Tanzimat döneminden bir soru: Yazarının Magosa'ya sürgün gönderilmesine neden olan sahnelenen ilk tiyatro eseri nedir? A) Finten B) Hürrem Sultan C) Şair Evlenmesi D) Vatan yahut Silistre (Doğru cevabı sabitleyeceğim.)
Hürriyet ve İstiklal Benim Karakterimdir Gece garlarında bekledim Tren, tren Rıhtımlara döküldüm saçıldım Gelmedin En gizli rüzgarları dinliyorum Bir yerde benden konuşuluyor, biliyorum Hırsızlama konuşuluyor gece yarısı Kayıp cigaraların korkak aydınlığında Cesetlere oturulmuş, konuşuluyor Belki mütareke'de tutsak İstanbul'da Belki Barselon'da…devamıHürriyet ve İstiklal Benim Karakterimdir
Gece garlarında bekledim
Tren, tren
Rıhtımlara döküldüm saçıldım
Gelmedin
En gizli rüzgarları dinliyorum
Bir yerde benden konuşuluyor, biliyorum
Hırsızlama konuşuluyor gece yarısı
Kayıp cigaraların korkak aydınlığında
Cesetlere oturulmuş, konuşuluyor
Belki mütareke'de tutsak İstanbul'da
Belki Barselon'da savaş sonrası
Kim bilir belki de, ağır bir kar kalabalığına durmuş
Alman sosyal demokratlarının sekizinci mitinginde konuşuluyor
Batı Berlin'de, biliyorum
En gizli rüzgarları dinliyorum
Paris'teki "Tiryaki Köpek" kahvesinde
Chesterfield cigaralarının düşmanı soğuk gözlü bir kadın
Ellerimden tutan bir kadın her 15 dakikada bir
Bütün yahudiler gibi yahudi
Yurdundan uğramışlar gibi yabancı bütün
Benden konuşuyor, 38 senesinde biliyorum
Nihavent bir şarkı bekliyorum
İzmir'in işgal edildiği gün ıslıksız dudaklarımdan alıp götürdüğün
Hangi sırılsıklam marşandiz katarıyla kim bilir
Hangi ingiliz devriyesinden kaçırarak
Kuvayı milliye çetelerine götürdüğün
O nihavent şarkıyı bekliyorum
Biraz şuh
Biraz mahsun
Biraz çıplak
Benden konuşuyor o şarkı
Biliyorum
Acı bir tütün gibi yakıyor genzimi senden uzak olmak
Akşamları dağılan sonbahar bulutları götürüyor
Bedevi sonbahar bulutları alıp götürüyor
İki yorgun yaprak diye gözlerimi
Karanlığı karşılamak
Sulanmış toprak bir avluda
Pembe ve mor
Ve bir genç kız yüzü kadar dinlendirici
Gecesafalarıyla beraber
Karanlığı sensiz karşılamak
Açık deniz uğultuları
Çocuk şiirleri ve mapusane türküleriyle dolduruyor içimi
Yıldızların pırıltılı ağırlığı altında
Kerpiç duvarlar çatlarken
Yalnız olmak
Sensiz olmak
Tadına bir kavak gibi tekbaşına varıp gökyüzünün
Tek başına dokunmak kelebek kanatlarına
Beni senden alıp dağıtıyor
Senden alıp başkalarına dağıtıyor beni
Büsbütün
İşte bak
Siyasi polisin kapısında buluyorlar
Badajoz'da buluyorlar beni İspanya'da
Damarlarım açılmış
Gözlerim birbirinden uzak
Kendimi hep Milano'da hesaplıyorum
Islak duvalrında bütün
Bütün yorgun duvarlarında Milano'nun
Uykularıma giren bir afiş
Balta ve mızrak
En gizli kulaklarımda italyanca bir türkü var
Mia bambina dolce mia bambina
Yenik Badajoz'da birkaç kere ölü sonbahar
En kullanılmadık bulut gölgelerinin altına
Ümitlerini düğümleyip eğilmiş, Toledo'lu milisler
Kızgın namlularını rüzgara tutup
Yine benden konuşuyorlar
Yakın ve fevkalade iyimser
Bir yağmur halinde giriyorum uykularına
İşte bak, eflatun bir karanlık çektiler üstüme, kiltlediler
Dişlerim ayrılmıyor birbirinden
Dilsiz bir gestapo hücresindeyim
15 dakika sonra yirmi dört saat dolacak
Ben Erna Baumgartner değil miyim?
