İnsanlar İkiye Ayrılır Taze taze sinemada izleyip izlenimlerimi yazmak istediğim bir film. Aslında sinemaya girmek aklımda hiç yokken Burcu Biricik ve Pınar Deniz’in olduğu filmin afişini görünce birden 22:00 seansına girmek istedim yani ne konudan ne film içeriğinden haberim vardı…devamıİnsanlar İkiye Ayrılır
Taze taze sinemada izleyip izlenimlerimi yazmak istediğim bir film. Aslında sinemaya girmek aklımda hiç yokken Burcu Biricik ve Pınar Deniz’in olduğu filmin afişini görünce birden 22:00 seansına girmek istedim yani ne konudan ne film içeriğinden haberim vardı :D Filmi beklerken fragmanı izliyim bari dedim ama fragman neredeyse filmle ilgili hiçbir ipucu vermiyordu(amaç da oymuş). Biraz gerilim sezmiştim biraz sorgu gibi bir oda polisiye falan mı diye düşünürken (ki çok sevmem) filmi izlerken karşıma bambaşka durumlar çıktı. Öncelikle başroller cuk diye oturmuş erkek başrol bile asla sırıtmıyordu ki Aras Aydın’ın oyunculuğunu çok beğenmem, kendini ve oyunculuğunu geliştirmiş ama zaten filmi taşıyan Burcu Biricik ve Pınar Deniz olmuş daha çok Burcu Biricik tabii. Bir toplantı odasında sorgulanmayı bekleyen Duygu’yu (Burcu Biricik)’i görüyoruz filmde önce. Banka adına soruşturmayı yönettiğini söyleyen kadın bir avukat Müge(Başak Daşman) -ki onun da oyunculuğuna hayran kalmamak elde değil- Duygu’nun çalıştığı danışmanlık merkezinde yaşanan bir olay sonrası Duygu’nun ifadelerini kayda alıyor yaşanılan vakada bankaya bir itibar imaj zedelemesi yaşatmaması adına. Duygu da bankaların borç ihalalerini alan ve borçluyla muhattap olan taraf olan bir danışmanlık merkezi çalışanı. İşlerinin ne kadar acımasızca ve zorlu olduğunu bol bol görüyor ve empati yapıyoruz karakterle sürekli. Senaryo buna iyi oturtulmuş, çok güzel işlenmiş. Tamamen konuyu önceleri açık ve direkt aktarmamakla beraber merak unsuru bolca uyandırılıp kullanılmış. Daha sonraları flashbacklerle ya da Duygu’nun anlattıklarıyla puzzle parçaları tak tak yerine otururken olaylar hiç düşünülemeyen bir tarafa gidip asla beklemediğim bir sonla sonlandı. Açıkçası ilk 1 saatte falan film aşırı ağır ve yavaş ilerliyor fakat olayın düğüm noktasına gelinince aynı yokuş aşağı kayar gibi her şeyin o kadar güzel incelikle örüldüğünü ve yerine oturduğunu görüyoruz ki gerçekten takdire şayan bir durum olarak gördüm bunu Türk filmleri açısından. Filmi taşıyan iyi oyunculuklar, iyi bir senaryo, nereleri görmemiz gerekiyorsa orayı gösteren bir yönetmen. O konuda bir eleştirim yok. Tek olumsuz yanı aşırı ağır başlaması ve bu ağırlığa 1 saat gibi uzun bir süre ayırmaları. İlk perdeden sıkılıp çıkanların gerçekten pişman olacağı bir durum. Ayrıca filmde kapitalizm karşıtı mesajlar ve feminist okumalar da gördüm ben. Ayrıca çok güçlü iki kadın başrole rol çalmayan bir erkek başrol konması da hoşuma gitti. Erkek egemen film endüstrisinden sıkılmıştık nitekim. İzlenmeli mi? İzlenmeli kesinlikle. Hem kafa yormuyor çünkü her şeyi en sonunda tek tek oturtuyor hem de düşündürüyor. Daha ne olsun 4/5.