(@) - Raf

menhus 10 months ago

"İstanbul'a bakıyorduk denizden. Bizim lstanbulumuza, çalınmış hayallerin şehrine..." "Şehrimizle birlikte yitirdiğimiz kendimize bakıyorduk..." "Ne yapalım, kendi kanımızı sunduk İstanbul'a hatıra diye..." "Ne diyebilirdim ki, bu kentin tarihi konusunda tam bir cahildik. Bırakın Yunan, Roma dönemini, Osmanlı dönemi hakkında bile hiçbir…devamı"İstanbul'a bakıyorduk denizden. Bizim lstanbulumuza, çalınmış hayallerin şehrine..." "Şehrimizle birlikte yitirdiğimiz kendimize bakıyorduk..." "Ne yapalım, kendi kanımızı sunduk İstanbul'a hatıra diye..." "Ne diyebilirdim ki, bu kentin tarihi konusunda tam bir cahildik. Bırakın Yunan, Roma dönemini, Osmanlı dönemi hakkında bile hiçbir şey bilmiyorduk. Bütün bu bilgisizliğimize rağmen, lafa geldi mi, utanıp sıkılmadan, şanlı ceddimiz diye nutuk atmaya bayılıyorduk." “Başkalarına duyulan sevgi, ölenlere duyulan bağı azaltmamalıydı. Buna evet demenin kendimi kandırmak olduğunu biliyordum. Hayat, canlılara öncelik tanırdı. Ölenlerin görüntüleri,sesleri, kokuları, anıları, izleri ağır ağır silinir giderdi. Acı ama galiba başka yolu da yoktu. İnsan pek de vefalı bir varlık değildi. Önemli olan ölenleri tümüyle unutmamak, ruhlarından bir parçayı benliğinize katarak, onların gönlünüzde yaşadığına kendinizi ikna etmekti. " "Bir ateşim yanarım, külüm yok, dumanım yok." "Gözlerinde belki de bu kentin bütün sırlarını taşımaktaydı." "İnsan ruhunun yarası dikiş tutmaz." "Belki de," dedi yapaylıktan sıyrılmış buruk bir gülümsemeyle. "Önemli olan baktığın şey değil, baktığın şeyin sende neler uyandırdığı. " Oysa en büyük ibadet, zulme karşı direnmektir. " Ahmet Ümit'in çoğu polisiyesini okudum, Başkomiser Nevzat serisini de bitirdim ama en sevdiğim kitabı İstanbul Hatırası'dır. Ahmet hocam tarihle polisiyeyi öyle güzel harmanlıyor ki, polisiyeye kapılırken tarih de sizi sürükleyip götürüyor. Nevzat amirimizle, komiser Aliyle, kriminoloğumuz Zeyneple uzun soluklu bir maceraya çıkıyoruz. Çok önce okumuştum ama birden aklıma geldi, sayfamda durmasını istedim. Polisiye sevip de Başkomiser Nevzat serisine şans vermeyen varsa şiddetle öneririm. "Sen yoktun. Terkedilmiş bir İstanbul vardı. Yaslanmış gökyüzünün umarsızlığına. Eylül rüzgarlarıyla sararan. Bayram kartpostallarına benzeyen. Sen yoktun. Bir çocuk ağlardı istasyonlarda. Geceyarıları uykumu bölerdi hıçkırıkları Trenler geçerdi gözbebeklerimden Kirlenirdi bembeyaz umutlarım Sen yoktun. Tüm dünyayı değiştirebilirdim Oysa aynalarda eskiyor yüzüm Ne yana baksam karşımda bir anı Meğer İstanbul ne çok benziyormuş sana."

