Şunu açıklasana bana: " Bütün o aşk ve mutluluk lafları nasıl oldu da sadece acı ve hayalkırıklığı getirdi bize."
Cannes ' da jüri ödülü kazanan bir Rus dramı. Bir çiftin iki dklık zevki için hayatı mahvolan bir çocuğun dramına şahit…devamıŞunu açıklasana bana: " Bütün o aşk ve mutluluk lafları nasıl oldu da sadece acı ve hayalkırıklığı getirdi bize."
Cannes ' da jüri ödülü kazanan bir Rus dramı. Bir çiftin iki dklık zevki için hayatı mahvolan bir çocuğun dramına şahit oluyoruz. Film günümüzdeki birçok aile yapısına ayna görevi görüyor. Bazı sahneler bana göre gereksiz uzatılmış olsa da belki de duyguyu aktarmak için gereklilerdi. Adının hakkını veren bir yapım. Kürtaj karşıtlarına izletilmeli.
"Ve öbür dünyada O'na diyeceğiz ki çok ıstırap çektik çok gözyaşı döktük hayat çok zordu ve Tanrı bize merhamet edecek."
Murakami'nin aynı adlı öyküsünden uyarlanan Drive My Car hitap ettiği kitle için oldukça başarılı bir iş çıkarmış bana göre. Katmanlı…devamı"Ve öbür dünyada O'na diyeceğiz ki çok ıstırap çektik çok gözyaşı döktük hayat çok zordu ve Tanrı bize merhamet edecek."
Murakami'nin aynı adlı öyküsünden uyarlanan Drive My Car hitap ettiği kitle için oldukça başarılı bir iş çıkarmış bana göre. Katmanlı yapısı, vermek istediği duygulara uygun filmin o soğuk havası, diyaloglar arasındaki ince bağlantılarla sakin bir kafayla oturup düşünülerek izlenmesi gereken bir film. Karısının anlattığı hikaye aslında kendi hikayeleri. Vanya dayının öfkesi ve hüznü ise başroldeki kocamızın sanatsal yansıyışı. Aynı rotada gidilen araba yolculuğu içsel olarak bir keşif. En sonunda kendilerinde farklı bir rotaya ulaşmalarını sağladı. Yaşadıkları çaresizliğin sebep olduğu öfkeyi adım adım kabullenme süreci. Kazandığı ödülleri hak ettiğini düşünüyorum. Kafa dağıtmalık değil kafayı dağıtan bir film olmuş.
"Bazen hiç bilmediğim şarkıları dinliyorum onlar bile eski geliyor."
Renate Reinsve'e en iyi kadın oyuncu ödülünü getiren başarılı bir Norveç filmi. Hikaye kendini arayışta daha da kaybolmayı başrolümüzün hayatındaki karmaşık ve birbirini tekrarlayan olaylar sayesinde yansıtıyor. Kendini sıkışmış hissetmek ve…devamı"Bazen hiç bilmediğim şarkıları dinliyorum onlar bile eski geliyor."
Renate Reinsve'e en iyi kadın oyuncu ödülünü getiren başarılı bir Norveç filmi. Hikaye kendini arayışta daha da kaybolmayı başrolümüzün hayatındaki karmaşık ve birbirini tekrarlayan olaylar sayesinde yansıtıyor. Kendini sıkışmış hissetmek ve bu yüzden sevildiğin yere bile ait hissedememe ve tabi ki kaçış. 12 bölüme ayrılan filmde sürekli bir yerden bir insandan bir histen kaçış var. Hikayenin sonuna doğruysa belki de tam olarak doğru bir varış noktası diye bir şeyin olup olmadığını sorguluyorsunuz. Belki de kendini gerçekleştirmek için bir arayış değil andaki detayları yakalayabilmek önemlidir?
Modern insan ilişkilerine farklı ve orijinal bir bakış açısı getirmiş izlenmeye değer film.
"Ama en kötüsü daha gelmemişti. İsa çarmıha gerildiğinde ve asılı kaldığında acılar içinde bağırdı: "Tanrım Tanrım! Neden beni terkettin?" Bütün gücüyle bağırdı. Cennetteki babasının onu terkettiğini düşünüyordu. Vaaz verdiği her şeyin yalan olduğunu düşündü. Ölmeden önceki anında İsa şüphe içerisinde…devamı"Ama en kötüsü daha gelmemişti. İsa çarmıha gerildiğinde ve asılı kaldığında acılar içinde bağırdı: "Tanrım Tanrım! Neden beni terkettin?" Bütün gücüyle bağırdı. Cennetteki babasının onu terkettiğini düşünüyordu. Vaaz verdiği her şeyin yalan olduğunu düşündü. Ölmeden önceki anında İsa şüphe içerisinde kaldı. Kesinlikle bu onun en büyük sıkıntısı olsa gerek; Tanrının suskunluğu"
Babası da papaz olan Bergman, üçlemenin ikinci filmi olan Kış Işığında tanrı ile ilgili sorgulamayı bir papazın gözünden seyirciye aktarıyor. Okuduğu yazarların da düşüncelerinden etkilendiğini varoluşçuluk akımını filme ilmek ilmek işleyerek yansıtıyor. Yakın çekim yüz sahneleri filmin melankolik havası seyirciyi itmek istenilen düşünme eylemine düşülen fikrin insanı çeken karanlığı kadar siyah bir zemin oluşturuyor. Huzurum kaçsın hem beynimi hem kalbimi zorlayayım diyenler için biçilmiş kaftan. Felsefeyi beyaz perdeye taşıyanlardan Ingmar Bergman' dan yine imza bir kült eser.
"Adalet sokakta yerini bulur. Mahkeme üç isimli avukatları, takım elbiseleri olan zenginler için. Paran varsa mahkemeyi satın alabilirsin. Ama sokakta adaletin bedeli yoktur."
"Ve aniden sessizliğe büründü. O melun karganın etrafında olmasından mesut görünüyordu. Yemeği yemesini aldırmıyor gibiydi. Ve düşündüm ki, bu adam ne denli yalnızmış!”
Bana göre mükemmel bir dram ve gerilim örneği. Oyunculuklar o kadar gerçekçiydi ki izlerken aynı duyguları ben de onlarla yaşayabildim. Oğulları ölen aile, eski gelinleri ve torunlarını gelinin yeni eşi ve ailesinden kurtarabilecek mi? İzlemeye kesinlikle değeceğini düşünüyorum.
Bunaldığım şu dönemde enerjimi biraz da olsa düzeltip iyi hissettiren çok tatlı ve iç ısıtan bir diziydi. Çiftin uyumuna bayıldım özellikle erkek başrol çok tatlıydı bu şekil bir sevilmeye insan imrenmeden edemiyor. Dizimiz otizmli bir avukat olan Woo'nun hayatına odaklanıyor.…devamıBunaldığım şu dönemde enerjimi biraz da olsa düzeltip iyi hissettiren çok tatlı ve iç ısıtan bir diziydi. Çiftin uyumuna bayıldım özellikle erkek başrol çok tatlıydı bu şekil bir sevilmeye insan imrenmeden edemiyor. Dizimiz otizmli bir avukat olan Woo'nun hayatına odaklanıyor. Bunu yaparken de her bölüm başka bir davayla birçok noktaya dokunarak düşündürmeyi farkındalık yaratmayı başarıyor. Görsel efektleri de son derece kaliteli buldum. Kafamı yormasın ama canım da sıkılmasın diyorsanız kesinlikle bir şansı hak ediyor.