Jim Jarmusch'un bu başyapıtı bağımsız sinema tarihinde çok önemli ve farklı bir yer edinmiştir kendisine. Jarmusch'un fazlasıyla öznel yorumları ve karakterleri işleyiş biçimi perdeler arkasındaki Jarmusch'un bir yansımasıdır bir nevi. Film fazlasıyla terimlere, sanatsal,tarihi ve bilimsel göndermelere,felsefik ideolojilere ev sahipliği…devamıJim Jarmusch'un bu başyapıtı bağımsız sinema tarihinde çok önemli ve farklı bir yer edinmiştir kendisine. Jarmusch'un fazlasıyla öznel yorumları ve karakterleri işleyiş biçimi perdeler arkasındaki Jarmusch'un bir yansımasıdır bir nevi.
Film fazlasıyla terimlere, sanatsal,tarihi ve bilimsel göndermelere,felsefik ideolojilere ev sahipliği yapıyor. Bu birbirinden farklı kavramları birleştirip filmi bu kavram kaosundan kurtaran şey ise Jarmusch'un eleştirelliği olmuş.
Böyle çok yönlü bir eseri yorumlamaya filmdeki işlenen soyut kavramlardanve temalardan başlamak istiyorum. Filmde varoluşsal sancılar çeken,anlam ve amaç arayışları içerisinde bulunan iki vampirin hayatlarına üçüncü bir pencereden tanıklık ediyoruz. Filmde farklı birçok karakter olmasına rağmen film bu iki aşık vampirin zıtlıkları ve fikir alışverişleri üzerine kurulmuş. Filmlerde alışık olduğumuz manipülatif yöntemlerden kaçındığını açıkça belli eden Jarmusch yüzlerce yıl yaşamalarına rağmen hayat ile ilgili fikirlerinden hala tatmin olmayan,köşeye sıkışmış,duygularıyla yaşamayı öğrenememiş karakterler sunuyor bize. Bu tipleme tanıdık geldi mi? Aslında Adam ve Eve adındaki bu iki vampir hepimizle ortak bir yön taşıyorlar. Her ne kadar iğneleyici eleştirileri,felsefi veya her türlü aklınıza gelebilecek alanda entelektüel bilgi birikimine sahip olsa da bu varlıklar özünde hepimiz kadar bir arayış içindeler. Adam'ın müziğe,Eve'nin edebiyata olan tutkusu,but tutkuyu yaşayış biçimleri haline getirmeleri, Adam'ın müziği güven alanı, Eve'nin ise edebiyat ile hayata tutunması sanatı anlayış ve ele alış biçiminin ne kadar kişisel olduğunu gözler önüne seriyor aslında. Bilgiye olan tutkuları, özüne dönme istekleri insana ilham veriyor adeta. Filmde her canlıdan latince terimiyle söz ediliyor. Bu kelime oyunları da bu karakterlerin özüne dönme ve hayatı sadeleştirme çabalarını çok güzel resmediyor bize. Filmdeki karakterlerden ötürü önemli bir diğer tema ise zaman kavramı... Jarmusch zaman kavramını iki şekilde ele almış eserde. Biri çizgisel öteki ise döngüsel zaman anlayışı. Döngüsel zaman içinde geçmiş ve geleceği barındıran sonsuz geçişler yani şuandaki zihinsel varlığınız olarak işlenirken bu eşsiz karakterlerin oluşturduğu evrenin ritmi döngüsel zaman kavramını yaratıyor aslında. Çizgisel zaman algısı ise bu karakterlerin ileriye dönük vizyonlarıyla yaratılmış filmde. Birbirinden farklı ve karmaşık zaman algılarının işlenmesi ,karakterlere ironi niteliğinde, meydan okuyor zaman algısına film.
Gece kavramını gündelik hayattaki modern yaşam zırvalıklarının hepsine zıt bir şekilde işleyen Jarmusch filmdeki en önemli kavramlardan birini ise en güzel özelliğiyle işlemiş: Sanatı evrenselliği ve birleştiriciliğiyle işlemiş.
Kısacası Jarmusch seyircisine idealize edilebilecek fantezik,epik veya manipülatif bir hikaye aktarmak yerine realist,felsefi ve eleştirel bakış açısını aktarmak istemiş. Bence bu fantezik kurgularla algılarımızın yönlendirildiği klasik Hollywood dayatmalarından çok daha saygı değer bir çalışma yapıyor eseri.
Fiziksel kısmını eleştirecek olursak ise Adam'ın içinde bulunduğu dünya karanlık,depresif ve müzikle iç içe resmedilirken Eve'nin dünyası egzotik, renkli tıpkı bir kitapta betimlermişçesine tasvir edilmiş. Filmin sonlarına doğru yapılan sokak çekimleri nefes alıcı nitelikteyken oyuncular rol yapmıyormuş gibi hissediyorsunuz. Film sizi göz alıcı bütünlüğüne hapsediyor resmen.
Kimisine göre uzun, kimisine göre kısa bir yorum yazdım belki ama ben bu yazıyı tatmin olmuş bir mutlulukla değil yarım kalmışlık hissiyle bitiriyorum. Eser hakkında değinilmesi gereken birçok nokta olduğunu bilmek bende bu hissi yaratıyor fakat en azından upuzun bir yazı da bu harika eseri övmüş olmak bile insanı mutlu ediyor.