🎬 "If we can't live together, we're gonna die alone." Bu incelememde spoiler bulunmayacak. Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz. – Dizinin konusu nedir? Oceanic Havayolları'nın Los Angeles-Sydney seferini yapan 815 sefer sayılı uçağı, okyanus üzerinden geçerken büyük bir adaya düşer. Ancak…devamı🎬 "If we can't live together, we're gonna die alone."
Bu incelememde spoiler bulunmayacak. Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz.
– Dizinin konusu nedir?
Oceanic Havayolları'nın Los Angeles-Sydney seferini yapan 815 sefer sayılı uçağı, okyanus üzerinden geçerken büyük bir adaya düşer. Ancak ilk başta sıradan, tropik bir ada gibi görünen bu kara parçasının, kazazedelerin her birinin hayatlarını farklı bir şekilde değiştireceğinden habersizdirler.
– Dizi hangi seyirci kitlesine hitap ediyor?
Gizem, fantastik ve macera türlerinin harmanlanması ile ortaya çıkan bir başyapıttan söz ediyoruz. Bu türleri seven ve uzun soluklu dizilere toleransı olan herkes Lost'u izleyebilir ve beğenebilir. Ansambl oyuncu kadrosu da tuzu, biberi.
– Dizi gerçekçi mi?
Fantastik türünde bir dizi olduğu için diziye gerçekçi demek yanlış olur. Bu soruyu yanlış diziye soruyoruz.
– Dizinin karakter gelişimleri nasıl?
Yirmiye yakın başrolün bulunduğu bir dizide karakter gelişimlerini takip etmek kolay bir iş değil. Uzun bir dizi olduğundan gözle görülür karakter gelişimleri ile karşılaşıyoruz, bunların kimisi iyi, kimi idare eder. Bu konuda olumsuz bir görüşüm bulunmuyor.
– Dizideki oyunculuklar nasıl?
Az önce de belirttiğim üzere ansambl kadrolu bir diziden söz ediyoruz. Bu yüzden her başrolün oyunculuğunu da takip etmek yine zor oluyor. Hatırladığım kötü bir oyunculuk yok. Öne çıkan çok iyi oyunculuklar da mevcut. Lost, sizi bu konuda hayal kırıklığına uğratmayacaktır.
– Dizinin müzikleri nasıl?
Dizinin introsu yok, önce onu belirteyim. Dizi içinde de pek müzik kullanımı yok. Onun dışında ara sahnelerde giren bazı şarkılar bulunuyor. Onlar da kötü değildi. Açıkçası, diyecek başka bir şey bulamıyorum.
– Dizinin uzunluğu ve gösterim süresi nasıl?
Dizi uzun soluklu bir dizi sayılır. Toplamda 6 sezona ve 118 bölüme sahip. Bölümlerin her biri 44 dakika uzunluğunda. Bu da dizinin toplam süresini 86 saat yapıyor.
– Dizi ile bağlantılı herhangi bir spin-off yapım bulunuyor mu?
Hayır, bulunmuyor. Eğer ileride böyle bir proje açıklanırsa da gereksiz olacağını düşünüyorum.
– Diziyi ne kadar sürede bitirebilirim?
Sizin için durumunuza göre üç paket oluşturdum:
📌 BOŞ BOŞ DURUYORUM PAKETİ: Her gün boş boş oturuyorum ve yapacak hiçbir şeyim yok. Günde 6 bölüm dizi izleyebilecek kadar boş vaktim var.
Al bakayım: 118 bölü 6, 19 eder. Kalan 4 bölümü de pazar günlerine eklersin. Öngörülemeyen daha fazla boş durma veya bir işinin çıkması gibi durumları da göze alırsak, bu diziyi 2 ila 3 haftada bitirirsin.
📌 SIRADAN İNSAN PAKETİ: Gündelik işlerim var ve hayatımı bir düzene sokmuş biriyim. Günde 2 bölüm izleyecek kadar zamanım var.
Al bakayım: 118 bölü 2, 59 eder. Yine öngörülemeyen bazı durumları göz önüne alırsak, bu diziyi 40 ila 70 günde bitirirsin.
📌 SINAVLARA ÇALIŞIYORUM PAKETİ: Üniversite sınavlarım yüzünden neredeyse hiç boş vaktim yok. Günde en fazla 1 bölüm izleyebilirim.
Al bakayım: 118 bölü 1, 118 eder. Çalışılan sınavın durumuna göre farklı durumlarda bulunabileceğini varsayarsak, bu diziyi 3 ila 5 ayda bitirirsin. Ancak bir diziye sınav kafasıyla başlamanız tavsiye edilmez.
– SONSÖZ
Ülkemizde yabancı dizi furyasını başlatan dizilerin başını çeken Lost, şüphesiz en akılda kalıcı dizilerden birisi oldu. Finalini pek çoğumuz beğenmedi. Ucu açık bırakılan noktalar kalmıştı. Etkili bir final olmadı ama o kadar da kötü bir final (Bkz: Game of Thrones) değildi. Ama tabii ki daha iyi olmasını dilerdim.
Bölümlerin çoğunda fazlasıyla flash-back veya flash-forward sahneleri görüyoruz. Bu sahneler bazen sıkıcı olsa da aslında karakterlerin temelini sağlamlaştırıyorlardı. Sakın ileri sarmayın, hepsini izleyin.
Bazen keşke olayların çözülmesi bu kadar uzun sürmeseydi diyorum. Her sezonun 16 bölüm olması yeterli olabilirdi. Çünkü bazen olaylar esnetiliyor ve sizi sıkmaya başlıyordu.
Dizi uzun olsa bile asla izlemeyi bırakamayacaksınız. Size gizem ve merak duygusunu çok iyi veriyor ve bölüm sonu şaşırtmacalarına değil meraklandırmacalarına başvuruluyor. Bu yönüyle diziyi çok takdir ediyorum.
Diziye bilimsel ve mantıksal kafayla baktığınızda sizi rahatsız eden hataları fazla göremiyorsunuz. Bu yüzden durduk yere seyir zevkini düşürecek saçmalıklarla karşılaşmıyorsunuz.
Favori karakterim açık ara farkla James "Sawyer" Ford oldu. Ardından da Star Wars geeki Hugo "Hurley" Reyes geliyor :)
Sırasıyla en sevdiğim 5 bölüm:
1) Through the Looking Glass - (3x22)
2) The Constant - (4x5)
3) Live Together, Die Alone - (2x23)
4) Exodus: Part 2 (Part II) - (1x25)
5) There's No Place Like Home: Part 2 - (4x13)
Diziyi izlediyseniz sizin de dizi hakkında görüşlerinizi merak ediyorum. Eğer izlemeyenlerden iseniz ve aklınıza takılan sorular varsa sorabilirsiniz.
🔎 Puanım 8/10
Web yapım aşamasındadır.
En iyi deneyim için mobil uygulamamızı indir.
En iyi deneyim için mobil uygulamamızı indir.
🎬 "If we can't live together, we're gonna die alone." Bu incelememde spoiler bulunmayacak. Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz. – Dizinin konusu nedir? Oceanic Havayolları'nın Los Angeles-Sydney seferini yapan 815 sefer sayılı uçağı, okyanus üzerinden geçerken büyük bir adaya düşer. Ancak…devamı
🎬 The Clone Wars, Star Wars evrenini seven herkesin göz atması gerektiğini düşündüğüm bir animasyon dizisi. 2019'da yayımlanmaya başlayan The Mandalorian'da ortaya çıkan bazı karakterlerin altyapısı bu animasyon dizisinde atılıyor. Yani arkadaşlar, The Mandalorian'ı izleyip, anlamanız için filmler yetmiyor, bu…devamı🎬 The Clone Wars, Star Wars evrenini seven herkesin göz atması gerektiğini düşündüğüm bir animasyon dizisi. 2019'da yayımlanmaya başlayan The Mandalorian'da ortaya çıkan bazı karakterlerin altyapısı bu animasyon dizisinde atılıyor. Yani arkadaşlar, The Mandalorian'ı izleyip, anlamanız için filmler yetmiyor, bu animasyon dizisini izlemeniz gerekiyor. Gelelim dizinin konusuna...