Heidelberg Üniversitesi'nden
Sesi daima bir parça dumanlı
Dudakları daima bir parça ıslak
İki demir çocuk Hitler'ci Gençler Birliği'nden ele vermediler mi beni?
Hem birisi Konrad, kardeşim gibi sevdiğim
Hani boksör Schmeling'e hayran, otomobil markalarına meraklı
Şimdi o müthiş dakikayı yaşıyorum aklımdan
Üniversitenin büyük kapısına yağmur yağıyor
Onlar meydanda toplanmış Heine'yi yakıyorlar
Ben trençkotumu unutmuşum
Otobüs durağına koşuyorum
İşte bak, Budapeşte'de durgun soğumuş gözlerimle unutulmuşum
En uzak içlerime bir rüzgar dağılıyor
Bu bir bakıma kahrolmuşluğum
Bir bakıma boydan boya kırılmış şarkılar
Budapeşte radyosu susmuş
Fabrikaların isli duvarlarında Petöfi'nin mısraları sımsıcak
Ufacık kan gülüşmeleri duyuluyor, yenik bir sessizliğin arkasından
Tankların o küstah öksürükleri
En uzak içlerime Tuna'nın aydınlığı vurmuş
Bir bulvarda yan yana mitralyöze gidiyorlar, fakülteli kızlar savrularak
Bir ihtiyar sosyalist sendikacı, sorgusu biter bitmez geceleyin kurşuna diziliyor
Gülümsemesi açık bir yara gibi acı, utandırıcı, hürriyet gibi gözünde pırıl pırıl, hala çatlamış gözlükleri
Bir gece sabaha karşı
En kilitli kapılarım açılacak
Yalnızlığımdan çıkıp gideceğim
Ne sensiz kalırsam korkusu
Ne kitaplarda okuyup altını çizdiklerim
Ne alkol tutabilecek beni
Ne ölüm telaşı
Bir gece sabaha karşı
Kırık bir kuş çırpıntısı yaprakların üstünde
En küçük su
Dört bir taraflara yelkenler halinde açılmış
En büyük sedalar
Bir değil ben artık birkaç kişiyim
Bir vakit Paris'de, Jon Jours'un kürsüsünde
Bir vakit makina başında Kuva-i Milliye telgrafçısı
Madrid'de bir akşamüstü Arriva Frenke Popular
Bir akşamüstü Sofya'da Çevrenkof tarafından asılmış Sosyal Demokrat Bulgar gazetecisi
Bir değil ben artık birkaç kişiyim
Belki Juarez'im Meksika'da güneşin tuzunu yalıyorum
Belki de Namık Kemal Osmanlı sürgününde
Habib Burgiba diye bir limanda yakalanıyorum
Bükreş'te matbaamı dağıtıyor demir muhafızlar
Kalküta'da kongre partisi sekreteriyim
Hürriyet sokağında isimsiz bir mezar
Bir gece sabaha karşı
Dehşetini birden kaybedecek gelmeyişin
Islığımın tadında bir değişme
İç tartışmalarımda büsbütün başka bir tutum
Büsbütün başka kıvılcımlar
Ve en padişah korkulara direnebilen
Yepyeni bir Mustafa Kemal davranışı
~Attila Îlhan
Bil bakalım!#1 Evrende tek ve en yüce değer insandır. Insanlar arasında din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmam. En büyük amacım insanlara cennetteki kusursuzluğu bu dünyada yaşatmaktır. İnsanı ve insan aklını tek ve en yüksek değer olarak gören ve bireyin gelişimini…devamıBil bakalım!#1
Evrende tek ve en yüce değer insandır. Insanlar arasında din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmam. En büyük amacım insanlara cennetteki kusursuzluğu bu dünyada yaşatmaktır. İnsanı ve insan aklını tek ve en yüksek değer olarak gören ve bireyin gelişimini hiçbir doğaüstü alana başvurmadan, yalnızca kendi aklı ile doğal yoldan gerçekleştirebileceğini savunan bir düşünce akımıyım. Bil bakalım ben hangi edebi akımım.
