Kirazın tadı filmi, 1997’de çekilmiş Abbas Kiyarüstemi tarafından yönetilmiştir. İran’da Tarhan’ın kenar mahallelerinden birinde intiharın eşiğinde iken, yardım istediği kişilerle arasında geçen diyaloğu konu alan film, 7.7 IMDb puanına sahiptir Film Tahran’da amelelerin bulunduğu bir meydanda Bedii beyin insanlara göz…devamıKirazın tadı filmi, 1997’de çekilmiş Abbas Kiyarüstemi tarafından yönetilmiştir. İran’da Tarhan’ın kenar mahallelerinden birinde intiharın eşiğinde iken, yardım istediği kişilerle arasında geçen diyaloğu konu alan film, 7.7 IMDb puanına sahiptir
Film Tahran’da amelelerin bulunduğu bir meydanda Bedii beyin insanlara göz gezdirmesi ile başlıyor. Kendisine intihar ettikten sonra yardım edecek -onu gömecek – birini aramaktadır. Ki bunu filmin ortalarına doğru anlıyoruz.
Arabasıyla yola devam eden Bedii bey yol esnasında plastik toprağın bir adamla karşılaşır Kendisiyle sohbet etmeye başlar. Ailesine yardım etmek için çalıştığını söyleyen adam, birçok zorlukla karşılaşmıştır tek niyeti ailesine yardımcı olmaktır. İşi, topladığı plastikleri fabrikanın kenarında satmak olan adam; Bedi beyin, eğer ona teklif edeceği işi kabul etmesi halinde yüklü bir miktarda para ödeyeceğini söylemesi üzerine , pek tepkisiz kalır. Dün çalışırken parmağını kesmesine ve çok zorlukla karşılaşmasına rağmen bu teklifi kabul etmez. Bedi bey Yola devam eder. Yolda karşılaştığı bir askeri arabası ile gideceği yere bırakmaya karar verir. Asker Kürdistan bölgesindendir. Bedii Bey yol boyunca askere hayatı hakkında bir çok soru sorar. Kürt askere bir iş karşılığında 6 ay boyunca kazanamayacağı parayı 10 dakika içine kazanabileceğini söyler. Asker bu işin ne olduğunu merak edip sürekli sormaya başlar. Yalnız Bedii bey gideceği yere kadar ne iş yapması gerektiğini söylemez. Yolun sonuna , bir yamaçta ağacın dibine gelirler. Bedi bey buraya bir mezar kazmıştır. Kendisine şu şekilde söyler “Yarın sabah saat 6’da gelip 'Bedii Bey, Bedii Bey’ diye çağıracaksın beni , eğer uyanırsam elimi tutup beni çukurdan çıkartacaksın, uyanamazsam üzerime toprak atıp gideceksin ve bunun karşılığında istediğiniz parayı alacaksın” . Kürt Asker bu duruma pek sıcak yaklaşmaz. Bir insan ölümüne yataklık etmeyi kaldıramaz. Kaçmaya karar verir ve kaçar.
Bedii bey yoluna devam eder aksilik bu ya, yolda bir çukura saplanır. Henüz arabadan inmeden birçok insan gelip onu çukurdan çıkartır. Abbas Kiyarüstemi bu sahnede Tahran halkının yardımseverliği üzerine küçük bir atıfta bulunmuş olabilir. Yoluna devam eden Bedii Bey bir çimento fabrikasına kadar varır. Güvenlik görevlisi ile sohbet etmeye başlar kendisine hayatı hakkında bir çok soru sorar. Herhalde onun kendisine yardım edemeyeceğini düşünüp vazgeçer. Normalde çok yalnız olan bir güvenlik görevlisi, o gün kendisine misafirliğe gelen ilahiyatçı bir arkadaşı olduğunu söyler. Bedii Bey onun yanına gider. Arabasına atlayıp yola devam ederler. Filmin en anlamlı kısımlarından biri olan intihar üzerine konuşmalara bu sahnede pek karşılaşılır. Dindar bir Müslüman olan bu Afgan ilahiyatçı Bedii Bey’in intihar edeceğini öğrendiği zaman, kendisine dinin bunu yasakladığı ; ve bir insanın kendi canını alması ile başkasının canını alması arasında hiçbir fark olmadığını, bunu yapan kişinin Allah katında pek onaylanmayacağını, bunun çok günah olduğunu ve yapmaması gerektiğini söyler. Buna karşın Bedii Bey’in verdiği cevap ise şu şekildedir “ mutsuz olmak da büyük bir günah değil midir ? Başkalarını mutsuz etmek büyük bir günah değil midir ? “ Afgan ilahiyatçı, kendi dini görüşlerine ters düşüyor diye bu teklifi reddetmek zorunda kalır. Afgan ilahiyatçıyı da aldığı yere bırakıp yoluna devam etmeye başlar.