menhus 11 months ago

The Spirealm

Hongtao Jia

2 Gönderi

"Seni bir ömür boyu koruyacağıma söz veriyorum, ister senin ömrün, ister benim ömrüm kadar." Ne yani ben artık size bölüm beklemeyecek miyim, her gün sitelere ciğerci kedisi gibi bakmayacak mıyım?.. Hayat bitti artık. Raf'a ekletmek için 1 aydan fazla beklediğim,…devamı"Seni bir ömür boyu koruyacağıma söz veriyorum, ister senin ömrün, ister benim ömrüm kadar." Ne yani ben artık size bölüm beklemeyecek miyim, her gün sitelere ciğerci kedisi gibi bakmayacak mıyım?.. Hayat bitti artık. Raf'a ekletmek için 1 aydan fazla beklediğim, çevirisi için süründüğüm başka dizi olmamıştı, bitirdiğimi kabullenmek istemiyorum beni bugüne hapsedin. Çok güzeldi be, yine bende yeri ayrı olacak olan diziler arasına girdi, ananın ak sütü gibi helaldir yiğidim hoş geldin favorilerime. The Spirealm bir gün pinterest sayfama düşmüştü ama sanırım yeni yayınlandığı zamanlar olduğu için adını 2837293 saat zar zor buldum. Bulduktan sonra da bir googleda aratayım dedim bir de ne göreyim türkçeye çevriliyormuş, işte o günden beri çevirisinin bitmesini bekliyordum, dayanamadım bitmeden başladım. Pişman mıyım, asla. Bu arada dizimiz Çin'de yayınlandıktan birkaç saat sonra kaldırılmış ama adamlar öngörmüş herhalde tüm bölümleri birden yüklemişler, alan da alıp paylaşmış. Şükür en azından Tayland'da yeniden yayınlanmaya başlamış diye duydum. Adamlara yazık ya sen o kadar emek harca hükumetin tek kalemle üstünü çizsin.. Ama ilk bölümü izlerken bir şok olmadım değil dakika bir gol bir, dedim ben Çin dizisi mi izliyorum emin miyiz diye. Ama adamlar zaten yayından kaldırmışlar öyle de dediğim dediktirler. Çin sen hiç akıllanmayacaksın ben anladım. Dizi yine bir bl noveldan uyarlama. Novelin adı Kaleidoscope of Death. Ben bölüm beklerken okudum bayağı ama çevirisinin bu kadar çabuk biteceğini öngörmedim. 20 küsür bölümüm kaldı novelda yani nasıl bitti bilmiyorum. Şunu söylemeliyim ama diziyle noveli arasında bayağı fark var. Novel daha fazla vahşet içeriyor, diziye göre daha acımasız. Dizide her şey "oyun" temelinde olsa da romanda öyle değil. O yüzden dizinin sonundan memnun olmayan varsa dizide çok şeyi değiştirmişler, hem Nanzhu ile LinLin arasındaki ilişkiyi de çok rahat bir şekilde görüyoruz. Ama dizide de bayağı flörtleşiyorlar, ah ah ne güzel sahnelerdi. Bu arada yazarı tebrik etmem lazım, dizideki ve noveldaki kapılar cidden konuşulan paranormal olaylar. Yağmurdaki Kadın tablosu, kız kardeş davulu diye bir şarkının olması, adını unuttuğum senatoryum falan.. İnanıp inanmamak tartışılır ama ben araştırınca çok hoşuma gitti bu detaylar. O kadar güzeldi ki, çekim mekanları, oyunculuklar, hepsi o kadar başarılıydı ki hayran kaldım izlerken, emek kokuyordu emek, umarım hak ettiği yerlere gelir. Söylemeden geçemeyeceğim Lin Juishi'nin son bölümlere doğru yaptığı saç kesimi o kadar yakışmıştı ki resmen bir saç kesimine aşık oldum, adam yakışıklı ne yapsa yakışır ama bence gündelik hayatında da bu tarz yapmalı, naçizane tavsiyemdir. Bromance sevenleri bekliyorum izlemeye, seneyi yarılamadık ama ben 2024'ün en iyi bromanceleri arasına gireceğine her türlü iddiasına varım. İzleyin hocam çok güzeldi. Diziyi ilk izleyen olup ilk yorumunu yazmak benim için bir şereftir.

menhus 1 year ago

Home School

Nichaphat Buranadilok

3 Gönderi

