Ruh Adam… Bu roman öyle bir romandır ki okurken, okuduktan sonra “acaba tüm bunlar kurgu mu yoksa gerçek bir yaşanmışlık mı” ikilemine sokuyor insanı adeta. Atsız Beğ öyle yazmıştır ki bu kitabı okurken alacağınız zevki dünyadan çok az şeyde alabilirsiniz.…devamıRuh Adam…
Bu roman öyle bir romandır ki okurken, okuduktan sonra “acaba tüm bunlar kurgu mu yoksa gerçek bir yaşanmışlık mı” ikilemine sokuyor insanı adeta. Atsız Beğ öyle yazmıştır ki bu kitabı okurken alacağınız zevki dünyadan çok az şeyde alabilirsiniz.
Bu kitabın eşi benzerini bulabileceğiniz tek kalem yine Atsız Beğ’in kalemidir. Her şeyden önce sırf görüşünüz uymuyor diye bu kitabı okumamazlık ederseniz hayatınızın en büyük hatalarından birini etmiş olursunuz. Zira Atsız Beğ her şeyden önce çok iyi bir yazardır. Gelelim kitaba…
Kitap “Selim Pusat” adlı kişinin hikayesini anlatıyor askerliğini askerlikte yaşadıklarını ve yaşadıklarından sonra normal hayata adapte olmaya çalışmasını. Selim Pusat’ın eşi Ayşe Pusat’ın bir insanı ne kadar masum sevebileceğini anlatıyor kitap. Her şeye rağmen kimin ne dediğini umursamadan kocasının ona aşık olmadığını bile bile onu asla yalnız bırakmayan onu canından öte tutan Ayşe Pusat’tan bahsediyorum :) Selim Pusat aşık oluyor kitapta spoiler vermemek için detaylarına inemiyorum lakin bu öyle bir aşktır ki Selim Pusat’ı hayata yeniden bağlayan ona şiirler yazdıran tüm tabularını yıkan kendi prensiplerini etik değerlerini yıkan bir aşktır.
Özetle Ruh Adam “insanın kendi nefsi “ ile olan savaşını anlatıyor. Tabii roman sadece bir aşk romanı değil. Romanın her mısrası her sahnesi altın değerinde ve değerli mesela Selim Pusat’ın mahkeme sahnesi…
Sahne diyorum çünkü kitabı sadece okumuyorsunuz okurken yaşıyor izliyor şahitlik ediyorsunuz her şeye sanki birden hakim size dönüp soru soracakmış gibi sanki ansızın polis kapınızı çalıp tüm bu olanlardan sizin ifadenizi alacakmış gibi.
Selim Pusat yaşadıklarından sonra ağır depresyonlara giren bir insandır bu depresyonunda aşık olur sevdiğine. Ona öyle derinine aşık olur ki Atsız Beğ bunu “Geri Gelen Mektup, Mutlak Seveceksin” adlı 2 şiiriyle tarihe damgalamıştır. Bu şiirler öyle şiirlerdir ki kitapta neden yazıldığı nasıl okunduğu ve şiirlerin etrafında neler döndüğünü okuduğunuzda kitabın başından kalkıp dağa karşı bir(içiyorsanız) sigara içeceğinizi temin edebilirim. Bu şiirlerden ufak bir bahsedecek olur isem duyanın karşısındaki kişiye aşık olacağı denli şiirlerdir. Örneğin Geri Gelen Mektuptaki 4 dizeye bakabilirsiniz:
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
Velhasıl kelam aşk, savaş, hafiften tarih ve siyaset( siyaset yok denecek kadar azdır ) seviyorsanız bu kitap sizin şu ana dek okuduğunuz en iyi kitaplar arasında yer alacaktır bundan şüpheniz olmasın.
Ve yazıma kitapta geçen 2 söz ile veda ediyorum
Bunlardan birisi kitabın son cümlesi olan:
“Bir erkek ‘ızdırap çekiyorum, sen de beni seviyor musun?’ diye ağlıyor, bir kadın da buna ‘sus sus ben de ızdırap çekiyorum.’ diye cevap veriyordu.”
Diğeri ise Selim Pusat’ın en yakın arkadaşının sözü olan
“TİYATRO BİTTİ BEKLEMEYE LUZUM GÖRMÜYORUM…”