——SPOILERSIZ YORUMUM—— Öncelikle bu kitabı beğenmeyenleri zerre anlamadığımı ve kitaba bayıldığımı dile getirerek incelememe başlamak istedim. İlk sayfasından itibaren kitabı elimden bırakamadım ki bu iki günüm aşırı yoğundu sabah 7de kalkıp hastaneye gittiğimizde okudum. Yorgunluk, uyku ne varsa unutup okudum.…devamı——SPOILERSIZ YORUMUM——
Öncelikle bu kitabı beğenmeyenleri zerre anlamadığımı ve kitaba bayıldığımı dile getirerek incelememe başlamak istedim.
İlk sayfasından itibaren kitabı elimden bırakamadım ki bu iki günüm aşırı yoğundu sabah 7de kalkıp hastaneye gittiğimizde okudum. Yorgunluk, uyku ne varsa unutup okudum.
Evet korkunç bir psikoloji var, korkunç bir distopyaya sahip -korkunç bir distopya diyorum çünkü birey her ne kadar iğrenç bir kişiliğe sahip olsa da özgürlüğü elinden alınıyor buna değineceğim- artı olarak herkese de hitap etmez fakat bu kurguya şaşıp hayran olmadan kalmak bence imkansız.
——SPOILERLI YORUMUM——
Özgürlük konusuna değinmem gerekirse Alex'e yapılanları başta onaylasam da sonradan kesinlikle hoş bulmadım. Kötülük yapamaması, iyiyi arzulamaya başlaması tabii ki iyi fakat kötü muameleye uğradığı zaman kendini savunamaması, dayak yemesi veya rahatlamak istediği bir "müziği" dinleyememesi onun özgürlüğünü kısıtlayan ve onu insan olmaktan çıkaran, bir "robot" olmasını sağlayan kötü bir "iyileştirme yöntemi" yüzündendi.
Romanın sonlarında onu eski hâline çevirmelerine sebep olan hipnopedyayı kullanmalarının daha uygun olacağını düşündüm ki bu da özgür düşüncelerini bir nevi kısıtlasa da daha iyi olacağını düşündüm.
Ama sonuç olarak en sonunda kendi öz iradesiyle ergenlik döneminde yaptığı hataları fark edip hayatına yeni bir sayfa açması gayet hoşuma gitti.
Sanırım rahatsız olduğum tek nokta Alex'in yaşıydı. Birçok rahatsız edici olay olsa da bu tür insanların bu tür şeyleri yaptığını zaten bildiğimiz için o psikolojideki insanı düşünerek okuduğumuz için çok absürt gelmezdi fakat ana karakter ve arkadaşları 15 yaşı civarındalar. İlk bölümün sonunda Alex'in 15 yaşındayım demesi beni vurulmuşa çevirdi diyebilirim.
Geçen sene yarım bırakıp bu sene okumayı planladığım bir kitaptı. Biraz geç oldu fakat sonuçta okuyup bitirdim ama beklediğim kadar beğenmedim. Kitabın ortasına kadar pek olay olmadığı için yavaş yavaş okudum sonra bir karakterin gelmesiyle hızlıca okumaya devam ettim ama…devamıGeçen sene yarım bırakıp bu sene okumayı planladığım bir kitaptı. Biraz geç oldu fakat sonuçta okuyup bitirdim ama beklediğim kadar beğenmedim.
Kitabın ortasına kadar pek olay olmadığı için yavaş yavaş okudum sonra bir karakterin gelmesiyle hızlıca okumaya devam ettim ama daha sonrası tekrar yavaşladı. Sonunu da o kadar beğenmedim daha çarpıcı bekliyordum.
