🗝️Dipteki cehennemden gökteki cennete, yalnız giden en çabuk varır." General' in kullandığı replik , paralel kurguya bürüneceğinin habercisiydi. Film, inanılmaz tekniği sayesinde, seyirciye hissettirmeden, birden yolculuğu savaşın ortasına bırakabiliyor. 🗝️Konusu; Almanların kaçtığını gören İngilizler, cephe hattını ileri sırta taşıyarak büyük…devamı🗝️Dipteki cehennemden gökteki cennete, yalnız giden en çabuk varır."
General' in kullandığı replik , paralel kurguya bürüneceğinin habercisiydi. Film, inanılmaz tekniği sayesinde, seyirciye hissettirmeden, birden yolculuğu savaşın ortasına bırakabiliyor.
🗝️Konusu; Almanların kaçtığını gören İngilizler, cephe hattını ileri sırta taşıyarak büyük bir baskın vermeyi amaçlar. General Erinmore 'a ulaşan gökyüzü fotoğrafları sayesinde Almanların aslında kaçmadıklarını, daha geriye mevzilenip kasıtlı olarak kaçma gibi gösterip, böylelikle önden uçakları salıp 1600 askeri saniyesinde bombalayıp tuzak kurmayı amaçladıklarını öğrenirler. General Erinmore ise, iki askere Binbaşı Mackenzie 'ye yazılmış mektubu zorlu istikamet üzerinden ulaştırmalarını ve hayati önem taşıdığını hatırlatarak ne olursa olsun mektubu ulaştırmalarının son derece önemli olduğunun altını çizmiştir. Askerlerden birisi fazla tecrübeli değil ve fazla hevesli olan birisidir. Abisinin 1600 kişilik orduda yer aldığını öğrenmesiyle kontrolden çıkabiliyor, daha aceleci ve daha fazla hata yapmaya meyilli olabiliyor. Diğer asker ise, birçok çatışma görmüş." Askerlik, Savaş, Onur Madalya.. "gibi terimler onun için hiçbir anlam ifade etmeyen bir askerdir. Hatta madalyasını satıp karşılığında bir şişe şarap alabilen birisi. Film, bu iki karakteri karikatürize edecek şekilde hazırlamak yerine, tamamen realistliklerini ve olumlu olumsuz tüm yan etkileriyle beraber ufak dokunuşları ekleyebilmişler.
🗝️Sanırım sinemanın geldiği son nokta olabilir çünkü Sam Mendes devrim yaratmış sözüne yakışır biçimde bir proje yaratmış.
Savaş filmlerinde her geçen yıl daha çok ayrıntıların işlendiğini görüyoruz. Bu yönden şaşırmamak elde değil. Christopher Nolan 'ın üç sene evvel vizyona giren Dunkirk filminde izleyiciye savaş atmosferini sunmada tam puan almıştı. Ancak savaş içerisinde yaşanmış gerçek sıkıntılardan ve askerlerin durum psikolojilerinden üzerinde durulması karşılaştırıldığında, Dunkirk bu yönden sınıfta kalabilir diyebilirim. İkisi de benzer temaları işlemiş ve birbirlerinin aynası olan iki minimal türünde bir savaş filmi olarak varsaymamızda fayda var.
🗝️1917 'de kameralar, ekipmanlar öyle düzenli dizayn edilmiş ki Sam Mendes ve yapımcı arkadaşları harika iş çıkarmışlar. Hatta Sam Mendes görüntü yönetmeni Roger Deakens ile filmle ilgili provaları çok uzun sürmüş ve yollar, harabeler, yıkık evler, gerçeküstü patlamalar gibi oluşturdukları tüm figüranlar unutulmaz bir sanat eserine dönüştürebilir. Övgüye layık asıl noktası ise tek sekans halinde çekilen yerlere bir daha hiç uğranmamış olmasına rağmen izleyiciye olayın dairesel bir çerçevede geçmesini ikna etmesini sağlayarak bir sürpriz sunuyor.
🗝️ Bir şişe şarap karşılığında madalyasını veren bir askerin, harp halinin acı serüveni onu etkisi altına aldığını görebiliyorsunuz. Buna benzer saymakta zorlandığım, karakterin değişimi sırasında kendi hayatımdan izdüşümler yakalamamı sağlamıştır. Son olarak filmi felsefi açıdan ele aldığımızda sondaki mesajı sağlam bir şekilde çerçeveletmenizi sağlayabilecek türden bir deneyim olduğunu söyleyebilirim. Scofield "ın savaşın bitmeye yakın olduğu zamanda, çoğu şeye anlam kazandırmayan yapısının bozulmaya başladığını, onun için hiçbir kavram hiçbir anlam ifade etmediğini fark etmesi, dostuyla olan maceralarını hatırlaması üzerine, sondaki ağacı koca bir ömür metaforu olarak bizlere anımsatmaya başlar. Böylelikle Scofield 'ın kiraz ağacı çiçeklerinin onu nasıl da hayata tutundurabildiğini görüyorsunuz. Aslında bir tek kiraz ağacı değil , bir çocuk, bir dostluk, bir sadakat, bir mücadele ve bir filizlenmeyle son bulur.
🗝️100/100