Bir sabah uyandınız ve birileri diyor ki size," sabah kahvaltısında zeytin yemek yasak" ne olurdu? Her yasak kendi isyancısını yaratır. Zeytin severler bir örgüt kurarlardı, üzerinde zeytin dalı amblemi olan bir bayrakları olurdu, zeytinlere özgürlük diye bir marşları olurdu belki.…devamıBir sabah uyandınız ve birileri diyor ki size," sabah kahvaltısında zeytin yemek yasak" ne olurdu?
Her yasak kendi isyancısını yaratır. Zeytin severler bir örgüt kurarlardı, üzerinde zeytin dalı amblemi olan bir bayrakları olurdu, zeytinlere özgürlük diye bir marşları olurdu belki.
Şimdi soruyorum size; zeytin sevenler ayaklanıp dağa çıksa, dağa çıkan mı suçlu yoksa zeytini yasaklayan mı?
Arkadaşlar bununla illaki bir yerlerde karşılaşmışsınızdır.
İnsan bazen özüne dönmek istiyor sonra inanmak istemediği şeylerden korkuyor ve korktukça kendisine yeniliyor.
Bizim burada yasaklar vardır yani özümüzde
Her mevsimin sonunda bir kış bekler herkesi
Otobüsün arkasından gidenler bir daha geri gelmezler belki bir serap vardır belki şairin dediği gibi ama bizim sonumuz yoktur
Düşünceler ithal edilmiş ve yasaklıdır
Aynı 1996 yılında başlayıp eşkıyanın dağdan indirilmesiyle baraj suları altından kalan cudi etekleri gibidir.
Sinema tarihinin dönüm noktası ve esaretin başlangıcı olarak düşündüğüm bu hikaye soğuk bir rüzgar ile yıldızlar arasında kaybolup gitmiştir...
Her ne kadar geneli İstanbul'da çekilse de yaşadığım yerlere ve hep rastladığım hikayelere çok benzeyen bir film. Daha önce de çok denk gelmiştim ama izleme fırsatım olmamıştı ve o an bir şey hissetmiyordum. Geçenlerde izleme fırsatım oldu. Her sahnede gözlerim doldu diyebilirim ama bir sahne vardı dizlerimi karnıma çekerek çaresizce ağladığım bir sahne... Film bittiğinde en çok hiçbir şey yapamadığımla kaldım hani güzel bir filmden sonra çok iyiydi dersiniz ya onu da diyemedim
Sustum sadece çaresiz hissettim.
İşte eşkıya ile sevdiği kadının 35 yıl sonraki ilk konuşması
+ Beni hapiste vurdular
Ölmedim
Hastalandım bir ciğerimi orda bıraktım
Yine ölmedim
Çok dövdüler beni
Kan kustum ama yine ölmedim yaşadım
Seni bir kez daha görebilmek için yaşadım
Şimdi bana dediler ki kimse sesini duyamıyormuş susmuşsun
Benimle de konuşmayacak mısın?
Sesini duyamayacak mıyım?
- Eşkıyalar ölünce hâlâ yıldız olur mu?
+ Dağlardayken geceleri bin bir haşerenin kurdun sesini duyarsın
Yatardım bir kayanın üzerine ve gökyüzünü seyrederdim yıldızları...
Seni düşünürdüm
Sonra bir yıldız kayardı ve derdim ki işte bir eşkıya daha ölmüştür.
Çocukken sana eski zaman eşkıyalarının masallarını nasıl anlattığımı düşünürdüm
Senin yıldızlara bakışını...
- Ben de geceleri yıldızları seyrediyorum ama seni görmedim yaşadığını anladım
Geleceğin günü bekledim
Sesim şimdi bana çok tuhaf geliyor
Sanki başkası konuşuyor ben dinliyorum...