Star Wars: The Clone Wars, The Phantom Menace, Attack of the Clones ve Revenge of the Sith filmlerinden tanıdığınızı sandığınız Jedi üstadı Obi-Wan Kenobi ve öğrencisi Anakin Skywalker'ın karakterlerine derinlik katıyor. Bu iki Jedi şövalyesine ise Skywalker'ın padawanı Ahsoka Tano eşlik ediyor. Galaktik Cumhuriyet ile Ayrılıkçılar arasında geçen bu mücadelede, General Grievous, Sith lordu Count Dooku ve yetenekli çırağı Asajj Ventress ile de sık sık karşılaşıyoruz.
Dizi, 2008 yılında aynı isimli filminin gösterime girmesiyle başlamış ve ardından her biri 22'şer dakika olan bölümleri Cartoon Network'te yayınlanmaya devam etmiştir. 6 sezon boyunca 2014 yılına kadar devam eden dizi, Disney'in Lucasfilm'i satın almasıyla iptal edilmiştir. Bu yüzden her sezonun yirmi küsür bölümü varken, altıncı sezon on üç bölüme sahiptir.
Aradan geçen altı yılın ardıdan Disney, diziyi devam ettirme kararı almış ve 2020 senesinin başında kendi yayın platformu Disney+ üzerinden dizinin final sezonu olan yedinci sezonunu yayınlamaya başlamıştır. Sezon, genel olarak pek beğenilmese de, son dört bölümü ile izleyicileri gerçekten de (ben dahil abi ne bölümlerdi be) kendine hayran bırakmıştır. Muhteşem bir finaldi Dave Filoni, tebrikler.
Bölüm başları harika intro müziği ve özlü sözümüz ile başlıyor. Özlü sözden sonra dış sesimiz karakterlerin anlık durumunu özetliyor ve bölümlere giriş yapıyoruz. Bazı bölümlerin hikayesi tek bölümde bitse de, bazı hikayeler birkaç bölüm sürebiliyor. Böylelikle ara sıra film tadında Star Wars izlemiş gibi oluyorsunuz. Her bölümde ayrı hikaye, ayrı karakter, ayrı gezegen ve diziyi bitirdim derken, çok iyi tanıdığınızı sandığınız Star Wars evrenini daha iyi tanıyorsunuz.
Kronolojik olarak Attack of the Clones ve Revenge of the Sith filmleri arasındaki 3 yıllık bir zaman diliminde geçen dizimiz, konusu gibi karakterleriyle de ilgi çekici. Usta Yoda'nın Anakin Skywalker'a padawan olarak verdiği "Togruta" ırkına mensup becerikli Jedi adayı Ahsoka Tano da dizinin merkez karakterlerinden. Sinema filminde ustası Skywalker ile pek de iyi anlaşamayan Ahsoka, bölümler ilerledikçe ustası ile ilişkisini geliştiriyor ve favori Star Wars karakterleriniz arasına girmeyi başarıyor.
Bölümler genel olarak ana karakterler üzerinden ilerlese de, bazı yan karakterlere de özel olarak çekilmiş bölümler var. Bu şekilde onları da daha iyi tanımış oluyoruz. Bu bölümlerin bazıları sıkıcı olsa da karakterleri tanımak için bu bölümlerin gerekli düşünüyorum.
Ayrıca filmlerde küçük sahnelerde gördüğümüz, adı bile geçmeyen ve dolayısıyla görüntüsünü bile hatırlayamadığımız bazı Jedi ustaları da dizide kendine yer buluyor: Kit Fisto, Plo Koon, Saesee Tiin, Luminara Unduli, Eeth Koth, Adi Gallia, Pong Krell, Ki-Adi-Mundi, Ima-Gun Di, Aayla Secura, Tera Sinube, Quinlan Vos, Shaak Ti gibi isimlerini bile okuyamadığımız bazı karakterleri örnek verebiliriz. Buradaki çoğu karakter sadece tek bir bölümde yer alsa da, bazıları ile pek çok bölümde karşılaşıyoruz ve hikayeye de çok büyük katkıları oluyor.
Karakterlerin sesi filmdekiler gibi olmasa da yine de diziyi seslendirme konusunda çok başarılı buldum. Üç ana karakterin de seslendirmeleri harikaydı.
Son olarak sezonlar ilerledikçe, teknolojinin gelişmesiyle beraber dizinin animasyonu daha kaliteli hale geliyor. İlk sezonlar görsel olarak pek iyi olmasa da dört, beş ve altıncı sezonların görselliği gerçekten iyi. Altıncı ve yedinci sezonun arasındaki 6 yıllık süreç de göz önüne alındığında, yedinci sezonda ise tam anlamıyla görsel şölen yaşıyorsunuz :)
🔎 Puanım 8/10
🎬 "There are no good guys." Bu incelememde spoiler bulunmayacak. Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz. – Dizinin konusu nedir? 97 yıl önce yaşanan bir nükleer felaket dünyadaki insan medeniyetini yok etmiştir. Felaket sırasında uzayda bulunan 12 istasyon ise insanlığı devam ettirmek…devamı🎬 "There are no good guys."
Bu incelememde spoiler bulunmayacak. Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz.
– Dizinin konusu nedir?
97 yıl önce yaşanan bir nükleer felaket dünyadaki insan medeniyetini yok etmiştir. Felaket sırasında uzayda bulunan 12 istasyon ise insanlığı devam ettirmek adına birleşerek ARK istasyonunu oluşturmuştur. ARK'ın kuruluşundan beri üç nesil geçmiştir ve istasyonda nüfus problemi baş göstermeye başlamıştır. Nüfus artışının getirdiği problemlere çözüm bulamayan istasyon yönetimi ise çareyi 100 suçlu genci Dünya'ya yollamakta bulur. Görevleri ise 97 yılın ardından Dünya'ın yaşama elverişli hale gelip gelmediğini öğrenmektir. Bu amaç uğruna gönderilen 100 genci ve istasyondaki binlerce insanı neler beklemektedir? İşler planlandığı gibi gidecek midir?
– Dizi hangi seyirci kitlesine hitap ediyor?
The 100, kıyamet sonrası yapımları sevenler için dizi sektöründe bulunmaz bir nimet sayılır. Mantıklı ve gerçekçi bir post-apokaliptik dizi çekmek zor ve dizi bu zorluğu aşmayı bir yere kadar bir nebze başardı. Genel anlamda çok mantıklı olduğunu söyleyemem, zira son sezonlarda mantık çerçevesinden çıktılar.
– Dizi gerçekçi mi?
Eğer dizinin gerçekçiliğine 10 üzerinden bir puan verseydim bu puan 3 olurdu. İlk sezonlar nispeten daha gerçekçi ama dediğim gibi sonlara doğru bazı cıvıklıklar yaşanıyor. Eğer benim gibi bilimsel ve mantıksal düşünen zihinlere sahip bireylerseniz, bu diziyi izlerken çok ama çok rahatsız olacaksınız. Dizi bilim-kurgu olarak başladı, ardından saçma bilim-kurguya, sonradan da fantastik bir diziye döndü. Varın siz düşünün.
– Dizinin karakter gelişimleri nasıl?
Şaşırtıcı, ama bu dizide ağabey-kardeş ilişkileri dışında karakter gelişimi diye bir şey neredeyse yok. Yedi sezonluk bir diziden bahsederken, inanılmaz karakter gelişimleri falan bekleriz, ama maalesef yok. Karakterleri asla tahmin edemiyorsunuz. "Kemalim yapmaz." diyorsunuz ama yeri geldiğinde yapıyorlar. Bir karakteri A sezonunda çok seviyorken, B sezonunda ise ondan nefret edebiliyorsunuz. Karakterlerin ruh halinde tamamen bir karmaşa hakim. Senarist karakterleri kafasına göre yazmış gibi. Size bu dizi için vereceğim bir tavsiye olursa, o da hiçbir karaktere bağlanmamanız olacaktır.
– Dizideki oyunculuklar nasıl?