"Şiddete şiddetle karşılık verirsek en sonunda canavara dönüşürüz." "Her şeyin bir değeri vardır, diğerlerinin sizin değerlerinizi belirlemesine izin vermeyin." Yine sırf Gun oynuyor diye başladığım başka bir diziden merhabalar. Öncelikle şunu söylemeliyim ki diziye dair hiçbir beklentim yoktu. Yavaş yavaş…devamı"Şiddete şiddetle karşılık verirsek en sonunda canavara dönüşürüz." "Her şeyin bir değeri vardır, diğerlerinin sizin değerlerinizi belirlemesine izin vermeyin." Yine sırf Gun oynuyor diye başladığım başka bir diziden merhabalar. Öncelikle şunu söylemeliyim ki diziye dair hiçbir beklentim yoktu. Yavaş yavaş izlerim diye düşünüyordum ama o kadar hoşuma gitti ki her bölümden sonra sonraki bölümü merak ederken buldum kendimi. Belki hiç beklentim olmadığı için böyle hissetmiş de olabilirim bilmiyorum ama oyunculuklar bazı yerlerde daha iyi olsaydı kesinlikle favorilerime girerdi ondan eminim. Konusu, işlenişi, verilen mesajları ile çok güzel bir diziydi. Toplumun dayattığı normlar, zengin - fakir arasındaki çizginin insan hayatındaki etkileri, doğru ebeveynlik, aileleri tarafından sevilmeyen çocuklar, kadın hakları gibi bir sürü konuya değinilmişti. Her karakterin geçmişini görüp onların yaptıklarını doğru bulmasak da hiç olmazsa empati kurmamızı iyi sağlamışlardı. Çok güzel karakter gelişimleri sundular bize, sağlıklı arkadaşlıklar kurdukları sahneleri tebessümle izledim. Dizide Nai ve Tibet karakterlerini canlandıran oyuncular F4 den. F4'ü kafama silah dayasalar öyle izlerim düşüncesinde olduğum için oyunculukları nasıl merak ediyordum. İkisinin de tekrar bir projede oynaması işime geldi görmüş oldum. Oyunculukları ağlama sahneleri hariç idare ederdi. Karakterleri tam bir İstanbul beyefendisi gibiydi benim için. Özellikle Nai'nin White'ın yanındaki halleri çok güzeldi çok yakıştırdım ikisini. Umarım başka projelerde de bir araya gelirler. Pennueng'u canlandıran oyuncunun performansı da ayrı bir güzeldi. Kendisinin izlediğim ilk projesi Home School ama son olmayacak o kesin. Özel bir durumu olan bir karakteri bu kadar iyi canlandırmak oyunculuk ister. Dizide benim favori karakterim olan kadın oyuncu White idi. Maki'nin liderliğinde ve daha çok onun yaşadıklarını görsek de White'ın karakteri tam bir kraliçeydi. Dediğim gibi Nai ile olan uyumları da çok güzeldi. Vee gelelim Gun'a. Yani dizideki adıyla Run'a. Bu çocuk bizi kendi sahnelerine kilitlemeyi çok iyi başarıyor. O güldüğü zaman biz de gülüyoruz, o ağladığı zaman bizim de içimiz acıyor, o sinirlendiği zaman biz de öfke doluyoruz. Yani en azından bende öyle oluyor. Çok daha farklı senaryoları hak ediyor çünkü ona ne verilse altından kalkacağını biliyorum. Yetişkin olan oyuncuların (yani dizideki masterların) oyunculukları da güzeldi. Hatta fazla güzeldi (neden böyle dediğimi spoilerlı alanda anlatacağım.) Dediğim gibi ben çok beğendim, izlemenizi de öneririm. Spoilerlı kısım ‼️ Herifin adını unuttum ama sürekli kıs kıs gülen, biraz bizim Türklere benzeyen bir master vardı ya, o adam nasıl oynadı be, o nasıl bir psikopatlıktı, karakterinden nefret ettirdi bizi vay be. Master Amin hasta olduğundan beri adamı hipnoz ediyormuş. Biz de diyoruz bu home school nasıl hem bu kadar çocukları düşünen ama aynı zamanda amacıyla ters düşen bir yer olabilir diye. Master Amin şiddete şiddetle karşılık vermeyi değil, onlara gerçek aile sevgisini vermeyi amaçlıyordu. Şiddetin hiçbir şeyi çözmeyeceğini, yanlızca bizi daha da kötü yaptığını anlatmaya çalışıyordu. Spoilerlı alanda bahsetmem gereken bir başka oyuncu Master Amin'in gençliğini canlandıran sevgili Archen Aydın idi. Evet kendisinin soy ismi Türkçe çünkü üvey babası Türk ve kendisi 10 sene falan Türkiye'de yaşamış. Çok da güzel türkçe konuşuyor maşallah. Dizide konuk oyuncu gibi bir şeydi ama çok iyi oynadı o kısa rolünü. Ayrıca ayrı bir yakışıklılık da gelmişti yüzüne. Daha çok projesini görmek isterim onun da. Toparlarsam izleme listenizde varsa bekletmeyin derim. Bazı yerlerdeki oyunculuklar hoşunuza gitmeyebilir ama onu da öyle kabul ettik artık. Herkes Gun gibi değil ya. (Tüm bu yazıyı Gun'a olan hayranlığım için yazmadım tabii ki de ne münasebet.)

