5/5 *Yeni Favori* 🍃 Mutlaka okunması gerektiğine inandığım ve herkesin içini açabileceği, kalbine merhem bulabileceği, öğrenebileceği ve gerçekten sevebileceği kitaplardan biri olduğunu düşündüm okudukça. Rainer Maria Rilke’nin ondan yardım isteyen genç şair Kappus’a yazdığı 10 mektuptan oluşan bu narin, ince…devamı5/5 *Yeni Favori* 🍃
Mutlaka okunması gerektiğine inandığım ve herkesin içini açabileceği, kalbine merhem bulabileceği, öğrenebileceği ve gerçekten sevebileceği kitaplardan biri olduğunu düşündüm okudukça. Rainer Maria Rilke’nin ondan yardım isteyen genç şair Kappus’a yazdığı 10 mektuptan oluşan bu narin, ince kitap hayat üzerine, kendimiz ve yalnızlığımız üzerine rehber olarak alabileceğimiz inanılmaz bir metin.
Rilke’nin dilinin bana hissettirdiği hafifliği anlatmam zor. Daha ilk mektubunun ilk satırlarını okurken bile inanılmaz narin kalpli, inanılmaz huzurlu, dingin bir bireyin kaleminden çıktığı çok belliydi. Öncesinde hakkında bir şeyler izleyerek okudum kitabı ve ingilizceye yapılan çeviriden duyduğum birkaç sözünün zarifliği malesef Türkçe çevirisinde biraz kaybedilmiş. O yüzden İngilizce çevirisini de okumak istiyorum ama bu çeviride bile, yazarın inanılmaz duru bir kalbi olduğunu görmemek elden değil.
✉️ Mektuplar neler hakkında?
Toplamda 10 tane mektup var ve sanat üzerine, sanatın eleştirilebilirliği üzerine bir cevapla başlıyor mektuplar. Kappus ilk mektubunda Rilke’den şiirlerini değerlendirmesini istiyor, o ise bunu yapamayacağını ve nedenini açıklıyor. Sanat ve sanat formları, yalnızlığın içinden doğan ve sonsuz yalnızlık içinde kalan yapıtlardır. Onlar eleştirilemez, sanatla ilgili önemli olan tek soru, mecburiyetten yazılıp yazılmadığıdır. Rilke, Kappus’tan kendisine, yaşamının en derin saatlerinde “İlle de yazmam gerekiyor mu?” Sorusunu sormasını ister.
Buradan başlayarak yalnızlık, sevgi, cinsiyet, yaşam, sanat ve birey üzerine fikirlerini genç ve kafası karışık olan Kappus’a anlatır. Açıkçası Rilke’nin anlatmaya çalıştığını kendi hislerimden geçirip, yorumlamaya çalışıp buraya aktarmak istersem fazla fazla uzun bir metin olur. O yüzden sadece mektuplardan birkaç söz ile bitirmek istiyorum bu yorumu.
Bence böyle güzel tavsiyelere sahip bir kitabı okuyabilme şansımız olduğu için çok şanslıyız ve kendi hayatımda karşılaştığım rehberlerden biri olarak belirlediğim bu kitap hakkında umarım biraz merakınızı uyandırabilmişimdir.
✒️ Bizlere gereken yalnızlıktır, büyük, içsel bir yalnızlık. Kendi içinde yürümek ve saatler boyu kimselere rastlamamak…
✒️ Sizinle insanlar arasında bir ortaklık kurulamıyor mu, nesnelere yakın olmayı deneyin! Nesneler sizi terk etmeyecektir. Henüz geceler durmaktadır yerinde; ağaçlarda esen, bir sürü ülkeyi gezip dolaşan rüzgarlar yerinde durmaktadır; nesneler ve hayvanlar dünyası çeşit çeşit olaylarla dolup taşıyor, bunların içinde yer alabilirsiniz pekala.
✒️ Güneş yerinde duruyor, sevgili Kappus, sonsuz boşlukta yalnız bizleriz devinen.
✒️ Perhaps everything that frightens us, is in its deepest being something helpless that wants help from us (Belki yaşamdaki tüm korkunç nesnelerin bizden yardım bekleyen kolu kanadı kırık yaratıklar olduğu anlaşılacaktır - ingilizce çevirisini daha etkili buldum bu sözün)
Kitapta sevgi, kendini sevme, kendi problemlerini, kendi karışmış kalbini ve aklını, kendi gerginliklerini ve üzüntülerini olduklarından daha büyük şeyler, seni değiştirecek, ilerletecek şeyler olarak görmek üzerine harika noktalar var. Rilke bu dönemlerde bile Kappus’a hayatın, yaşamın onu bırakmadığını hatırlamasını söylüyor. Aynı zamanda bir kişinin yaşamını bir oda gibi düşünürsek çoğu kişinin odalarının sadece bir köşesini, sadece bir pencere kenarı kadarını tanıdıklarını söylüyor, Poe’nun öykülerindeki mahkumlar gibi. Ama bizler birer mahkum değiliz, tuzaklarla çevrili değiliz, korkulacak hiçbir şeyimiz yoktur. Çünkü dünya bize karşı değildir. Kendi odalarımızda yaşanmadık köşe bırakmamalıyız.
Yalnızlık şairi diye de bilinen Rilke’nin okuduğum ilk kitabı hakkında söyleyebileceklerim bunlar. Kitabın ne atmosferini, ne bilgeliğini ne nazikliğini ne de Rilke’nin güzel kalbinin ışığını yansıtabildiğimi sanmıyorum, denemek bile istemedim bunu. Sadece umarım kitap hakkında biraz merak uyandırabilmişimdir içinizde çünkü benim içimde yazar hakkında merak uyandıran o an çok değerliydi ve çok mutluyum okuduğum için.
Mutlu sabahlar ve iyi okumalarr…