lâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan. _____________ yazarımız kitabında, kendini keşfedip tanıtmak istediği gölgeleri ile birlikte dolmayan boşluğunu, çevreye olan yabancılığını, hor görülmesini ve aidiyetsizliğini anlatıyor. ana karakterimizle -romanda geçen tüm karakterler asıl anlatıcı kişi- bölünüp, değişip parçalanıyor ve…devamılâkin tek korkum: yarın ölebilirim kendimi tanıyamadan.
_____________
yazarımız kitabında, kendini keşfedip tanıtmak istediği gölgeleri ile birlikte dolmayan boşluğunu, çevreye olan yabancılığını, hor görülmesini ve aidiyetsizliğini anlatıyor. ana karakterimizle -romanda geçen tüm karakterler asıl anlatıcı kişi- bölünüp, değişip parçalanıyor ve bu yüzden kaotik bir yapıyla iç ve dış dünyasını bir sanrı gibi karıştırmıştır. ürkütücü bir üslupla yalnızlığın, içe dönüklüğün ne derece ağır bir hastalığa neden olduğunu hissettirdiğini de göz ardı etmek istemiyorum. içten dışa doğru hep bir keşif halinde olması bende tatlı hisler uyandırmıştı. tanrıyı ve ölüm korkusunu keskin bir ifadeyle anlatmakla kalmayıp okurun dini inancını da sorgulatmaya meyl etmiş ve yine bende bu durumu başarmış bulunmakta.
____________________
sağlığım yerindeyken, birkaç kere ister istemez yolum düştü camiye, ve kalbimi camideki diğer insanların kalpleriyle birleştirmeye çalıştım, fakat gözlerim duvarlardaki çinilerde, nakışlardaydı, onlara bakarak tatlı hayallere daldım ve elimde olmadan, böylece bir kaçış yolu buldum kendime. dua sırasında gözlerimi yumdum, ellerimi yüzüme kapattım, bir gece yarattım kendime, bu gecenin karanlığında, bir rüyada gibi sorumsuz, kendi duamı okudum. fakat sözcükleri huşu içinde söylenmedi bu duanın. çünkü ben tanrıyla, yüce varlıkla değil; sevdiğim ve tanıdığım biriyle konuşmaktan hoşlanıyordum! çünkü benim çok yükseğimdeydi tanrı. sıcak, nemli yatağımda yatarken bütün bu sorunlar önemini kaybediyordu. tanrı gerçekten var mı, yoksa kutsal imtiyazlarının korunmasını gözeten bu yeryüzü güçleri tarafından, vatandaşlarını daha da rahat sömürebilmek için, kendi tasarılarına göre mi yaratılmıştır; yeryüzünün gökyüzüne bir yansıması mıdır; bu gibi şeyleri artık umursamıyor, ben yalnız sabaha çıkıp çıkmayacağımı bilmek istiyordum. ölümün karşısında mezhebin, imanın, itikadın ne kadar gevşek ve çocukça olduğunu hissediyordum. sağlığı yerinde ve mutlu olanlar için, eğlencelik şeylerdi bunlar. ölümün ve çektiklerimin korkunç gerçeği karşısında, kıyamet günü üzerine, ruhun ahiretteki mükafatları üzerine bana telkin ettiği şeyler, tatsız bir aldatmaca oluyordu. bana öğrettikleri dualar, ölüm karşısında etkisizdiler.
_____________________
(...)düşüncelerimi kuşatan hisarın içinde ömrüm azar azar eriyor bir mum gibi, hayır, yanlışım var, ömrüm bir oduna benziyor, ocaktan düşen bir oduna: öteki odunların ateşinde kavrulmuş, kömürleşmiş, ama ne yanmış, ne olduğu gibi kalmış bir oduna benziyor. fakat diğerlerinin dumanından, soluğundan boğulmuş.
_______
bana göre değildi bu dünya. evet, ikinci bir hayat düşüncesi korkutuyor, hasta ediyordu beni. hayır, bütün bu öğürtü veren dünyaları, bütün bu iğrenç yüzleri görmeye ihtiyacım yoktu benim. ama ben, ne yalan söyleyeyim, yeni bir dünya gerekiyorsa, duygularım düşüncelerim uyuşsun körelsin isterdim.