menhus 1 year ago

The Promised Neverland

Mamoru Kanbe

41 Gönderi

Öncelikle ben de çoğu kişi gibi 2. sezonu kabul etmeyerek bu yorumu yazmaya başladığımı söylemek istiyorum, benim favorim olan 1. sezonu ve mangasıdır, 2. sezonu bu karakterlere ve bize hakarettir, 140 küsür bölümü 11 bölüme sığdırılmasını kabul etmiyorum. 🪔 Animesine…devamıÖncelikle ben de çoğu kişi gibi 2. sezonu kabul etmeyerek bu yorumu yazmaya başladığımı söylemek istiyorum, benim favorim olan 1. sezonu ve mangasıdır, 2. sezonu bu karakterlere ve bize hakarettir, 140 küsür bölümü 11 bölüme sığdırılmasını kabul etmiyorum. 🪔 Animesine başlamam posterinin verdiği enerjiden oldu. "Ben senin seveceğin bir yapımım!" diye bağırıyordu resmen. Ben de kısa olduğu için ve merak ettiğim için başlamak istedim. İlk sezonu soluksuz izledim, bir baktım ilk sezon bitmiş, gerilmekten vücudum kaskatı olmuş. 🪔 İlk sezon bittikten sonra kısa bir araştırma yapayım dedim, belki 3. sezonu falan olur diye düşünüyordum. Bir de ne göreyim kimse 2. sezonu beğenmemiş, kimse kabul etmiyor. Hatta 1.sezon opening müziği olan "Touch Off" un yorumlarında "1 sezon olması çok üzücü" tarzı bir sürü yorum vardı. İşin komik yanı ironiyi anlamayan izleyicilerin "hayır 2. sezonu var" demeleri ve ironiyi anlayanların "hayır yanlış biliyorsun, o şey 2. sezonu değil" demeleri. Haklılar arkadaşlar, o "şey" 2. sezon değil. 🪔 Ben de bu yorumlardan dolayı mangasını okumaya karar verdim, çizim tarzı daha önce okumadığım tarzdaydı ve başta alışmaya çalışırken gözlerim perişan oldu ama karakterleri çok sevdiğim için kendimi zorladım. Karakterleri, bana hissettirdiklerini sevmesem gider 2. sezonu da izler otururdum yerimde ama vicdanım rahat etmezdi. Mümkün olduğunca orijinale sadık kalmaya çalışıyorum eğer o kurguyu sevmişsem. Gözlerim için pek iyi bir tecrübe olmasa da okuduğum için pişman değilim. Size de tavsiyem benim gibi önce 1. sezonu izleyip mangasını okuyabilirsiniz ya da direkt mangayı bitirip animeyi izlemeye başlayabilirsiniz. Lakin 2. sezonu izlemeden manga okunmalı yoksa ilk sezondan aldığınız keyif kursağınızda kalabilir. 🪔 Bu arada Touch Off 'u dinlemenizi şiddetle tavsiye ederim, ilk sezon openingleri atlamadan izlediğim nadir yapımlardan, hatta Spotify listeme bile eklendi o kadar beğendim. Evet artık bundan sonraki yorumlarım kesinlikle tek sezonluk animemiz ve mangamızla ilgilidir, raf da hata yapmıştır 2. Sezon diye bir şey yoktur. Ben çok beğendim, canımı sıkan bazı yerleri oldu ama onu da tolare ediyorum, severek okudum ve izledim. Yeri geldi onlarla güldüm yeri geldi onlarla duygulandım. Aile sıcaklığını iliklerime kadar hissettim. Bana çok güzel şeyler kazandırdılar. Ayrıca zeki karakterler görmeyi seviyorsanız kaçırmayın derim. ‼️Şimdi biraz daha spoilerlı kısımlara geçiyorum‼️ İlk bölümden zaten onların "yetimhane" olarak bildikleri yerin aslında "çiftlik" olduğunu onlarla beraber öğreniyoruz. Bilmiyorum izleyenler de benimle aynı mı düşünmüştür ama bir an vegan olmak istedim. Sanki yediğim tavuklar bizim çocuklarmış da biz de şeytanmışız gibi. Ama sadece istemekle kalır bu durum çünkü et seven biriyim, üzgünüm çocuklar siz de hayatta kalmak için avlandınız nasıl ben sizi suçlamıyorsam siz de beni suçlamayın. Çocuklar çok zeki. Yaşadıkları ortam, onlara sağlanan şartlar ve "anne" lerinin sevgisiyle büyüyorlar. Öğreniyoruz ki bu şartlarda büyümeleri onların beyin gelişimi için olduğunu. Beyin gelişimi ne kadar iyiyse o kadar "özel" oluyorlar. Bir de öğreniyoruz ki Ray her şeyi en başından biliyormuş. "Evlat edinmek" için gönderilen her çocuğun yendiğini. Yıllarca buna dayanmış. O kadar üzüldüm ki o sahnelerde, ne kadar zeki olurlarsa olsun onlar hala çocuk. Bir de annesi İsabella... İsabella mevzusu çok karışık. İzleyenler hem ona kızıyor hem onu anlamaya çalışıyor. Gri bir karakter ama siyaha yakın bir gri. Ray "neden beni doğurdun anne?" diye sorunca "yaşamak için" demesi abes kaçmadı bana. O da çiftlikte büyümüş ve 12 yaşına gelince "anne" olmak için önüne bir "fırsat" çıkmış. Bilmiyorum savunsam hemen çürütecek bir argüman üretmek zor değil. Nötrüm ona karşı. Norman... Don'un bir lafı var "asla değişmemiş hala kendini feda ediyor" diye. Çok haklı. Ah benim beyaz saçlım her şeyi kendi omuzlarına alman kahrediyor hepimizi. Seviyorum seni, tek başına değilsin bir sürü kardeşin var, Emma var. Ray... Senin hakkında konuştum biraz ama favori karakterimi seçsem seni seçerdim sanırım. İsabella senin öz annen ama ona kendini bir "köpek" olarak sunman... Ah be çocuğum ne çok çektin sen de. Mutlu olmak senin de hakkın. Mutlulukla kal. Ve Emma.... Gelelim sana "anten saçlı". Her ne kadar sonlarda şeytanları da kurtulalım demen çoğunluk gibi beni de kızdırsa senin karakterinin tee en başından böyle olduğunu bilmek beni biraz sakinleştiriyor. Diğer ikisine kalsa sadece beşiniz kaçardınız. Ama sen hep kendinden önce aileni düşünen bir karaktersin. Zaten sonunda bunun bedelini de ödedin. Senin karagözlülüğün sayesinde o kadar çocuk kaçtı. Bunu inkar etmeyeceğim. Ortalama bir karaktersin benim için ama %51 'e %49 oranıyla seviyorum diyebilirim senin için. 2. Sezonda neler "olmamış" onu da söyleyerek bitireyim. Bizim çocuklar Minerva' nın onlar için yaptığı sığınağa gittiklerinde mangaya göre Yuugodiye bir karakterle karşılaşıyorlar. Onunla yaşadıkları maceralar, sonra daha da eklenen karakterler, Yuugo'nun zamanında kaçtığı ama birbirlerinin yaşadıklarından habersiz olduğu arkadaşı Lucas, hiçbiri yok. Mangayı okumayan biri tatmin olmasa da o kadar büyütmeyebilir ama okuyanlar bu duruma çok sinirlendi. Bu kadar da kaçmazsınız be kardeşim derkeeen bizimkilerin kraliçeyle savaşmaları, o son olaylar animenin son 5 dakikada resim olarak gösterildi... Rahat 4 sezon çıkacak anime nasıl heba ediliyor oynat bakalım. Yazımı yapım şirketine olan ✨övgü✨lerimle bitirmek istiyorum. İnşallah ayağınızın serçe parmağı masalara çarpmaktan helak olur. İnşallah çağırdığınız taksiye başkası biner. Siz cimriliğinizden bu kadar kısa tuttunuz ya, inşallah sonraki hayatınızda tavuk olursunuz da döner olursunuz. Teşekkürler iyi günler, iyi akşamlar, iyi geceler 🐩

