"Yeri gelince hepimiz en vahşi suçları işleyebiliriz. Böyle dönmeyen, her krizin yeni bir vahşetle son bulmadığı, bütün gazetelerin savaş ve şiddetle dolu olmadığı bir dünya hayal etmek, insanların insan olmadığı bir dünya hayal etmek gibi olur." Nicole Kidman sevdiğim bir…devamı"Yeri gelince hepimiz en vahşi suçları işleyebiliriz. Böyle dönmeyen, her krizin yeni bir vahşetle son bulmadığı, bütün gazetelerin savaş ve şiddetle dolu olmadığı bir dünya hayal etmek, insanların insan olmadığı bir dünya hayal etmek gibi olur."
Nicole Kidman sevdiğim bir oyuncu, onun hatrına izledim aslında. Ama tabi filmede haksızlık yapamam konu olarak güzel ve değişik. Duygularından arınmış insanların olduğu bir dünyayı görüyoruz. Ama söylemek lazım ki kalite olarak ortalarda kalmış, ne kötü denilir ne de mutlaka izleyin dedirtebilir. Ama vakit kaybı değil kesinlikle. Onun dışında 5 yıl önce izlesem bilim kurgu falan derdim ama korona sürecini gördükten sonra artık bu yapımları görünce bilim kurgu gibi gelmiyor bana. Olduğumuz onca aşı kim bilir hazır fırsat dünyadaki büyük bir nüfusa enjekte edeceğin bir aşıya belki farklı emeller için bir şeyde katabilirsin. Bu paranoya değil, mevcut dünyada her şey olabilir yani.
Geçen film tavsiyesi istediğim postun altında bir arkadaş tarafından tavsiye edilen bir filmdi bu. Şahsen ben beğendim genel olarak bakarsak. Yani biraz eksik noktaları vardı, konu güzel ama işleniş biraz nasıl desem karmaşıktı. Şimdi birine tavsiye etsem ve başlasa, yarıda…devamıGeçen film tavsiyesi istediğim postun altında bir arkadaş tarafından tavsiye edilen bir filmdi bu. Şahsen ben beğendim genel olarak bakarsak. Yani biraz eksik noktaları vardı, konu güzel ama işleniş biraz nasıl desem karmaşıktı. Şimdi birine tavsiye etsem ve başlasa, yarıda bırakır büyük ihtimalle. Çünkü yakın zamanda çekilmesine rağmen sanki doksanlı yıllarda çekilmiş gibi bir hava vardı filmde ama her şeye rağmen oyuncu kadrosunu çok sevdim George mackay ve "Queens Gambit" te oynayan kız ve dahası Mia Goth onun için ayrı bir parantez açmak isterim ki yüzü gerçekten çok güzel ve nasıl desem çok derin. Şuana kadar doğru düzgün bir yapımda değerlendirilmedi bir türlü. Yani kısacası eleştirdiğim noktalar dışında güzel bitti, finali güzel ve çok üzücüydü. Ama bu kadro ve konu ile Tepedeki Ev ve Bly Malikanesi gibi güzel bir şekilde 8 9 bölümlük bir dizi yapabilirlerdi ve eminim çok daha iyi olacaktı.
Ehehe şimdi farkettim yönetmen İspanyolmuş. İşte bu yüzden İspanyol filmlerini sevemiyorum, filmin filtresi çok boğuk sanki rönesans tablosu gibi bir hava var her şeyde, bu da canlılığı yitiriyor. İspanyol filmlerinin geneli bu tarzda oluyor ve konu işleniş güzel olsa bile hakettiği yerleri göremiyor.
Herkes kötü olmuş falan diyordu ama ben beğendim ya. Kötü yorumlar yüzünden izlememiştim bide. Sinemada izleyebilseydim keşke ama köy gibi şehirde yok ki sinema. Savaş sahnesinde o kadar kendimden geçtim ki, muazzamdı. Ama senaryo eleştirilerine katılıyorum beklentileri hesaba katınca daha…devamıHerkes kötü olmuş falan diyordu ama ben beğendim ya. Kötü yorumlar yüzünden izlememiştim bide. Sinemada izleyebilseydim keşke ama köy gibi şehirde yok ki sinema. Savaş sahnesinde o kadar kendimden geçtim ki, muazzamdı. Ama senaryo eleştirilerine katılıyorum beklentileri hesaba katınca daha da iyi bir şey olabilirimdi, ve 3 saat çok fazla. Önemsiz sahneleri uzatmasalar 2 saatte hallolurdu belki. Üstelik son sahnede birden o su halkı nereye kayboldu da sadece ana karakterler kaldı. Ama her şeye rağmen Neyitriyi tekrar görmek güzel. Vahşiliği, ses tonu, mimikleri muazzam. Su halkındaki kraliçe de öyle. Ama dublajları kötü, duyguyu dublajda orjinali gibi vermemişler. Neyse ben genede şunu diyebiliriki gelecek bölümler bence müthiş olacak, ikinci bölüm de ara geçiş bölümü olarak tamamlayıcı olacak.
