Spoiler içeriyor
Üç renk üçlemesinin kardeşlik temalı son filmi. Başroldeki kadın karakter The Double Life Veronique filminin de başrol oyuncusudur. Film diğer filmlere göre daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Valentine'nin çarptığı köpeğin sahibini bulmasıyla yani yargıç ile tanışması ile film yön değiştirir.…devamıÜç renk üçlemesinin kardeşlik temalı son filmi. Başroldeki kadın karakter The Double Life Veronique filminin de başrol oyuncusudur. Film diğer filmlere göre daha karmaşık bir yapıya sahiptir.
Valentine'nin çarptığı köpeğin sahibini bulmasıyla yani yargıç ile tanışması ile film yön değiştirir. Başlangıçta valentine'nin yalnızlığını ve erkek arkadaşına olan özlemini telefon konuşmalarından anlarız.Valentine seven, özleyen ve sadık bir insandır. "Sadık" kavramını kullanmışken şu konuya değinmek isterim. Filmde köpeğin kullanımı ve sahibine geri dönüşünü "sadakat" üzerinden Valentine ile benzettim. Valentine erkek arkadaşına veya sevgiye ihtiyacı varken kendisine gelen teklifi reddetmiş ve sevgisine bağlı kalmıştır. Bulduğu köpek de kendisini bırakıp sahibine geri dönmüştür.
Valentine yargıcın insanların telefon konuşmalarını dinlemesinin ahlaki normlara uygunsuzluğunu yargıca söylemiş hatta gidip dinlediği insanlara da söyleyeceğini demiştir ve bunu denemiş ancak başaramamıştır. Bunun nedeni ise ya kötü bir şeye sebep olursam vicdan azabı sorgusuna düşme korkusundandır ki yargıç da kendisine bunu aynen bu şekil söyler. Ahlaki normlara uymamız elbette iyi bir şeydir ancak ahlaki normun sonucunu kaldırabilecek vicdani yapıya sahip olmak herkesin harcı değildir. Olaylara genelde bir bakış açısıyla bakar ve sadece oradan görürüz yani olayları sonuçları ile değil başlangıcı ile değerlendiririz düşünürken ancak pratik kısım bizim teorilerimizi çürütecek realiteye sahip olabilmektedir. Özel hayatın ihlali ahlaken de yasal olarak da doğru değildir elbette. ( Bu kısım bana Das Leben der Anderen filmini fazlasıyla hatırlattı)
Bir diğer konu Valentine'nin hayatıdaki An'ların başka bir yargıç adayı ve sonrasında yargıç olacak kişi ile teğet geçmesi. Gerçekten teğet gecme kavramını karşılayacak bir kurgu olmuş.
Yargıç aslında emekli yargıcın da geçmişini canlandıran bir hikaye olmuş. Kieslowski bize hem bir karakteri hem de bir karaketer üzerinden başka bir karakterin geçmişini sunarak dehasını göstermiş. Bu filmin sonlarında anlaşılacak bir durum olmuş. Filmin sonuna kadar yargıcın hikayesini merak edip filmin sonuna kadar bize yargıcın hikayesini verdiğini çaktırmamak şu an yazarken bile beni heyecanlandıran bir anlatım olmuş. Yani yargıçlar birbirinin yansıması veya aynasıdır.
Kieslowski'nin filmlerindeki kambur yaşlı kadının metaforik bir anlamı olduğunu düşünüyorum.
Van den Budenmayer The Double Life of Veronique filminden sonra araştırdığım ancak sürprizle karşılaştığım bir konu olmuştu. Kırmızıyı izlerken müziklerin diğer filmlere göre daha az yoğun olduğunu düşünürken Valentine'nin Van den Budenmayer'i sorması ile tevafuk oldu. Aslında Van den Budenmayer diye birinin olmayışı o kişinin filmin müziklerini yapan kişi yani Zbigniew Preisner olması beni çok şaşırtmıştı.
Yargıç denizci davasını anlatırken başlangıçta o kişiyi suçlu bulduğunu ancak sonra kararı değiştirdiğini ve serbest kalmasına neden olduğunu söyler o kişinin. O kişi kendisini aldatan kız arkadaşının kendisini aldattigi kişidir ve bir gemi kazasına sebep olduğu için yargılanmıştır ve kendisi de serbest kalmasına sağlamış hayatına normal bir şekilde devam etmesini sağlamıştır. Ancak kendisinin hayatı normal denecek bir hayat değildir. Yalnız bir hayata sahiptir. Valentine de yalnızlığı yaşayan ancak bunu istemeyen hatta sevgisini erkek arkadaşının ceketi ile nesnelestiren yalnızlığını nesneleştirerek bile örtmeye çalışan bir insandır.
Ve filmin sonunda bir gemi kazası olur. Aslında tarih bir nevi tekerrür eder sadece karakterler farklıdır. Bu kazadan kurtulanlar hiç de yabancı gelmez ve aslında diğer iki filmi de kafamızda bir nevi bitirecek son gibidir. Gemiden kurtulanlar ilk filmin iki karakteri, ortanca filmin iki karakteri ve son filmimizin iki karakteri. Kutup çizgisi aşıkları filminin sonundan sonra en sevdiğim sonlardan biri olmuştur bu son ile Kırmızı.
Filmin sonunda Valentine'nin bakışı bize filmin başında da verilmiştir. Valentine bir fotoğraf çekiminde bu pozun aynısını vermiş ve pozu verirken kendisinden çok üzüldüğü istenmiştir. Bu fotograf büyük bir şekilde şehirde asılıdır. Aynı bakış aynı acı gemiden kurtulduğunda da karşımıza çıkar.
Ve son sahnede tüm film boyunca hayatları birbirine teğet geçen iki karakterin oh be sukurler olsun dediğimiz anı gelir. Valentine ve Auguste artık teğet değil denk getirilmiş bir an içindedir. Filmde eski yargıç yeni yargıç için kendisini aldatan kız arkadaşının kendisi icin doğru insan olmadığını ve henüz onunla tanismadigini Valentine'ye söylerken bu anı kast etmiştir. Auguste ve Valentine onun yarım kalan aşkı sandığı hayatının devamı, bitti sandığı yerden aslında böyle bir seçeneği de olabilirmişin hikayesiydi benim için.
Coook uzun olmuş ama daha deginebileceğim çok nokta varken kesmek durumundayım. Buraya kadar gelen kişilere teşekkürlerimi iletiyorum.