Kitabın konusu filozofların, tutarsız olan bazı düşünceleri eleştiride bulunup örnekler sunarak açıklıyıcı bir şekilde filozofların düşüncelerini red edip safsata olduğunu söylemektedir. Okunması bir hayli zor ve belli başlı sayfaları tekrar okumak durumunda kalınabilir. Alıntılarım ; 'Açık bir düşünceye sahip olan…devamıKitabın konusu filozofların, tutarsız olan bazı düşünceleri eleştiride bulunup örnekler sunarak açıklıyıcı bir şekilde filozofların düşüncelerini red edip safsata olduğunu söylemektedir. Okunması bir hayli zor ve belli başlı sayfaları tekrar okumak durumunda kalınabilir.
Alıntılarım ;
'Açık bir düşünceye sahip olan akıl, kanıta dayanarak cismin sonlu olduğunu reddedemediği takdirde, hayalgücüne değer vermez.'
'Zaman öncesiz olduğuna göre, hareket de öncesiz demektir; çünkü zaman ancak hareketle birlikte düşünülebilir. Hareket öncesiz olduğuna göre, hareketli de öncesizdir ve dolayısıyla onu hareket ettiren de zorunlu olarak öncesiz olur.'
'Yatkınlıklara benzeyen yetkinlikler arasında, kaptanın gemisinden, ustanın iş yaptığı âletten ayrı olması gibi, mahallinden ayrı olan bir şeyin bulunması imkânsız değildir.
Eğer beden nefsin âleti durumunda ise, nefs ayrı bir yatkınlık demektir. Bu durumda âlette bulunan imkân, fâ'ilde bulunan imkân gibi değildir. Doğrusu, âlet, her iki du rumda, yani edilginde bulunan imkân ve fâ'ilde bulunan imkân hallerinde bulunmak tadır. Bu nedenle âletler hem hareket ettirici hem de hareketlidir. O halde hareket ettirici olmaları bakımından âletlerde, fiilde var olan imkân hali; hareketli olmaları bakımından ise fiil halini kabul edende var olan imkân hali bulunmaktadır./ Onların nefsin ayrı bir varhğı olduğunu düşünmeleri, fiili kabul edende var olan imkânın, fâ'ilde bulunan imkânla aynı şey olduğunu kabul etmelerini gerektirmez. Ancak filozoflara göre, fâ'ilde bulunan imkân yalnızca aklı bir hüküm olmayıp, nefsin dışın daki bir şey hakkında verilmiş bir hükümdür. O halde bu iki imkândan birini ötekine benzetmek suretiyle tartışmanın bir yararı yoktur.'
'Çünkü imkân tümel bir kavramdır ve onun, öteki tümel kavramlar gibi, zihnin dışında bulunan tikel karşılıkları vardır. Bilgi, tümel bir kavrama ilişkin bir bilgi olmayıp, tümel bir tarzda tikellere ilişkin bir bilgidir. Bu tümel kavramı zihin, tikellerden, maddelere dağılmış olan ortak bir tek tabiatı çıkarmak suretiyle meydana getirmiştir. O halde tümelin tabiatı tümele sahip olan nesnelerin tabiatı ile aynı değildir. '
' İmkân halini aklın yargısına indirgemek imkânsızdır;
çünkü aklın yargısının, imkânı bilmekten başka bir anlamı yoktur, İmkân bilgi olmayıp, bilinen bir şeydir. Daha doğrusu, imkânı içerir, onu izler ve onunla, olduğu gibi, ilişki içindedir. Bilginin yok olduğu düşünülse de, bilinen şey ortadan kalkmaz. Oysa bilinen şeyin yokluğu düşünülünce, bilgi ortadan kalkar. Çünkü bilgi ile bilinen, birbirine bağlı iki şeydir. Eğer akıl sahibi kişilerin imkân halini düşünmekten yüz çevirdikleri ve onu önemsemediklerini düşünecek olursak, şöyle dememiz gerekir; İmkân hali ortadan kaldırılamaz; çünkü imkân halleri, kendi başlarına vardırlar. Fakat akıllar ya bunu önemsememişler ya da bu akıllar ve akıl sahibi kişiler ortadan kalkmıştır. O halde geriye, imkân halinin bulunduğunu kesinlikle kabul etmek kalmaktadır '
' Her sonradan var olan şeyden önce, onda bulunan bir madde gelir; çünkü sonradan var olanın bir maddesinin bulunması gerekir. Dolayısıyla madde sonradan var olmuş değildir. Sonradan var olanlar yalnızca maddeler üzerinde bulunan suretler, ilintiler (arazlar) ve niteliklerdir. '
' Mümkün olan bir şeyin imkân halinin önce geldiğini yadsımak, zorunlu olan şeyleri yadsımaktır; çünkü mümkünün karşıtı imkânsızdır ve aralarında hiçbir orta terim yoktur. Eğer bir şey var olmadan Önce mümkün değilse, bu şey, zorunlu olarak, imkânsız demektir. İmkânsızı varsaymak, imkânsız bir yanlıştır.
Oysa mümkünü varsaymak, mümkün olan bir yanlış olup, imkânsız bir yanlış değildir. '
' Yokluğun, varlığa dönüşmesi mümkün olmaksızın, yoklukta kesinlikle bir imkân halinin bulunmamasıdır. Bundan dolayı, sonradan var olan bir şeyin kendisinden önce gelen bir yokluğunun bulunması; bu şeyin yokluğunun, onun varlığmı kabul eden bir şeyle bağlantılı olması ve öteki bütün karşıtlarda olduğu gibi, kendisinden yokluğun kalkması gerekir. Sözgelişi, sıcak olan nesne soğuyunca, sıcaklığın tözü soğukluğa dönüşmeyip, ancak sıcaklığı kabul eden ve onu taşıyan nesne sıcaklıktan soğukluğa dönüşür. '
' Zaman, zihnin harekete oranla meydana getirdiği bir şeydir; bununla birlikte ne hareket ne de zaman ortadan kaldırılabilir; çünkü zamanın varlığı, ancak hareketi kabul etmeyen varlıklarda imkânsız olur. '