Okuyanı neden az bu kitabın, gerçekten çözemiyorum. Kitaba Ramazan ayında başlamıştım aslında ama o sıralar yarım bırakmak zorunda kaldığımdan elime geri aldım ve kitabı bitirmeden yorum yapacağım, evet belki de bitirip yapmalıyım ama, okurken bu kadar zevk aldığım bir kitaba…devamıOkuyanı neden az bu kitabın, gerçekten çözemiyorum. Kitaba Ramazan ayında başlamıştım aslında ama o sıralar yarım bırakmak zorunda kaldığımdan elime geri aldım ve kitabı bitirmeden yorum yapacağım, evet belki de bitirip yapmalıyım ama, okurken bu kadar zevk aldığım bir kitaba rastlamış olmamın heyecanıyla erkenden yazıyorum yorumumu.
Hayatın bu kadar içinden, yazarın hayatından esintiler içeren; çok keyifli, dolu dolu bir diziyi veya filmi izliyormuş gibi okuyorsunuz kitabı. Özellikle benim hoşuma giden ve eminim ki okurken herkesin hoşuna gidecek kiliseden kaçtığı yerler, gizlice arkadaşlarıyla buluştuğu bölümler, babaannesine olan sevgisi kitaba ayrı güzellik katıyor... Bakmayın bu kadar övmeme içinde her türlü karakter de var. Zaman zaman sinir edebiliyorlar sizi. Pembe gözlüklerimizi takıp bakmıyorsunuz Gorki'nin İnsanlar Arasında'ki hayatına. Kitabın bana göre bir dönümü var. O dönüm de bizi bir gemiye çekiyor. Şuan elimde olmasından kaynaklı her detayı yazamayacak olsam da yazar hem kendini, amacını, hayatındaki insanların ona neler kattığını bize anlatıyor; hem de insanların içindeyken insanlara ne kadar hasret kaldığını anlatmaya çalışıyor. İnce bir detay var ama bunu söylemeden geçmek istemiyorum. Karakterimiz hem kitaplarda kendini ararken hem de kovalıyor. Ne kadar çukura düşmüş oluyorsa olsun dediği gibi insanların arasında kalıyor. Rus yazarlardan okuduğum her kitapta bu detaya sık sık rastlıyorum.
Bu kitabı okurken bu kadar heyecanlanmamın nedeni galiba biraz olsun 6:27 Treni (en sevdiğim kitap) ile benzerlikler taşıması. Dili, kurgusu, düşündürdükleri, karakterleri...
İnsanlar Arasında hem toplumu hem de ötekileştirilmiş, yok sayılan insanların psikolojisini ele alıyor. Toplumdan kopmadan, nefret dolu hatta pasif agresif olduğu kesin olan birçok karakterin arasında psikolojisini sağlam tutarak; hayalleri, düşündükleri, okudukları, kendini aşabilme amacıyla yanıp tutuşan bir Maksim Gorki tablosu çiziyor ve bize sadece okuması kalıyor. Okudukça da elden düşmüyor.
Sade diliyle tanışmamı sağladığı için de Maksim Gorki'nin diğer eserlerine olan merakımı cezbetti.
“Yüreğimi ağır bir kasvetle ezen her şeyi de unutabilirdim ormanda.”
“İşte doğdu... Yaşadı, yedi içti... Artık yok.”
“Sabah güzel olmasına güzeldir ama benim içimde bir hüzün vardır, tarlalara, kimsenin olmadığı bir yere gitmek ister canım. İnsanların aydınlık, güzel bir günü her zaman berbat ettiklerini biliyorum çünkü.”