Sergio Leone'dan "The Godfather" kadar bilinmeyi, izlenmeyi, sevilmeyi hak eden; kendisinin giderek üstüne koyduğu filmografisinde son sıralarda bulunan bir başyapıt. Yaklaşık dört saat olan süresinin aksine su gibi akan bir filmdi. Durağan sahneler çok olsa dahi kullanılan müzikler sıkılmayı imkansız…devamıSergio Leone'dan "The Godfather" kadar bilinmeyi, izlenmeyi, sevilmeyi hak eden; kendisinin giderek üstüne koyduğu filmografisinde son sıralarda bulunan bir başyapıt.
Yaklaşık dört saat olan süresinin aksine su gibi akan bir filmdi. Durağan sahneler çok olsa dahi kullanılan müzikler sıkılmayı imkansız hâle getirip sizi hikayenin bir parçası hâline getiriyor. Öyle ki filmin müziklerini "A Fistfull of Dollars"tan beri Leone'un tüm filmlerinde çalışan Ennio Morricone bestelemiş ve tarihin en iyi soundtracklerinden biriyle BAFTA En İyi Film Müziği Ödülü'nü kazanmıştır. Ayrıca Kubrick, yönetmene nasıl böyle müzikler kullandıklarını, bu uyumu nasıl yakaladıklarını sormuş; Leone da önce müzikleri tasarlayıp üzerine çalıştıklarını, filmi daha sonra çektiklerini söylemiştir.
Aslında hem bir mafya çetesinin doğuşunu hem de bir dostluğu izliyoruz filmde. Leone, daha önceden hakim olduğu Spaghetti Western türünün özelliklerini bu filme de yedirerek iyi mi kötü mü olduğunu anlamadığımız, zaafları olan gri karakterler yaratmayı başarmış; kanı, şiddeti, tecavüzü bizlere gösterip filmin tamamına yaymaktan ve erkek odaklı bir hikaye yazıp kadınları değersiz göstermekten çekinmemiş. Bu da izleyiciyi ani duygu değişimlerine sokup, her hissi tattırıp filmi daha da etkileyici kılmayı sağlamış. Öyle ki aynı karaktere bir sahnede söverken bir sahne de acıyabiliyorsunuz, gerçekten büyük yetenek. Ayrıca mekanlar ve kostümler de harikaydı. Film bu konuda adının hakkını vermiş.
Filmin cast seçimleri olabilecek en iyi şekilde. Bundan daha iyisini düşünemiyorum. Mesela filmdeki karakterlerin hem küçüklüklerini hem de şimdiki zamandaki hâllerini izliyoruz. Hâliyle de aynı karakteri oynayanları birbirine benzeyen kişiler olarak seçmek zorundasınız. Sergio Leone bunu enfes bir şekilde başarıp "Acaba yönetmen, filmi çekerken önce çocuklarla geçmiş yılları çekip; sonra da onların büyümesini bekleyip şimdiki zamanı mı çekmiş?" diye düşündürtmüştür bana. Evet, kulağa komik geliyor ama bunu gerçekten düşündüm.
Filmi ilk izlediğimde karışık zaman kurgusunun da etkisiyle kafamda bazı boşluklar kalmıştı. Ben de dört saatlik filmi hızlı hızlı ileri sararak tekrar bir gözden geçirdim. Çünkü buna kesinlikle değecek bir filmdi. Ve kaçırdığım öyle önemli yerler çıktı ki film birden Allah katına çıktı. O yüzden sizden ricam bu filmi hiçbir noktayı kaçırmadan izlemeniz. Ama tabi bazı yerleri ilerledikçe anlaşılan bir film olduğu için her dakika durdurup da "Burda noldu şimdi?" demeyin, biraz akışına bırakmakta fayda var.
50. gönderiyi bu filmle şereflendirmek çok güzel bir tesadüf oldu.