menhus 1 year ago

Guardian

Ju Zi Chen

1 Gönderi

"Ne kadar sürerse sürsün, nereye gidersek gidelim bir gün mutlaka tekrar karşılacağız." Hua Cheng'in bekleme süresinin rekoru kırıldı arkadaşlar, 800 yıldan daha fazlası gelmez sanıyordum ama Shen Wei 10.000 yılla yeni rekorun sahibi. Yukarıda söylediğim işin makarası aslında, ikisini de…devamı"Ne kadar sürerse sürsün, nereye gidersek gidelim bir gün mutlaka tekrar karşılacağız." Hua Cheng'in bekleme süresinin rekoru kırıldı arkadaşlar, 800 yıldan daha fazlası gelmez sanıyordum ama Shen Wei 10.000 yılla yeni rekorun sahibi. Yukarıda söylediğim işin makarası aslında, ikisini de çok seviyorum dövmeyin beni hemen. Çok uzatmadan dizi hakkındaki düşüncelerime gelelim. Faraway Wanderers/ Word Of Honor 'un yazarının başka bir eseri olan Guardian / Zhen Hun' un dizi versiyonu. Çok beğendim, yine sansür yüzünden dizide olan olaylar ve onların çözme süreçlerine odaklansalar da ikilinin uyumu çok güzeldi. Yine gözler konuştu, onlar sustu biz anladık. Yine buruk tebessümlerle izledik. Bir de neden bilmiyorum ama kafamda görsel efektleri berbat olacak diye bir algı vardı, yani tabii bir Marvel görselliği beklemeyin ama benim düşündüğüm kadar da kötü değildi, o yönden memnun oldum. Sonlara doğru ağlaya ağlaya bitirdim, bir diziyi de ağlatmadan bitirtmediniz bana sevgili yazar ve yönetmen teşekkür ederim. Orijinal romanı da mutlaka okuyacağım, çünkü yazarın söylediğine göre karakterler aynı olsa da birçok şeyi değiştirmişler. E bu durumda mecbur orijinalle de kıyaslamak lazım. Hem dizide kafama takılan bazı yerler vardı, onu da yaptıkları değişikliklere bağlıyorum, eminim romanda böyle bir sıkıntı olmayacak. Buradan sonrası spoilerdır, izlememişseniz okumanızı önermem ‼️‼️ Shen Wei'yi canlandıran oyuncuyu tebrik etmekle başlayacağım önce, adam 3 rol oynadı dizi boyunca ve oyunculuğu da çok iyiydi, yiğidim omuzların, belin ağırmadı mı tüm diziyi sırtladın götürdün. Kafama takılan kısım Zhao Yunlan'ın solucan deliğiyle 10.000 sene öncesine gitmesiydi. Ben reenkarne olmasını bekliyordum çünkü o zaman Shen Wei ile daha çok vakit geçirmiş olacaktı. Böyle olunca toplasan birkaç saatlik tanıdığın birini 10.000 sene beklemek kulağa biraz saçma geliyor. (Aslında 34. bölümü izlediğim sitede bulamadım, YouTube'da da resmi kanal İngilizce altyazıyı da kaldırtmıştı, ama izlemesem de sıkıntı çıkardı o yüzden ben de o bölümü hiçbir şey anlamadan izledim, belki bu yüzden kafamda tam oturtamadım bazı şeyleri.) Ama izlediğim için pişman mıyım, hayır keşke mor fansub kapatılmadan önce izleseydim dedim onun dışında hiçbir pişmanlığım yok... Unutmadan, ilk 20 bölüm boyunca gördüğümüz "kötü" adam hakkında da konuşmam lazım. Oyuncu seçimi bence olmamıştı, yani bana hiç kötü adam enerjisi vermiyordu, her gördüğümde bir gülme geldi istemsiz 😅 Romanı okuduktan sonra ona da bir şeyler yazacağım, orada duygulara sansür yok çünkü.

menhus 1 year ago

Fermat's Cuisine

Yugo Kobayashi

2 Gönderi

"Emsalsiz." Bu dizi için gönderi atıp atmamak konusunda emin değildim ama uygulamada bu kadar az bilinmesi şaşırttı beni, gönderi atan da olmayınca rüyama girdi karakterler "bizi nasıl boynu bükük bırakırsın" diye, durum böyle olunca bu gönderi boynumun borcu oldu 😅…devamı"Emsalsiz." Bu dizi için gönderi atıp atmamak konusunda emin değildim ama uygulamada bu kadar az bilinmesi şaşırttı beni, gönderi atan da olmayınca rüyama girdi karakterler "bizi nasıl boynu bükük bırakırsın" diye, durum böyle olunca bu gönderi boynumun borcu oldu 😅 Öncelikle dizinin bl olmadığını söylemek istiyorum, izleyenler için bromance bile sayılabilir ama bence değil, tamam başta karakterleri daha tam tanımadığım için bir "acaba" oldum ama izledikçe olmadığına ikna oldum, bence olmaması da iyi olmuş bu hali de çok güzeldi. İzlerken şunu fark ettim ki mutfak sahneleri beni çok geriyormuş. Doktorların ameliyat sahneleri veya seri katillerin tavırlarını izlerken gerilmediğim kadar gerildim ( o kadar da masterchef izliyoruz niye böyle oldu anlamadım 🤷🏻‍♀️) Gastronomi seviyorsanız özellikle öneririm benim ilgim olmamasına rağmen bazı yemeklerin tadını hissettim izlerken. İzlerken Gaku'nun yemekle matematik bilgisinin harmanladığı çoğu sahne bana çok mantıklı geldi, matematik aşığı biri değilim ama izlerken anladığım olaylar sayesinde kendimi Fermat gibi hissettim (dizinin adı da buradan geliyor, Fermat 17. Yüzyılda bir matematikçiymiş, Gaku ona bayağı hayran, ileride "Mutfağın Fermat'ı" olmak istiyor hatta.) Bazı tatlar vardır, bizi mutlu olduğumuz bir ana götürür, bazı tatlar bizi evimizden uzakta olsak da ev hissi verir, diziyi izlerken böyle sahnelere de rastlıyoruz ve o sahnelerde karakterlerin sebepsiz ağlaması beni de ağlatmıştı biraz. O his anlatılmaz yaşanır. Buradan sonrası dizideki ana olaylar olmasa da hafif spoilerdır, okuyucunun inisiyatifine bıkakılır ‼️‼️ Dizide kadın şeflere olan tutuma da değiniyorlar. Her ne kadar böyle bir sektörde kadınların ötekileştirilmesi tuhaf gelse de düşününce kadın şeflerin yüzdesi erkek şeflere göre çok az. Dizideki kadın karakterimizin kendisi de annesi de bu durumdan muzdarip, o yüzden annesinin kendi restoranında yaptığı gibi yaptığı yemekleri tebrik etmek isteyen müşterileriyle görüşmeyi hiçbir zaman kabul etmiyor. Ama dizide olan birkaç olaydan sonra artık yemeklerinin arkasında olması beni çok mutlu etmişti. Kai'ye değinmeden yazıyı sonlandırmak olmaz, başta mimikleri falan biraz psikopatça gelmişti, bence çok güzel seri katil olur ondan (yönetmenlere duyurulur) ama karakterini tanıdıkça onu da çok sevdim, daha çok şey söylemek istiyorum ama çok spoilerlı olmasın yazım belki izlemeden okuyan olur açık kapı bıraktım çünkü. İzlemenizi öneririm, karakter gelişimleri, oyunculuklar hepsi çok güzeldi. Yazım çok detaylı olmadı ve pek içime de sinmedi ama maksat bilmeyen varsa haberi olsun çünkü izlenilmeyi hak ediyor.

