5/5 Diriliş, bireyin kendi günahından hissettiği suçluluktan yola çıkıp da büyük bir sistem eleştirisine dönüşen muazzam bir roman. Üstünde durduğu adalet sistemi, toprak sahipliği, aristokratlık, cinsel suçluluk ve iğrenme, hapishanelerin durumu ve dinin yozlaşması konularından bazıları hala günümüzde de önemini…devamı5/5
Diriliş, bireyin kendi günahından hissettiği suçluluktan yola çıkıp da büyük bir sistem eleştirisine dönüşen muazzam bir roman. Üstünde durduğu adalet sistemi, toprak sahipliği, aristokratlık, cinsel suçluluk ve iğrenme, hapishanelerin durumu ve dinin yozlaşması konularından bazıları hala günümüzde de önemini koruyan ve benim için okuması ve eleştirilmesi her zaman değerli olacak olan konulardı.
Roman, zengin Prens Neflüdof’un eskiden hamile bırakıp terk ettiği teyzelerinin hizmetçisi Maslova’nın kötü yola düşmesinden sonra kendisini bulduğu bir cinayet mahkemesinde Neflüdof’un jüri olmasıyla başlıyor. O zamana kadar kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmediği bir hayata adapte olmuş Neflüdof ne kadar istese de Maslova’ya yapmış olduğu bu kötülüğü vicdanından atamıyor, kendisini sorumlu buluyor ve ona yardım etmek ile kendi “Diriliş”ine kavuşacağını umduğu bir yola atılıyor. Neflüdof bir yandan kendisinin de bir parçası olduğu sistemi eleştirmeye bir yandan da Maslova sayesinde sürekli ziyaret ettiği hapishanelerin ve suçluların durumlarını farketmeye başlıyor. Ayrıca Maslova’nın da kendi “Diriliş”ne kavuşma, sahip olduğu bozulmuş dünya görüşlerinden sıyrılmasını da okuyoruz.
Muazzam bir romandı arkadaşlar. Ilk kez Tolstoy okuyorum ve hali hazırda sıkça okuyan biriyseniz bence mükemmel bir giriş olacaktır Tolstoy’a. En azından benim için öyle oldu. Hali hazırda okuyorsanız diyorum çünkü uzun sayılabilecek bir roman ve aşırı akıcı, okunması da kolay (çünkü Rus edebiyatında isimler vs. çok zorlayabiliyor ama bu romanda bunu hissetmedim) olmasına rağmen benim için okuması biraz uzun sürdü. Ama Tolstoy’un ne kadar büyük bir psikolog olduğunu gözlerimin önüne serdi. Böylesine güzel kişilik çözümlemeleri okumak yazara inanılmaz saygı duymamı sağladı.
Tek sevemediğim kısım son 10 sayfasıydı diyebilirim. Tamamlanmamış ve sondaki “aydınlanmaya” gitmek için karaktere biraz uzak bir yöntem seçilmiş gibi hissettim. Ama bu romanın değerini ve sunduğu büyük tabloyu gözümde düşürmedi.
Özetle o dönemde varolan sistemin tüm çirkinliklerini muazzam bir şekilde göz önüne sermiş, akıcı ve karakterlerini size sevdiren harika bir eser. Kesinlikle öneririm.
Not: Ben İletişim yayınlarının basımını okudum ve sonunda Hugh Mclean tarafından yazılmış çok güzel bir sonsöz var. Kitabın asıl olay örgüsünün aslında gerçek bir hikayeden geldiğine, sunulan argümanların Tolstoy’un hayatına nasıl bağlandığına dair çok güzel noktalara değinilmiş. Bu kitabı okuyanların çok seveceği bir sonsöz olduğunu düşünüyorum.
Bu sonsözde Tolstoy’un vaazının özü olarak bahsedilen şu cümlenin kitabın ana fikrini çok güzel özetlediğini düşünüyorum: “Komşunu sev, kendin olarak değil, kendinin yerine”