Dünya çapında başlıca temsilcilerim:
Dante, Montaigne, Boccacio, Rabelais, Petrarca, Cervantes ve W. Shakespeare
Türk edebiyatındaki bazı temsilcilerim:
Nurullah Ataç
Orhan Burian
Sabahattin Eyüboğlu
Vedat Günyol
Selamlar rafın sakin okuyucuları, Uzun bir aradan sonra döndüm dolaştım ve her zamanki gibi inime geri döndüm. Bu sefer biraz daha fazla ilgilenmeyi düşünüyorum ve eğer isterseniz arada bir size bilmece tarzı sorular ve bilgi içeren metinler yazmak isterim. Bu…devamıSelamlar rafın sakin okuyucuları,
Uzun bir aradan sonra döndüm dolaştım ve her zamanki gibi inime geri döndüm. Bu sefer biraz daha fazla ilgilenmeyi düşünüyorum ve eğer isterseniz arada bir size bilmece tarzı sorular ve bilgi içeren metinler yazmak isterim. Bu serimizin ilk yazısını bu gün paylaşmaya çalışacağım. Hepinize güzel pazartesiler diliyorum. En güzel okullar, meslekler ve insanlar sizinle olsun...
FİRARİ Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin Sana kafir dediler, diş biledim Hak'ka bile Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin Kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile. Sana çirkin demedim ben, kafir demedim Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin Yaşadın beş…devamıFİRARİ
Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin
Sana kafir dediler, diş biledim Hak'ka bile
Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin
Kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile.
Sana çirkin demedim ben, kafir demedim
Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin
Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim
Bu firar aklına nereden, ne zaman esti senin.
Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine
Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek.
Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine
Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek.
~FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
Karıma Mektup Bir tanem... Bir tanem son mektubunda başım sızlıyor Yüreğim sersem, diyorsun Seni asarlarsa, seni kaybedersem, diyorsun yaşayamam Yaşarsın karıcığım, yaşarsın Kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda Yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı En fazla bir yıl sürer yirminci…devamıKarıma Mektup
Bir tanem...
Bir tanem son mektubunda başım sızlıyor
Yüreğim sersem, diyorsun
Seni asarlarsa, seni kaybedersem, diyorsun yaşayamam
Yaşarsın karıcığım, yaşarsın
Kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda
Yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı
En fazla bir yıl sürer yirminci asırlılarda ölüm acısı...
Ölüm bir ipte sallanan bir ölü
E bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm
Fakat emin ol ki sevgili
Zavallı birinin tüylü siyah bir örümceğe benzeyen eli
Geçirecekse eğer ipi boğazıma
Mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar nazıma
Ben alacakaranlığında son sabahımın
İşitilmemiş bir türküyü duyacak
Dostlarımı ve seni göreceğim gülüm
Ve yalnız yarım kalmış bir aşkın acısını toprağa götürecek...
Karım benim, iyi yürekli, altın renkli gözleri baldan tatlı arım benim...
Ne diye yazdım sana istendiğini idamımın?
Daha dava ilk adımında ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın
Haydi bunlara boş ver, bunlar uzak ihtimal
Paran varsa eğer bana bir fanila, bir don al
Tuttu yine bacağımın siyatik ağrısı
Ve unutma ki daima iyi şeyler düşünmeli mapusun karısı...
~Nazım Hikmet Ran
Başkomutan dedi: İnin meydana… Sahip çık Hakka, al bayrağa, aziz vatana. Milyonlar indi meydana, Türkün sesi titretti yeri göğü… Allah razı olsun bu vatan aşkı ile dolana… 15 Temmuz Demokrasi ve Şehitler Anma Gününüz kutlu olsun.