menhus 1 year ago

Yaratılan

Çağan Irmak

98 Gönderi

"Uyan!" Diziyi adını çok gördüğüm ve farklı bir konusu olduğu için başlamıştım ve kesinlikle pişman olmadım. Çağan Irmak 'ın adını duymuştum duymasına da hiçbir projesini izlememiştim, diğer işleri nasıldır bilmiyorum ama Yaratılan kesinlikle çok başarılı bir iş olmuş. Frenkestein'ın romanını…devamı"Uyan!" Diziyi adını çok gördüğüm ve farklı bir konusu olduğu için başlamıştım ve kesinlikle pişman olmadım. Çağan Irmak 'ın adını duymuştum duymasına da hiçbir projesini izlememiştim, diğer işleri nasıldır bilmiyorum ama Yaratılan kesinlikle çok başarılı bir iş olmuş. Frenkestein'ın romanını okumadığım için ne kadar paralellik gösteriyor bilmiyorum ama kitabı okuyanlar diziyi kitaptan bağımsız düşünebilirlerse daha iyi olur bence, çünkü dizide bizim Osmanlı kültürüne çok başarılı bir bağdaştırma var ve orijinal fikire her sadık kalan iş başarılı olacak diye de bir kaide olmamalı, ikisi ayrı değerlendirilmeli. Dizideki oyunculuklara gelirsem eğer Taner Ölmez sanırsam kendini Mucize Doktor'daki rolüne o kadar kaptırmış ki dizideki kostümler olmasa kendi sahnelerinde "Acaba yanlış diziyi mi izliyorum?" diye düşünürdüm, olayı biraz(!) yanlış anlamış bence, kamera arkasındaki ekip keşke bir uyarsaydınız, izleyenler olarak gözümüzü fazla tırmaladı. Dizideki Ziya'yı başka bir oyuncu oynayabilirdi ama dizideki Salih'i Erhan Kolçak Köstendil'den başka kimse oynayamazdı, o kadar başarılıydı ki, Salih bile kendisini başka bir oyuncu oynasın istemezdi. Mekan tasarımını ele alırsam her detay o kadar güzel düşünülmüş ki, hiçbir gereksiz obje yok resmen, ince düşünülmüş çok başarılı bir proje. Verdiği mesajlar da yerindeydi, her ne kadar uyarlama olsa da bizim toplumsal yaralarımıza değinmeleri beni rahatsız etmedi, tam tersi hoşuma gitti. İzlerken gözyaşlarımı tutamadım, kimse bana bu kadar etkileneceğimi söylememişti.. Demem o ki bir oyuncu yüzünden diziyi yabana atmayın lütfen, onun bizim gözümüzü kanattığı yerde Salih derdimize yetişiyor zaten sağ olsun. Kesinlikle öneririm, böyle yapımlar umarım daha da artar ve biz de "ama biz yapamayız" diyenlerin gözüne sokarız. Son olarak diziye dair küçük bir alıntı bırakmak istiyorum. "Cehennem, oradaki insanlar hayatları boyunca bir kere bile aşık olmamışlardı. Günahları buydu. Bu dünyada aşkın ateşiyle yanmayanları öbür dünyanın alevi yakıyordu."

