Spoiler içeriyor
Evrenin sonlu veya sonsuz olma gibi birbirinin tez antitez tartışmaları elbette bir yerlerde karşımıza çıkmıştır. Evrenin sonsuzluğunu kanıtlayabilecek nitelikte olmayabilir ancak evrenin eteği altına aldıklarının sonluluğunun farkına hayatımızın her anında varmışızdır. Bizler ölümü sadece fiziksel bedenlerle sınırlandırıp ve sadece tabutlaştırdığımız…devamıEvrenin sonlu veya sonsuz olma gibi birbirinin tez antitez tartışmaları elbette bir yerlerde karşımıza çıkmıştır. Evrenin sonsuzluğunu kanıtlayabilecek nitelikte olmayabilir ancak evrenin eteği altına aldıklarının sonluluğunun farkına hayatımızın her anında varmışızdır. Bizler ölümü sadece fiziksel bedenlerle sınırlandırıp ve sadece tabutlaştırdığımız için gömülenin sadece bedenler olduğunu düşünür ve bu süreçten sonra hayatımızdan eksilen kişinin neden olduğu boşluk sürecine de yas deriz. Yas bizim kayıplarımızı anlamlandırma sürecimizdir ancak biz süreci sadece canlı olan ile sınırlandırır hatta çoğumuz yası insanlaştırır ve sadece insan kaybına odaklarız. Aslında yas bir hayvanı, bir ilişkiyi, bir işi kaybetme sonucunda da yaşanan; insana özgülükten de fazlasıdır. Yas tutma süremiz ve yası nasıl yaşadığımız bizi diğer insanlardan ayıran özelliklerimiz gibi değişmektedir. Yönetmenliğini Nanni Moretti ve başrol oyunculuklarını Laura Morante, Nanni Moretti, Jasmine Trinca, Giuseppe Sanfelice yaptığı La Stanza Del Figlio filmi konusu itibarı ile tam olarak bu açıklamalarımız karşılayacak bir inceleme sunmaktadır. Film oğlunu deniz kazasında kaybeden bir ailenin yas sürecini anlatmakta ve açılışı da koşu sahnesiyle yapmaktadır. Bu koşu sahnesi tüm film boyunca karşımıza bir 'keşke olarak' çıkacak ve yaşantıları düzeltme aracı olmaya çalışacak, aslında şimdiyi kullanarak geleceği geçmişte düzeltmenin anahtarı olmaya çalışacaktır.
Psikolog Giovanni'nin danışanlarına da yer veren filmde öne çıkan danışanlar; kişilik bozukluğu olan biri, obsesyonlara sahip olan biri, intihar teşebbüsleri olan ve 'nasıl olur da kenimizi iyi hissetmemize rağmen intihar etmeyi düşünebiliriz' repliği ile aklıma kazınan Oscar'dır. Asıl olaylar da bir pazar sabahı Oscar'ın aile kahvaltı yaparken psikoloğunu aramasıyla başlar. Ancak bir flash back ile birkaç dakika öncesine dönerek kahvaltı masasında psikoloğun oğlunu arkadaşları ile bulumasını iptal ettirerek kendisiyle koşu yapması için ikna etmesine çevirelim. Çünkü filmin bu sekans tüm filmin keşke ile zihinde çevirileri, düzenlemeleri yapıldığı sekanstır. Giovanni oğlu ile olan planı iptal ederek Oscar'ın yanına gider ve kanser hastası olan danışanın yanında olur. Bu sırada oğlu deniz kazası geçirir ve hayatını kaybeder. Bundan sonra filmin diğer yarısı başlar. Bu yarı da bir ailenin yas sürecini tam anlamı ile görürüz. Klişe bir deyim ile unutmak değil acıya alışmak, alışmaya çalışmak evresine geçeriz. Giovanni'nin danışanlarına da yansıyan bu süreçte psikoloğun Oscar ile seansında yaşadığı kontr-transferansa şahit oluruz. Bir diğer danışanın çocuk üzerine olan düşüncelerini dinlerken aslında psikoloğumuz katarsis yaşamaya başlar ve ağlar. Yaşadığı yas süreciyle işinde de roller değişmiş danışanlarının yanında da danışan konumuna gelmiştir. Bunu fark ederek başka birinden bu konuda yardım dahi alır. Dönüp dolaşıp pazar sabahı kahvaltı masasına gelir ve değiştirir. Hatta eşine de bu konuyu açar ve pişmalığını, eğer o sabah gitmeseydi farklı olabileceğini söyler. Ancak yine bir klişe deyişimle ve eşinin de kast etmesiyle her şey olacağına varır. O zaman olmasaydı sonra olacaktıya...Ancak pişmalığını telafi etmek başka şeyler aramak peşine düşer. Dalış malzemeleri satan bir yere gidip kaza olma ihtimalini araştırır. Ancak yas sürecini bunların hiçbiri hafifletmez süreç Arianna'nın varlığı öğrenmeleri ile değişir. Bazı insanlar bir kayıptan sonra kayba dair her şeyi yok ederek devam eder (Kieslowski-Bleu), bazı insanlar fazlasıyla koruyarak ve bazıları da başka birinin varlığına sığınarak. Arianna'nın mektubu ile belirivermesi ailenin yas sürecini hafifleten, yokuş aşağı giden bir ailenin freni olur.
Belki evren sonludur belki de sonsuz... Bilebilecek kapasitede değiliz evet ancak şunu biliriz ki ya da yaşayarak biliriz ki zaman da insan da ölen bir şeydir. Hatta evren barındırdıklarıyla sonludur. Nefes alışımız bize yaşam der, yaşa der, yaşayacaksın der ama nefesi verirken bunun tükenişi ve sonsuzuluğu yutuşunu göremeyiz. Sadece kendimiz değil herkesimiz için. Herkesimizin bir 'keşke' uzağına gidecek ve fiziken ölümün beraberinde öldürdüğü zaman için bu film.