Gerilim/gizem türünde dizi veya film tavsiyesi alabilir miyim? Perili, lanetli ev falan gibisinden şeyler hoşuma gidiyor. Tepedeki Ev veya Bly Malikanesi tarzında olursa süper olur.
•••••••ÇÖP••••••• Vakit kaybı diyebilirim. Normalde çok nadiren bu şekilde değerlendirdiğim film olur. Senaryo veya senaryonun filme aktarılışı çok zayıf kalmış. Filmdeki cinsellik beni aşırı rahatsız etti ve ilerlete ilerlete bitirdim. Yarıda kapatacaktım ama direkt sonuna atladım aslında. Her şey o…devamı•••••••ÇÖP•••••••
Vakit kaybı diyebilirim. Normalde çok nadiren bu şekilde değerlendirdiğim film olur. Senaryo veya senaryonun filme aktarılışı çok zayıf kalmış. Filmdeki cinsellik beni aşırı rahatsız etti ve ilerlete ilerlete bitirdim. Yarıda kapatacaktım ama direkt sonuna atladım aslında. Her şey o kadar kalitesizdi ki 2/10 diyebilirim. Dramatize edilmiş bir p*rno maalesef.
Ziyadesiyle Harikulade:) Söze nereden başlasam bilemiyorum. Güzel bir dizi tutunca ardından hemen ona benzer yeni bir dizi yapma furyası çoğu zaman ters tepmiştir. Ama The Haunting'in ikinci dizisi birincisini bile aşmış. Giriş, gelişme, sonuç açıkçası çok güzel işlenmiş. Dizi sade…devamıZiyadesiyle Harikulade:)
Söze nereden başlasam bilemiyorum. Güzel bir dizi tutunca ardından hemen ona benzer yeni bir dizi yapma furyası çoğu zaman ters tepmiştir. Ama The Haunting'in ikinci dizisi birincisini bile aşmış. Giriş, gelişme, sonuç açıkçası çok güzel işlenmiş. Dizi sade ve sakin bir şekilde ilerliyor, 9 bölümde ne eksik ne fazla tam ölçüsünde anlatılmış olaylar. Oturup sakin bir şekilde hikayenin ilerleyişini izlerken bir an önce sona ulaşma hissiyatından ziyade, anın tadını çıkarıyorsunuz. Klasik korku gerilim dizilerinden farklı ilerliyor. Olağanüstü ögeler sırıtmıyor.
Gerilim-gizem hayranı olarak uzun bir müddet sonra özüme döndüm ve çok haz aldım. Bu türü korku türünden daha çok seviyorum çünkü kan, vahşet, bağırsak deşme veya aniden hortlayan birtakım şeyler sizi reflektif bir şekilde korkutur zaten. Korkuyu bu şekilde deneyimlemekten öte gerilmeyi daha çok seviyorum ve daha zor bir tür olarak görüyorum. Çünkü kolaya kaçmak yerine seyirciye o korkuyu hissettirmek için farklı yöntemler denemek zorunda kalıyorsunuz.
Ek olarak Victoria Pedretti her iki dizide de müthiş iş çıkarttı, oyunculuğunu beğeniyorum ancak bahtı kara:) Bahçıvan kızın aksanı da çok hoşuma gitti. Amerikan aksanını İngiliz aksanından daha çok severim normalde.
Bir yanım keşke hiç bitmese her gün izlesem derken bir yanımda uzatmak adına hikayeyi mahvetmeden bitirdikleri için memnun. Netflixin en güzel yapımlar arasında The Haunting dizileri.