menhus 1 year ago

The Sound of Magic

Ha Il-Kwon

52 Gönderi

"Sen, sihre inanır mısın?" Dizinin kapağı o kadar güzel ki sizi büyülü bir evrene çağırıyor gibi, ben de bu çağrıya daha fazla sessiz kalamadım ve 6 bölümcük olan bu mini dizimize başlamak istedim, iyi ki de başlamışım beni gerçeklerle harmanlanmış…devamı"Sen, sihre inanır mısın?" Dizinin kapağı o kadar güzel ki sizi büyülü bir evrene çağırıyor gibi, ben de bu çağrıya daha fazla sessiz kalamadım ve 6 bölümcük olan bu mini dizimize başlamak istedim, iyi ki de başlamışım beni gerçeklerle harmanlanmış rüya gibi bir evrene götürdü. Dizinin detaylarına geçmeden önce başroldeki Ji Chang wook oyunumuzun Mouse'da oynayan Lee Soung- gi ile Bts deki V nin karışımı olduğunu düşünüyorum (V ye benzetmem saçları ve gülüşü yüzünden büyük ihtimalle) , bilmiyorum neden bu kadar benzettim ama cidden bir insan iki insana bu kadar benzer. Allah var yakışıklı adam oyunculuğu da çok iyiymiş, kendisinin izlediğim ilk işi. Hwang İn Yeong'dan da izlediğim ilk dizi ama kendisi sanırım bizim Burak Yörük gibi geçmeyen bir ikinci erkek sendromu var, True Beauty izlemedim ama karşıma çıkıyordu az çok oradan biliyorum. Hazır konusu açılmışken bizim yönetmenler bile Burak'a başrol verdi siz de şu çocuğa bir gün başrol verirsiniz inşallah, eminim ki benim gibi izlemek isteyen bir çok kişi vardır. Diziye dönecek olursak, ben müzikal dizi olduğunu bilmiyordum ama absürt durmamış aksine yakışmış bence, müzik ve sihir birleşince sanki bir peri masalının içindeymiş gibi hissettim, bazı yerlerde gerçeklikten koptum ama bazı yerlerde de gerçeklik yüzümüze çarptı geçti, üzerine düşünmek istedim. **SPOİLER** Beni en çok etkileyen şarkılardan biri kesinlikle Na ll-deung'un eğitimle ilgili olan şarkılarıydı. "Benim yolum benim için düz asfalt olarak hazırlandı, bana kalan sadece koşmak, diğerlerininki gibi toprak ve taşlı yollarla uğraşmıyorum, bu bana verilen büyük bir şans." tarzı bir cümlesi vardı (ss almamışım ama aşağı yukarı böyle bir cümleydi). Cidden onun yolunu düz asfalt bir yola benzetmesi kimseye absürt gelmemiştir bence, yani kimin odasında ayriyeten zombi saldırısı olursa saklanabileceği ikinci bir odası olabilir ki? (Diziyi izlemeyenler okuyorsa korkmayın zombi falan yok, ailesi ders çalışması için odanın içine bir tane daha oda yapmış odağı kaymasın ders çalışsın diye.) Ama sonradan aslında bu asfalt yolda önünü görememesi, toprakla dolu yolda kendini daha mutlu hissetmesi içime çok dokundu her an ağlayabilirdim. "Daha önce bilmiyordum ama çiçekler düz asfalt yolda değil, bozuk toprak yolda açar." Açıkçası ben dizinin sonunda Na ll-deung'un neler yaptığını da görmek isterdim, istediğini gerçekleştirdi mi, mutlu mu diye ama göstermediler... Sihirbazımıza gelecek olursak, onun da önceden çok başarılı olması ama bu başarısının kendi mutluluğu için değil de ailesinin mutluluğu için yapması, sonradan bunun farkına varıp kendi düş evreninde gördüğü çiçekli tarlaya adım atmak isterken terasta olduğu için adımının boşluğa düşüp intihar etmiş gibi görünmesi, bunun için akıl hastanesinde kalması.. Bir şeyler yaşadığını az çok tahmin ediyordum ama böyle ağır bir şey hiç beklemezdim. Başta ben de onun psikopat bir katil olduğunu düşündüm ne yalan söyleyeyim, ama o şerefsiz adamın onun kılığına girip adam öldürmesi de çok adiceydi. Neyse ki sihirli kelebeklerden biri bozuk olan kamerayı çalıştırdı da sihirbazımız kurtuldu. Teşekkür ederim kendisine artık evde "annara sumanara" (doğru yazmamış olabilirim kulağa böyle geliyordu) diyerek geziyorum, belki mavi kelebekler bana da yardım eder değil mi? 😅 Başrol kızımıza gelirsek, hayatı cidden zorlu ve o da tek başına bu zorluklarla mücadele etmeye çalışıyor, matematiği seviyor çünkü hayattaki her sorunun bir çözümü olmayacağını düşünüyor ama matematikte gerektiği gibi uğraşırsan cevapsız kalacak hiçbir soru olmaz diyor. Güçlü bir karakter yalan yok, sevdim de ama şu saç stiline sahip her kızın dizilerde boynu bükük gezmesi artık beni rahatsız etmeye başladı, bana saç stilini göster sana dizideki rolünü söyleyeyime dönüyor sanki işler. Eveet gelelim çift kısmına, bence sonda bir arada olmamaları iyi olmuş (böyle düşünen bir ben miyim merak da ediyorum) , sihirbaz kızın hayatına bir anda girip ona hayatı için dersler verip kızın hayatı düzelince çıkan bir peri masalı gibi, okuduğumuz sihirli evrenler bize mesaj verir ama tamamen bizim olmaz. Böyle düşününce sonu isabet olmuş ama dediğim gibi Na ll-deung'un da sonda neler yaptığını görmek isterdim. Güzeldi, müzikleriyle, mesajlarıyla, oyunculuklarıyla izlenmesi gereken yapımlardan.