Diziden üst düzey oyunculuklar beklemeyin, ama sizi rahatsız edecek düzeyde kötü oyunculuklar pek yok. Oyunculuklardan ziyade olay akışına odaklanıyorsanız dizi sizi hayal kırıklığına uğratmayacaktır.
– Dizinin müzikleri nasıl?
Fena değil. Müzik kullanımı pek yok, o yüzden intro müziğinden başka değinecek bir yer de bulamayacağım sanırım. İntronun kendisi de müziği de aman aman bir şey değil ama güzeldi.
– Dizinin uzunluğu ve gösterim süresi nasıl?
Dizi uzun soluklu bir dizi sayılır. Toplamda 7 sezona ve 100 bölüme sahip. Bölümlerin her biri 43 dakika uzunluğunda. Bu da dizinin toplam süresini 72 saat yapıyor.
– Dizi ile bağlantılı herhangi bir spin-off yapım bulunuyor mu?
Hayır bulunmuyor. Ancak bildiğim kadarıyla Jason Rothenberg bir röportajında The 100 dizisinin öncesini anlatacak bir projeyi yapabileceğinden bahsetmişti. Böyle bir proje olsa bile gelmesi yıllar alacaktır. Yani hayır, yok.
– Diziyi ne kadar sürede bitirebilirim?
Sizin için durumunuza göre üç paket oluşturdum:
📌 BOŞ BOŞ DURUYORUM PAKETİ: Her gün boş boş oturuyorum ve yapacak hiçbir şeyim yok. Günde 6 bölüm dizi izleyebilecek kadar boş vaktim var.
Al bakayım: 100 bölü 6, 16 eder. Kalan 4 bölümü de pazar günlerine eklersin. Öngörülemeyen daha fazla boş durma veya bir işinin çıkması gibi durumları da göze alırsak, bu diziyi 2 ila 3 haftada bitirirsin.
📌 SIRADAN İNSAN PAKETİ: Gündelik işlerim var ve hayatımı bir düzene sokmuş biriyim. Günde 2 bölüm izleyecek kadar zamanım var.
Al bakayım: 100 bölü 2, 50 eder. Yine öngörülemeyen bazı durumları göz önüne alırsak, bu diziyi 40 ila 60 günde bitirirsin.
📌 SINAVLARA ÇALIŞIYORUM PAKETİ: Üniversite sınavlarım yüzünden neredeyse hiç boş vaktim yok. Günde en fazla 1 bölüm izleyebilirim.
Al bakayım: 100 bölü 1, 100 eder. Çalışılan sınavın durumuna göre iki günde bir veya günde bir bölüm izleyebileceğini varsayarsak, bu diziyi 3 ila 5 ayda bitirirsin. Ancak bir diziye sınav kafasıyla başlamanız tavsiye edilmez.
– SONSÖZ
Bu diziye başlama sebebim Lost (onun için de inceleme gelecek) ile aynıydı. Hayatta kalma dizisi izleme hevesi sayesinde başlamıştım. Ama bu dizinin konusu adı gibi değil. Adı diziyi pek yansıtmıyor. Dizinin ilk iki sezonu "The 100" isminin hakkını veriyordu. Ancak sonraki sezonlar 100 gençten arta kalanların başına gelen saçma olayları anlatmaya başlamıştı. Her sezon sonu rahatladık derken, başka bir sorun ortaya çıkıyordu. Şüphesiz, her sezon.
Dizi gerçek anlamda beşinci sezonda bitmeliydi. Son iki sezon, önceki sezonlarda açıklanmayan her şey açıklanmış ve bağlanmış olsa da çok saçma kurgulara sahipti. Zaten dizinin fantastiğe kaydığı sezonlar da bunlardı. Dizi beşinci sezonda bitseydi 1 puan daha yüksek verebilirdim.
Senaryo ve kurgu çok güçlü değil. Bu yüzden bu kadar bölümü izleyebilmeniz için de bölüm sonu şaşırtmacalarına bolca başvuruyorlar. Yüz tane bölümü böyle izlettiler işte.
Her karakter, her sezonda birilerinin yaşaması ve birilerinin ölmesi üzerine karar veriyor. Hiç kimse masum değil. Yedi sezon boyunca aynı durumu izlemek de bir yerden sonra insanı fazla sıkıyor.
Okuduğum yorumlara göre pek çok kişi diziyi yarım bırakmış, bu incelemeyi okuyup başlamaya karar verenlerin de yarısından fazlasının bırakacağına eminim. Bu yüzden başlayacaksanız iyice düşünüp başlayın.
The 100, iyi bir dizi de değil, kötü bir dizi de değil. Benim gözümde ortalama bir dizi oldu. Uzatmasalardı iyi bir dizi olarak sayabilirdim.
Sırasıyla en sevdiğim 5 bölüm:
1) Damocles: Part 2 - (5x13)
2) Praimfaya - (4x13)
3) Blood Must Have Blood: Part 2 - (2x16)
4) Die All, Die Merrily - (4x10)
5) Ye Who Enter Here - (3x3)
Diziyi izlediyseniz sizin de dizi hakkında görüşlerinizi merak ediyorum. Eğer izlemeyenlerden iseniz ve aklınıza takılan sorular varsa sorabilirsiniz.
🔎 Puanım 7/10
🔎 İNGİLİZCE AY İSİMLERİNİN KÖKENLERİ January (Ocak): Bu ayın ismi, adını kapılara ve başlangıçlara nezaret eden Roma tanrısı Janus'tan gelmektedir. Janus bir yüzü arkaya, bir yüzü de öne bakan çift suratlı bir yaratık şeklinde tasvir edilir. Metaforik olarak baktığımızda bu…devamı🔎 İNGİLİZCE AY İSİMLERİNİN KÖKENLERİ
January (Ocak):
Bu ayın ismi, adını kapılara ve başlangıçlara nezaret eden Roma tanrısı Janus'tan gelmektedir. Janus bir yüzü arkaya, bir yüzü de öne bakan çift suratlı bir yaratık şeklinde tasvir edilir. Metaforik olarak baktığımızda bu isimlendirme oldukça yerinde olmuş diyebiliriz.
February (Şubat):
Bu ayın ismi, Latincedeki “februa” kökünden gelen "februarius" kelimesinden gelmektedir. Kök olan “februa” ise, Şubat ayının, yani February’nin 15. gününde eski zamanlarda kutlanan bir arınma festivalinin adıdır.
March (Mart):
Bu ayın ismi, Antik Yunan savaş tanrısı Ares’in Roma dilindeki adı olan Mars’tan gelmektedir. Çünkü, Antik Roma’da seferlere hazırlık döneminde yapılan Mars festivallerinin bu ayda düzenleniyordu.
April (Nisan):
Bu ayın ismi, Antik Roma takviminde dördüncü ay olan Latince “Aprillis” kelimesinden gelmektedir. Enteresan olan şu ki; eski İngilizce'de "April" kelimesi, yer yer “Eastermonab” yani “Easter Month” (Paskalya Ayı) anlamında kullanılmaktadır.
May (Mayıs):
Bu ayın ismi, Yunan mitolojisinde Atlas’ın kızı ve Hermes’in annesi olan tanrıça Maia’dan gelmektedir. Bir ilkbahar ayı olan bu ayın, adını yeryüzünü tanrıçası olan ve yeryüzünü yetiştiren Maia’dan alması son derece beklendik bir isimlendirme gibi gözüküyor.
June (Haziran):
Bu ayın ismi, Roma tanrısı Jüpiter’in karısı ve evlilik ve doğum tanrıçası olan Juno’dan gelmektedir.
July (Temmuz):
Bu ayın ismi, efsanevi Roma imparatoru Julius Caesar'dan gelmektedir. Caesar'ın M.Ö. 44’teki ölümünün ardından adı, doğduğu ay olan bu aya verilmiştir. Ayın bundan önceki adı ise “beşinci” anlamına gelen Quintilis’tir. Ancak bildiğiniz gibi Temmuz yılın beşinci ayı değil, buna sonraki aylarından bahsederken değineceğiz.