Eleştireceğim bir nokta var ki bu diziden öte, Netflixin LGBT takıntısı. Yani işin cılkı çıktı diyebilirim. Ancak dizide sırıtmıyor en azından çok abartıp odağı o noktaya getirmemişler. Neyse, demem o ki iyi seyirler:)
İşte film tavsiyesi isteyenlere önereceğim en iyi filmlerden. 9th Gate, Eyes Wide Shut ve Devils Advocate aynı kategoride gördüğüm muazzam filmler. Ezoterizm, yüksek burjuvaların hayatları vesaire çok sevdiğim bir tür. Filmin ilk 1-1,5 saatine kadar o kadar sıkıldım ki kapatmamak…devamıİşte film tavsiyesi isteyenlere önereceğim en iyi filmlerden. 9th Gate, Eyes Wide Shut ve Devils Advocate aynı kategoride gördüğüm muazzam filmler. Ezoterizm, yüksek burjuvaların hayatları vesaire çok sevdiğim bir tür. Filmin ilk 1-1,5 saatine kadar o kadar sıkıldım ki kapatmamak için kendimi zor tuttum ama sabretmem gerektiğini biliyordum çünkü hayal kırıklığı yaratacak bir film olmayacağını biliyordum. Ve finali o kadar iyi ki uzun zaman sonra gördüğüm en iyi sondu bu. Avukatın şeytanla yüzleşmesi, sahnesindeki her söz çok çarpıcıydı, arkasında çok güçlü bir akıl var.
Uzun zamandır aldığı her davayı kazanan bir avukat haksız olduğunu bile bile rekorunu devam ettirme hazzı ile sanığını savunur ve davayı kazanır. Ününe ün katan avukat gittikçe daha iyi teklifler alıyor ve yüksek konumdaki elit suçlulara dava kazandırıyor, daha çok kazanmaya başlıyor. Ama arkaplanda aslında büyük kayıplar yaşıyor, maddi olarak yükselirken,manevî olarak alçalıyor. Eşi her geçen gün eriyor, kafayı sıyırıyor ancak adam bunu göremeyecek kadar hırsla dolu bir şekilde işine odaklanmış, bir kez daha, son bir kez diye diye sonu gelmez bir hırsla ilerlemeye devam ediyor. Ancak olan oluyor ve bir noktadan sonra işler çığrından çıkıp her şey altüst oluyor. Devamını spoiler vermemek adına aktarmıyorum. Giriş, gelişme ve özellikle sonuç harika işlenmiş. Etik, ahlak, vicdanın ve her türlü insanî değerin hayatlarımıza ne denli etki ettiği, bizi nerelere sürükleyebileceğini olabilecek en çarpıcı şekilde aktarılmış. Eğer elinizde güçlü bir senaryo varsa ortaya neler çıkabileceğinin kanıtı niteliğinde, günümüzün seyir zevki yüksek ama senaryosu cılız yapımlar sinemayı geriye götürdü diye düşünüyorum. Ve kalitenin tavan yaptığı yılların 1995-2014 arası olduğunu düşünüyorum.
Eleştireceğim noktalara gelince, çıplaklığı görmezden gelirsek -ki bu ne kadar mümkün bilemiyorum- üst düzey bir yapım. Çıplaklığın bu kadar kullanılması beni sinir ediyor, bundan rahatsızlık duymanın inanışınız veya dünya görüşünüzün ile alakası olmadığını da düşünüyorum. Ek olarak kadınların bu kadar seks objesi olarak aktarılması ayrı bir sinir bozucu durum. Yüksek burjuva sınıfında emin olun her türlü pislik dönüyor, daha geçen Epstein belgeleri sızdırıldı, yanisi bunlar birer kurgu değil esasında. Belli bir seviyeden sonra paranızın miktarı önem yitiriyor, hemen hemen her şeyi satın alacak noktaya geliyorsunuz ve tatmin olmak için araba, ev vb. şeyler artık eskisi gibi önemli gelmiyor ve sonuç olarak bu tarz şeyler ortaya çıkıyor.
**Filmden not aldığım cümleler**
•| "Bilin ki sizi kurtlar arasına kuzu olarak gönderdik..."
•| "Aldanmaya giden kapı büyük ve şeytana giden yol her zaman geniştir."
•| "Kibir en gözde günahtır."
•| "Özgür irade, kelebek kanatlarına benzer, bir kere dokundun mu, yerden havalanamazlar."
•| Kimsin sen?
-Ahh o kadar ismim var ki...
Şeytan...
•| "Bak ama sakın dokunma, dokun ama sakın tadına bakma, tadına bak ama sakın yutma."