menhus 1 year ago

Theory of Love

Jumpol Adulkittiporn

3 Gönderi

Eveet gelelim sırf "Gun'un oyunculuğu Not Me 'den önce nasılmış acaba?" diye kendime sorduğum sorudan izlemeye başladığım diziye. Offgun ikilisi çoğunluğun yakıştırdığı bir çift olsa da ben çok yakıştıramıyorum nedense, Not Me de de olaylar için izlemiştim daha çok çiftin…devamıEveet gelelim sırf "Gun'un oyunculuğu Not Me 'den önce nasılmış acaba?" diye kendime sorduğum sorudan izlemeye başladığım diziye. Offgun ikilisi çoğunluğun yakıştırdığı bir çift olsa da ben çok yakıştıramıyorum nedense, Not Me de de olaylar için izlemiştim daha çok çiftin kimyası için değildi, bu dizide de keşke sonda olmasalar falan diyordum başta ama sonlara doğru Kai öyle bir yaptı ki, ben bile keçi inadımdan vazgeçip "anam tamam kavuşsun garibanlar yazıktır günahtır" moduna girdim. **** SPOİLERIMSI GİBİ **** Dizinin başında Third'ın karşılıksız aşkını izlerken düşündüm, karşınızdaki kişi cidden sevilmeyi hak etmeyen, her günü başka bir kızla geçiren efendime söyleyeyim tam bir şerefsiz diyebileceğimiz kişiyken, onun yüzünden bu kadar acı çekecek kadar sevilir mi diye. Dizi boyunca Third de biz de kendisine bunu soruyoruz, yeri geliyor onunla ağlıyoruz, yeri geliyor Kai 'ye ağız dolusu sövüyoruz şerefsizliği için. Ayrıca dizide birçok film geçiyor, bölüm isimleri de bu filmlerden birkaçı, hiçbirini izlememiş biri olarak eğer hepsini izleyecek moda gelirsem aklıma bu dizi gelecek hep, siz de bu tarz izlediğiniz şeyleri başka dizilerde görmeyi seviyorsanız bu detaylar hoşunuza gidebilir, mesela en çok merak ettiğim film dizide de geçen "10 Things I Hate About You" oldu, Third'ün Kai'den nefret etmek için eline bir kağıt kalem alıp sebepler yazması benim hoşuma gitmişti, umarım en kısa zamanda izleyebilirim. Third'ün kendisinden hoşlandığını öğrenen Kai'nin Third'ü denemek için yaptığı şerefsizlikleri izlerken ben de Third ile kafayı yedim, oğlum bu nasıl bir kafadır allahsen manyak mısın nesin. Sonra tam Third Kai'yi aşıyor derken Kai'nin de Third'ü seveceği tutmaz mı?! Vah anam vah ne çok üzüldüm Kai'ye bak kahrımdan ölüyorum şu köşede. Yönetmen Kai'yi iyi süründürdü yalan yok, izlerken "yaa kai efendi, keser döner sap döner gün gelir hesap döner bildin mi" dedim. Yönetmene gelmişken, Kai'nin çok (?) gerçekçi motor kazasına da değinmesem olmaz, çocuk kaza geçiriyor ama sanki kurşunla vurulmuş gibi bayılıyor, efendim ondan sonracığıma ayakları kırık olmasına rağmen ayağa kalkıp (hadi ayağa kalkmasını normal kabul edelim) hastaneye gideceğine Third'ün yanına dönüyor.... Third yavrum bebeğim de ambulansı aramak yerine gidiyor çocuğu sarsıyor falan (tamam bunlar bizim dizilerde de var ama ben bu çocuğu gözümde zeki bir yere koydum mallık yapınca ayrı bir rahatsız etti beni.) Yan karakterlere de değinip yazımı bitirmek istiyorum, ikisi de Kai gibi çapkın, sevdikleri çıkınca bile aynı çapkınlık aga olmaz ki böyle. Dizideki yan karakterlerden biri tam Ali Cabbar vakası yaşıyor, sevdiği kızın düğün videosunu editliyor, adam kızı aldatıyor gibi oluyor ama tam aldatmadığı için (benim burayı anlatmaya Türkçem yetmez siz anlamış gibi yapıp devam edin) ona adamın aslında onu ne kadar çok sevdiğini falan anlatıyor. Aslında Ali Cabbar diyerek biraz dalga geçmiş olsam da yaptığını takdir ettim, sevdiği kişinin mutluluğu için başka biriyle olmasını sağlamak her yiğidin harcı değil valla, eferim lan şerefsiz falansın ama adam yanın da varmış Bone (evet çocuğun adı yeni aklıma geldi..) Bir de An diye bir erkek vakası var, çocuğun ben ikinci erkek sendromuna yakalanmadığını ilk bakışta anladım, millet izlerken boşuna sövmüştür çocuğa yazık ya, sonradan Too ile olması falan çok güzel oldu. Too'nun da işleri karışıktı, lise aşkının etrafında falan geziyor sonra An denen adamla oluyor (evet adamın adı An.) Neyyse şöyle bir toparlarsam Third hariç diğer üçlü tam şerefsiz, iki yan rol sevdiği olmasına rağmen kızlara yiyecek gibi bakıyor, Kai zaten başlı başına Kazanova... Dizinin izlenir mi, yaani bence Not Me 'den önce izlenir çünkü ondan sonra hiçbir bl dizisi sizi kolay kolay keser mi bilmiyorum, sonlara doğru çok sıkıldım sırf Third'ün oyuncusu için bitirdim. Ama rezalet de değil yani, ortalama bir dizi.

menhus 1 year ago

LCV Lütfen Cevap Veriniz

Kaan Arıcı

35 Gönderi

Spoiler içeriyor Şu filmi izlerken sinir krizi geçirmeyen varsa alkışlamak istiyorum, sinirimden kafayı yedim bu kadar da olmazdı.... *SPOİLER* Abi o kadar saçmaydı ki, yok erkekle aldatınca sorun yok kadınla aldatsa hayatta evlenmem eğw eğw çarpacam Semihle Cerenin ağzına.. "No domok bono…devamı