🗝️Kral Arthur, hikayelerine çok da aşina değilim fakat buna rağmen sinema/tv dünyasında yüzlerce yapımlara konu olan diğer filmlere hiç benzemiyor. İngiliz Edebiyatında anonim olarak geçen, 96 sayfalık macera ve epik türünde iyilik, kibir, doğanın ölümsüzlüğü gibi kavramların gizemini tüm bilmecelerin…devamı🗝️Kral Arthur, hikayelerine çok da aşina değilim fakat buna rağmen sinema/tv dünyasında yüzlerce yapımlara konu olan diğer filmlere hiç benzemiyor. İngiliz Edebiyatında anonim olarak geçen, 96 sayfalık macera ve epik türünde iyilik, kibir, doğanın ölümsüzlüğü gibi kavramların gizemini tüm bilmecelerin içinde saklayan romanslardan oluşuyor. Bu sayede yönetmen David Lowery 'nin kısa zaman diliminde geçen bir şiiri sinemaya uyarlamasını önemli bir başarı olarak görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Eserin sık sık dışına çıkmasına rağmen hikayeyi nesneler üzerinden metaforik açıklamalar yapmamıza müsaade buyurarak özen göstermiş olup, kafamda herhangi bir soru işareti bırakmayan, oldukça beyin yakan, böylece tertemiz kaliteli bir yapım seyretmemize imkan sunan nadir filmlerden birisi olmuştur. Kesinlikle ikinci defa izlenilmesi gereken filmlerden. David Lowory, hikayede geçmeyen birçok olayları kendisi kurgulamıştır. Görüntüleriyle, ses efektleriyle sinema sanatına yeni bir ışık getiren David Lowory 'nin en büyük özelliği diğer A24 yapımlarında olduğu gibi farklı bir üslup benimsemiş, seyircinin alışageldiği çoğu repliklere, sahnelere karşı çıkarak; kurgudaki ahenk, karakterlerin gelişimi vs.. gibi daha sayılabilecek teknik anlamda birçok defa yol çizmesidir.
🗝️Lowery 'nin güçlü bakış açısı gerektiren ve aynı zamanda upuzunca yorumlamaya dayalı bir eserin başarılı bir şekilde sinemaya uyarlamasından bahsettik. Sırada diğer yıllarda çıkan filmler ve bu seneki yeni çıkan filmler arasındaki yerinden bahsetmek istiyorum. The Green Knight çekimler üzerinde düşünülmüş, ölçülmüş, tartılmış olması bizleri basit film unsurlarının direkt dışına itebiliyor. Yani seyirci bir film izlediğini unutabilir ve neye uğradığını bile şaşırabilir, kesinlikle mümkün. Dönemi çok iyi biçimde yansıttığını de ekleyelim. Özellikle İngilizlerin tarihsel motiflerin eşsiz güzelliğini bu filmde görmek de mümkün. Ne kadar "Kral Arthur" un geçtiği film sayısını izlediğim ortada. Birçoğunun savaş sahneleri akıllara kazınmış,fantastik filmler arasında nasibini almış bu tarz filmlere karşı birazcık iç çektiğim doğrudur. En basitinden 2004 yapımı Kral Arthur filminin eksikliklerinden söz etmeye kalktığımda dilimin kuruduğunu fark etmiştim. Daha sonra Guy Ritchie bir başka Kral Arthur ve Excalibur öyküsünü beyazperdeye aktarmıştı. Seyircilerin beklentilerinin çok çok altında kalmış bir başka fiyasko daha. Ve David Lowery. The Green Knight 'ı önceki diğer Kral Arthur filmleriyle karşılaştırdığım zaman diyebileceğim tek şey: Vizyona girene dek imzasını en net ve en anlaşılabilir atan tek yönetmen David Lowory diyebilirim. Üstelik Camelot sarayının ismi bile geçmediği, Arthur' un Excalibur 'u, Guinevere' in ismini bile duyamadığımız bir filmde inanılmaz ötesi monologlarıyla (Yeşil Şövalye' nin belirsiz kişiliği konusunda mevzu dolaşırken, Essel 'in yeşilin neyi temsil ettiğini ve böylece doğayla beşeriyetin gizli savaşının nelere tekabül ettiğinden bahsettiği sahneyi dikkatli izleyiniz.) inanılmazı başaran kendine hayran bıraktıran sıra dışı bir film olarak yerini almayı başarmıştır.
🗝️Sir Gawain and The Green Knight kitabının türkçe basımını henüz okumadığım için çok da detaylarına inemeyeceğim. Görüntüleriyle birbirine oldukça kenetlenmiş havası, güçlü metaforlarını barındırması dolayısıyla, tek başına tartışılacak bir film olduğunu düşünmüyorum. Hem anılarımı canlandırma hem de hatalarımızın ne tür kayıplara yol açacağının farkına varmamı sağlayan benim açımdan özel bir film olmuş oldu. Son yılların en iyisi!
🗝️90/100