Bu cümlede şeytanın Tanrı eleştirisi var. Tabi olduğumuz testi özetlemiş.
Son bölüm üzerinden genel bir yorum yapacağım tüm seri adına. Şahsen 2010'lu yılların sinema sektörü için dolu dolu geçtiği bir yıl olduğunu düşünüyorum. Uyumsuz, Labirent ve Açlık oyunları, bu üçü en sevdiğim filmler arasındalar. 2. filmini küçükken Tv'deki bulanık beleş…devamıSon bölüm üzerinden genel bir yorum yapacağım tüm seri adına. Şahsen 2010'lu yılların sinema sektörü için dolu dolu geçtiği bir yıl olduğunu düşünüyorum. Uyumsuz, Labirent ve Açlık oyunları, bu üçü en sevdiğim filmler arasındalar. 2. filmini küçükken Tv'deki bulanık beleş kanallardan parça parça izlediğim için soğumuştum ve yıllar sonra aklıma geldi izlemek. Biraz tuhaf oldu çünkü normalde tam benlik bir film ve çoktan izlemiş olmalıydım.
Jennifer Lawrence'ın kariyerinin en önemli yapımı bu ve müthiş bir iş çıkartmış, CGI güzel, filmin evreni güzel. O düzen, füturistik insanlar, verdiği sosyal mesajlarla çok iyi. Finalide sevdim açıkçası, klasik iyi taraf kötü taraf meselesinden ilerlemedi, düzeni değiştirmek isteyen insanlar ellerine güç geçince aynı düzeni devam ettirme çabasına girdi. Ve bu verdiği en önemli mesaj bence. Eleştireceğim noktalar ise şunlar ki, mesela tam bir olay yaşanıyor heyecan dorukta ve birden ekran kararıyor, sonrada sakin sahnelere geçiliyor. Bu sinir bozucu bir durumdu, özellikle evdekiler izlesin diye açınca sırf bu sebeple izlemeyi bıraktılar ve ben izlenecek bir şey açıp kimsenin izlemediğini görünce hevesim kaçıyor. Ek olarak abartılı noktalar da var azıcık, mesela son sahnelerde isyan noktasına bombalar düşüyor herkes ölürken Katness hayatta, önünde bomba patlıyor kıyafet alev almış ama yüzü, onu geçtim saçları bile zarar görmüyor. Onun dışında seriyi sade ve güzel bir şekilde ilerlettiler diye düşünüyorum, son 2 filmde çok fazla durağanlık olduğu ve sürenin gereksiz uzun olduğunuda söylemek gerek tabi, daha fazla aksiyon katma şansları vardı ama buna da şükür. Berbat bir şey ortaya çıkarıp kötü hatırlanabilirlerdi.
En sevdiğin film ne? diye sorduklarında verecek net bir cevabım olmazdı hiç, şimdi var ama bunu çoğu zaman dile getiremiyeceğim. Dün hayatımın en kötü gününü yaşadım, elimde olmayan sebepler birlikte hayal kurduğum insanı benden aldı. Ve birkaç gün önce bu…devamıEn sevdiğin film ne? diye sorduklarında verecek net bir cevabım olmazdı hiç, şimdi var ama bunu çoğu zaman dile getiremiyeceğim.
Dün hayatımın en kötü gününü yaşadım, elimde olmayan sebepler birlikte hayal kurduğum insanı benden aldı. Ve birkaç gün önce bu filmi tavsiye etmişti bana.Tam da bunun üstüne denk gelen hayatımı özetleyen yapım belki. Film hakkında eleştiri yapmayacağım çünkü bazı filmler estetiğin, çekim tekniği veya her türlü sinematik ölçütün ötesinde oluyor. Bir eşcinsel olarak sinemada sürekli yanlış lanse edilmemiz veya sjw kitlesine göre yer bulmamız beni sinir ediyordu. Çünkü neticede bizde insanız ama sadece yanlış kişilere hissiyat taşıyoruz. Bunu gizlemek ihtiyacı da beni sinir ediyor. İzlerken ağlamamak için zor tuttum kendimi. O kadar güzel aktarılmış ki ben ve benim gibilerin hayatı. Filmde Ennis karakteri ile tamamen özdeşleşiyorum her ne kadar dış görünüş olarak Jack'e benzesem bile. Ve bende hayatın klişe zorluk ve sorumlulukları yüzünden hayatımı mahvedeceğim bir yola girdim. Neyse, hayat devam ediyor, tabi önemli olan buysa...