Gerçi tek sonu da değil kitabı genel olarak beğenmedim çünkü daha karanlık bir hava bekliyordum. Bir kumarbazın psikolojisini ağır ağır okuyacağım sanarken olay odaklı bir kitap okudum. Açıkçası bir kumarbazın psikolojisi, aşık bir bireyin neler yapabileceğini anlatmasını bekledim ve beklentimi hiç karşılamadı. Bi başta karşıladı sonrası ise ://// maalesef beğenmedim.
Herkes "Harika bir kitaptı", "Dostoyevski'den beklendiği gibi.", "Soluksuz okudum.", "Bana çok şey kattı." gibi cümleler kurmuş ama ne bir şey kattı ne de soluksuz okudum. Sırf Dostoyevski yazdı diye bu söylemler bana artık komik geliyor
Okuduğım en sıkıcı Dostoyevski kitabıydı.
Okuduğum en güzel kitaptı. Yaz ayında başlayıp aşırı beğenmeme rağmen nedense 70 küsürüncü sayfada okumayı bırakmıştım. Birkaç gün önce de aralık ayında yarım bıraktığım kitapları okuma kararı aldığım için elime ilk bunu almıştım. İyi ki almışım diyorum. Kitabı övmeye kalksam…devamıOkuduğum en güzel kitaptı.
Yaz ayında başlayıp aşırı beğenmeme rağmen nedense 70 küsürüncü sayfada okumayı bırakmıştım. Birkaç gün önce de aralık ayında yarım bıraktığım kitapları okuma kararı aldığım için elime ilk bunu almıştım. İyi ki almışım diyorum.
Kitabı övmeye kalksam on katı sayfa uzunluğuna sahip makale yazabilirim. Her satırına aşık oldum. Sanki az önce bitirdiğim kitap trajik bir masaldı. Ruha dokunuyordu, acı veriyordu ama iyi hissettiriyordu. Her şeyiyle mükemmeldi...
-On bin yıl ne kadardır? -On bin yıl, on bin yıldır. -Yanlış! On bin yıl, sevdiğin birinin sana normal olmak istediğini söyleyip seni terk etmesidir. O günden sonra her gün on bin yıl gibidir.
Molière okumaya bayılıyorum. Gecenin köründe okuma isteği geldi ve elime direkt Molière aldım. Ne zaman canım sıkkın olsa ya da altmetni dolu kitaplar okuduktan sonra okumaya ara vermek istesem tiyatro metni okuyorum ama özellikle okumayı sevdiğim tiyatro yazarının kitaplığımda okumadığım…devamıMolière okumaya bayılıyorum. Gecenin köründe okuma isteği geldi ve elime direkt Molière aldım. Ne zaman canım sıkkın olsa ya da altmetni dolu kitaplar okuduktan sonra okumaya ara vermek istesem tiyatro metni okuyorum ama özellikle okumayı sevdiğim tiyatro yazarının kitaplığımda okumadığım eserini görünce ilk onu okuyorum.
.
.
Arnolphe'a aşırı gıcık oldum. Yazar bu düşüncelerin berbat olduğunu belirtmek için yazsa da okurken cinnet geçiriyorsunuz bir insan bu kadar ezik bu kadar dağ ayısı olamaz diye.
Ayriyeten böyle bir şahsın nasıl olur da tam tersi bir arkadaşı olur?? Arkadaşının konuştuğu bölümlerde rahatlayıp nefes alıyorsunuz resmen.
Kitap kısacık olsa da sinir oluyorsunuz, mutlu oluyorsunuz, keyifleniyorsunuz, heyecanlanıyorsunuz,... çok güzeldi. Sonu da tatmin etti gayet iyiydi.
.
.
Yazdıkları bizi bu kadar keyiflendiren adamın o dönem boyunca yaşadıkları çok üzücü, bir yandan buna da değinmek istiyorum.
