Spoiler içeriyor
Dördüncü paragraftan sonrası spoiler içeriyor. " Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. " Bu satırlarla başlayan kitabı, ben okumaya,…devamıDördüncü paragraftan sonrası spoiler içeriyor.
" Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. "
Bu satırlarla başlayan kitabı, ben okumaya, ne okuyacağım hakkında hiçbir bilgim olmayarak başladım. Daha ilk sayfalardan nişanlısını aldatan bir adamın hikayesini okuyacağımı anlayınca kitabı birkaç dakikalığına bırakıp sinirlerimin yatışmasını bekledim. Çünkü nefret ettiğim enlerin başında, aldatmak ve bunu normalleştirmek geliyor.
Kitap içerisinde de erkeklerin yaptığı bu "normalleşen" kaçamakların varlığı ve bundan erkekler tarafından gururla bahsedilmesi, kadınların aldatıldıklarını bile bile bunu "normal" karşılamaları ve alttan alınacak davranışlar arasında saymaları da sinirlenmeme sebep oldu.
Kitaba devam ederken uzunca bir süre (sanırım 100 sayfa civarı) karakterlerin cinsellik yaşantılarını okuyacağımı da bilmiyordum. Bu sayfaların uzunluğu da beni sıktı açıkçası. Ama kitap ilerledikçe benim görmeyi istediğim olaylar gelişmeye başladı. Yani kitap aracılığıyla duygu yaşamak.
Bundan sonrası spoiler içeriyor.
Kemal'in aşk acısından alevlenen ızdırabını hissetmeye başladım. Füsun'u kaybetmesi ve onun tesellisini aramaya çalışması, bu tesellileri ararken içinde hissettiği acıyı biraz hissetmeye başladım. Bu hissi kitap boyunca enlerde yaşamak isterdim fakat hafif bir esinti şeklinde yaşadım.
Kemal'in, Füsun'u bulup ona evlilik teklif etme hayaliyle kapısına giderken onun evlendiğini okuyunca küçük bir hayal kırıklığı yaşadım. Sekiz yıl boyunca Füsun'lara umutla gidip gelmesiyle de anlık bir küçük düşme duygusu ve ondan biraz fazla hayal kırıklığı hissettim. Beni şaşırtan şeyse 8 yıl boyunca hiç umudunu kaybetmeden nasıl gidip gelebiliyorsun? Kitap zaten evlilik, sadakat ve bağlılık üçlemesini ortak bir paydada birleştiremediği için Füsun'un kocasının düştüğü aşağılıyacı durumdan hiç bahsetmiyorum. Bu sekiz yıl boyunca süren gidip gelmelerde kendimi Füsun'un yerine koyduğumda ise bir çıkmaza sapıyor gibi hissediyorum. Gitmeden önce Kemal'e aşık olduğunu söylemişti, aylarca onun için ağlamıştı. Neden bu 8 yıl boyunca hiçbir şey yapmadı? Sevmediği biriyle yaptığı evliliği neden bozamadı, gerçekten seviyor muydu kocasını, Kemal'i her gün göre göre nasıl hiç bir şey olmamış gibi davranabildi? Füsun'un duygusuz olduğunu düşünüyorum.
Bu bitmek bilmeyen 8 yıl içerisindeki film çekme ve Kemal'in eşya alma takıntısı kısımlarına ise bayıldım. Gerçekten bayıldım ama sıkıla sıkıla bayıldım. Kitaptan soğumak üzereyim, aynı seyler dönüp dolaşıyor. Zorlaya zorlaya okuyorum. Kitabın orta kısmı arasında en heyecanlı yer, polisin arabayı sağ çekip ayva rendesine el koyması. Gerçekten müthiş bir heyecan. Acaba rendeyi geri verecek mi, vermeyecek mi? Verdi. Gerçi kitabın asıl mantığı da bu eşyaların çalınmasından oluştuğu için fazla acımasız davranmamam da gerekiyor ama olaysız geçen anlatımlar beni etkilemiyor, elimde değil.
Kitabın son kısmını ise beğendim. Biraz üzüntü duyduğumu hissettim. Ama aklıma takılan soru şu ki madem Füsun'un ailesi, Kemal hakkındaki her şeyi biliyorlardı ve Kemal'i bu şekilde hayatlarına dahil etmek onlar için sorun değildi (ki Feridun da her şeyden haberdardı ve boşanmakta zorluk çıkarmadı) o zaman neden 9 yıl boyunca beklenildi?
Sonunda bir olay olduğu için - evlenme kararı, Füsun'un ölümü ve müze kuruluşu - 9 yıllık bekleme fasıllarını bir nebze tolere edebilir ve kitabı kendi nezdimde 3/10 olarak puanlayabilirim.