August (Ağustos):
Bu ayın ismi, Roma imparatoru Augustus’tan gelmektedir. Daha önceki adı Octavian olan İmparator Augustus’a da bu ad, imparator olmasından sonra verilmiştir. İngilizce'de “saygı duyulan” ve “etkileyici” anlamlarına gelen "August" kelimesinin kökeni de Latince'de “kutsanmış” ve “ulu” anlamlarına gelen Augustus’tan gelmektedir. Ayın bundan önceki adı ise "altıncı" anlamına gelen Sextilis'tir.
September (Eylül):
Bu ayın ismi, Latince'de “yedi” anlamına gelen “septem” kelimesinden gelmektedir. September, ilk ayı Mart olan ve yalnızca 10 aylık eski Roma takviminin yedinci ayıdır.
October (Ekim):
Bu ayın ismi, Latince'de "sekiz" anlamına gelen “octo” kelimesinden gelmektedir ve 10 aylık eski Roma takviminin sekizinci ayıdır.
November (Kasım):
Bu ayın ismi, Latince'de "dokuz" anlamına gelen “novem” kelimesinden gelmektedir ve 10 aylık eski Roma takviminin dokuzuncu ayıdır.
December (Aralık):
Bu ayın ismi, Latince'de "on" anlamına gelen "decem" kelimesinden gelmektedir ve 10 aylık eski Roma takviminin onuncu ayıdır.
***
Sizin en çok ilginizi çeken aylar hangileri oldu?
İnsanoğlunun geldiği noktayı bu kadar iyi özetleyen başka bir kısa film görmemiştim... İnsanlar olarak çok benciliz, kendimizi her canlıdan üstün tutuyoruz. Neden mi? Çünkü en güçlü, en zeki ve dolayısıyla en üstün tür biziz. Hayır efendim, sen üstün falan değilsin.…devamıİnsanoğlunun geldiği noktayı bu kadar iyi özetleyen başka bir kısa film görmemiştim...
İnsanlar olarak çok benciliz, kendimizi her canlıdan üstün tutuyoruz. Neden mi? Çünkü en güçlü, en zeki ve dolayısıyla en üstün tür biziz. Hayır efendim, sen üstün falan değilsin. Zeki ve güçlü olman seni üstün yapmaz. Senin hayatın, bir tavşanın veya bir kuşun hayatından daha önemli değil. Sonuçta hepimiz birer hayvanız.
Bu kısa film, acımasızlıkta geldiğimiz son noktayı kozmetik sektörü üzerinden ele alıyor. Ancak başta hayvancılık olmak üzere daha pek çok sektörde hayvanlara ne kadar eziyet edildiğinden pek çoğumuzun haberi bile yok. Biz sanıyoruz ki; tükettiğimiz hayvansal gıdaların hepsi, çiftlikte mutlu mutlu yaşayan hayvanlardan geliyor. Hayır, bu durum sektörün sadece küçük bir kısmında geçerli.
Etini yediğimiz hayvanların yetiştirilme şekli ve maruz kaldığı koşullar kesinlikle kabul edilebilir değil. İnekler, koyunlar, domuzlar, tavuklar ve daha pek çok hayvanı acımasızca katlediyoruz. Bu işin yapılış şekli böyle olmamalı. 21. yüzyılda kurulmuş hayvancılık sektörünün düzeni sadece o hayvanlara eziyet çekmekle kalmıyor, gezegene de büyük ölçüde zarar veriyor.
İnekler, mesela. Bu hayvanlar doğdukları anda annelerinden ayırılıyor ve kesime kadar 2m²'lik bir alanda başları kenetlenmiş bir vaziyette yaşıyorlar, gün ışığı bile görmeden. Başları da öyle bir kenetleniyor ki; bu şekilde sürekli önlerindekileri yemek durumunda kalıyorlar, şişiyorlar. O yağlı yağlı etler nereden geliyor sanıyorsunuz? Anne inekler de sürekli çiftleştiriliyor, yavrularını besleyemiyorlar. Domuzlar ve koyunlar da benzer koşullar altında yetişiyor.
Tavuklara da değinmek lazım: Bu hayvanlar da tahmin edebileceğiniz üzere çeşitli eziyetler maruz bırakılıyor. Sağlıksız besinlerle besleniyorlar, gün ışığı görmeden daracık alanlarda hareketsiz yaşıyorlar. Uygun görülmeyen civcivler de makineye yollanıyor ve canlı canlı parçalanıyorlar.
Et yemek sizi kötü birisi yapmaz, yememek de iyi birisi yapmaz. Ancak başta et olmak üzere, hayvansal gıda tüketiminize dikkat etmek sektörün karşısında durmak için iyi bir başlangıç olacaktır.
Bu dediklerimi tek bir sektör üzerinden düşünmeyin lütfen. Kozmetik ve ilaç gibi sektörlerde de duruşunuzu sergileyin.
Hayvan eziyetlerine "DUR!!" diyoruz...
🎬 "I'm not a hero. I'm a high functioning sociopath." Bu incelememde spoiler bulunmayacak. Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz. – Dizinin konusu nedir? Arthur Conan Doyle'un aynı adlı ünlü polisiye roman ve hikayelerinden uyarlanan dizi, diğer uyarlamalar gibi 19. yüzyılda değil,…devamı🎬 "I'm not a hero. I'm a high functioning sociopath."
Bu incelememde spoiler bulunmayacak. Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz.
– Dizinin konusu nedir?
Arthur Conan Doyle'un aynı adlı ünlü polisiye roman ve hikayelerinden uyarlanan dizi, diğer uyarlamalar gibi 19. yüzyılda değil, günümüzde geçiyor. Bu dizide kendimizi dedektif Sherlock Holmes ve sırdaşı Dr. John Watson'ı, 19. yüzyılın imkansızlıklarının aksine günümüz teknolojileri ile harmanlanmış bir suç dünyasında izlerken buluyoruz.
– Dizi hangi seyirci kitlesine hitap ediyor?
Polisiye tarzına ilgi duyanlar ile Sherlock Holmes romanlarını, hikayelerini ve uyarlamaların sevenler bu diziyi oldukça beğenecektir. İlgi alanınız değilse bile çok yüksek ihtimalle yine izleyebilirsiniz, beğeneceğinizden şüphem yok.
– Dizi gerçekçi mi?
Aslında Sherlock Holmes'ün zekasının üst düzey oluşu bile dizideki gerçekçilik kavramını sorgulatabilir. Bu diziye aşırı gerçekçi diyemeyeceğim, ama abartı şeyler pek fazla yok. Son sezonda biraz cıvıklıklar falan oluyor ama yine izlenebilir.
– Dizinin karakter gelişimleri nasıl?
Gerçekten güzel. Ancak sadece gözünüzü doyurmak veya sıkılmamak için izleyecekseniz, karakter gelişimlerini göremeyebilirsiniz. Çünkü dizinin süresi pek uzun değil, dolayısıyla süreci de uzun tutulmamış. Ancak yine de Sherlock ve Dr. Watson'ın tanıştıkları ilk günden, son bölüme kadar olan arkadaşlıklarının gelişimi çok güzel işlenmiş.
– Dizideki oyunculuklar nasıl?
İki başrolün de hakkını vermek gerekiyor. İki karakterin kimyası bu kadar mı güzel yansıtılır!? Aslında yan karakterleri (Mycroft Holmes, Irene Adler, Molly Hooper vs.) canlandıran oyunculuların performansları da kötü değil. Sizi hayal kırıklığına uğratmayacaklar.
– Dizinin müzikleri nasıl?
Çok beğeniyorum. Siz de beğenceksiniz. Müzikleri güzel olan her dizinin intro müziği de güzeldir. Bu dizi de onlardan birisidir. Gerek intro müziği, gerekse de diğer müzikleri mükemmel.
– Dizinin uzunluğu ve gösterim süresi nasıl?
Dizi uzun sayılmaz. Her bölüm bir buçuk saat uzunluğunda çekilmiş. Bu yönüyle aslında her bölümü bir film gibi. Bazı bölümlerde olaylar birkaç aya yayılmış, o kadar yani. Toplamda 4 sezona ve 12 bölüme sahip. Bölümlerin her biri 88 dakika uzunluğunda. Bu da dizinin toplam süresini 18 saat yapıyor.
– Dizi ile bağlantılı herhangi bir spin-off yapım bulunuyor mu?