Yolda Türk kökenli bir adamla karşılaşır. Arabasına aldığı Bakari Bey , Bedii Bey’in intihar edeceğini anladığı vakit , yaşam ve intihar üzerine bir çok konuşma yapar. Kendisinin de zamanında intiharın eşiğinde olduğunu söyleyen Bakari Bey başından geçen bir olayı anlatır. Yıllar önce bir sabah hayatta pek bir umudu kalmayan biri olarak, intihar etmeye karar verir. Bir dut ağacının yanına gelir ve elindeki ipi ağaca asmaya çalışır. Pek başarılı olamaz ve ağaca çıkar. Çıkmaya çalışırken eliyle birkaç dut ezer . Bir kaç dutu tadan Bakari Bey, tadının çok güzel olduğunu fark eder yemeye devam eder. Ve güneş doğmaya başlar. Güneş doğarken yaydığı O kızıllığı büyük bir hayranlıkla izler. Ve o esnada hayatın güzel olduğuna karar verip intihar etmekten vazgeçer. Karısı için de biraz dut alıp eve dönen Bakari Bey karısının hala uyumakta olduğunu anlar. Bugün, o günü düşündükçe “ bir dut beni değiştirdi” der. İntiharın nasıl bir duygu bildiği için şöyle bir tavsiyede bulunur bir hikaye anlatarak. Bir gün bir Türk doktora gitmiş ve şöyle demiş parmağımla kafama dokunuyorum kafam ağrıyor, koluma dokunuyorum kolum ağrıyor ,ayağıma dokunuyorum ayağım ağrıyor ve bunun üzerine doktor kendisine şöyle söyler ' söylediğin hiç bir yerinde sorun yok , senin parmağın kırık' ve bu hikâyeden de çıkartılacağı üzere bakış açısını değiştirmesi gerektiğini söyler. Bir türlü ikna edemediği için Bakari Bey bu teklifi çocukları için kabul eder. Yarın sabah altıda orada olacağını söyler.
Gelecekleri yere varılmış ve Bakari Bey gitmiştir. Bu düşüncelerden etkilenmiş bir yüz ifadesine sahip Bedii bey yoluna devam ederek uzaklaşmaya çalışır. Lakin yolun yarısında dönüp Bakari Bey'i arayıp bir şey söylemesi gerektiğini anlar. Bakari Bey’i bulur ve yarın sabah ona seslendiği takdirde uyanamayabileceğini söyler. Bu yüzden kendine birkaç taş atmasını hatta gerekirse sarsmasını söyler . Buradan anlaşılacağı üzere, aslında Bedii beyin intihara bakış açısı biraz değişmiştir. İntihar psikolojisine sahip birinin , aslında bu durumdan korkmaması gerekir. Ama kendisi uyanamama korkusuna sahip olmuştur. Ertesi gece kendisi çukurdayken ayı izlemeye başlar. Bir gecesini mezarda geçirir. Filmin sonu, izleyenler için muammadır. Çünkü buradan itibaren ne Bedii Bey’i ne de Bakari Bey’i görürüz .Abbas Kiyarüstemi kamera arkası göstermeye başlar. Bu noktada seyircinin devam ettirmesinin doğru olduğunu düşünmüş olsa gerek . Film bu şekilde sona erer.
Düşük bütçe ile çekilmiş olan bu film, gerçekliği çok iyi bir şekilde lanse etmiştir. Varoluşsal anlamda insana birçok soru sorduktan bu film, filmi izleyen kişinin sorular sormasına sebep oluyor. “Hayat nedir? Yaşamak nedir? Bunların anlamı bir insan için ne boyuttadır? İntihar bir çözüm müdür? Yaşanılan soruna çözüm getirir mi? İntiharın sadece fiziksel olması mı gerekli? Düşünsel anlamda intihar etmenin mümkün olup olmadığı “ gibi sorular sordurdu bana . Hangi ölçüde cevap verebildiğimi bilmiyorum. Bazı filmleri izledikten sonra sonuç çıkarmak mümkün olabiliyor. Filmin sonunda ne yapman veya yapmaman gerektiğini fısıldayabilir. Ama ben bu filme sonuç odaklı bakamadım . Hissî anlamda çok başarılı.