Başta gözüme sadece bir köpek katilinin yakalanmasının, kayıp bir kızın bulunmasının ve röntgenci bir gencin hikayesi gibi gözüküp sonradan "doğduğumuz andan itibaren başkalarının bokunu kutsal saydığımız şu dünyada aslında özgür irade diye bir şey olmaması, her şeyin birileri tarafından planlaması;…devamıBaşta gözüme sadece bir köpek katilinin yakalanmasının, kayıp bir kızın bulunmasının ve röntgenci bir gencin hikayesi gibi gözüküp sonradan "doğduğumuz andan itibaren başkalarının bokunu kutsal saydığımız şu dünyada aslında özgür irade diye bir şey olmaması, her şeyin birileri tarafından planlaması; şarkılar, oyunlar, tablolardan tutun aklınıza gelebilecek ne varsa hepsinde bizlere gizli mesajlar verilmesi; Hollywood'ın ve ünlülerin gerçek, karanlık yüzleri" gibi konulara değinen ve gerçek olma ihtimali yüksek teorilerle taçlandırılmış, izledikten sonra sizi "The Number 23" gibi her konuda (bildiğimiz en ünlü şarkılar hakkında bile) şüpheye düşürecek bir A24 filmi.
Artık A24'e sadece bir şirket değil, bir yönetmen olarak bakıyorum. Çünkü filmi izlerken "Aaa bu A24 filmi." diyebiliyorsunuz. Ben bu farklı ve garip tarzı seviyorum. Ancak son zamanlarda "3 milyar dolar karşılığında A24 satılabilir." haberleri okumuştum. Umarım ki bu gerçekleşmez.
Kurt Cobain'den James Dean'e, Marilyn Monroe'dan Janet Gaynor'a uzanan bu film, hayatı aslında kendimiz yaşamadığımızı, koyun gibi güdüldüğümüzü, bilinçaltımızın her an kirletildiğini yüzümüze çarpıyor. Bana bazı açılardan "Eyes Wide Shut"ı andırdı.
Kan ve gerilim içeren sahneler, güldüren sahneler ve "Ben A24 filmiyim!" diye bas bas bağıran sahneler çok kaliteliydi. Ayrıca müzik seçimlerini de çok beğendim.
Yönetmen David R. Mitchell, yüzme havuzu sahnesinde Riley Keough'un özellikle Marilyn Monroe'ya (yaklaşık 2 saatlik bir makyajla) benzemesini istemiş. Çünkü bu sahne Marilyn Monroe'nun beklenmedik ölümü nedeniyle asla tamamlanamayan "Something's Got to Give" filmine bir gönderme olacakmış. Ayrıca Andrew Garfield'ın eline The Amazing Spider-Man çizgi romanının yapışması da çok güzel bir gönderme olmuş. Anlayacağınız bol göndermeli, bol mesajlı bir film. Ancak yönetmen her şeyi açığa çıkaracağım derken filmi biraz çorbaya çevirmiş ve fazlasıyla mantık hatası meydana getirmiş.
Ayrıca filmde şu sıkıntılar var:
❌ Başlarda dikkatimizi bile çekmeyen olaylar final ile ilişkili çıkıyor. Ama ben o olayları farketmediğim için yönetmen bana vermek istediği mesajı tam olarak aktaramamış oluyor. Diyeceksiniz ki "Başlarda dikkatini bile çekmeyen olayların finalle ilişkili olduğunu nasıl anladın?" Filme tekrar bir göz gezdirmem buna yardımcı oldu.
❌ Filmde bir sürü ipucu ve anlam veremediğim olaylar vardı. Muhtemelen yönetmen bunları bir şekilde birbirine bağlamıştır ama ben bu zor filmin her parçasını tam anlamıyla birbiriyle bağdaştıramadım. Bu da bana filmde bazı boşluklar varmış gibi hissettirdi.
Birçok kişiyi pişman edebilecek ama bu tarz filmleri sevenlerin de beğenebileceği bir film kısacası. Peki nedir tarzı? İpuçları, gizemli ve psikolojik olaylar, komedi, gerilim, bol detay, bol mesaj, hayatın gerçekleri... Size uyuyorsa izleyin derim.
🎼 I Want to Know What Love Is (1999 Remaster) - Foreigner
🎼 A Horse with No Name - America
🎼 La Bamba (Single Version) - Ritchie Valens
🎼 Where Is My Mind - Maxence Cyrin
🎼 How Do I Know - Los Waves (kulaklıkla)
🎼 Your Woman - Dj 97
Filmi o kadar izledik ama müzik dinlemeden de olmuyor.