Hayır bulunmuyor. Ancak 4. sezona dahil özel bir Noel bölümü var. Bu bölüm de tamamen Sherlock'un zihninde geçiyor, yani izlememek hikaye açısından bir kopukluk yaratmaz. Ben şahsen bölümü üçüncü sezonu bitirdikten sonra izlemenizi tavsiye ederim. Çünkü bu özel bölüm üçüncü sezonun son bölümü ile dördüncü sezonun ilk bölümü arasındaki kısa bir zaman diliminde geçiyor.
– Diziyi ne kadar sürede bitirebilirim?
Sizin için durumunuza göre üç paket oluşturdum:
📌 BOŞ BOŞ DURUYORUM PAKETİ: Her gün boş boş oturuyorum ve yapacak hiçbir şeyim yok. Günde 3 bölüm dizi izleyebilecek kadar boş vaktim var.
Al bakayım: 12 bölü 3, 4 eder. Öngörülemeyen daha fazla boş durma veya bir işinin çıkması gibi durumları da göze alırsak, bu diziyi 3 ila 5 günde bitirirsin.
📌 SIRADAN İNSAN PAKETİ: Gündelik işlerim var ve hayatımı bir düzene sokmuş biriyim. Günde 1 bölüm izleyecek kadar zamanım var.
Al bakayım: 12 bölü 1, 12 eder. Yine öngörülemeyen bazı durumları göz önüne alırsak, bu diziyi 10 ila 15 günde bitirirsin.
📌 SINAVLARA ÇALIŞIYORUM PAKETİ: Üniversite sınavlarım yüzünden neredeyse hiç boş vaktim yok. Günde en fazla yarım bölüm izleyebilirim.
Al bakayım: 12 bölü ½, 24 eder. Çalışılan sınavın durumuna göre farklı durumlarda bulunabileceğini varsayarsak, bu diziyi 20 ila 40 günde bitirirsin. Ancak bir diziye sınav kafasıyla başlamanız tavsiye edilmez.
-SONSÖZ
Dizinin özeti gördüğünüz üzere bu şekilde. Şimdi de kişisel yorumlarımı ayrıntılı bir şekilde yazayım.
Dizide en beğendiğim şeylerden birisi Sherlock'un gözlem yeteneğinin mükemmel işlenmesi. Birinin özgeçmişini çıkarması için sadece ona 5 saniyecik bakması yeterli oluyor. Tabii ki onun bu yeteneği de çözülemez cinayetlerin çözülmesine de önayak oluyor.
Dizinin çekim teknikleri de harika. Kamera açılarını ve sahneler arası geçişleri bu kadar güzel olan ve bunlara önem veren dizileri piyasada bulmak pek kolay değil. Görüntü yönetmenine tebriklerimi iletiyorum.
Son olarak da dizinin devam etmesini isteyen tayfaya bir mesajım var: Arkadaşlar, Sherlock final yaptı, kabul edin lütfen. Düşüncesiz hayran hareketlerinizi gidin 5 kuruşluk Netflix dizilerine yapın. Bu dizi yerinde bitti ve devam etmesi final bölümünün etkisini azaltacaktır. Ben de isterdim dizi daha uzun olsun, ama final yapıldığı için devam etmesi anlamsız kalıyor. Hani geride bir hikaye de kalmıyor ki; Charles Augustus mu dersin, Jim Moriarty mi dersin, Irene Adler mı dersin... Bunlar yok artık. Sir Arthur Conan Doyle'un yazdığı 4 roman ve 56 hikayede en ilgi çekici konular zannımca zaten işlendi. Geriye bunlardan ilginç konular kaldı mı bilmem, roman ve hikayeleri okumadım. Ancak en kısa zamanda da okumak istiyorum. Yani üzgünüm, yapımcılar aptallık etmezse bu dizinin devamı gelmeyecek, gelmesin de.
Sırasıyla en sevdiğim 5 bölüm:
1) A Scandal in Belgravia - (2x1)
2) The Reichenbach Fall - (2x3)
3) His Last Vow - (3x3)
4) The Sign of Three - (3x2)
5) The Lying Detective - (4x2)
Diziyi izlediyseniz sizin de dizi hakkında görüşlerinizi merak ediyorum. Eğer izlemeyenlerden iseniz ve aklınıza takılan sorular varsa sorabilirsiniz.
🔎 Puanım 9/10
🔎 İNGİLİZCE GÜN İSİMLERİNİN KÖKENLERİ Monday (Pazartesi): Bu günün ismi, Eski İngilizce'de "Moon's Day" anlamına gelen "Mōnandæg" kelimesinden türemiştir. "Ay'ın Günü" anlamına gelmektedir. Tuesday (Salı): Bu günün ismi, Eski İngilizce'de "Tyr's Day" anlamına gelen "Tīwesdæg" kelimesinden türemiştir. "Tyr'in Günü" anlamına…devamı🔎 İNGİLİZCE GÜN İSİMLERİNİN KÖKENLERİ
Monday (Pazartesi):
Bu günün ismi, Eski İngilizce'de "Moon's Day" anlamına gelen "Mōnandæg" kelimesinden türemiştir. "Ay'ın Günü" anlamına gelmektedir.
Tuesday (Salı):
Bu günün ismi, Eski İngilizce'de "Tyr's Day" anlamına gelen "Tīwesdæg" kelimesinden türemiştir. "Tyr'in Günü" anlamına gelmektedir. Tyr, İskandinav mitolojisindeki Zafer ve Adalet tanrısıdır.
Wednesday (Çarşamba):
Bu günün ismi, Eski İngilizce'de "Woden's Day" anlamına gelen "Wōdnesdæg" kelimesinden türemiştir. "Woden'in Günü" anlamına gelmektedir. Woden, bir diğer adıyla Odin, İskandinav mitolojisindeki en büyük tanrıdır.
Thursday (Perşembe):
Bu günün ismi, Eski İngilizce'de "Thor's Day" anlamına gelen "Þunresdæg" kelimesinden türemiştir. "Thor'un Günü" anlamına gelmektedir. Thor, İskandinav mitolojisindeki Şimşek ve Yıldırım tanrısıdır ve Odin'in oğludur.
Friday (Cuma):
Bu günün ismi, Eski İngilizce'de "Frigg's Day" anlamına gelen "Frigedæg" kelimesinden türemiştir. "Frigg'in Günü" anlamına gelmektedir. Frigg, İskandinav mitolojisindeki en güzel tanrıçadır ve Odin'in karısıdır.
Saturday (Cumartesi):
Bu günün ismi, Eski İngilizce'de "Saturn's Day" anlamına gelen "Saeterndæg" kelimesinden türemiştir. "Satürn'ün Günü" anlamına gelmektedir.
Sunday (Pazar):
Bu günün ismi, Eski İngilizce'de "Sun's Day" anlamına gelen "Sunnandæg" kelimesinden türemiştir. "Güneş'in Günü" anlamına gelmektedir.
***
Sizin en çok ilginizi çeken günler hangileri oldu?
🎬 "You know the business and I know the chemistry." Bu incelememde spoiler bulunmayacak. Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz. – Dizinin konusu nedir? Walter White, 50 yaşında pısırık bir kimya öğretmendir. Tüm hayatını kurallara göre yaşayan Walter, akciğer kanseri olduğunu ve…devamı🎬 "You know the business and I know the chemistry."
Bu incelememde spoiler bulunmayacak. Gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz.
– Dizinin konusu nedir?
Walter White, 50 yaşında pısırık bir kimya öğretmendir. Tüm hayatını kurallara göre yaşayan Walter, akciğer kanseri olduğunu ve iki senelik ömrü kaldığını öğrenir. Öldükten sonra geride ailesine para bırakmak için eski öğrencisi Jesse Pinkman ile uyuşturucu işine girer ve olaylar gelişir.
– Dizi hangi seyirci kitlesine hitap ediyor?