Hastalık Hastası'nda da Kadınlar Mektebi'nde de öğrendiğim kadarıyla (evet önsözleri atlamadan okuyan bir okurum :")) yazarın o dönemin toplumundaki tiplemeleri açık açık anlatarak dalga geçerek yazması sonucunda birçok kötü şey yaşamıştır. Ne olursa olsun çizgisinden çıkmamış, dik durmuş olsa da çok acı çekmiş olduğu bariz ortada... Gerçekten mükemmel bir tiyatrocu.
geçen günlerde aynı yazardan intihar dükkanı adlı kitabı okumuştum. birkaç gün içinde de bu kitabı okuyup bitirdim. intihar dükkanı bana daha akıcı gelmişken bu kitap o kadar akıcı gelmese de daha derin geldi hem gerçek bir olayı anlatmasından hem de…devamıgeçen günlerde aynı yazardan intihar dükkanı adlı kitabı okumuştum. birkaç gün içinde de bu kitabı okuyup bitirdim.
intihar dükkanı bana daha akıcı gelmişken bu kitap o kadar akıcı gelmese de daha derin geldi hem gerçek bir olayı anlatmasından hem de vermek istediği düşünceyi daha çarpıcı bir şekilde vermesinden kaynaklı olarak.
.
.
.
"Papazlar şeytandan söz etmese nasıl geçinirlerdi acaba?"
"Yanmak için çalı çırpıya gerek duyan ateş size asla, "Tamam! Bu kadar yeter!" demez."
"Sadece istiyorum ki sizin sofranız yemeklerle dolup taşarken şehir halkı insanı dans ettirecek kadar büyük bir açlıktan ölmesin."
iki gün önce kitabını okumuştum şimdi de animasyonunu izledim. herkesin rahatsız olduğu bölümde ben de rahatsız oldum açıkçası. onun dışında beğenmediğim bir nokta olmadı. kitapla birebir gitmesini beklemeyerek izlemeye başladığım için mutluyum çünkü sonu tamamen hayal kırıklığı olurdu. siz de…devamıiki gün önce kitabını okumuştum şimdi de animasyonunu izledim.
herkesin rahatsız olduğu bölümde ben de rahatsız oldum açıkçası. onun dışında beğenmediğim bir nokta olmadı.
kitapla birebir gitmesini beklemeyerek izlemeye başladığım için mutluyum çünkü sonu tamamen hayal kırıklığı olurdu. siz de bu şekilde izlerseniz eminim bu yapımdan keyif alacaksınız.
bu kitap hakkında bir sürü şey yazabilirdim fakat en sondaki o cümlenin verdiği etki sağ olsun bir tek sonuna yoğunlaştığım için iki gündür yorumu yapamadım. anlayacağınız üzere sonu baya etkiledi beni. hatta ve hatta direkt olarak son cümle etkiledi desem…devamıbu kitap hakkında bir sürü şey yazabilirdim fakat en sondaki o cümlenin verdiği etki sağ olsun bir tek sonuna yoğunlaştığım için iki gündür yorumu yapamadım.
anlayacağınız üzere sonu baya etkiledi beni. hatta ve hatta direkt olarak son cümle etkiledi desem daha doğru olur. yazar beni hiç beklemediğim anda vurdu kalakaldım o cümleyi okuduktan sonra.
kitapta ilgimi çeken şeyleri yazacağım.
ilk öncelikle karakter adları baya bir ilgimi çekti çünkü adları intihar eden ünlü insanların adlarıydı: marilyn monroe, alan turing, vincent van gogh, ernest hemingway gibi.
bir diğer ilgimi çeken şey ise kara mizahtı. o kara atmosferde alttan alttan yapılan şakalar bir yandan rahatsız edici olsa da bir yandan tebessüm ettiriyordu. konu intihar olunca insana kal geliyordu.
kitabı baya sevdim. sonlara doğru "bu kitap mutlu sonla bitecek gibi duruyor böyle bir kitap olsun istemem" gibi cümleler kurmuştum ki yazar sağ olsun sonunu iki gün boyunca içime dert olacak şekilde yazmış :")
yılın favorilerine girdi