Kendisi amaç olan yalnızca bir tek şey varsa, aradığımız bu olur, daha çok şey varsa, bunlann arasında en çok kendisi amaç olanı. Kendisi için aranan, başka bir şey için aranandan; hiçbir zaman bir başka şey için tercih edilmeyen de, hem…devamıKendisi amaç olan yalnızca bir tek şey varsa, aradığımız bu olur, daha çok şey varsa, bunlann arasında en çok kendisi amaç olanı. Kendisi için aranan, başka bir şey için aranandan; hiçbir zaman bir başka şey için tercih edilmeyen de, hem kendileri için hem de onun için tercih edilenlerden daha amaçtır diyoruz; hiçbir zaman bir başka şey için tercih edilmeyip, hep kendisi için tercih edilene ise sadece kendisi amaçtır diyoruz. En çok mutluluğun böyle bir şey olduğu düşünülüyor, çünkü onu hiçbir zaman başka bir şey için değil, hep kendisi için tercih ediyoruz; ama onuru, hazzı, usu ve her erdemi hem kendileri için tercih ediyoruz (çünkü hiçbir yere götürmese bile onlanın her birini yine tercih ederdik) hem de mutluluk uğruna, onlar aracılığıyla mutlu olacağını düşündüğümüz için tercih ediyoruz. Oysa hiç kimse mutluluğu onların uğruna ya da genel olarak başka bir şey uğruna tercih etmiyor.
Her şeyde ortayı bulmak zor iştir, sözgelişi bir dairenin ortasını bulmak herkesin değil, bilenin işidir; aynı şekilde para vermek ve harcamak herkesin yapabileceği kolay bir şeydir; ama bunların kime, ne kadar, ne zaman, niçin, nasıl yapılacağı ne herkesin bileceği bir şey ne de kolaydır. Bunları iyi yapmanın ender, övülesi, güzel bir şey olmasının nedeni de bu.
nasıl, kime karşı, neden ve ne kadar süreyle öfkelenmek gerektiğini belirlemek kolay değil; nitekim kimi kez öfkelenmeyenleri övüp, onlara sakin diyoruz, kimi kez de öfkeye
kapılanlara ‘erkek’ diyoruz. Ama uygun olandan aşırılık ya da eksikliğe doğru biraz uzaklaşan değil, fazla uzaklaşan kişi yerilir; çünkü bu tür biri göze batar. Ancak bunun nereye kadar ve ne dereceye kadar yerilmesi gerektiğini akılla belirlemek de kolay değil. Duyulara verilen şeylerin herhangi biri için de kolay değildir; çünkü bu tür şeyler tek tek şeyler arasında yer alırlar, bunlara ilişkin yargı da bunlan duymada verilir. Bunlardan şu kadar görülüyor ki, ortanın huyu her şeyde övülen bir huydur ve kimi kez aşınlığa, kimç kez de eksikliğe doğru bir eğilim göstermek gerekir. Ortaya ve uygun olana en kolay da bu şekilde isabet edeceğiz.
Orta olan ile karşılaştırdıklarında kimi şeylerin eksiklikleri kimilerinin ise aşırılıklan daha karşıttır; sözgelimi yiğitliğin karşıtı, aşırılık olan ataklık değil, eksiklik olan korkaklıktır; ölçülülüğün karşıtı eksiklik olan duygusuzluk değil, aşınlık olan haz düşkünlüğüdür. Bunun iki nedeni var: Biri o nesnenin kendisinden kaynaklanıyor: Bir ucun ortaya daha yakın ve daha benzer oluşundan dolayı, ortanın karşısına onu değil, daha çok öteki ucu koyarız; örneğin yiğitliğe ataklık daha benzer ve daha yakın, korkaklık ise daha uzak göründüğü için, yiğitliğin karşısına daha çok korkaklığı koyarız; ortadan daha uzakta olanlar daha karşıt gibi görünür. Demek ki ilk neden bu; nesnenin kendisinden kaynaklanıyor; öteki nedense doğmdan bizim kendimizden kaynaklanıyor. Doğal olan şeyler ortaya daha karşıt gibi görünür; sözgelimi doğal olarak hazlara daha çok meylimiz var, bunun için düzenli bir yaşamdan çok, haz düşkünlüğüne meylederiz. Dolayısıyla da kendimizi daha çok verdiğimiz şeylere daha karşıt deriz; bu nedenle de aşırılık olan haz düşkünlüğü ölçülülüğe daha karşıttır.