Breaking Bad asla Prison Break ve The Walking Dead gibi aksiyon odaklı dizileri seven deli dolu gençlerimize göre bir dizi değil. Bu diziyi eğer aksiyon için izleyecekseniz hiç izlemeyin daha iyi. Görüp görebileceğiniz en ağır dram dizilerinden birisi, dolayısıyla yavaş ilerliyor. Bu yüzden olayların hızlı gelişmemesine dayanamayacaksanız da izlemeyin. Ancak dram seviyorsanız, buyurun başlayın efendim.
– Dizi gerçekçi mi?
Gerçekçi çarpı gerçekçi kardeşim. Bu dizide seyirciyi heyecanlandırsın diye çekilmiş boş boş aksiyon sahneleri bulunmuyor. Sadece New Mexico'nun müstakil bir şehrindeki bir adamın karakter gelişimini ve çevresindekileri nasıl etkilediğini görüyoruz. Dizi fazlasıyla da ağır aile dramı içeriyor. Piyasadaki en gerçekçi birkaç diziden birisidir sanırım.
– Dizinin karakter gelişimleri nasıl?
Bu soruya spoiler vermeden pek de iyi bir cevap veremeyeceğim. Sadece şunu söyleyeyim: Game of Thrones'taki karakterlerin gelişimi bu dizidekilerin yanında halt yemiş.
– Dizideki oyunculuklar nasıl?
Olağanüstü! Dizideki üç başrolün toplamda 9 Emmy ödülü kazandığını söylemem sanırım yeterli olur. Bilmeyenler için de söyleyeyim; Emmy ödülleri dizi dünyasının Oscar'ı olarak da biliniyor. Artık siz hesap edin.
– Dizinin müzikleri nasıl?
Bu dizinin soundtrackleri muh-te-şem! Ara sıra doz almak için dinliyorum. Ancak dizi gerçekçi dram olduğu için fazla da diyalog içeriyor ve bu yüzden müzik kullanımı diğer dizilere göre az. Ama müzikleri kullanıldı mı çok iyi kullanılıyor. Özellikle intro müziğine bayılıyorum.
Netflix: Skip intro.
Me: We don't do that here.
– Dizinin uzunluğu ve gösterim süresi nasıl?
Dizi uzun da değil, kısa da değil. Olması gerektiği uzunlukta çekilmiş. Her sezonun bir amacı var. Sırf tuttuğu için gereksizce uzatılan bir dizi de değil. Toplamda 5 sezona ve 62 bölüme sahip. Bölümlerin her biri 49 dakika uzunluğunda. Bu da dizinin toplam süresini 50 saat yapıyor.
– Dizi ile bağlantılı herhangi bir film veya spin-off dizi var mı?
Evet var. Şu anda dizi ile bağlantılı 2 adet yapım bulunuyor. Birisi film, diğeri ise spin-off dizi.
İlk yapım, 2015'te yayımlanmaya başlayan ve bu sene içerisinde final sezonunu yayımlamaya hazırlanan Better Call Saul adlı bir dizi. Yapım, Breaking Bad'den tanıdığımız yetenekli avukat Saul Goodman'ın Breaking Bad olayları öncesinde yaşadıklarını anlatıyor. Dizi Breaking Bad'den önce geçse de, Breaking Bad'den sonra izlenmesi gerekiyor.
İkinci yapım ise Netflix üzerinden 2019'da yayımlanmış olan El Camino isimli bir film. Bu dizinin konusu biraz spoiler içerebilir, o yüzden bu filmin diziden sonra geçtiğini söylemem yeterli olacaktır. Yine bu yapımın da Breaking Bad'den sonra izlenmesi gerekiyor.
– Diziyi ne kadar sürede bitirebilirim?
Sizin için durumunuza göre üç paket oluşturdum:
📌 BOŞ BOŞ DURUYORUM PAKETİ: Her gün boş boş oturuyorum ve yapacak hiçbir şeyim yok. Günde 6 bölüm dizi izleyebilecek kadar boş vaktim var.
Al bakayım: 62 bölü 6, 10 eder. Kalan 2 bölümü de pazar günlerine eklersin. Öngörülemeyen daha fazla boş durma veya bir işinin çıkması gibi durumları da göze alırsak, bu diziyi 1 ila 2 haftada bitirirsin.
📌 SIRADAN İNSAN PAKETİ: Gündelik işlerim var ve hayatımı bir düzene sokmuş biriyim. Günde 2 bölüm izleyecek kadar zamanım var.
Al bakayım: 62 bölü 2, 31 eder. Yine öngörülemeyen bazı durumları göz önüne alırsak, bu diziyi 30 ila 40 günde bitirirsin.
📌 SINAVLARA ÇALIŞIYORUM PAKETİ: Üniversite sınavlarım yüzünden neredeyse hiç boş vaktim yok. Günde en fazla 1 bölüm izleyebilirim.
Al bakayım: 62 bölü 1, 62 eder. Çalışılan sınavın durumuna göre iki günde bir veya günde bir bölüm izleyebileceğini varsayarsak, bu diziyi 2 ila 3 ayda bitirirsin. Ancak bir diziye sınav kafasıyla başlamanız tavsiye edilmez.
– SONSÖZ
Bu diziyi çok seviyorum, umarım bu fanboyluğum objektif yönümü bastırmamıştır. Breaking Bad, belgesel ve mini-dizileri saymazsak 10 puan verdiğim tek dizidir. Her bölümü tonlarca ayrıntı içeren ve ilmek ilmek işlenmiş başka bir dizi bulmak zor. Vince Gilligan yapıyor bu işi.
Sırasıyla en sevdiğim 5 bölüm:
1) Ozymandias - (5x14)
2) Felina - (5x16)
3) Face Off - (4x13)
4) Full Measure - (3x13)
5) Dead Freight - (5x5)
Diziyi izlediyseniz sizin de dizi hakkında görüşlerinizi merak ediyorum. Eğer izlemeyenlerden iseniz ve aklınıza takılan sorular varsa sorabilirsiniz.
🔎 Puanım 10/10
📚 KİTAPLAR ÜZERİNE BİR TARTIŞMA POSTU Merhabalar. Bu gönderiyi hem aramızda kitap önerilerinde bulunmak için, hem de bir kitap tartışma ortamı oluşturmak için paylaşıyorum. Birkaç hafta önce, 5-6 sene önceleri sahip olduğum kitap okuma alışkanlığımı yeniden diriltmek için çalışmalara başladım.…devamı📚 KİTAPLAR ÜZERİNE BİR TARTIŞMA POSTU
Merhabalar. Bu gönderiyi hem aramızda kitap önerilerinde bulunmak için, hem de bir kitap tartışma ortamı oluşturmak için paylaşıyorum.
Birkaç hafta önce, 5-6 sene önceleri sahip olduğum kitap okuma alışkanlığımı yeniden diriltmek için çalışmalara başladım.
– İlk önce kitap mı, yoksa film mi?
Popüler kültürde pek çok kitap serisi var ve çoğunun da bir şekilde filmi veya dizisi çekilmiş. Ben film dünyasını yakından tanıdığım için bu kitap serilerini de uyarlama film/dizileri sayesinde tanıdım. Örnek olarak The Lord of the Rings, Hobbit, Dune ve Foundation serilerini verebilirim.
Eğer "Okuyacağım Kitaplar" listeme bir bakarsanız, bu kitapların hepsini listeme eklediğimi görürsünüz. The Lord of the Rings'in ilk önce filmlerini izledim, ama verdiğim diğer örneklerin film veya dizilerini henüz izlemedim. Çünkü ilk önce kitaplarını okumak istiyorum.
Bunun sebebi şu: Eğer ilk önce filmini/dizisini izlerseniz, hayal dünyanızı o filmde gösterilenlerle sınırlarsınız veya gösterilenlere bağımlı olursunuz. Mesela ben Frodo karakterini hep Elijah Wood'un suratı ile, Dune fragmanındaki Paul'un tipini de Timothée Chalamet'in suratı ile hatırlayacağım. Hayal gücüm bu suratların dışına çıkmama izin vermeyecek veya bir şekilde bu suratlara bağlı kalacağım. O yüzden ilk önce kitapları okumak istiyorum.
Gerçi Dune'un henüz filmi çıkmadığı için Paul'un Timothée tarafından canlandırılmış haline pek de bağlandım sayılmaz. Durum şimdilik böyleyken, film çıkmadan seriyi bitireyim diyorum.
