün olan hikayesi.
Ya bir Aşk-ı Memnu'ya bakıyorsun bir de bu ucube işe bakıyorsun arada uçurumlar var. Bir kitap bu kadar mı farklı yorumlanır? Elinde kitap var kardeşim, sen bu kitaba baka baka bu kadar rezil senaryo çıkarmayı nasıl becerdin? Filmde dişe dokunur…devamıYa bir Aşk-ı Memnu'ya bakıyorsun bir de bu ucube işe bakıyorsun arada uçurumlar var. Bir kitap bu kadar mı farklı yorumlanır?
Elinde kitap var kardeşim, sen bu kitaba baka baka bu kadar rezil senaryo çıkarmayı nasıl becerdin? Filmde dişe dokunur tek bir diyalog yok. Her şey anlamsız, saçma, tutarsız. Bir o dönemin ağzıyla konuşuluyor bir güncel, tipler zaten hiçbir zamana ve yere uymuyor. Paralel evren yaratmış herifler.
Sanki üniversitede sinema okuyan gençlerin çektiği deneysel bir kısa film gibi. o kadar özenilmemiş ki, Farah'ın konuştuklarının yarısı anlaşılmıyor bile, resmen sahneleri tek seferde çekip geçmişler. (kadının diksiyonu berbatmış bu arada). Oyuncu seçimleri de rezil. Ulan şu Boran Kuzum denilen eleman sırf demode bıyık yakışıyor diye her dönem filminde, dizisinde oynamak zorunda mı? Berbat oynamış berbat. sokaktan çevirdiğin adama da bu kadar oyunculuk yaptırırsın. (Yine de çoğu yönetmen hatası tabi). Sevişme sahnelerine gösterdiğiniz özenin yarısını keşke yan karakterleri göstermek için harcasaydınız. Ne Beşir ne diğer çalışanlar ne de matmazel hikâyeye etki etmiyor. Figüran gibi dolanıyorlar ortada. bihterin dekoltesi ve embesil hareketleri dışında pek bir şey göremiyorsunuz.
En önemli şeye geliyorum şimdi. Abi o Bihteri kameraya bakıp konuşturma fikrini bulan kim ya? Bunu nasıl kabul ettirdin abi sen? Niye yani bir de? Utancımdan yastıkları yumrukladım. Sen bundan sonra parlak fikirlerini kendine sakla bence canım kardeşim.
Özetle her şeyiyle rezil bir iş.
Arkadaş zoruyla izledim, normalde pek seveceğim bir tür değildir zaten ama annem yüzünden de Aşkı Memnu'ya çok maruz kalıp beğenmis bir insan olarak bu filmi merak etmiştim. gerçekten bu kadar berbat olabileceğini düşünmezdim.
Bizim toplumumuzda genelde "DUL" kelimesi kadınlar için kullanılır maalesef.Kitap beni ilk bu açıdan şaşırttı. Dul kalmış bir adamın eşinin ardından yaşadığı yalnızlığı, pişmanlıkları, özlemleri, keşkeleri,.. gibi bir çok duyguyu sanki sakin ve hüzünlü bir film izliyormuş hissi veren anlatımı ile…devamıBizim toplumumuzda genelde "DUL" kelimesi kadınlar için kullanılır maalesef.Kitap beni ilk bu açıdan şaşırttı.
Dul kalmış bir adamın eşinin ardından yaşadığı yalnızlığı, pişmanlıkları, özlemleri, keşkeleri,.. gibi bir çok duyguyu sanki sakin ve hüzünlü bir film izliyormuş hissi veren anlatımı ile okuyucuyu etkileyen, sade anlatımı sayesinde çabucak okunabilen keyifli bir kitaptı.
"Her geçen gün, her bakımdan daha iyiyim, çok daha iyi olacağım..."
Ben ne izledim bilmiyorum🤦♂️ Bazı sahnelerden dolayı biraz üşümedim değil. Gerisi tam bir fiyasko. Kurtların cirit attığı bir yerde haftanın sadece bir günü açık olan kayak merkezi zaten akıl dışı. Oyunculuklar vasat. Filmin neredeyse tamamı teleferik üstünde geçiyor. Sonunu konuşmak…devamıBen ne izledim bilmiyorum🤦♂️
Bazı sahnelerden dolayı biraz üşümedim değil. Gerisi tam bir fiyasko. Kurtların cirit attığı bir yerde haftanın sadece bir günü açık olan kayak merkezi zaten akıl dışı. Oyunculuklar vasat. Filmin neredeyse tamamı teleferik üstünde geçiyor. Sonunu konuşmak bile istemiyorum. Tavsiye etmiyorum. Benim puanım 10/2