Şu anda okumayı planladığım bazı kitap serileri:
1) J. R. R. Tolkien'ın yazdığı The Lord of the Rings üçlemesi ve tüm Orta Dünya eserleri (Hobbit, Silmarillion vs.)
2) Frank Herbert tarafından kaleme alınmış altı Dune kitabı ve oğlu Brian Herbert tarafından devam ettirilmiş Hanedanlık Üçlemesi
3) Isaac Asimov tarafından oluşturulmuş Foundation evrenine dahil yedi Foundation kitabı
4) Douglas Adams'ın yazdığı altı kitaplık Otostopçunun Galaksi Rehberi serisi
5) George R. R. Martin'in kaleme aldığı A Song of Ice and Fire serisine dahil tüm kitaplar
Bu kitap serilerinin çoğunu bir şekilde duyduğunuzu düşünüyorum. Henüz hiçbirini okumaya başlamadım ama bence siz de bunları bir listenize ekleyin. Millet bunları boşuna beğenmiş olamaz, değil mi? :)
– Cilti mi, yoksa karton kapaklı kitap mı?
Şu an kitaplığımdaki kitapların (20 kitap bile yok aslında, kitaplık sayılmaz) hepsi karton kapaklı. Her birinde ufak da olsa hasarlar var. Eğer piyasada bu saydığım kitap serilerinin cilti versiyonu var ise maddi gücüm yettiğince o versiyonları alacağım.
Birkaç gün önce zaten Dune serisinin İthaki Yayınları tarafından basılmış özel cilti bir kutulu setini sipariş ettim. İndirimsiz fiyatı 600 küsür TL ve şu an çoğu site üzerinde %30 ila %50 arasında değişen indirimlerle satılıyor. Eğer Dune serisini okumak istiyorsanız bu koleksiyonluk kutulu seti sakın kaçırmayın derim. Seriye ilknokta.com, trendyol.com, hepsiburada.com ve kitapyurdu.com gibi sitelerden indirimli olarak ulaşabilirsiniz.
Ciltli kitapları daha çok istememin sebebi çok basit. Hem dayanıklılar, hem de estetik olarak daha hoş gözüküyorlar. Büyük bir kitaplık oluşturma ve bu kitapların uzun süre boyunca koleksiyon şeklinde koruma gibi bir isteğim de var. Sizin de böyle bir isteğiniz varsa size de ciltli kitapları öneriyorum.
Aramızda ciltli ve karton kapaklı kitap arasındaki farkı bilmeyenlere de durumu şöyle açıklayayım: Ciltli kitaplar tıpkı ansiklopediler gibi sert kapaklara, ciltsiz kitaplar ise bizim günlük hayatta sıkça gördüğümüz ince karton kapaklara sahip kitaplardır. Genellikle koleksiyonerler daha dayanıklı olduğu için ciltli versiyonları alırlar. İki versiyon arasında üretim maliyeti arasında pek fark bulunmasa da genelikle ciltli kitaplar %40 ila %80 daha pahalı bir fiyata satılırlar.
– Verimli kitap okuma teknikleri nelerdir?
Size bu başlık hakkında pek bir şey sunamayacağım. Yazının başında belirttiğim gibi kitap okuma alışkanlığımı daha yeni kazanmaya başlıyorum. Henüz pek de teknik geliştirdiğimi söyleyemem.
Elbette kitapları okurken odaklanmak için sessiz ve sade bir oda bulmamız, etrafımızdaki dikkat dağıtıcı unsurlar varsa bu unsurları da kaldırmamız lazım. Telefonumuz yakınlarda ise bildirim sesini kapatmalıyız. Özellikle roman okuyorsak, hayal gücümüzün derinliklerine dalmak için bunlar çok önemli.
Kitabı sessiz mi sesli mi okuyacağımız ise tamamen kişiye göre değişen bir durum. Ben sesli kitap okurken telaffuza çok odaklanıyor ve dümdüz okuyorum, evrenin içine dalamıyorum ve verilen bilgileri verimli işleyemiyorum. Birkaç paragraf öncesini unutuyorum. Sessiz ve ağzı kıpırdatmadan okurken de yazıları sadece gözümle işliyorum ve veriler beyne sadece bu yolla iletiliyor. Bu yüzden az önce olduğu gibi fazla odaklanamıyor ve birkaç paragraf öncesini unutabiliyorum.
Artık bunu öncelemek için yine ses çıkarmıyorum ama okurken ağzımı kıpırdatıyorum. Böylece kitaptaki veri beyne sadece göz ile değil, ağzımın hareketleri ile de yollanıyor ve bu da daha iyi odaklanmamı sağlıyor. Benim için şu an en iyi okuma şekli bu. Siz de bu anlattıklarımı tek tek deneyip veya başka yöntemler bulup, kendinize uygun okuma şeklinizi bulabilirsiniz.
Kitap okurken not tutmuyorum. Bazı önemli yerleri unutmamak için not tutmak yararlı olabilir. Ancak ben bunun yerine birkaç günde bir kitabın sayfaları arasında geziniyor ve 3-5 paragrafa göz atıyorum. Böylece kitap sürekli zihnimde dolaşıyor ve unutmam zorlaşıyor.
– Ne tür kitaplar okunmalı?
Bu tamamen sizin karakteriniz ve ilgi alanınıza bağlı. Ben şahsen bilimi, özellikle biyoloji ve astronomiyi (ASTROLOJİ ZIRVASINI DEĞİL) çok severim. Küçüklüğümde birkaç yıl boyunca her sayısını aldığım Bilim Çocuk dergisinin bunda büyük bir etkisi var.
İşte bu sebeple önemli roman serileri dışında bilim kitaplarına da önemli bir yer ayırmayı planlıyorum. Sapiens kitabının insanlık tarihine olan ilgimin artırması yüzünden de dolaylı olarak bilim tarihine de ilgim arttı. Bu yüzden de bilim tarihinin kilometre taşları sayılabilecek Doğal Felsefenin Matematiksel İlkeleri (Isaac Newton), Türlerin Kökeni (Charles Darwin) gibi ünlü biliminsanları tarafından yazılmış kitapları da okuyacağım. Böylece bilim tarihini kafamda daha net bir şekilde oturtabileceğim.
Felsefi kitaplar ve Türk Edebiyatı pek ilgimi çekmiyor. Bu tür kitaplara pek okuma şansı vermedim, belki de bu yüzden içimde gizlenen ilgiyi henüz açığa çıkaramamışımdır. Uygun bir zamanda bu tür kitapları okumak istiyorum.
Siz de lütfen görüşlerinizi, kitap önerilerinizi ve kendi tekniklerinizi paylaşın. Yorumlarda buluşalım.
🔎 STAR WARS EVRENİ İZLEME REHBERİ Pek çok kişi Star Wars serisine başlamadan önce, seriyi hangi sırayla izlemesi gerektiği konusunda kafa karışıklığı yaşıyor. Bu kadar çok yapımı içinde barındıran 46 yıllık bir külliyata karşı böyle bir kafa karışıklığı yaşamanız gayet…devamı🔎 STAR WARS EVRENİ İZLEME REHBERİ
Pek çok kişi Star Wars serisine başlamadan önce, seriyi hangi sırayla izlemesi gerektiği konusunda kafa karışıklığı yaşıyor. Bu kadar çok yapımı içinde barındıran 46 yıllık bir külliyata karşı böyle bir kafa karışıklığı yaşamanız gayet normal.
Bu külliyata nasıl giriş yapacağınızı merak ediyorsanız, bu ayrıntılı rehber yazısını okumanın size yardımcı olacağını düşünüyorum.
Bizim dünyamızda nasıl ki "MÖ" ve "MS" gibi kavramlar varsa, Star Wars evreninde de "BBY" ve "ABY" kavramları var. Star Wars'ta olayların tarihlenmesi, Episode IV - A New Hope filminde yaşanan Yavin Savaşı'nı (Battle of Yavin) milat alıyor. Yani eğer bir olay 5 BBY'de yaşandıysa, o olay Yavin Savaşı'ndan 5 sene önce, 5 ABY'de yaşandıysa 5 sene sonra yaşanmış demektir.
BBY (YSÖ) ➡ Before Battle of Yavin
ABY (YSS) ➡ After Battle of Yavin
Star Wars serisi, The Lord of the Rings ve A Song of Ice & Fire evrenleri gibi epik-fantezi türünde olduğu için olaylar bizim evrenimizde geçmiyor. Yani Star Wars evreninde Dünya diye bir gezegen yok.
Serinin müziklerinin neredeyse hepsini (1977'den 2019'a kadar) emektar müzisyen ve bestecimiz John Williams bestelemiştir. Kendisi; Jaws, Jurassic Park, Harry Potter, Schindler's List, Indiana Jones ve E.T. gibi bazı filmlerin müziklerini de bestelemişti. Üstadımızın Star Wars besteleri de muhteşem. Seriyi izleyen veya izlemeyen herkesin bu bestelerden en az birini duyduğuna eminim.
Star Wars evreninin şu ana kadar çıkmış 9 ana filmi, 2 spin-off filmi, 1 animasyon filmi, 4 animasyon dizisi, 4 live-action dizisi bulunuyor. İleriki yıllarda yeni filmler ve diziler de gelecek.
"Benim yan filmler ve diziler falan umurumda değil, ana filmleri izleyeyim yeter." diyorsanız, sizin kronolojik olmayan izleme sıranızı hemen şöyle yazayım:
< 4 - 5 - 6 - 1 - 2 - 3 - 7 - 8 - 9 >
Neden kronolojik sıralamadığımı mı merak ediyorsunuz? Alttaki tam kapsamlı sıralamada da gördüğünüz gibi 4, 5 ve 6. filmler en eski olan filmler. Kronolojik olarak izlerken, yeni filmlerden eski filmlere geçtiğinizde seyir zevkiniz düşecektir. Zira eski filmlerin görsel efektleri günümüze göre pek de iyi değil. Ayrıca filmleri "1 - 2 - 3 - 4 - 5 - 6 - 7 - 8 - 9" sıralamasına göre izlerseniz ilk 3 filmden, yani 4, 5 ve 6. filmler için çok ama çok büyük (sinema tarihinin en büyüğüdür belki) spoiler yersiniz.
Velhasıl kelam; benim tavsiyem filmleri kronolojik sıraya göre değil, çıkış sırasına göre izlemektir. Hem seyir zevkiniz düşmez, hem de filmlerdeki büyük spoilerları yemeden izlersiniz. Büyük harflerle yazıyorum:
İLK DEFA BAŞLIYORSANIZ, "4-5-6-1-2-3-7-8-9" ŞEKLİNDE İZLEYİN! İkinci maratonunuzda kronolojik olarak izleyebilirsiniz.
Ana filmlerin çıkış sırası:
1) Star Wars: Episode IV - A New Hope (1977)
2) Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back (1980)
3) Star Wars: Episode VI - Return of the Jedi (1983)
4) Star Wars: Episode I - The Phantom Menace (1999)
5) Star Wars: Episode II - Attack of the Clones (2002)
6) Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith (2005)
7) Star Wars: Episode VII - The Force Awakens (2015)
8) Star Wars: Episode VIII - The Last Jedi (2017)
9) Star Wars: Episode IX - The Rise of Skywalker (2019)
Ancak çıkış sırasına göre izlerken de kronolojik sıralamanın da bilincinde olun ki, hangi olayın önce, hangi olayın sonra gerçekleştiğini bilin.
Spin-off filmleri ve animasyon filmini de isterseniz izleyin, isterseniz izlemeyin. Hikayeye büyük katkıları yok. Ama Star Wars evrenine daha derin dalmak isterseniz, izleyin derim. Eğer izleyecekseniz ana filmleri izledikten sonra izleyin.
Şimdi tüm Star Wars evrenini hatmetmek isteyen arkadaşlar için tam kapsamlı kronolojik sıralamayı sunuyorum...
İşte Star Wars dizi ve filmlerinin kronolojik sıralaması:
1)
🇺🇸 Star Wars: Episode I - The Phantom Menace (1999)
🇹🇷 Star Wars: Bölüm I - Gizli Tehlike
Geçtiği Zaman: 32 BBY
2)
🇺🇸 Star Wars: Episode II - Attack of the Clones (2002)
🇹🇷 Star Wars: Bölüm II - Klonların Saldırısı
Geçtiği Zaman: 22 BBY
3)
🇺🇸 Star Wars: The Clone Wars (2008)
🇹🇷 Star Wars: Klon Savaşları
Geçtiği Zaman: 22 BBY
4)
🇺🇸 Star Wars: The Clone Wars (2008-2020)
🇹🇷 Star Wars: Klon Savaşları
Geçtiği Zaman: 22-19 BBY
5)
🇺🇸 Star Wars: Episode III - Revenge of the Sith (2005)
🇹🇷 Star Wars: Bölüm III - Sith'in İntikamı
6)
🇺🇸 Star Wars: The Bad Batch (2021-)
🇹🇷 Star Wars: The Bad Batch
Geçtiği Zaman: 19 BBY
7)
🇺🇸 Solo: A Star Wars Story (2018)
🇹🇷 Solo: Bir Star Wars Hikayesi
Geçtiği Zaman: 13-10 BBY
8)
🇺🇸 Obi-Wan Kenobi (2022)
🇹🇷 Obi-Wan Kenobi
Geçtiği Zaman: 9 BBY
9)
🇺🇸 Andor (2022-)
🇹🇷 Andor
Geçtiği Zaman: 5 BBY
10)
🇺🇸 Star Wars: Rebels (2014-2018)
🇹🇷 Star Wars: Asiler
Geçtiği Zaman: 5-0 BBY
11)
🇺🇸 Rogue One: A Star Wars Story (2016)
🇹🇷 Rogue One: Bir Star Wars Hikayesi
Geçtiği Zaman: 0 BBY
12)
🇺🇸 Star Wars: Episode IV - A New Hope (1977)
🇹🇷 Star Wars: Bölüm IV - Yeni Bir Umut
Geçtiği Zaman: 0 BBY
13)
🇺🇸 Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back (1980)
🇹🇷 Star Wars: Bölüm V - İmparator
Geçtiği Zaman: 3 ABY
14)
🇺🇸 Star Wars: Episode VI - Return of the Jedi (1983)
🇹🇷 Star Wars: Bölüm VI - Jedi'ın Dönüşü
Geçtiği Zaman: 4 ABY
15)
🇺🇸 The Mandalorian (2019-)
🇹🇷 The Mandalorian
Geçtiği Zaman: 9 ABY
16)
🇺🇸 The Book of Boba Fett (2021-)
🇹🇷 The Book of Boba Fett
Geçtiği Zaman: 9 ABY
17)
🇺🇸 Star Wars: Resistance (2018-2020)
🇹🇷 Star Wars: Direniş
Geçtiği Zaman: 34 ABY
18)
🇺🇸 Star Wars: Episode VII - The Force Awakens (2015)
🇹🇷 Star Wars: Bölüm VII - Güç Uyanıyor
Geçtiği Zaman: 34 ABY
19)
🇺🇸 Star Wars: Episode VIII - The Last Jedi (2017)
🇹🇷 Star Wars: Bölüm VIII - Son Jedi
Geçtiği Zaman: 34 ABY
20)
🇺🇸 Star Wars: Episode IX - The Rise of Skywalker (2019)
🇹🇷 Star Wars: Bölüm IX - Skywalker'ın Yükselişi
Geçtiği Zaman: 35 ABY
*****
Kronolojik Sıralamadan Bağımsız İzlenebilecek Yapımlar:
Star Wars: Visions (2021-)
Tales of the Jedi (2022-)
Gelecek Diziler:
Ahsoka (2023)
Skeleton Crew (2023)
The Acolyte (2024)
Lando (TBD)
A Droid Story (TBD)
Gelecek Filmler:
İsimsiz James Mangold filmi
İsimsiz Dave Filoni filmi
İsimsiz Sharmeen Obaid-Chinoy filmi
İsimsiz Taika Waititi filmi
Rehberi yeni projeler duyuruldukça güncelliyorum...